Bizimle iletişime geçin

Makale

Aktüel Gelişmeler Vesilesiyle Birlik, Birlikler ve İttifaklar Anlayışı Üzerine-2

Devrimin çıkarlarını esas alan ve işlevsel pratiği bu esasta özetlenen, bunun da ötesinde devrimin mantığına uygun olarak devrimci birlikler kültürünü geliştirerek devrimci mirası temsil eden her eylem ve hareket, bağrında taşıdığı eksikliklere rağmen ilerleme doğrultusuna sahiptir. Bu rota, devrimi, devrimci parti ve mücadeleyi zayıflatan değil, aksine geliştirendir. Tali yanı oluşturan eksiklikler gerekçe edilerek bu devrimci gelişmeye karşı çıkmak esası, bütünü görmemektir. Nasıl ki muazzam bir plandan, dört başı mamur bir eylem ve çelişkisiz bir birlikten bahsedilemez ise, devrimci olarak nitelenen göreli bir birlik biçimi de eksiksiz ve muntazam olamaz.

Birliğin iki temeli: teori ve gerçeklik!

Birliğin iki temeli vardır: Birincisi teorik temel, ikincisi maddi temeldir. Maddi temel; tamamen ihtiyaçlardan oluşan ya da somut teorik-pratik görevlerin koşullaması sonucunda meydana gelen ve maddi gerçeğin temsil ettiği objektif şartların toplamından teşekkül olan plan zeminidir. Teorik temel ise; maddi temelden bağımsız olmayan ve bizzat bu temelin yankısı olarak vücut bulan ihtiyaçların bilinç ve düşünce düzleminde öngörünün de katkısıyla diyalektik ve tarihi materyalizm felsefesi ışığında formülasyona dönüştürülüp, belirli amaç, hedef ve görevler zemininde argümanlaştırılarak sistemli bir kurguda senteze kavuşturulmasından ibarettir. Kuşkusuz ki bu iki temel sınıflar mücadelesinde geçerli olup, devrimin iki temeldeki ihtiyaçları kapsamında anlam ve ifade bulur.

Birliğin, taktik-stratejik/kalıcı-geçici, örgütsel birlik-eylem birliği, ittifak-güç birliği, cephe gibi akla gelebilecek bütün biçimleri işaret ettiğimiz bu iki temel üzerinde vücut bulur. Bu anlamda birlik kavramının genel olarak bütün birlik biçimlerini dâhiline aldığını, dolayısıyla birlik ifadesinin birlikler kapsayıcılığında ele alınmasının doğru olacağını söyleyelim. Aynı ideolojik, siyasi ve örgütsel zemine sahip olan iki ayrı partinin birleşmesi bir birliktir. Aynı zamanda ideolojik, siyasi, örgütsel formasyon ve taktik kulvarda nüanslar taşıyarak farklılaşan iki ayrı partinin somut siyasi gelişmeler ve görevler ekseninde ve bu süreç zarfında gerçekleştirdiği ittifak, eylem birliği, güç birliği ve benzeri de bir ve aynı şeyler olmasalar da, son tahlilde hepsi birer birlik ya da birlik biçimidir. Bu gerçeği atlayan bir birlik anlayışı birlik sınavını asla geçemez.

Yukarıda işaret ettiğimiz üzere, salt komünistlerin birliği ile yetinmenin genel birlik anlayışı açısından yetersiz olduğu, dahası birliğin birlikler yaklaşımı düzeyinde ele alınmamasının tam bir birlik anlayışı olmayıp, devrim açısından zorunlu olan birlikleri sağlayamayacağı da su kadar berraktır. Komünistlerin birliğinde sağlam durmak ama bu birliğin mantık tutarlılığında gereksinim olan stratejik veya taktik birlikler karşısında sallanmak anlaşılmaz olmakla birlikte eklektizmdir de. Keskin biçimde ifade edecek olursak, genel birlikler anlayışında sığ olup geri düşmek komünistlerin birliği meselesini de son tahlilde anlamsızlaştırmaktır.

Komünistlerin birliği, sınıfın ve halkın birliğini gerçekleştirme perspektifine sahip değilse yeteri kadar anlamlı değildir. Pratik olarak da devrime yol alması zordur. O halde birlik anlayışının genel olarak rektife edilmesi şarttır. Bu rektifikasyon, günümüz somutunda yakıcı bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkan ve olumlu adımlar olarak gündeme gelen devrimci birlikler sorununa dönük kısır eleştiriler açısından çok daha acil bir şarttır. Zira devrimin stratejik araçlarında olduğu gibi, devrimin gücü olan devrimci kitlelerde de birlik-birlikler anlayışının darlıklardan kurtarılarak doğru zemine oturtulması es geçilemez bir sorundur

Özellikle birlikler kapsamında gündeme gelen somut pratikleri olumlu bulmayarak eleştiriyle karşı çıkan ve objektif olarak bu gelişmeler karşısında geri pozisyon alan yaklaşımların izaha muhtaç olduğu açıktır. Bu yaklaşımların sosyalist, devrimci ve demokratik güçlerin devrimci savaş ve mücadelenin ihtiyaçları bağlamında sınırlı olarak tanımlanan birliklerine hangi gerekçe ve kaygıyla karşı çıktıkları yanıtlanmak durumundadır. Bu yanıt elbette yaklaşım sahiplerinin vermesi gereken yanıttır. Fakat yanıt beklemeden genel anlayış çerçevesinde söylememiz gerekenleri kısaca belirtebiliriz. Bu yaklaşım sahiplerinin varsayımlara dayalı olarak, ilerisi için öngördükleri muhtemel başarısız gelişme gerekçesiyle, sağlanan devrimci güç ve eylem birliğinin ambleminden isimlendirilmesine, yüklenilen siyasi misyonun abartılı olmasına kadar özellikle de dayanaktan yoksun soyut önyargılarla “yedeklenme” iddiasında bulunup ilgili devrimci güç ve eylem birliği pratiğine karşı çıkarak olumsuzlamaları haklı eleştiri ve yeterli gerekçeler taşıyan tutumlar değildirler.

Bir dizi parti ve örgütün ortaklaşma zemini olan bu güç ve eylem birliği özlü pratiğin, bileşenlerini yok sayarak belli bir siyasi perspektif temelinde dört dörtlük bir platform olmasını beklemek ise bütünüyle gerçeğe aykırıdır. Aynı zamanda eylem birliği, güç birliği, ittifak anlayışı açısından da hatalıdır. İki veya daha fazla komünist parti ve örgütün örgütsel birleşmesinde aranan kriterlerin, farklı çizgi ve ideolojik formata sahip mevcut devrimci parti ve örgütlerin güç ve eylem birliği esasında gerçekleştirdikleri birlik için ölçüt alınması tamamen hatalı yaklaşımdır.

Mevcut birliğin mutlak ve stratejik değerde kalıcı bir birlik niteliğinde olmadığı, aynı biçimde çelişkisiz ve mutlak uyumlu bir birlik olmadığı, bilakis temel farklılıklar ve temelden farklı ideolojik-siyasi kulvarlarda olma kadar ciddi ayrılıklar barındıran bağımsız siyasi yapılardan teşekkül olduğu açıktır. Mesele tam da burada tartışılmalı ki ideolojik, siyasi ve örgütsel formatta birbirinden tamamen farklı olan bağımsız devrimci parti ve örgütlerin bu farklılıklarına rağmen ortaklaşabildikleri paydada bir araya gelerek ortak düşmana karşı mücadelede olduğu kadar, devrim ya da devrimci mücadelenin çıkarları temelinde birleşme yeteneği göstermiş olmaları esastır. Bu yeteneği göstermek olumsuz ve geri değil, olumlu ve ileridir. Bu adım burjuva değil, devrimcidir, ilerletilerek geliştirilmesi gerekendir.

”Hemen altını çizelim ki, bu birlikler için ortak düşman gerekçesi önemli de olsa kendi başına yeterli bir gerekçe değildir. Yeterli ve esas olan, ortak düşmana karşı birleşmenin ötesinde birliğin temel halkasının devrim ve devrimci sınıf mücadelesine hizmet etme ve onun çıkarlarını karşılamaya dönük olması gibi belirli devrimci ilkelere yaslanan zeminidir.”

Elbette birliğin bağımsız siyasi iradeleri gölgelememesi, demokratik normlarda yaşam bulması, karar ve pratiklerinin ortak irade tarafından ve demokratik yöntemlerle alınması, birliğin amaç ve hedefleri gibi yürüteceği görevlerin de devrimci-demokratik muhtevada olması gibi bir dizi özellik de birliğin müspet konseptinde aranması gerekenlerdir. Oluşturulan birliğin, birlik bileşenlerinin mücadelesini ya da devrimi gerilettiği mi, yoksa ilerlettiği mi sorusu da önem arz eden noktadır.

Devrimin çıkarlarını esas alan ve işlevsel pratiği bu esasta özetlenen, bunun da ötesinde devrimin mantığına uygun olarak devrimci birlikler kültürünü geliştirerek devrimci mirası temsil eden her eylem ve hareket, bağrında taşıdığı eksikliklere rağmen ilerleme doğrultusuna sahiptir. Bu rota, devrimi, devrimci parti ve mücadeleyi zayıflatan değil, aksine geliştirendir. Tali yanı oluşturan eksiklikler gerekçe edilerek bu devrimci gelişmeye karşı çıkmak esası, bütünü görmemektir. Nasıl ki muazzam bir plandan, dört başı mamur bir eylem ve çelişkisiz bir birlikten bahsedilemez ise, devrimci olarak nitelenen göreli bir birlik biçimi de eksiksiz ve muntazam olamaz.

Stratejik birlik anlayışına pratik ve güncel yanıt olarak “sosyalist yol” ile Halkın Günlüğünün birleşme örneği

Bütün bunlardan çıkarılması gereken sonuç şudur; her süreç ve sorunda çelişkinin esas yanı sürece damga vuran yandır, tali yan ise çelişkinin niteliğinde belirleyici değildir. Sürecin, çelişkinin ya da tanımlanmış herhangi bir şeyin esas yanı ile tali yanını tespit edip, esas yanı ölçüt almak aynı zamanda parça-bütün ilişkisine doğru yaklaşarak parçayı görmek bütünü esas almak demektir. Eğer bu metot izlenmeseydi 84 DEH Deklarasyonu komünist değil, revizyonist ya da oportünist değerlendirilir, hataya imza atılmış olurdu ya da hata sürdürülerek büyütülmüş olurdu…

O halde bugün politik olarak devrimci rol oynayan Kürt Ulusal Hareketi ile sosyalist ve devrimci parti-örgütler arasında yapılan güç ve eylem birliği de zaaflarına karşın özü itibarıyla ve esasta devrimcidir, doğrudur. Gerek mükemmel bir birlik tasavvuru ve gerekse de esas-tali bağlamında meselenin özünün kaçırılarak mevcut birlik biçiminin mahkûm edilmeye çalışılması haklı bir yaklaşım değildir, olamaz da. Mükemmeliyetçi her anlayış özünde ve objektif olarak iş yapmama anlayışıdır. Ampirizm ve parçacı dar anlayıştan kurtulmadan ileri doğru adım atılamaz, gelişmeler karşısında doğru tavır alınamaz. “Halkların Birleşik Devrim Hareketi” pratiğini eleştiren yaklaşımların tutumu tam da budur

Sosyalist Yol ile Halkın Günlüğü gazetelerinin sağladığı nitelikli birliğinin eleştirilmemesi olumlu bir gelişmedir. Ki bu birlik, sosyalist nitelik esasında aynı kulvarda olmalarına karşın örgütsel olarak ayrı duran güçlerin birliği olarak sosyalist bir birliktir. Buradaki birlik, tarafların birebir aynılık taşımayıp büyük esasta aynılaşması, dolayısıyla belli fikir farklılıkları barındırmalarına karşı gerçekleştirilen birliktir. Bu açıdan anlamlı ve öğreticidir de. Söz konusu bu birliğin bir anlamı da, sağlanacak birliklerin mutlak bir uyum barındırmasının şart olmayıp esastaki uyumun birlik için yeterli olduğunu kanıtlayarak göstermesidir.

Kuşkusuz ki bu birlik ile diğer devrimci güçlerin sağladığı göreli birlik arasında nitel fark vardır, iki birlik bir ve aynı değildir. Fakat bu birliğin kanıtladığı gerçek önemli ve eğiticidir. Ne göstermiş ya da kanıtlamıştır bu birlik: Tali durumda olup esası oluşturmayan farklılıklara ya da belli fikir farklılıklarına rağmen birliğin gerçekleştirilebileceğini. İkinci olarak ne kanıtlamıştır bu birlik: Birlik biçimlerinin veya yöntem olarak benimsenen birlik biçiminin birliğin özü ve öneminin yerine geçirilemeyeceği gerçeğidir.

İlgili iki gazete arasında sağlanan birlik, tarafların ortak yaklaşımıyla, Sosyalist Yol’un Halkın Günlüğü’ne dâhil olması biçiminde gerçekleşmiş olsa da bunun birlik olarak adlandırılmasıdır. Dâhil olma biçiminde de olsa sağlanan bir birliktir, birliğin bir biçimidir. Esas olan birliğin gerçekleştirilmesidir, biçim veya yöntem değil. Zira aynı ideolojik-siyasi geleneğin, aynı tarih ve mücadele pratiğinin parçaları olan güçlerin birliği ayrıntılardan çok daha anlamlı ve değerlidir. Yine bu birlik bir şeye daha tanıklık yaparak kanıtlamıştır ki, bu da küçümsenemez bir şeydir. Son derece sevindirici ve sınıflar mücadelesi açısından değerli olan bu birlik eylemi abartılı yaklaşımlara taşınmamış, mütevazı bir coşkuyla olağanlaştırılmıştır.

Bu birlik elbette önemli bir gelişme olup son derece sevindirici bir gelişme olmuştur. Fakat olması gereken ve hatta gecikmiş kabul edilen bir adım olarak olağanlaştırılmıştır. Olağan olan bu birliklerin abartılmaması davranışı, zorunlu olan birliklerin gelişmesi veya gerçekleştirilmesine hizmet edecektir. Bütün olumlulukları vesilesiyle Sosyalist Yol ile Halkın Günlüğü gazetelerinin birliğini selamlıyor, başarılarına olan inancımızı paylaşıyoruz. Aynı biçimde Kürt Ulusal Hareketi’nin de dâhil olduğu devrimci hareketlerin sağladığı güç ve eylem birliği gelişmesini de selamlıyoruz. Bütün bu pratiklerin geliştirilerek ileri taşınmasını içten devrimci duygularımızla bekliyor, ilerleyeceğine inanıyoruz. İnanıyoruz çünkü devrimci gerçekler inatçı, eğitici ve öğreticidir.

Devrimcilerin kendi kuvvetleriyle buluşması gibi, aynı ideolojik, siyasi, örgütsel ilkeler dokusuna sahip olan sosyalist güçlerin nitelikli örgütsel birliği de sınıflar mücadelesi teori-pratiğinin devrimci akışı gereğidir. Örgütsel birlik’e vurgu yaptık, bu anlamsız ya da öylesine yapılmış bir tanımlama ve kavram değildir. Örgütsel birlik vurgusunun önemi veya içinde ne anlam taşıdığı üzerine kısa bir parantez açmak yerinde olacaktır. Çünkü esasta eksik olan örgütsel birliktir.

Evet proleter devrimciler örgütsel birlik bakımından her zaman ve durumda birlik halinde değildirler ama amaç ve görevler bağlamında esasta birlik oluştururlar. Bu anlamda birlik halindedirler demek yanlış olmaz. Şöyle ki, toplumlar tarihinin ilerlemesi zemininde motor güç olan sınıflar mücadelesinin, proletarya önderliğinde geniş halk yığınları cephesinden şart koştuğu devrimci görevlerin yürütülmesini omuzlayan proleter devrimciler, yürüttükleri bu görev ve omuzladıkları tarihsel sorumluluklar bağlamında ayrı coğrafyalarda ve hatta tek tek coğrafyalarda ayrı örgütsel yapılar biçiminde bulunsalar da, aynı amaç ve hedefler doğrultusundaki yürüyüşleri itibariyle birlik halindedirler. Çünkü nerede ve hangi biçimde bulunurlarsa bulunsunlar aynı amaçlar için çalışır ve bu amaçlar doğrultusundaki görevleri yürütürler.

Mekânsal, zamansal ve biçimsel farklılıklar, ayrı haller komünistlerin ortak amaç için çalıştıklarını, dolayısıyla bu anlamda birlik olduklarını yadsımaz. Ancak bu birlik biçiminde eksik olan örgütsel birliktir. İfade ettiğimiz anlamda birlik halinde olmaları örgütsel birliği önemsizleştirmez. Bilakis örgütsel birlik, bahsini ettiğimiz birlik zemininin mantıki sonucudur ve mutlak bir ihtiyaçtır. Örgütsel birlik, güç ve kuvvetlerin biriktirilmesi veya birleştirilmesi, dağınıklıkların giderilerek parçalı duruma son verilmesi, devrimin mantığına uygun olan örgütlülük veya örgütlenmenin sağlanması, devrimci sınıfın kendi bileşenleriyle buluşup etkili devrimci pratik sergilemesi, küçümsenemez önemdedir. Dolayısıyla, tek tek parçalardaki komünistlerin birliği gibi, uluslararası komünist hareketin birliği de şart ve zorunludur.

Uluslararası birliğin ifadesi olan Komünist Enternasyonal Hareket bu birliği ifade eder ve bu anlamda gerekli bir örgütlenmedir de. Eski DEH örgütü komünistlerin uluslararası örgütü ve örgütsel birliğiydi. Yine eski enternasyonal örgütü-örgütlülüğü komünistlerin uluslararası örgütsel birliği ve örgütüydü. Bugün bu örgüt ve örgütsel birlik her zamanki kadar kıymetli, gerekli ve ihtiyaçtır.

”Amaç, görev ve tarihsel sorumluluk gibi tüm temel ayaklarda birlik zemininde bulunan komünistlerin bu yelpaze üzerinde neden örgütsel birliğe gitmedikleri, gidemedikleri asla anlaşılır olamaz. Kapitalizme ait öz olan “ben” ve “benimki” bencilliği komünistlere has olmasa da yaşadıkları sınıflı toplumdan bulaşan bu tortu ne yazık ki komünist partinin somut temsillerine etki yaparak dar grupçuluktan örgütsel birliklere kapalı durmaya kadar bir dizi burjuva hastalığa yol açmaktadır. Komünist zemin birliğine karşın örgütsel birliklere gidememenin altında yatan sebep kapitalizmin özü olan bu “ben-benimki” bencilliğidir. Bu, keskin biçimde kopulması gereken ağır bir hastalıktır.”

Bu tartışma bağlamında eklenmelidir ki, komünist nitelik salt yaşanan coğrafyanın doğru tahlil edilmesi, bura devrimine ilişkin doğru program ve stratejinin çıkarılması ve hatta buradaki sosyal pratiğin içeriği ile sınırlı bir mesele değildir. Proletarya enternasyonalizminin benimsenmesi ve uluslararası çizgide temsil edilen hat, dünya halkları ve proletaryasının kurtuluşu bağlamında yana olup proleter dünya devrimi ve komünist toplum amacının taşınması, her düzeyde tüm teori ve pratiğin komünizmin ilkelerine uygun olması, devrimin zora dayanması, komünist partinin önderliği, proletarya ve emekçiler devleti-diktatörlüğünün kabul edilmesi ve proletarya iktidarı altında devrimlerin sürdürülmesi gibi temel ilkelerin benimsenmesi komünist niteliğin temsil edilmesi için şarttır.

Ancak bu teorik ve ilke zemini elbette ki somut teori-pratikle uyum sağlamak, maddi örgüt-parti aracı niteliğinde de ifade bulmak durumundadır. Bu niteliğin temsil edilmesinde partinin benimsediği ideolojik-teorik ilkeler zeminine koşut olarak, örgütlenme ve/veya örgütsel ilkesi, buna bağlı olarak biçimlenen merkezi yapısı ile demokrasi uygulaması ve anlayış niteliği de kuşkusuz ki atlanamaz önemdedir… Bu bağlamda söz konusu partinin amaç-araç ilişkisinde doğru zeminde olup, ilkesiz pragmatizmden bağışık olması, strateji, program, örgütsel ilke, temel taktikler, uluslararası çizgi bağlamında billurlaşan genel siyasi çizgisinin de bütünlüklü bir komünist niteliğe sahip olması gerekmektedir. Ki bunlar komünist niteliği belirleyen unsurlar olduğu kadar, komünist güçlerin birliğinin de esas zeminidir.

İçine girdiğimiz somut tartışmaya devam ederek hatalı anlayış ve yaklaşımların karşıtı olan proleter devrimcilerin birlik veya birlikler meselesi kapsamındaki yaklaşımını kategorik birlik biçimleri başlıklarında ele alarak somutlayalım. Böylece hem proleter devrimcilerin ilgili birliklere ilişkin anlayışı yalın biçimde ortaya koyulmuş olacak ve hem de birliklere ilişkin hatalı anlayışların deşifre edilmesi sağlanmış olacaktır. Maoist komünistler tekleştirilmiş birlik anlayışı veya tek birlik anlayışı yerine, birliğin değişik biçimlerinden söz eder veya birlik biçimleri yaklaşımını doğru kabul ederler. Bundan hareketle belli başlı birlik biçimlerini alt başlıklar halinde ele alarak somutlaştırmak isabetli olacaktır.

Ayrıca gerek birlik biçimleri ve gerekse de cephe biçimleri şeklinde aşağıda yürüteceğimiz tartışma, birlik ve cephe meselesinin esas olarak siyaset alanındaki ele alınışları üzerinde yoğunlaşacaktır. Dolayısıyla aşağıda ortaya koyacağımız görüş ve yaklaşımlar böyle görülmelidir. Genel stratejik ve ideolojik meselelerdeki yaklaşımımız sağlam olmakla birlikte, siyaset alanında daha başarısız kaldığımız ve ideolojik-stratejik anlayış ve yaklaşımlarımızı siyaset alanında iyi temsil edip pratikleştiremediğimiz esasta doğrudur. Bundan hareketle, tartışma konusu yaptığımız meseleleri siyaset alanındaki kavranış ya da ele alınış açısından ele almamız da doğru olacaktır. Siyaset ve taktik sorununun ideoloji ve strateji sorunundan tamamen yalıtık ele alınamayacağı da ayrı bir gerçektir. O halde ideoloji ve stratejideki güçlü zeminimizi siyaset alanında da güçlendirmemiz, güncel aktüel siyaset ve bura sorunlarına eğilmemiz kelimenin tam anlamıyla gereksinimdir.

Komünizm Yürüyüşünün Stratejik Komutası Anlamında Komünistlerin Birliği Olarak Partide Birlik

Proletarya, çağın ve tüm sınıflı toplumların en ileri ve en devrimci sınıfıdır. Bu sınıfın ideolojik, teorik, örgütsel nitelikte en ileri-bilinçli unsurları komünistlerdir. Komünistler, toplumdan yalıtık dehalar olmayıp, Marksist doktrinin açıkladığı sınıflar mücadelesi yasasına uygun olarak dünyayı değiştirme eylemini asıl alıp komünizm perspektifi temelinde sınıf devrimi görevinde örgütlenen sınıf bilinçli proleterlerdir. Proletaryanın aynı perspektif ve somut görevler temelindeki ideolojik, siyasi ve örgütsel kurumsallaşması proleter parti ya da komünist partidir. Parti, komünist toplum amacı ve buna bağlı somut devrim hedefinde stratejik bir araçtır. Komünist partisinin nihai hedefi; kendisi de dâhil olmak üzere tüm sınıfların varlığına son veren koşullara vararak, sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız özgür bir dünya niteliğinde tek dünya toplumunun karşılığı olan komünizmdir. Gerçek sınıf kimliği bu amaçta biçimlenen proletaryanın, evrensel ve enternasyonalist karakteri esastır.

”Proletarya enternasyonalizmi sınıf birliği ve kardeşliği temelinde özetlenen büyük özgürlüğün temel mayasıdır. Özgürlükler dünyası olan komünist topluma ulaşmak proleter dünya devrimini gerçekleştirmekle mümkündür. Proleter dünya devrimi, sınıflı toplumlar gerçeği ve bunun egemen olan biçimi emperyalist dünya gericiliği şartlarında hüküm süren dengesiz/eşitsiz gelişme yasasının ürünü olan koşullarda tek parça devrimlerinin gerçekleştirilmesi yoluyla olanaklıdır.”

Emperyalist zincirin zayıf halkalarından koparılması, doğrudan emperyalist sistem ve eşitsiz gelişme yasasından kaynaklanan nesnel dünya şartlarının zorunluluk haline getirdiği tek ülke devrimlerinin proleter dünya devrimi doğrultusunda gerçekleştirilmesinin ifadesidir. Dünya proletaryanın her parçadaki kolu olan proleter kurmayı enternasyonalist görevini esasta parça devrimini gerçekleştirmekle yerine getirir. Parça devrimlerinin gerçekleştirilmesi enternasyonalist görevin somut biçimidir. Enternasyonalizm, ezilen dünya halklarının sınıf birliği ve bunun önderliğinde tek dünya toplumuna muvaffak olmanın özüdür

Bütün bunlarda görülüyor ki, dünyayı yorumlamakla yetinmeyip onu değiştirmeyi esas alan yönelimle, sınıfın ve sınıf temelinde geniş emekçi yığınların kurtuluşundan başlayarak giderek tüm insanlığın kurtuluşunu özgür dünyayla taçlandırmak için komünistlerin önderliğinde dünya devrimi perspektifiyle sınıf devrimlerini gerçekleştirmek zorunlu bir şarttır. Bu şartın yerine getirilmesinde komünistlerin, dolayısıyla komünist partinin varlığı tayin edici öğelerdendir. Ancak komünist partinin varlığı kendi başına yetmez. Bu partinin komünistlerin birliği olarak anlamlanması veya komünist güçleri bağrında toplayarak birleştirmesi de bir o kadar tayin edicidir. Dahası, sınıfın ve emekçi halkın birleştirilmesi de zorunlu ihtiyaçtır. Sınıfın ve halkın birleştirilmesinin nesnel zemini sınıf çıkarlarıyken, bu birleşmenin aracı ve siyasi biçimi olarak komünist parti örgütsel temelidir.

Bir anlamda komünistlerin birliğinin ifadesi olan komünist parti, bu araçsal temsiline karşın, tüm komünistlerin fiilen birleştiği ya da örgütsel birliğini her durumda temsil ettiği anlamına gelmez. Pratik gerçek olarak da durum budur. Dolayısıyla komünist parti örgütsel yapısı dışında bulunan komünist güç veya komünistlerle birleşme hedefine daimi olarak sahip olmalıdır. Kuşkusuz ki bu çaba büyük-küçük ayrımı, grup-birey farkı gözetmeksizin komünist niteliğin birleşmesini sağlama anlayışıyla hareket etmelidir. “Bireyle birlik” bu yaklaşımın karikatürize ediliş biçimidir. Komünist sıfatı taşıyan bireyin birey olarak durması esasta düşünülemez. Ancak belli tarihsel şartlarda komünist bireyin örgütsüz ve birey olarak kalması mümkündür. Bu bakımdan tek tek bireylerle birleşme yaklaşımı doğrudur. Burada yine birlik biçimi gündeme gelerek önem kazanmaktadır ki, bireyle birlik biçimi bireyin partiye katılması biçiminde gerçekleşen bir birliktir.

Burada bir ayrıntıya dikkat çekelim ki, parti içindeki birliği aşan komünistlerin birliği meselesinde komünist partinin tek taraflı çabası hemen sonuç vermez, vermeyebilir. Zira birlik muhatabı veya tarafı olan diğer komünist güçlerin ya da partinin de müspet bir görüş ve pratik benimsemesi ile taraflar şeklindeki iki iradenin örgütsel birliği sağlanabilir. Ancak bu, komünistlerin stratejik birlik anlayışı ve yaklaşımını değiştirmez. Komünistlerin birlik perspektifi stratejik olmakla birlikte, bireyden gruba, örgütten partiye ve hatta farklı biçimde de olsa evrensel muhtevada geçerli olan bir birlik anlayışı, kavrayışı ve kapsamını ifade eder.

Farklı örgütsel yapı durumundaki komünist partilerin ya da aynı nitelikteki iki örgütün birliği realitesinde, birlik zemini öz olarak genel siyasi çizgide aranan birlikle gerçekleşir ya da biçimlenir. İki ayrı komünist partinin-gücün birleşmesi için öngördüğümüz genel siyasi çizgi paydasından kastımız ya da bu kastın muhtevası nedir sorusunu, tekrar etme pahasına da olsa bir kez daha açıklamakta fayda vardır. Komünist parti olarak demokratik-merkeziyetçilik ilkesine uygun örgütlenmiş olan ve komünizmin evrensel ilkelerini(temel ilkelerini) benimseyerek savunan durumdaki bu birlik muhatabı olan partinin genel siyasi çizgisi bağlamında aranan birlik özellikleri, sosyo-ekonomik yapıdaki uyumlu tahlilinden bağımsız olmamak kaydıyla;

a)-ideolojide birlik, b)-devrim programında birliktir(bu bağlamda devrimin stratejisinde benimsenen temel taktiklerde ve örgütlenme ilkelerinde birlik). Bunlar komünist parti-örgütlerin birliği için yeterli olan şartlar olmakla birlikte, genel siyasi çizgide temsil edilen niteliği de belirleyen özelliklerdir. Maoist komünistler, komünistlerin birliği meselesini bu özetteki gibi savunurken, bu çerçeve dışındaki muhtelif konulara ilişkin farklılıklar gerçeğini ve insan iradesinden bağımsız nesnel gerçekliğin ürünü olarak var olan fikir farklılıklarını, esasa tekabül etmeyen tali ayrılıkları, ayrıntılara has tartışmaları, taktik siyaset gibi bir dizi meseledeki fikir farklılığını; irade-eylem birliğini baltalamamak, merkezi birleşikliği bozmamak kaydıyla, komünistlerin birliğinin önünde engel görmez, görülmesini kabul etmez. Nitekim Sosyalist Yol ile Halkın Günlüğü arasında sağlanan birlik bu anlayış temelinde gerçekleştirilmiş, siyasi boyutuyla Maoist bir birliktir.

Başlığımızın sonuç sözlerinde, büyük-küçük, grup, çevre, örgüt-parti ve hatta tek tek bireyler olsun, hiçbir fark gözetmeksizin tanımladığımız birlik şartlarına sahip olan muhataplara örgütsel birlik çağrımızı yineliyoruz. Günün siyasi gelişmeleri devrimci eylem ve güç birliklerini, devrimci ittifak ve birlikleri ihtiyaç haline getirdiği gibi, komünistlerin birliğini daha yakıcı görev kılmaktadır. Komünistlerin örgütsel birliğinde olduğu gibi, devrimci güçlerin şartlı birliklerinin gerçekleşmesi veya gerçekleştirilmesinde de duyarlılığımız devam etmektedir. Dahası uluslararası komünist hareket ve devrimci hareketin birliklerini de aynı derecede önemsemekteyiz.

”Hangi sınırlarda olursa olsun, komünistlerin birliği, proleter dünya devrimi doğrultusunda biçimlenen parça devrimlerinden komünizm yürüyüşüne kadar tüm tarihsel kalkışmanın stratejik bir mevzisi, bu kalkışma ve yürüyüşün stratejik kurmayı ve karargâhını temsil etmektedir. Komünistlerin birliği dünyanın özgürleştirilmesi eyleminin yaşamsal şartıdır. Bu inançla komünistlerin birliğini her dönemde içtenlikle dile getirdik, getirmeye de devam edeceğiz.”

Komünistlerin birliğini küçük burjuva hesaplara karıştıranların iflah olmaz pragmatistler olduğu su götürmezdir. Birlikle oynanamayacağı öğütlenirken, komünistlerin birliğinin anlamına gerekli vurgu yapılmıştır. Birlikle oynamamayı birlikten kaçma olarak anlayan yaklaşım asla bu öğüdü anlamamıştır. Birlik için çaba harcamak ancak devrim ve komünizm kaygıları güçlü olanların işi olabilir. İlkeli birlik evet ama ilkeli birlik asla birliklerden kaçmak değildir. İlkesizliğin kendisi de bir ilke ise, ilkesiz tek bir şey düşünülemez. İlkeli birlik, birliğin ilkelisi veya birliğin ilkesi, kayukarıda özetlediğimiz maddelerde belirtildiğinden başka bir şey değildir. Temel ilke, proletarya ve halkların çıkarlarını temsilen devrim ve komünist toplum amacının teori-pratikte savunulmasıdır. Bundan daha anlamlı bir ilke olamaz. İlkesiz veya oportünist olan birlikler, bu temelleri unutup es geçerek, bu temellerde esasa dair ödün verilerek ve aynı ideolojik, siyasi, örgütsel ilkeler zeminine esasta sahip olunmadığı halde gerçekleştirilen birliklerdir. Elbette ilkesiz oportünist birlikleri onaylayamaz, komünistlerin birliğiyle oynanmasına rıza gösteremeyiz

Yukarılarda değindiğimiz gibi temel ilkeler, genel siyasi çizgi veya belirtilmiş olan birlik kriterleri komünistlerin birliğinde aranması gereken özellikler iken, bunlar dışında kalan çeşitli fikir ayrılıkları, taktik siyaset konularındaki farklılıklar, bazı örgütsel mesele ve politikalar, güncel siyaset gibi tali konu ve ayrıntılarda ifade bulan bir dizi nüans komünistlerin birliği önünde engel olarak değerlendirilemezler.

Bu ayrılıklar tek parti içinde de gündeme gelen veya var olan farklılıklardır. Bu farklılıkların komünistlerin birliğinin önünde engel olmaması ve aynı zamanda mevcut birliğin bölünmesi için sebep olmaması, bu farklılıkların demokrasi ilkesine uygun iradeleştirilebilmesi gerçekliğidir. Yani bu nitelik veya farklılıklar, parti içi demokrasi çerçevesinde çoğunluğun iradesiyle karara bağlanıp irade tarafından merkezileştirilmiş olan görüş temelinde hareket edilmesiyle “çözüme” bağlanmış olur, sorun olmaktan çıkarılarak bir zenginlik ya da fikir mücadelesi konusu olarak kalırlar. Demokratik-merkeziyetçi ilke temelinde örgütlenen Maoist Komünist Partisi, fikir ve taktik meselelerine dair tali sorundaki tüm farklılıkları demokrasi temelinde merkezileştirerek ele alır ve bu farklılıkları nesnel bir durum olarak telakki eder.

Evet bu nitelikteki farklılıklar ayrılığın gerekçesi olamaz ve birliğin önünde de engel görülemezler ama bunların üstünde esasa dair farklılıklar ya da ilke ve temel anlayış sorunları-farklılıkları elbette ki birliğin önünde engeldirler. Çünkü bu nitelikteki sorunlar hem genel doğrultunun saptanması veya tayin edilmesinde belirleyicidirler ve hem de bu sorunlar demokratiklik ilkesi çerçevesinde hal yoluna gidilecek sorunlar olarak görülemez, demokrasi metoduyla çözülemezler. Zira ilke ve anlayış sorunları, tali farklılık ve sorunlar gibi, çoğunluğun oyuyla veya iradesiyle karara bağlanacak sorunlar değildir, karara bağlanamazlar. İlke çoğunluğa göre belirlenemez, aynı biçimde anlayış çoğunluğun oyuna göre doğru ya da yanlış çıkarılamaz. Ancak tali değimiz sorunlar kapsamındaki meseleler esasta ilke ve anlayış sorunu değil, taktik anlayış-siyaset sorunudurlar, dolayısıyla bunlarda esnek olunabilir, tavizler verilebilir ve çoğunluğun oyuyla karara bağlanabilirler.

Temel anlayış ve ilke, devrimin zora dayalı gerçekleştirilmesidir. Halk kitlelerine zarar verilmemesi bir anlayış ve ilke sorunudur. Çoğunluğun kararıyla, yani demokratik metotla bu anlayış veya ilkeyi değiştiremez, değişimini kabul edemeyiz. Temel anlayış ve ilkede esasa dair farklılık gündeme geldiğinde elbette belirleyici olan demokratik yönteme göre çoğunluk görüşü değil, temel ilke ve anlayışın temsil edilmesidir. Bu temel sorundaki farklılık belirli şartlarla birlikte doğrudan örgütsel ayrılık gerekçesidir. Kuşkusuz ki, demokrasinin uygulanması ya da geçerli olup olmaması örgütsel ayrılıkta önemli bir unsurdur, fakat demokrasi tek başına ayrılma ya da ayrılma ayrılmama tavrını belirlemeye yetmez.

Temel anlayış ve ilke sorunlarında gündeme gelen farklılıklar belirli bir iç ideolojik mücadele sürecinden geçer, geçmelidir. Bu süreç tüketildikten sonra, demokratiklik ilkesi geçerli de olsa ayrılma tavrı bir haktır ve doğrudur da. Tabi ki, ayrılıklara hemen-erken tevessül etmek doğru değildir. Ayrılık zemini nesnel olarak olmasına karşın içte ideolojik mücadele süreci yeterince tüketilmelidir. Temel sorundaki farklılık tespit edilir edilmez ayrılık yolunu tutmak en hafifiyle kolaycılıktır, basite kaçmaktır. Bu farklılıklar ikna ve dönüştürmeye dönük gerektiği kadar çaba gösterilmeden hemen ayrılık gerekçesi yapılarak erken ayrılıklara girilemez.

Temel ilke ve anlayış meselelerinin oylamayla, çoğunlukla, demokrasiyle karara bağlanmasının doğru olmadığının altını çizerken, taktik politika ve örgütsel sorun kapsamındaki tali sorunların demokrasi kapsamında çoğunluk iradesiyle karara bağlanmasının doğru ve gerekli olduğuna da dikkat çektik. Örneğin, “seçimlere girelim mi, girmeyelim mi” meselesinde izlenecek siyaset taktik siyasettir ve bunun demokrasiyle karara bağlanması tamamen mümkündür, doğrudur. Ancak taktik siyaset konularında da tüm meseleyi oylamaya-demokrasiye havale ederek, ideolojik mücadeleyi, değişip dönüştürmeyi ve ikna çabasını unutamaz, rafa kaldıramayız. Zira taktiğin stratejiyi kemirdiği tecrübeyle sabittir. Bu anlamda taktik politika sorunları tamamen boşlanarak önemsizleştirilemezler. Taktik politikada sistemli olarak izlenen sağ ya da sol siyasetin süreci ve stratejiyi de etkileyip renk vereceği unutulamaz.

O halde, somut konu ve mesele ile temel ilke ve anlayış sorununu içeriklerine uygun olarak ele alıp isabetle ayırırken, tali-taktik dediğimiz meseleleri hiçleştirme düzeyinde tamamen önemsiz şeyler haline getirmemeliyiz. Yılarca esas dediğimize sarıldık, tali dediğimiz şeyi adeta unuttuk. Bu hatalı kavrayış ve tutumun sonunda çok ciddi tahribatlara yol açıp kendimizi birçok alandan yalıttığımızı gördük. Oysa tali deme önemsiz demek değil, daha önemli olanın yanında daha az önemli olma demektir. Yani, esas karşısında daha az önemdedir ama bu önemsiz olduğu anlamına gelmemektedir. İşte bu kavrayışta sol yorum ya da kavrayışla ciddi tahribatlara sebep olduk. Taktiğin stratejiyi kemirmesi belirlemesi bu anlamda da son derece önemli, isabetli ve bilinç açıcı bir tespittir.



Ocak 2025
PSÇPCCP
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031 

Daha Fazla Makale Haberler