Bizimle iletişime geçin

Makale

Anton Ekmekçi yazdı: Sahaya İnen Sosyal Devin Gösterdikleri

Bir sosyal devrim olasılığı hala mümkündür. Bu durum biz naçizane bireylerin yabancılaşmış dünyasındaki kara deliklerden, sanrılardan, hezeyanlardan ve esir edicisi ile yüksek hayranlık bağları oluşturan “Stockholm sendromu” taşıyıcılığından bağımsız bir yasadır. Sosyal devrimlerin modası geçti diyen dipsiz lümpenliğin ve arsızlığın engelleyemeyeceği bir zorunlu tarihsel yürüyüştür bu.

Karıncalar dünyasının unutulmuş sakinleri, yıllardır sıkıştırılmış oldukları labirentlerden çıkmakta ve öbek öbek, barikatlara doluşmaktadır. Yıkıcı, yapıcı ve kahredici sınıfların oluşturduğu sosyal tabakalar uyanış emareleri göstermektedirler… Bu devasa kalkışmanın karşısında savaş tanrıları, hırslı haydutlar ve lümpen arsızlık geri çekilmektedir şimdilik. Çok uzun süredir ölü toprağı giydirilmiş öteki sınıfların sessizliği, yerini büyük patlamalara bırakmıştır.

Homurdanarak sahaya inen Post Modern Tarihçi Hariri’nin “Gereksizler sınıfı’, dünyayı sarsmaya başladı.” vurgusuyla betimlediği ironi gerçeğe en güzel vurgu oldu. Neo liberal kültür ve düşünce üreten Burjuva akademik kürsüleri deviren Fransa da ki “Sarı yelekliler” hareketi ile ABD’deki sosyal kalkışma arasında tanımlanmamış yapısal bağlar bulunmaktadır. Yaşananlar, son yüzyıl da bayraklaştırılan, Kapitalizmin Neo liberal varyantının, insan yönetilmesinin nihai bir biçimi olmadığının ve dolayısıyla insanlığın ideolojik evriminin sonuna gelinmediğinin ampirik bir olumlanmasına dönüşmüştür. Kapitalist üretimde ki akıllı makineleşme, elit kalifiye üretici tabakaya indirgenmiş modele olan ihtiyaç ve makine mekaniğinden çevreye doğru yayılmaya başlayan dijital üretim döngüsü, devrimci sosyal hareketlerin yasalarını, tarihin gerisine öteleyemeyeceği göstermiş oldu… Tekelci yarı tanrılar paniktedirler. ABD’nin bazı eyaletlerinde ki polis teşkilatlarının göstericiler önünde diz çökmesini ve Ulusal Muhafız Ordusu’nun başında ki generalin basına yönelik demeçlerini, ırkçılık kurbanlarının anısına bir saygının ifadesi olarak değil, bu kartopunun büyüyeceğine dair öngörü, çaresizlik ve korkunun ifadesi olarak okumak lazım. Geçtiğimiz hafta Berlin eyalet parlamentosundan hızla geçirilen ve ‘devlet kurumlarındaki memurlarının dolaylı ırkçılık ve ayrımcılık yoluyla mağdur ettiği vatandaşların mahkemeye gidip tazminat almalarını’ kolaylaştıran kararı, gelecekteki bu sınıfsal varoluşun güvenlik kaygılarına düşmüş iz’dir.

Bir sosyal devrim olasılığı hala mümkündür. Bu durum biz naçizane bireylerin yabancılaşmış dünyasındaki kara deliklerden, sanrılardan, hezeyanlardan ve esir edicisi ile yüksek hayranlık bağları oluşturan “Stockholm sendromu” taşıyıcılığından bağımsız bir yasadır. Sosyal devrimlerin modası geçti diyen dipsiz lümpenliğin ve arsızlığın engelleyemeyeceği bir zorunlu tarihsel yürüyüştür bu.

Uzun bir süredir Amerika ve Avrupa da “İşçi aristokrasisi” dönemi sona ermişti. Varoşların, banliyölerin ve gettoların içine hapsedilmiş milyonların kayıt dışı dünyası son yıllarda dolup taşımaya başladı. Bu hikâyenin içinde yazılmamış, dokunulmamış büyük Sosyoekonomik dramlar var. Bugüne kadar yok sayılan, Sosyolojik realizasyon alanlarının arkasına istiflenmiş metruk dünyanın sakinleri nihayet meydanlara çıkmaya başladı. Amerika da son olarak yaşanan ve Avrupa’ya yayılan Sosyal hareketlerin niteliği, ırkçılığa karşı tepkinin ötesine geçmiştir. ABD, bizzat temsilcileri ağzından iç bir sol orjinli tehdit itirafında bulunmuştur. Trump’ı mahzenlere, Ulusal Muhafızları da sokağa indiren bu tarihsel devrimci yasalardır. Amerikan savaş tekellerini sol heyulanın korkusu sarmış ve anti Faşist, devrimci birçok oluşum terör listesine eklenmek istenmektedir. Anti faşist gençlik grupları ve Otonomların yoğun olduğu Almanya da bu konu sosyal medyada tartışma gündemi oldu.

Maalesef bu Sosyal hareketleri henüz diyalektik tarihsel felsefi yöntemlerle bütün gerçekliğiyle okuyacak bir sol entelektüalizmden esas itibariyle mahrum bir dünya var. Klasik sol entelektüalizmin iktidar ve örgüt paradigması ile yabancılaşmış/parçalı yapısal ilişkisi, hayatın bu canlı maddi devinimini doğru tahlil etmesi önünde problemler teşkil etmektedir… Tarihsel yasaların devinimine ağırlıklı olarak kendi sübjektif evreninden bakan bu geleneksel düşünüş modeli, tarihin oluşumunu ve dolayısıyla maddelerin hareketini, kendi iktidar ve örgüt paradigmasının varlığına koşullanmıştır. Kapitalizmin son yıllarda artık eskisi gibi yoğun entelektüel ve kültür üretimi yapamadığı ve yönetsel formasyon araçlarını çoğunlukla militarist araçlara bağladığı bir dönemden geçiyoruz. Bu sürdürülemez durum, on bin yıllık mülkçü yönetsel tecrübenin üstüne oturan Kapitalistleri, yeni ve sürdürülebilirliği denenmiş yönetsel üretime zorlayan çıkışlara koşullayabilir. Zira, işçi ve emekçilerin evrensel rollerini oynamaları için tarihsel bir momentum oluşmuştur. Göklerden kurtarıcı bir Mesih’in hiçbir zaman gelmeyeceği aşikardır. Kusmuğu çıkıncaya kadar gününü gün eden şatafatlı tüketici hayatların, mülkiyetin sonsuzluğuna inanan ve ‘cennetin krallığını’ arzulayan büyük Burjuvaların, sermaye imparatorluğunun fanatik tetikçileri olan ırkçıların, yaşadığımız gezegene uzaydan bakan militarist aygıtların, ruhunu satan kalemşor ve akademisyenlerin, her pazar kiliseye gidip, vergisini ödeyen ve askere giden milyonların ve nihayet sahte solun varlığına rağmen Sosyal Devrim Kervanı yoldadır. Ötekinin, ötekinin ötekisinin, en alttakinin, itilmişin kakılmışın, ezilenin, açların; “dişsizlerin ve donsuzların” Sosyal piramitlerin dehlizinden öbek, öbek çıkarak mülkiyetin krallığını yıkıp yer yüzü cennetini kuracağı şanlı günler yakındır..



Ocak 2025
PSÇPCCP
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031 

Daha Fazla Makale Haberler