Sosyalist Meclisler Federasyonu ve bileşenlerinin yaşanan büyük felaket alanlarına yönelik müdahalesiyle, nesnel koşullarda beklenmeyen ve karşı koyulması mümkün olmayan ani değişimlere karşı erken inisiyatif alıp doğru konumlanma yeteneği gösterebileceği ortaya çıktı.
Deprem, ortaya çıkardığı devasa yıkıcı sonuçlar itibariyle burjuva ekonomi politiğin saldırgan doğasıyla doğrudan dolayımlanmıştır. Bu nedenle deprem politik bir olay olduğu gibi depremin sonuçlarıyla mücadele etmekte ilk andan itibaren toplumsal politik bir karakter kazanmaktadır. İnsanı bedensel ve ruhen kurtarmanın, tedavi etmenin, karnını doyurmanın, yeterli su ihtiyacını karşılamanın ve güvenliğini almanın politik yolu dışında bir biçimi yeryüzünde kalmamıştır. Çünkü bu bahsini ettiğimiz insanın temel ihtiyaçlarına dair sorunsallıkların hepsi burjuva ekonomi politiğin ürettiği öğelerdir. Bir politik örgütte nesnellik ve öznellik arasındaki çelişki eğer esasta çözümlenmemişse, praksisin hayata geçirildiği anda hareketin parametre değerlerinde eklektizm ve birbirini dıştalayan çelişkiler boy gösterecektir. SMF güçlerinin son dönemde sahadaki başarılı ilerlemesi, bu çelişmeyi şimdilik ayak bağı olmaktan kurtarmış oldukları anlamına geliyor. Hükümetin ve devlet aparatlarının ise deprem karşısında içine düştükleri başarısız ve halk karşıtı tutumun, üretken olmayan ve esas olarak pasif rant getirisinden beslenen ekonomi politiğin denetimindeki zehirli yasalardan türediğini hepimiz biliyoruz. Ama bu ekonomik ilkenin felsefi alandaki karşılığı öznellik ile nesnellik arasındaki büyümekte olan uzlaşmaz karşıtlığından başka birey değildir.
Demek ki ekonomik, teknolojik ve askeri gücü elinde tutan burjuva sınıfının, sosyalist nitelikli zayıf demokratik kuvvetler karşısında politik stratejik anlamda mutlak bir üstünlüğü yoktur. Teknoloji ve para gibi olanaklardan yoksun, bugün doğmakta olan embriyo halindeki sosyalist kurtuluş güçleri, devlet gibi tarihsel bir engeli, değişen tarihi ve somut koşullara göre iççice geçmiş, çoklu ve bir halden diğer hale dönüşen/sıçrayan sayısız sınıf praksisiyle aşabileceğini ön görmek gerekiyor.
Kaotik anlarda ortaya çıkan yasaları keşfetmek önemlidir ve bunun için sahada olmak gerekir ama bu yasaların her an değişebileceğinin bir iç görüsüne de sahip olmak gerekmektedir. Afet bölgelerinde sosyalist güçlerin önderliğinde bir sentez olarak ortaya çıkan halk komünlerinin hükümet güçleri tarafından hukuksuzca tasfiye edilme olasılığına karşın yeni taktiklerini hayata geçirilme ihtiyacı gündeme gelebilir. Bu yeni durum daha çok sosyalist güçlere ideolojik ve politik kimliksizliği dayatarak kendi otoritelerinin bir hizmet eri yapmak, yada bu seçenek mümkün görünmüyorsa eğer zor kullanarak ortaya çıkan halk irade ve yaşam alanlarına doğrudan el koyma şeklinde gelişebilir. Eğer depremin yol açtığı sorunlar gibi bu yıkıcı sonuçlara karşı mücadele etmenin kendisi de sınıfsal bir karakter kazanmışsa, bu özel durumun belirlenimine varmak, sosyalist güçlerin sahada bulunan kurumlarını herhangi bir sivil toplum kuruluşundan nitelik olarak farklılaştırmaktadır. Şayet halkın iradesiyle oluşmuş yaşam kalım alanlarına yönelik bir tasfiye hareketi gelişirse, bölgedeki kaotik çelişkilerin iktidar boşluğu bıraktığı başka alanlarda yeniden bu temelde yeşermenin hala koşulları mevcut olabilir.
Devrimci halk praksisi, koşulların denetiminde gerçekleşen bir mekanik hareket değildir. Bu yaşamsal yıkımın etkileri daha uzun yıllar devam edeceği için, sosyalist demokratik güçler seyyar mobil birlikler şeklindeki bir çalışma tarzı ile halka hizmet verip bağlarını güçlendirebilirler. Toplumsal yaşamın nispeten toparlanmaya başladığı orta vadelerde bölgede kalıcı yerel kurumlaşma konusunda şartları zorlayıp planlamalar ve düzenlemeler yapmak yoksul halk sınıf ve tabakalarının faydasına olacaktır. Bütün öteki şeylere egemen olan yasalar gibi bizim politik stratejilerimize egemen olan yasaların kendisi ve nesnel dünyanın zihnimizdeki yansımalarıdır.
Saniyenin trilyonlarca kez bölünebilen en küçük zaman aralığındaki bir hızla değişen zerrelerin atomik dünyasındaki hareket, bizlere hangi yasanın hangi koşulda ne kadar etkin olabileceğinin bir müjdesini her zaman önden verememektedir. Bunun içindir ki bu durumu belirleyecek olan bir yerde, egemen sınıflarla biz sosyalist güçler arasındaki durumun niteliğidir. Politika biliminde parçalar rahatlıkla görülebilinir ama parçaların bütünsellikle ilişki içerisindeki nesnel gerçeklik boyutu kolay görülemeye bilinir. Tikel bağıntıların tümel aşamasında kendisini üst bir evrede görünür kılması için analitik yetenek, tecrübe ve bilimsel öngörü gibi özel yetenekler gerektirmektedir. Nesnel gerçekliğin gelişim yasaları keşfedilip değerlendirilemeden, taktik bir politik başarının gelemeyeceğine işaret etmek istiyoruz. Politik mücadelede maddi sınırların koyduğu sınırları aşmak bu yasaları tanımaktan geçer. Bu durumu gözetmeden ortaya koyulan taktik tutumlar küçük burjuva maceracılığı ile sonuçlanacak başarısız bir serüvene dönüşecektir. Sınıf mücadelesinde her iki karşıt tarafın hareketlerine egemen olan yasalar bulunup hayata geçirilmeden politik bir zafer hayaldir.