Bizimle iletişime geçin

Basın

Gazeteciler: Hakikati dile getirme iradesinden vazgeçmeyeceğiz

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde özgür basın üzerindeki baskıları ve yaşadıkları sorunları değerlendiren gazeteciler, tutsak gazetecilerin bir an önce serbest bırakılması gerektiğini vurgulayarak, “Gazetecilik kriminalize edilmek isteniyor. Uydurma gerekçeler ile gözaltına alınıp, tutuklanıyoruz. Mücadeleyi büyütmek gerekiyor” dedi.

Yadigar Aygün/İstanbul

Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Türkiye, basın özgürlüğünde her geçen güm kötüye gidiyor. Türkiye’de gazeteciler tutuklanıyor, haber takibinde gözaltına alınıyor. Saha da çalışırken polis işkencesine maruz kalıyor. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde yayımlanan RSF’nin raporuna göre Türkiye, bu yıl 158’inci sıraya yükseldi. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin raporuna göre hapishanelerde 41 gazeteci tutsak. 2024 yılında 118 gazeteci gözaltında alındı, bunlardan 26’sı tutuklandı. 19 Aralık’ta Türkiye devleti SİHA ile Rojava’da haber takibi yapan Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’i katletti. 21 Aralık’ta Şişhane Meydanı’nda katliamı protesto etmek isteyen 21 gazeteci göz altına alıdı. Gazetecilerden, Pınar Gayıp, Serpil Ünal, Hayri Tunç, Enes Sezgin, Osman Akın, Can Papila ve 2 kişi tutuklandı. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde gazeteciler ile gazetecilerin yaşadığı sorunları konuştuk.

‘Basın için özgürlük ne dün ne de bugün yok’

Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörü Nadiye Gürbüz, Türkiye’de ve dünyanın pek çok ülkesinde buna Avrupa Birliği ülkeleri de dahil, tam bir basın özgürlüğünden söz etmek mümkün olmadığını vurguladı. Gürbüz, “Türkiye gibi yayılmacı politikaları olan, aynı zamanda Kürt ulusu ve Alevi inancından halkların özgür olmadığı, işçilerin, emekçilerin, kadınların özgürlük, eşitlik talepleri karşısında en azgın şiddetin uygulandığı ülkelerde durum biraz daha farklı. ‘Basın özgürlüğü’ yönetenlerin, ezenlerin yanında olan basın için geçerli. Ama bizim gibi sosyalist, devrimci, halkların, inançların, kadınların özgürlüğü, eşitliği, işçilerin sömürüsünün sona erdirilmesini isteyen basın için özgürlük ne dün ne de bugün yok” dedi.

‘Uydurma gerekçelerle gözaltına alınıp, tutuklanıyoruz’

Gürbüz, Rojava’da katledilen gazeteci Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in bilinçli bir şekilde katledildiğine dikkati çekti. Gürbüz, “Kısa süre önce iki gazeteci arkadaşımız Rojasa-Kuzey ve Doğu Suriye’deki Türk devleti ve bağlı çetelerinin işgal saldırıları ve orada gelişen direnişi anlattığı için bilinçli olarak hedef alınarak katledildi. Cihan Bilgin ve Nazım Daştan, bölgede yaşanan gerçekleri anlatıyorlardı, bunu engellemek için SİHA ile katledilerek ölümsüzleştiler. İçte ise tam bir sessizlik isteniyor. Bunun için gözaltına alınıyoruz, tutuklanıyoruz, hakkımızda sayısız davalar açılıyor, hepimiz onların gözünde ‘terörist’iz. Ama bu söylemler gerçeği karartamaz. Biz bu sistemin değişmesini istediğimiz için hedef alındığımızı biliyoruz. Gerçeklerin açığa çıkarılması mücadelesinin bir parçası olduğumuz için hedef alındığımızı biliyoruz. Bunun için  sokağa çıkan işçilere, kadınlara, Kürtlere, Alevilere, hayvan hakları savunucularına, ekoloji mücadelesi yürütenlere, gençlere, yani farklı biçim, düzey ve anlayışlara sahip olsa da sermayeden yana, erkek egemen, faşist yönetim biçimine itiraz eden herkes nasıl hedef alınıyorsa, bu kesimlerin haberini yapan biz sosyalist, devrimci, özgür basından gazeteciler de hedef alınıyoruz. Gün geliyor, eylem alanlarında kitleye uygulanan şiddet bize yöneliyor, kameralarımıza el konuluyor, kırılıyor, ters kelepçe işkencesiyle gözaltına alınıyoruz. Evlerimiz gece yarısı basılıyor, yaptığımız haberler ya da siyasi faaliyetlerimiz, düşüncelerimiz kriminalize ediliyor. Uydurma gerekçelerle gözaltına alınıp, tutuklanıyoruz. Neyi, nasıl haber yapacağımız dayatılıyor. Nasıl ki, bu sistemin gazetecileri ‘tarafsız’ değil ise, biz de tarafsız değiliz. Tarafsızlık yalanının arkasına sığınanlar gerçeklerin peşinden koşamaz” diye konuştu.

‘Devlet katliamı meşrulaştırmak istedi’

21 Aralık’ta Şişhane Meydanı’nda katledilen gazeteciler için yapılan eylemde 7 gazeteci ve 2 kişinin tutuklandığını hatırlatan Gürbüz, “Pınar ve birlikte tutuklanan gazeteci arkadaşlarımızın yaşadığı da tam olarak bu. Devlet Cihan ve Nazım’ı ‘terörist’ ilan ederek katliamı meşrulaştırmak istedi. Fakat hem tutuklanan gazeteci arkadaşlarımız hem de biz buna itiraz ettik. Etmeye de devam edeceğiz. Şu an hapishanede bulunan gazeteci arkadaşlarımız onurlu bir mücadele sonucu tutuklandı. Yani onların da bizim de içimiz ferah. Ama sistemin saldırganlığı bununla sınırlı değil. Aynı zamanda gazetecileri ‘makbul’, ‘biraz makbul’, ‘makbul olmayan’ şeklinde ayrıştırıyor. Biz onlara göre ‘makbul olmayan’ gazeteciler statüsündeyiz. Maalesef sendikalar, gazeteci meslek örgütleri ve emekçi solun bazı kesimleri bu ayrışmaya çanak tutuyor. Tutuklanan gazeteciler ETHA, Mücadele Birliği, Mezopotamya Ajansı, Jinnews vb. gazete ve haber ajanslarından olunca gösterilen tepki ile ‘biraz makbul’ görülen, bu sistemin kökten değişmesini istemeyen, iktidar değişimiyle yetinen kesimlerden gazeteciler olunca gösterilen tepki aynı olmuyor” diye belirtti.

Gazetecilik meslek örgütleri sessizliğe büründü

Gürbüz, tutuklanan gazetecilere yönelik gazetecilik örgütlerinin, sendikaların sessiz kaldığının altını çizdi. Gürbüz, “Cihan ve Nazım katledildiğinde, 7 arkadaşımız tutuklandığında gösterilen tepki de söylediklerimi doğruluyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası ve yöneticileri günlerce sustu. Sonra yazılı bir açıklamayla yetindi. Cihan ve Nazım’a, tutuklanan gazeteci arkadaşlarımıza sahip çıkmakta büyük bir tereddüt yaşadı. Aslında yaptıklarıyla sahip çıktıkları söylenemez bile. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin ise varlığından bahsetmek mümkün değil. Onlar da devlet gibi bizi gazeteci görmüyor. Basın-İş de oldukça tereddütlü hareket ediyor. Biz ise yaşananlar karşısında anlık bir araya geliyoruz. Bu yan yana geliş her zaman hepimizi de kapsamıyor. Yani ortada sosyalist, devrimci, özgür basın emekçilerine, kurumlarına sahip çıkacak basın, meslek örgütleri yoksa, bunların alternatifinin oluşturulması gerekir. Geçmişte çeşitli platformlar kurardık, bunlar aracılığıyla birlikte mücadele eder, birimize saldırı olduğunda hızla dayanışma ve eylemler örgütlerdik. Bugün biz de bunları yeterince yapmıyoruz, yaşanan saldırılar özgülünde bir araya geliyor ya da gelmiyoruz. Öncelikle bunları tartışmamız gerekir. Çünkü burada bir hegemonya mücadelesi yürütülecek ise bu birbirimize karşı olmamalı. Hegemonya mücadelesini, bu sisteme ve sistemin karşısında konumlandığını söyleyip bunun gereklerini yapmayanlara yöneltmeliyiz. Bu ülkede Kürt özgürlük mücadelesi, sosyalizm mücadelesi yürütmek ateşten gömlek giymektir. Bedel ödemeyi gerektirir. Aynı şekilde Kürt, sosyalist, devrimci gazetecilere sahip çıkmak da ateşten gömlek giymek demek. Yani bedelleri var. Ama halkımızın dediği ‘bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ sözünün gerçekliği yok. İtiraz biçimi ve düzeyiniz farklı da olsa, itiraz ediyorsanız, o yılan gelip bir gün sizi de sokar. Ki bunun örneklerini pek çok kez yaşadık” dedi.

Gazetecilerin fotoğrafları suç sayıldı

Gürbüz, gazetecilerin mücadelesinin önenine şu sözler ile dikkati çekti; “7’si gazeteci 9 arkadaşımız Cihan ve Nazım’ın fotoğraflarını taşıdıkları bahanesiyle ‘örgüt propagandası’ yaptıkları iddia edilerek tutuklandı. Tutsak arkadaşlarımıza sahip çıkmamız gerçekleri açığa mücadelemizin bir parçasıdır. Arkadaşlarımız uzun süre tutsak kalmayacak biliyoruz, bir süre sonra çıkacaklar. Önemli olan onların ne kadar hapishanede kaldıkları değil. Önemli olan onların ve bizlerin yürüttüğümüz mücadeleye ne kadar sahip çıktığımızdır. Bugün tutuklanır, yarın tekrar gerçeklerin peşinden koşarız, ama bu eylemimize sahip çıkmak mücadelemizin önemli kazanımlarından biri olacaktır. Gerçeklere sahip çıkma eylemimizin bir gün sonuç vereceğini biliyoruz. Tutsak yoldaşların da bu eylemde önemli bir yerde durduğunu düşünüyorum.”

Basın baskı altında

Mücadele Birliği gazetesi editörü Özlem Oral, gazetecilerin yaşadığı sorunları şu sözler ile anlattı: “Ülkemizde ve başta Ortadoğu olmak üzere, çatışmaların, savaşların sürdüğü her yerde basın özgürlüğünden söz etmek mümkün değil. Aslında bunu sadece çatışma olan bölgelerle sınırlamak yanlış olur. En barışçıl, en özgürlükçü, demokratik olduğu söylenen ülkelerde dahi basın baskı altında. Egemenlerin iktidarlarının bekası için halklardan gizledikleri gerçekleri yazmak, biz gazetecilerin yükümlülüğü. Ve bu durumda ilk iş, gerçekleri yazan gazetecileri susturmak oluyor. Görece ‘demokratik’ ülkelerde bu hukuk yoluyla, para cezaları, tehditlerle caydırmak oluyor. Çatışmaların yaşandığı, hukukun ayaklar altına alındığı yerlerde de bu, gözaltılar, hapisler, soruşturmalar, hatta öldürmeler yoluyla… Biz elbette 2 kısımdayız burada. Tehditler, cezalar, gözaltılar, işkenceler, tutuklamalar… yetmediği yerde de öldürmek… Bunun örneklerini çok yaşadık yıllar boyu, yan yana çalıştığımız meslektaşlarımızın haberlerini kaç defa yaptık… Mesela daha 2 gün önce Metin Göktepe’nin ölüm yıldönümüydü. Bir yıl içinde kaç Kürt gazeteci öldürüldü… Gözaltıları, tutuklamaları sayamıyoruz bile.Can güvenliğimizin dahi olmadığı bir yerde, ‘gazetecilik hakları’ndan söz etmek anlamsız geliyor. Hemen her gün karşılaştığımız, bir basın açıklamasına gittiğimizde eylemcilerin abluka altına alınıp basının sürüklenerek dışarı atılması, kalkanlarla engellenmesi, haber yapmamızın engellenmesi gibi olaylar artık sıradan haber değeri bile olmayan konular haline geldi… Oysa bunların her biri, basın özgürlüğüne yönelik çok ciddi sorunlar. Bir gün önce yani 9 Ocak’ta sayısız internet sitesi kapatıldı, sosyal medya hesapları engellendi. Geçtiğimiz dönemlerde bunu kapatmalarla, yasaklamalarla toplatmalarla yapıyorlardı. Artık tek bir tuşa basarak, istemedikleri her hesabı, her yayını anında engelleme özgürlüğüne sahipler. Burada basın özgürlüğünden değil, “basını susturma özgürlüğü”nden bahsedebiliriz.”

Tabutlukun ilk tutsaklarındandı

Oral, tutsak gazeteciler ile dayanışmanın büyütülmesini vurguladı. Oral, “Serpil Ünal, tutuklanalı yaklaşık 2 hafta oldu. Bu süre zarfında, gazeteci olarak yaşadığı sorunlar, engellemeler, sıkıntılar bu defa bir tutsak olarak karşısına çıkmaya başladı. Serpil yine özgürlüğü için, bu defa farklı yolla mücadeleye devam ediyor. Serpil on yıllar boyunca gazetecilik yapmış, bu alanda gerek dizgi, editoryal ayağında çalışmış, gerek sokaklarda muhabirlik yapmış bir kadın gazeteci. 1996’da Eskişehir’de açılan ‘Tabutluk’un ilk tutsaklarından oldu. İlk o zaman ‘haber yapmak’tan ‘haber olma’ya geçti. Çıktığında yine muhabirlik yapmaya devam etti. Ceza aldığı, arandığı dönemler oldu. Birkaç defa daha hapis yattı. Ancak bunların hiçbirisi, Serpil’i haber yapmaktan, işçi eylemlerinde, sokaklarda olmaktan alıkoyamadı. İlerleyen yaşına ve çok sayıda hastalığına rağmen, Serpil hala dimdik ayakta. Bugün gönderdiği mesajda dahi, ‘gazete için ne yapmam gerekiyorsa yaz, ben buradan elimden geleni yaparım’ diye mesaj gönderen, hala 4 duvar arasında, parmaklıklar arasında elinden geleni yapmaya çalışan bir kadın gazeteci. Çıktığında da bunu yapmaya devam edeceğini biliyoruz. Ve halk sadece ülkemizde değil, tüm dünyada ‘a haber’ haberleri almamak için, Serpillere ve özgür gazetecilere sahip çıkmak zorundadır. Sahibinin sesi olan değil, gerçekleri yazanlara sahip çıkmak zorunda. ‘Gazetecilik taraf değildir, gazeteci tarafsız olmalı’ deniliyor. Ancak şu da bir gerçek ki, tarafsızlık diye bir şey yok. Safımız ezilenlerin, yok sayılanların, işçilerin emekçilerin, yaşamdan kovulanların safı. Ve bizlerin haberlerini yaptığı, seslerini duyurduğu işçiler, emekçiler, Kürt halkı, Aleviler, yoksullar, kadınlar, LGBTİ+’lar gazetecilere sahip çıkmak zorunda. Onların seslerini duyuran, taşıyan biz gazeteciler olmadığımızda, onların da sesleri olmayacak. Her ihtiyaçları olduğunda biz gazetecileri yanlarında bulan kesimler, onların mücadelesine omuz veren gazetecilerin yanında olmazlarsa, yarın onların yanında olacak hiç kimse bulamayacaklar. Ve basın örgütlerine gelince… Yaşanan bu son saldırılarda basın emekçilerine sahip çıkmadıklarına bir kez daha tanık olduk. Biraz önce söylediğimi tekrarlayacağım: Basın örgütleri bu konuda ‘tarafsız’ kaldıklarını düşünüyor olabilirler, ancak ‘tarafsızlık’ diye bir şey olmadığına göre, bu taraflarını bizim yanımızda seçmedikleri anlamına geliyor. Taraflarını egemenlerin tarafında seçtikleri anlamına geliyor bence” dedi.

‘Taviz vermeyenlerin cephesini güçlendirmek ve büyütmek lazım’

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), eş başkanı Selman Çiçek, Türkiye’nin basın özgürlüğünde son sıralarda olduğunu söyledi. Çiçek, “Türkiye’de basın özgürlüğünden bahsetmek artık mümkün değildir. Rakamlarda bunu söylüyor. Dünya sıralamasında neredeyse en son sıradalar. Yaşadıklarımız da bunu gösteriyor. Türkiye’de basın özgürlüğü yoktur, özgürlükler için direnen özgür basın vardır. Bu yüzden özgür basın diyoruz. Sansüre, baskıya ve tutuklamaya inat hakikatleri yazmaya inat eden ve bu uğurda canları pahasına kalemlerini halkın sorunlarına yönelten bir özgür basın var. Bizler, bu cepheyi ne kadar büyütürsek basın özgürlüğü bu ülkede o kadar gelişir. Şu an mevcut hali ile iktidardan bir şey beklemek doğru olmaz, bu nedenle hakikatlerden taviz vermeyenlerin cephesini daha da güçlendirmek ve büyütmek lazım” diye konuştu.

41 gazeteci tutsak

Tutuklama, baskı ve tüm engellemelere karşı mücadele etmek gerektiğini belirten Çiçek, “Şu an cezaevlerinde 41 tutuklu gazeteci var. 2024 yılında 118 gazeteci gözaltında alındı, bunlardan 26’sı tutuklandı. 2025’in ilk günlerinde de gazeteciler gözaltına alınmaya devam ediyor. Bunun önüne geçmek için dayanışmayı büyütmek lazım. Bun etki ajanlığı ve casusluk yasasında yaptık. Güçlü bir birliktelik sonucuŞu an cezaevlerinde 41 tutuklu gazeteci var. 2024 yılında 118 gazeteci gözaltında alındı, bunlardan 26’sı tutuklandı. 2025’in ilk günlerinde de gazeteciler gözaltına alınmaya devam ediyor. Bunun önüne geçmek için dayanışmayı büyütmek lazım. Bun etki ajanlığı ve casusluk yasasında yaptık. Güçlü bir birliktelik sonucu bu yasanın meclisten geçmesinin önüne geçtik. Bu birlikteliği ve mücadeleyi yükseltirsek bu ülkede basın özgürlüğünü o gün daha iyi konuşabiliriz. Çalışan gazeteciler gününü daha umutlu kutlayabiliriz” dedi.

‘Kriminalize edilmeye çalışılıyor’

Gazeteci Yeşim Tükel, iktidarın her alanda baskıları arttırdığının altını çizdi. Gazeteciliğin kriminalize edilmeye çalışıldığını vurgulayan Tükel, “Ülkede iktidar karşısındaki her bastırmaya yönelik bir politika izliyor. Kürt halkına yönelik baskı ve imha saldırılarını sürdürüyor, kadın düşmanı politikalar uygulayarak kadınların kazanılmış haklarına saldırıyor, işçi sınıfını yoksulluğa mahkum ediyor, eylemlerini, grevlerini yasaklıyor. Ve bizler de sesi olmaya çalıştığımız, aynı tarafı paylaştığımız bu kesimlerle beraber bu saldırıların hedefi haline geliyoruz. Sahada haber yapmamız engelleniyor, basın kartımızın rengine göre mesleğimizi yaparken kolluğun koyduğu kurallara uymamız dayatılıyor. Gazetecilik yapma ve bunu ilkeli şekilde, halk için yapma çabamız kriminalize edilmeye çalışılıyor. Haberlerimiz yargılama gerekçelerimiz yapılıyor ve bu şekilde yalnızca bizim çalışmamız değil halkın haber alma özgürlüğü kısıtlanmak isteniyor. Geçtiğimiz günlerde Kuzey ve Doğu Suriye’de iki gazeteci arkadaşımız Cihan ve Nazım katledildi. Arkadaşlarımızın kalemini yerde bırakamayacağımızı söylediğimiz için yedisi meslektaşımız dokuz kişi tutuklandı. Fakat tüm bunlara rağmen bizler Metin Göktepe’lerden, Musa Anter’lerden, Şirin Ebu Akile’lerden aldığımız mirası sahiplenmekten, hakikati dile getirme iradesinden vazgeçmeyeceğiz” diye belirtti.

‘Yazmaya devam edeceğiz’

Tükel, gazetecilere yönelik tutuklama saldırıları aslında tüm topluma gözdağı verme amacı taşıdığını söyledi. Tükel, “Sesi olmaya çalıştığımız, grevlerde, 8 Mart’a, 1 Mayıs’larda, sokaklarda yan yana olduğumuz herkesi susturma çabasıdır. Tutsak özgür basın emekçileri için dayanışmayı aşan bir mücadele yürütmemiz gerekiyor. Eğer arkadaşlarımızın yaptıkları haberler suçsa, katledilen gazetecileri sahiplenmek suçsa biz bu suçu işlemeye devam edeceğiz. Her bir arkadaşımızla dışarıda tekrar buluşana kadar onlar için ve onlar yerine de yazmaya, devam edeceğiz” dedi.



Ocak 2025
PSÇPCCP
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031 

Daha Fazla Basın Haberler