Bizimle iletişime geçin

Makale

Anton Ekmekçi Yazdı: Devrimci Taktik Seçenek ile Reformizm Batağı Arasındaki Sınırlar Üzerine

Sadece burjuvaziden bazı kırıntılar koparmaya odaklanmış olan reformist solun süreç içerisinde siyaseti genellikle halktan devrim koparmaya doğru evrilmektedir.

Reformizmin tarihi aynı zamanda işçi sınıfına ihanetin tarihidir de bir anlamda.

Bilimsel sosyalizmin kurucuları Marks ve Engels yoldaşlar başta olmak üzere, ardı sıra gelen enternasyonal proletaryanın diğer öğretmenleri, reformizmin siyasal ve sosyal kökleri üzerinde özellikle durmuşlardır. Marks ve Engels kendi zamanlarında Alman Sosyalist İşçi Partisi’nin önderlik kurumunu reformist oldukları gerekçesiyle mektup yağmurlarıyla ideolojik bombardımana tabi tutmaları boşuna değildi.

Bilimsel sosyalizmin ortaya çıktığı dönemlerden günümüze kadar reformizmin iki temel ilkesizliği hiç değişmemiştir. Bunlar, devletin devrim olmaksızın mülk temsilcileriyle beraber dönüştürülebileceği ve partinin devrimci programı törpülendikçe sosyalizmin korkutucu olmaktan çıkarılarak geniş kitlelerin kazanılmasının mümkün olabileceği yönündeki avanak görüşlerden oluşmaktadır. Bu anlamda reformizmin tarihi, bütün proleter devrimler tarihi boyunca, işçi sınıfı partililerini işçi sınıfı partisi olmaktan çıkarmanın tarihi olmuştur. Kapitalist ekonomi politiğin özü olan burjuvazinin üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet tekelinin barışçıl bir çözülme sürecine uğratılabileceği tezini politikasının temel harcı yapan bütün hareketler en sonunda azınlığın çoğunluk üzerinde ve dolayısıyla mülk sahiplerinin mülksüzler üzerindeki egemenliğinin birer politik üreticilerine dönüşmekten kendilerini alıkoyamamışlardır. Bu gibi partiler, kapitalizmi ve devleti dönüştüren aygıtlar olmaktan çok, kapitalizmin ve devletin dönüştürdüğü ve hizmetine koşulladığı aparatlara dönüşmüşlerdir.

Kaplumbağa adımlarla mülksüzleştirenleri incitmeden mülksüzleştirmek isteyen yığınla reformist parti, günümüz burjuva parlamentolarında mülksüzleştirenlerin mülklerine mülk katan işbirlikçi partilere dönüşmüşlerdir. Bu durum İkinci Enternasyonal’den beri böyledir. Lenin ve Rosa Luxemburg yoldaşlar, dönemin sınıf işbirlikçisi ve dönek reformistlerine karşı özel bir teşhir faaliyeti uyguladılar ve bu özel çalışmadan dolayı da oldukça etkili oldular. Sermaye devletine rağmen yürütülecek sosyal reformların doğal sınırlarının bulunduğunu ve bu sınırları devrim olmadan aşmanın imkansızlığını işçi sınıfından gizleyen reformizm, her eline tarihi fırsat geçtiğinde işçi sınıfını aldatmaktan hiç vaz geçmedi. Formasyonel düzeyde reformizme kaymanın en belirgin özelliğini; günlük taktik mücadelenin ardı arkası gelmeyen esas mücadele haline dönüşmesi ve utangaçça da olsa önceden dillendirilen stratejinin artık görünmez olmaya başlamasıdır. Kapitalizmin yıkılmasının devrimci yöntemleri dışında bir biçiminin tarih boyunca ortaya çıkmamış oluşu reformizmin en zayıf yönü olarak pratik yaşam karşısındaki çıplaklığını oluşturur. En tipik özelliklerinden biriside; Marksist devrimcilerin ihtilal ve devlet gibi iktidar sorunlarına ilişkin kuramsal fikir ve öngörülerini alaya almak ve devrimci kültürel değerleri küçümsemek şeklinde kendisini göstermektedir.

Tarih boyunca reformistler için; parlamentoda koltuk kapmak için burjuva entrikalar çevirmek, popüler söylencelerden tıpkı sihirbazın şapkadan tavşan doğurması gibi politik inciler yaratmak, ünlü ve beğeniliyor olmak için kitlelerin köhnemiş geri duygularına hitap etmek, gerici savaş zamanlarında kendi ulusal burjuvazisinin bayrağı altında hazırola girmek, fırsatları işçi sınıfının çıkarlarından çok küçük burjuva kurnazlığıyla kendi çıkarları için kullanmak ve Marksizm’i devrimci özünden boşaltmak değişmeyen özellikleri olmuştur. Reformizmin devrimci sol hareket içerisinden sayılamayacağına dair yığınla neden vardır ama bu sayısız nedenler arasında; işçi sınıfını devrim için hazırlamaktan uzak durmak, nedeni bile başlı başına yeterli bir nedendir. Toplumsal değişim fikrini devrimler yoluyla proletarya demokrasisi için ilerici bir diktatörlük kurma fikrine kadar ilerletmeyen hareketlerin “Sosyalist devrimci” adıyla kendilerini ifade etmeleri vitrin siyasetinden başka bir şey değildir.

Sadece burjuvaziden bazı kırıntılar koparmaya odaklanmış olan reformist solun süreç içerisinde siyaseti genellikle halktan devrim koparmaya doğru evrilmektedir. Tarih boyunca işçi sınıfı için elde edilen reformların hiçbir zaman bir güvencesi olmamasına rağmen, devrimci sosyalistler, gerektiğinde reformlar içinde mücadele ederler. Ama bunu yaparlarken işçilerin ekonomik ve siyasi koşullarının kısmı iyileşme gösterdiği dönemlerde bile hala sermayenin egemenliği devam ettiğinden dolayı ücretli kölelik sistemini yıkmak gibi devrimci bir görevlerinin orta yerde durduğunu unutmazlar. İşte bu önemli ayrıntı sınıf bilinçli işçileri ve komünistleri reformist kesimlerden temelden ayırmaktadır.

Komünistlerin, reformlar için mücadele ettikleri dönemlerde bile reformizme karşı mücadeleyi elden bırakmamalarının sebebi, kendilerinin aksine reformistlerin komünist partisi kostümüne bürünmüş burjuva yolcular olmalarından dolayıdır. Yani buradan çıkaracağımız sonuç; halkın iş, güvenlik, barınma, eğitim, sağlık, ulaşım, dinlenme, yaşanılabilir çevre vb. gibi doğrudan kendi vergilerin yarattığı bütçeyle karşılanabilir olan temel yaşam gereçlerinden karşılıksız yararlanmak gibi yaşamın iyileştirilmesi uğruna verilecek mücadelelere bizzat komünistlerin teşvikçi olması ve öncülük etmesi ile reformizm arasındaki ayrımı yapabilmektir. Ama bilinir ki haklar için mücadele, komünistler için ikincil ve taktik önemdedir; bazı özgül süreçler ve tarihi anlarda bu minvaldeki mücadeleler, yarattığı enerjiyle gündemi doldursalar bile…

Materyalist tarih bilgisi olan her sosyalist demokrasi çalışanı çok iyi bilir ki; kazanılmış demokratik mevzilerin noter tasdikli bir garantisi yoktur. Tam zamanından önce ve gerekli kadarıyla formasyon değiştirme yeteneği gösteremeyen hantal demokratik örgütlenmeler kazanım ve birikimlerini burjuvaziye kaptırabilir. Bu nedenle bir komünizm aktivisti tıpkı toprağı dinleyen, havayı koklayan ve kuşların davranışından durum tespiti yapan eski zaman yerlileri gibi duyarlılık özellikleriyle donanmalıdır.

Sınıflı toplum tarihinin akışı içerisinde halkın devrimci zor potansiyeli stratejik bir kuvvet olarak yeterince güçlü doğmadığı sürece, kazanılmış olan reformları uzun süre elde tutmak mümkün olmamıştır. Bu anlamda son dönemin modası olan Dersim merkezli yüzleşme çağrılarında ifadesini bulan; “Eğer devrimci hareket kendisini tasfiye ederse bizler demokratik haklarımıza kavuşuruz.” şeklindeki beklentiler birer saçmalıktan ibarettir. Mesela geçmişte Dersim’de halka yönelik devlet zulmünün nedeni bölgedeki komünistlerin varlığı değildir: Aksine devlet zulmünün varlığı Kaypakkayacıların bölgedeki varlığının sebebidir. Bu durum, toplumları bunaklaştıran idealist tarih anlayışı nedeniyle tarihin tersine dönmüş nesnesinin, materyalist tarih anlayışı yardımıyla düzeltilip ayakları üzerine oturtulması anlamına da gelmektedir.

Günümüzde bölgedeki bir takım yöresel dernek ve partiler Zazaca dil talebini seslice dillendirebiliyorlarsa eğer, emin olunuz ki bu durum sosyalist demokrasi hareketinin Dersim’de kök salmış olan kitlesel politik gücünden ileri gelmektedir. Eğer proletaryanın parlamento, dernek, sendika ve meslek örgütleri gibi anayasal düzen sınırları dışında yaygın bir örgütlülüğü henüz ortaya çıkmamışsa, bu aynı zamanda; işçi sınıfının henüz yeterince politik bir güce dönüşemediği ve hatta kendi egemenlik haklarından oldukça uzaklaşmış olduğu anlamına da geliyor.

 Yani reformistler oy dediğimiz parmak sayısının çokluğuyla övünürlerken, komünistler ise iş/mekân etrafındaki ileri bölgelerde ortaya çıkmış olan devrimci örgütlenmelerle övünmelidirler. Çünkü oy hakkının sınırları bellidir, örgüt ve eylemin sınırları ise belirsizdir. Oy çokluğu bizlere burjuva devlet aparatını verir, bu ise oyun sınırlarının bittiği yerdir. Bu köhne makine aracılığıyla dünya değiştirilemeyeceğine göre, sınırları aşan program, praksis ve örgütlenme gibi bir dizi devrimci araca ihtiyaç olacaktır. Bir politik hareketin kitleleri yanına çekebilmek için devrimci talep, ilke ve sloganların içini boşaltması, o hareket için kitlelerin ezici çoğunluğunu yanına çekebilmesinin en kötü tercihlerinden birisi olduğu gerçeğini de buradan hatırlatmak istiyoruz. Bazı durumlarda bir sorunda kitlelere ters gelen bir şey, kitleleri yakın gelecekte yanına çekebilme olanaklılığının devrimci yasalarına da dönüşebilir. Bu anlamda kitle kuyrukçuluğu siyasal gericilik olduğu gibi, kitlelerin yanılsamalarına ortak olarak büyütmek anlamına da geliyor.

Reformizm ve ekonomizm, her zaman işçinin iş gücünü nispeten daha iyi koşullarda satışını sağlamayı hedeflerken, komünistler ise buna karşılık olarak; iş gücünün her koşulda satışını ortadan kaldırmaya yönelik olarak bizzat ücretli kölelik düzenini kökünden yıkmayı hedefler



Ocak 2025
PSÇPCCP
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031 

Daha Fazla Makale Haberler