Her türden kir ve pislik barındıran burjuva klikler arası iktidar dalaşı yeni dengelere yol açarak kritik gelişmelerin eşiğine gelmiştir. İktidar senaryolarına odaklanarak ivme kazanan burjuva siyaset erken seçim eksenine oturmuş bulunmaktadır. Muhalefet kanadı inisiyatif kullanan dinamik yapısıyla avantajlı durumda iken, iktidar kanadı savunma pozisyonunda olup tutucu muhafazakarlıkla direnç göstermeye devam ediyor. Muhalefet lehine gelişen siyasi sürecin eğilimini gören iktidar, çareyi komplo ve provokasyonlar devreye sokmakta, şiddete dayalı mizansenler sahnelemekte arıyor.
Her tarihte devletin tetikçisi faşist güruh olarak rol oynayan bugünün iktidar ortağı MHP, muhalefete tehditler savurup sokakları yasaklamaya ve muhalefet aktörlerini açık tehditlerle sindirmeye çalışarak Erdoğan’ın tetikçiliğini yapmaktadır. Ne ki, bakan eskitme rekoru kıran ekonominin yasaları, aczin ürünü olan bu tehditlere göre işlemez. Ekonominin baş aşağı gidişini durduramayarak siyasi krizle yönetemez duruma gelen iktidar, muhalefetin baskısı altında köşeye sıkışırken, kitlelerin talebi haline gelen erken seçim isteminden daha fazla kaçamaz. Ki, devreye soktuğu adımlardan alenen erken seçimlere hazırlık yaptığı da anlaşılmaktadır.
Sahaya inme startı, yapılan toplantı ve mitinglerle, yapılan açıklamalar ve gerçekleştirilen düzenlemelerle, özellikle de verilen vaatlerle çıplak biçimde görülmektedir. Doların TL karşısındaki yükselişi, tersinden TL’nin değer kaybetmesinde yaşanan kritik gelişmeler iktidar açısından bir kırılmayı koşullamaktadır. Doların agresif yükselişi karşısında, yeni ekonomi bakanının gerçekleştirdiği toplantı sonrası bazı sermaye gruplarının olumlu açıklamaları bizzat iktidar tarafından dikte edilen açıklamalardır. Doların yükselişine ket vurma çabasından öteye geçmeyen iktidar angajeli bu açıklamalar iktidarın acizliği ile birlikte, yaşanan paniğin hezeyanlarıdır.
İktidar bir taraftan vaatler, düzenlemeler, dikte edilen açıklamalar ve BAE ile Katar’dan sıcak para taşıyarak seçim öncesi alan temizliğine girişirken, diğer taraftan şiddet dalgasıyla siyasi süreci kontrol altına alıp hazırlanan bu şartlar altında erken seçimlere gitmeyi planlamaktadır.
Bu süreç klik dalaşının keskinleşerek şiddet muhtevasına oturmasına tanık olacaktır. İktidar, her manevra ve manipülasyonla birlikte, şiddet unsuruyla korku iklimi yaratıp siyasi tabloyu değiştirmeyi amaçlamaktadır. HDP’nin kapatılmasına dönük mütalaa veya fezlekelerin apar topar çıkarılması, HDP’ye dönük operasyonlara başlaması, muhalefete dönük tehdit, şantaj ve manipülasyon ya da algı yönetimi temelinde geliştirilen diğer saldırılar bu saldırı furyasının alametleridir. Lakin burjuva muhalefetin eli, iktidar karşısında kolay havlu atacak kadar zayıf değil, bilakis güçlüdür.
Komprador tekelci kliklerin ve özellikle burjuva muhalefet bloğunun siyasi envanterini oluşturan açık-gizli tüm dinamikler devrede olacaktır. Burjuva muhalefet cephesinin moral ve psikolojik üstünlüğü ele geçirdiği, önemli bir inisiyatif elde ettiği görülmektedir. CHP vizyonundaki muhalefetin iktidara geleceğinden emin olduğu görülmektedir. Muhalefet bloğundaki gelişme çıtası, görünen blok güçlerinden öteye, ‘’görünmeyen’’ güçlerin de devrede olduğunu işaret etmektedir. ‘’Üst akıl’’ olarak telakki edilen emperyalist aktörlerin ve devlet erklerinin mevcut iktidar hakkında kader belirleyen nitelikte karar verdikleri anlaşılmaktadır. İktidarın acizliği ve muhalefetin kendinden emin olma tutumu bu gerçeğin de bir yansımasıdır.
Özcesi, burjuva siyaset suları yüksek debiyle taşkın sele dönüşecek ve bu taşkın sel suları iktidarı kenara atıp yeni iktidar dönemiyle yatağına dönecektir. İktidar ilmik-ilmik dökülürken, gerici kliklerin ipliği pazara çıkmaktadır. Durum, devrim ve devrimci mücadele güçleri lehine uygun bir zemin barındırmaktadır. Ancak somut durum burjuva muhalefet bloğunun lehine ilerlemektedir. Devrimci mücadele güçlerinin oynayacağı rol ve ortaya koyacağı müdahale bu sürecin biçimlenmesinde belirleyici olacaktır. Toplumsal kitlelerin öfkesini devrimci potaya çekmek, devrimci siyaset ve güçlerin önündeki görevdir.
Süreci, devrimci alternatifi geliştirme perspektifiyle değerlendirmek ihmal edilemez bir görevdir
Gericiliğin handikabı sadece devrimci gelişmelere vesile olmasından değil, bizzat devrimci gelişmelerin nesnel koşullarını büyüterek ona neden teşkil etmesindedir. Burjuvazi mezar kazıcısını yaratmaktan kaçınamaz, onu büyütmeye mahkumdur. Lakin gelişmelerin doğru orantılı mecrada ilerlemesi için iradi devrimci müdahalenin devreye girmesi gerekmektedir. Burjuvazinin iç çelişkisi devrim için uygun şartlar yaratırken, bu şartların devrimci değişim dinamiğine taşınması örgütlü devrimci hareketin eseri olabilir.
Burjuva dalaş nasıl biçimlenir ve nasıl sonuçlanır sorusu devrimci siyasetin kayıtsız kalacağı bir soru değildir. Bilakis doğrudan ilgilendirir. Çünkü, burjuva klikler yaşadıkları bu süreçte kirlilikleriyle deşifre olup teşhir olmakta, devrimci gelişmelere elverişli koşullar sunmaktadır. Yaşanan teşhiri derinleştirmek ve devrimci alternatifi örgütleyerek geliştirmek sürecin önemli görevidir. Dolayısıyla avantaj sunan bu durumu, devrimci alternatifi geliştirme perspektifiyle değerlendirmek devrimci siyaset açısından ihmal edilemez bir görevdir.
Örgütlü devrimci hareketin örgütsel-siyasi güç durumu abartılamaz. Mevcut durumda büyük bir devrimci çıkış yapmak için örgütsel-siyasi güçlerin yetersiz olduğu söylenebilir. Ancak devrimci çıkış için nesnel şartların uygunluğu da inkar edilemez. Bütün yetersizliklere karşın, doğru siyaset ve taktikler izlenip iradi çaba gösterildiğinde devrimci ilerlemelerin yakalanması mümkündür. Bunun için objektif şartlar yeterince bulunmaktadır. Devrimci patlamalar, toplumsal gelişme ve sınıf çelişkileri zemininde ortaya çıkan birikimlerin sonucu olarak ve genellikle de öngörülmediği şartlarda gerçekleşir-gerçekleşebilir. Yani, büyük devrimci dalgalanma ve hareketin gündeme gelmesi, örgütlü devrimci hareketin durumuna birebir uyum sağlamaz. Yaşanan sorunlar sürecinin yarattığı birikimler bu patlamaları, dalgasal gelişme ve büyük kitlesel hareketleri olanaklı kılarak gündeme getirir. Bu anlamda, örgütlü devrimci hareketin örgütsel güçleri hazır veya yeterli olmasa da açlık ve yoksullukla boğuşup siyasi baskının altında ezilen geniş kitlelerin öfkesini dışa vurması kaçınılmaz değilse bile, tamamen mümkündür. Bugün bunun şartları genel olarak uygundur. Fakat bu, örgütlü sınıf hareketinin kitlelerden gelecek hareketi beklemeye koyulmasını, kendiliğindenciliğe gömülerek kitle kuyrukçusu bir siyaset izlemesini gerektirmez. Bilakis, muhtemel gelişmeleri öngörerek bu süreçlere müdahale etmesini, gücü oranında rol oynayıp süreci yönetmesini gerektirir.
Kitlelerin büyük bir hoşnutsuzluğu gündemdedir. Yaşanan direniş ve mücadeleler de bu hoşnutsuzluğu alenen kanıtlamaktadır. Kitleler, ezici çoğunlukla burjuva düzen partilerinden medet uman ve onların peşine takılan durumdadır. Kitlelerin burjuva muhalefet blokları ya da partilerinin peşine takılması kitlelerin öfkesinin göstergesi, tepki ve hoşnutsuzluğunun bir ürünüdür. Büyük bir iktidar karşıtlığı gelişmiş, demokratik yelpaze genişlemiş durumdadır. Bu karşıtlık ideolojik veya bilinçli sınıf tavrı ölçüleriyle değerlendirilip önemsiz görülemez. Tersine bu hoşnutsuzluk objektif olarak uygun devrimci zeminin olduğuna işarettir.
Bu tablo karşısında izlenmesi gereken devrimci siyaset, ikili görev çerçevesinde tanımlanabilir ya da iki nitelikte yürütülmek durumundadır.
Birincisi, tutarlı devrimci tavır temelinde devrimci eylemin devreye sokulması ve kararlı devrimci pratiğin kitlelere güven veren zeminde geliştirilmesidir. Ki, iktidarın en açık ve en kaba biçimiyle uyguladığı keyfiyetçi hukuksuzluktan, ‘’ben istediğimi yaparım kimseye hesap vermem’’ tavrından, kitlelerin gözünün içine baka-baka yalan söylemesinden, yol açtığı açlık ve sefaletten, yaşanan açlığı görmezden gelip iktidar ve şürekasının çıkarlarını kitlelere dayatmasından, tüm yaptıklarından ve ekonomiyi getirdikleri durumdan sorumluluk duymaması ve hesap vermemesinden, kendi yandaşları ve güruhunu önceleyerek rant-talan politikasında ısrar edip halk kitlelerini açlığa mahkum etmesinden ve bunda ısrar eden tavrından, toplumsal bir talep haline gelen seçim istemine yanıt vermemesinden, sahtekarlığından, ikiyüzlülüğünden, zorbalığından ve halk düşmanı faşist karakterinden büyük bir rahatsızlık duyan ve bu iktidarın değişmesini isteyen kitlelerin bu iktidara karşı her türden devrimci eylem ve mücadeleyi meşru gördüğü ender bir koşul doğmuş durumdadır ki, bu zeminde devrimci eylem kitlelerin talebi haline gelmiştir.
İkincisi, halk sınıf katmanlarında yer alan bütün demokratik, devrimci, sosyalist güçleri birleştiren veya birleşik mücadelelerini ören geniş bir ittifak ve cephe politikasının izlenerek hayata geçirilmesidir. Burjuva düzen partileri ve parlamenter muhalefetin peşine takılmış olan ve umudu burada arayan büyük bir kitle potansiyeli mevcuttur. Yani toplumsal kitlelerin ezici çoğunluğu burjuva partilerin muhalefet kulvarında yürümektedir. Bunun başlıca nedenlerinden biri kuşkusuz ki, devrimci sınıf güçlerinin pratik güç itibarıyla bir alternatif oluşturamaması, kitlelere güven verememesidir. O halde, devrimci sınıf hareketi örgütlü güçlerinin demokratik, devrimci ve sosyalist zeminde geniş nitelikli bir ittifak veya mücadele cephesi oluşturup büyük bir güç olarak sürece müdahale etmesi elzemdir. Ki, ancak bununla kitlelere güven vererek onları kendi potasına çekip devrimci rotada ilerletebilir.
Devrimin bütün dinamiklerinin sürecin ihtiyaçlarına göre konumlanması tarihsel sorumluluktur
İçinden geçilen süreç, iktidar karşıtı burjuva muhalefet bloğunun, klasik burjuva siyaset geleneğiyle demokrasi havarisi kesilip kitlelerin taleplerini dillendirerek pirim yaptığı ve palazlanarak iktidara yaklaştığı bir süreçtir. Muhtemel iktidar değişimi biçimsel bazı yumuşamalara tanık olabilir. Fakat bu devrimci mücadele güçleri açısından bir rehavete yol açmamalı, avutucu olmamalı-olamaz. Aksine, siyasi yumuşama süreci yaşansa da bunun arka planı çok daha tehlikeli olup tasfiyeci bir rol oynayacaktır. Kitlelerin burjuva düzen partilerinin peşine takılması veya orada umut araması fiilen devrimci sınıf mücadelesinden uzaklaşmaları, devrimden koparak burjuvaziye yaklaşmaları anlamına gelecektir. Bu durum devrimci sınıf hareketi ve devrim mücadelesi bakımından büyük bir gerileme, duraklama ve pozisyon kaybetme anlamına gelmektedir. İşte bunun önüne geçebilmek ve durumu devrim lehine çevirebilmek için demokratik-devrimci-sosyalist güçlerin ortak mücadele cephesinde birleşerek devrimci gövdeyi büyütmesi, kitlelere alternatif sunarak odak haline gelmesi bakımından yaşamsal önemdedir.
Bu alternatif ve umudun büyütülmesi yalnızca ittifak ve ortak mücadele temelinde demokratik mücadele zemininde geliştirilecek mücadele biçimleriyle sınırlanamaz. Ortak mücadele veya mücadele birliklerinde birleşerek alternatif güç yaratmak ne kadar gerekli ise, militan devrimci eylem ve mücadele pratiğinin geliştirilmesi bu umudun büyütülmesinde stratejik unsur olarak tayin edicidir. Mücadele biçimlerinin karşı karşıya konularak birinden birinin yadsınması benimsenemez. Lakin devrimci mücadele tarzının esas alınması devrimci sürecin geliştirilmesinde başat roldür. Kitlelerin dövüştüğü yerde devrimcilerin militan kavgalara girmesi tabii olandır. Kitlelerin kuvvetli istemi haline dönüşen iktidarın gönderilmesi, yani iktidara karşı hoşnutsuzluğunun zirvede olduğu koşullarda devrimci eylemin devreye girmesi büyük bir isabet ve gereksinimdir. Burjuva kliklerin iç çatışması şiddet unsurunu barındırırken, devrimci mücadelenin devrimci şiddet dışında biçimlenmesi anlaşılır olamaz. Onlar aralarında çatışırken, devrimcilerin kendi savaşını yükseltmesi şarttır. Onlar saldırırken devrimcilerin suskun ve sessiz kalması düşünülemez. Toplumsal dalgalanma gündemdeyken ve kitleler beklenti içindeyken devrimin çarkları gürültüsüz çalışamaz. İktidar ‘’dilsiz köpeğin’’ çıkardığı garip sesle kitlelere havlarken, devrimin şakıyan sesi yükselmek zorundadır.
Bu temelde, devrimci hareket ve somut olarak devrimci örgütün nitel ve nicel gelişim adımlarını sağlam inşa eden çabalara sıkı biçimde sarılması, bir an önce eylem pratiğine girişip somut görevlerle sürecin gereksinimlerine yanıt olması elzemdir. Devrimci örgütten her kademe, kurumuna, her düzeyden devrimci kadro ve en geniş faaliyetçi ögeye kadar devrimin tüm dinamiği somut görevlerle sürecin ihtiyaçlarına göre konumlanmak, tarihsel sorumlulukla harekete geçmek zorundadır. Örgütlü sınıf hareketinin örgütsel zayıflıkları bu yönelim ve hareket pratiğiyle aşılacaktır. Gelişip güçlenmenin toprağı devrimci mücadele pratiğidir. Bu pratik en büyük kuvvetleri yaratan, niteliğin ve niceliğin sıçrama göstererek ilerlemesine yol açan tayin edici okul, zengin bir rezervdir.