
Yadigar Aygün/ İstanbul
Seçime kısa günler kalırken seçim çalışmaları da hızlandı. Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinden Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı ve Yeşil Sol Parti, İstanbul 1. Bölge, 3. sıra milletvekili adayı Hakan Öztürk ile seçim gündemini, sahadaki atmosferi ve çalışmalarını konuştuk.
Çalışmalarınızı biraz tanıtır mısınız?
Partimiz ülkenin esas meselelerine anlamlı çözümler için yıllardır mücadele yürütüyor. Seçim sürecini de bu mücadelenin önemli bir zemini olarak görüyoruz. İttifaklarımız ile birlikte, sadece kendi adımıza değil organik bir bütün halinde seçim çalışmalarımıza başladık. İşçi ve emekçilerin mücadelesini ileriye taşımak ve demokrasi mücadelesinin geniş tablosunda anlamlı bir yer tutmak hedefiyle bir program oluşturduk ve tüm gücümüzle çalışıyoruz.
AKP İttifak kurduğu HÜDAPAR ve Yeniden Refah Partisi (YRP) ile birlikte özellikle kadın haklarına yönelik çok ciddi saldırılar gündemde. Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Ülkede 20 yıldır yaşanmadık sorun kalmadı, ülke tarihinde en despotik ve karanlık rejimle karşı karşıyayız. İlk hedefimiz bunları göndermek olmalı. Ve bütün imkanları ellerinde tutarak hukuku, tüm kurumları ve iletişim araçlarını istedikleri gibi kullanıyorlar. Şimdi seçim sürecini de muhalefet için tarihin en adaletsiz seçim süreci haline getirmiş durumdalar. Bütün bunlar yetmedi, kaybetme korkusuyla oy hesaplarıyla kadın haklarını pazarlık konusu yaptılar ve tam bir kadın düşmanı ittifak kurdular. Ama buna en iyi cevabı da kadınların vereceğini düşünüyorum. Kendi içlerinde bile çok normal olarak kadınların öldürülmemesini savunanlar var çünkü Türkiye’de her dünya görüşünden kadın değişiyor, haklarını arıyor. Ve kadın mücadelesinin gücünü kimse küçümsemesin, iktidarın da hakkından gelecektir.
Bir süredir seçim kampanyası için sahadasınız. Sahayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye halkları hangi sorunları yaşıyor?
İki önemli boyut var; birincisi iktisadi olan. Bu ülke halkının büyük çoğunluğu asgari ücretle yani açlık sınırının altında yaşıyor. Yönetenler yerli ve milli olduklarını söylüyorlar ama halkın açlığından, bundan rahatsız bile olmuyor, adeta normalleştiriyorlar. Oysa insanlar çocuklarına palto alamıyor, et alabilmek için uzak semtlerde bitmeyen kuyruklara giriyor. Türkiye de işsizlik var ayrıca çok tuhaf biçimde “iş bulmaktan ümidini kesmiş” diye bir kategori var, devletin resmi kurumu TUİK böyle söylüyor…sonuçta halkın geçim derdi büyük sorun. Bu sorunu perdelemek için açlık sınırını dert etmeyenler sınır ötesine operasyon yapıyorlar. Buradan ikinci önemli meseleye kimlikler konusuna geliyoruz . Halkların kardeşliğini yaratmak, geliştirmek diğer önemli meselemiz. Sürekli Kürt ve Türk halkları arasında, Alevi ve Sünni yurttaşlar arasında karşıtlık ilişkisi yaratmak isteyenlere, halkların varlığını yok sayanlara karşı toplumun, herkesin eşitlik ve kardeşlik içinde yaşadığı bir iklime ihtiyacı var. Elbette eşit yurttaşlık hakkı kadınlar, LGBTİ+lar ve herkes için sağlanmalı. Bütün bu sorunları dile getirmek ve çözümü savunmak elbette sosyalistlere, bizlere de düşüyor.
Emek ve Özgürlük ittifakı ülke genelinde nasıl bir sonuç alır?
Kendimizin iktidar alternatifi olduğumuzu, kendi hedeflerimizi iyi anlattığımızda halk buna kulak verecektir diye düşünüyorum. Hafta boyunca kendi seçim bölgemden başka illerde de bulundum ve gördüğüm ittifak içinde muhteşem bir etkileşim var, çok canlı bir atmosfer ve kaynaşma var. Şöyle tarif edebilirim; bir söze başlıyorsunuz konuşmanın devamını halk getiriyor, adeta tamamlıyor. Bizim de derinlemesine bilgi edinme imkanımız oldu. Halkın politik olarak çok bilinçli, örgütlü, heyecanlı ve dinamik olduğunu gözlemledim. Bu seçim sonuçları için de umut yaratıyor, Yeşil Sol Parti ve ittifakın gücüyle barajları aşacağımızı ve en yüksek oranda temsilcimizle parlementoda yer alacağımızı düşünüyorum.
Seçim kampanyası sırasında hangi politikaları ön plana çıkarıyorsunuz ve bunlar halkta nasıl tepki alıyor?
1. Öncelikle tek adamı göndermeye ve güçlendirilmiş parlementoya ama sadece temsilci göndermekle değil, halkın örgütlü gücüyle güçlendirdiği bir meclise ihtiyaç var. Bütün yasama sürecinde, toplumsal hareketlerin örgütlü biçimde sözünün yansımasına ihtiyaç var. İktidar susmuş toplum istiyor, biz ise toplumun siyasallaşmasını siyasetin toplumsallaşmasını sağlamalıyız. Halk kendi sözünü meclise iletebildiğinde güçlü meclis olur, meclisin değeri ancak o zaman ortaya çıkar.
2. İkinci madde halkların kardeşliğini sağlamak,
3. Deprem politikamız olmalı, bilimin ışığında yıkılmayan kentler inşa etmeliyiz.
4. Kadın mücadelesinin tarihsel birikimi yok edilmeye çalışılıyor. Biz eşitlik ve özgürlük içinde yaşatmalıyız,
5. İşçi sınıfı gelişen tüm modern teknolojiye, yapay zekaya rağmen hala uzun çalışma saatlerine mahkum ediliyor. 4.0 diye teknoloji var ama burjuvazi 4 işçi sınıfı 0 oluyor, insanlar çalışmaktan başka hiçbir şeye vakit bulamıyor. Bu açıdan çalışma günde 6 saat olacak ve bu sayede işsizlik sorunu da çözülecek.
6. Son olarak barınma, beslenme, ulaşım gibi temel ihtiyaçların hepsi kamu tarafından karşılanmalıdır. Kamu hizmeti geriye çekilince zararlarını gördük. Çocuklar aç okula gittiği durumda başımız dik dolaşamayız. Kamu bu ihtiyaçları karşılayacak, değilse kamulaştıracağız.
Seçim güvenliği konusunda bir çalışmanız var mı? Eğer bir çalışmanız varsa nelerdir? Seçim güvenliği neden önemlidir?
Her anlamda, çok emek gerektiren bir mücadele önümüzde; önemli bir yönü de seçim güvenliği elbette. İktidarda kalabilmek için her şeyi deneyebilecek çok karanlık ve berbat bir iktidar karşı karşıya olduğumuz için bu konu çok dikkat gerektiriyor ama bizim de şöyle güçlü yönlerimiz var: önceki seçim deneyimlerinden dersler çıkardık, ne yapmamız gerektiğini öğrendik. Öyle badireler atlattık ki, ne yapmamamız gerektiğini de biliyoruz. Bu derslerin ışığında, en üst seviyede tedbirleri alarak, müşahitlerimizle ve tüm muhalefetin gücünü ve dikkatini birleştirerek bu kritik dönemeçte ortaya çıkan gelişmelere çok hızlı hamlelerle karşılık vermeliyiz. Emek ve Özgürlük İttifakı ve Yeşil Sol Parti seçim güvenliği konusunda çalışmalarını sürdürüyor, güçlü bir çalışma yürüteceğiz ve 1 tek oyun bile ziyan olmaması tüm gücümüzle çalışacağız.
Son olarak sizlerin eklemek istediği şeyler var mıdır? Bir çağrınız var mı?
Önümüzde 1 Mayıs ve 14 Mayıs gibi büyük günler var. Her ikisinde de kendimizi bütün düzeyleriyle göstermeliyiz. Onlardan hiçbir şey beklemediğimizi göstermeliyiz. Bir elin parmakları gibi birlik olup tek yumruk olacak ve tek adam rejimini göndereceğiz.





