Yazar / Devrim Kara
“Baharda on ilkeye uymak iyidir. Birincisi, kuzuların zıplayışını seyredeceksin. İkincisi, çılgınlar gibi sevecek, yüksek mağaralarda, ormanlık derelerde ya da pınar başlarında ağız tadıyla sevişeceksin. Üçüncüsü, güneşi ilk gören koyak çimenlerinin üzerinde uyuyacaksın. Dördüncüsü, yüksek bir zirvede oturacak, dağların ardından güneşin doğuşunu seyrederken çay içeceksin. Beşincisi, ay ışığı altında yürürken türkü söyleyeceksin. Altıncısı, hasmın seni elek ve lek ararken dağların ya da ormanların zulasında kitap okuyacaksın. Yedincisi, Don Kişot gibi cüretli serüvenlere gireceksin. Sekizincisi, geniş kalabalıklarda kıyasıya tartışacak ve kahkahalar atacaksın. Dokuzuncusu, olmayacak hayaller kuracak, coşkun bir ruhla yürürken hayatın emirlerine uyacaksın. Onuncusu, gözlerini geleceğe, yani yüz yıl, bin yıl ötesine dikeceksin.”
(Tohum)
Tohum romanı Sancı Yayınları’ndan yeni bir baskı daha yaptı. İlk baskı 2018 yılında yapılmıştı ve redaksiyoncusu felsefeci yazar Mehmet Akkaya idi. Eserin sayfa sayısı 488’dir. Bu roman hâlâ ilgi gören bir eserdir. Diyalektik açıdan bu kadar sevilen bir yazara, bir o kadar öfke duyan insanın olması garip değildir. Garip olan, bunca devrimci dibe vuruşun, politik ve sosyolojik yozlaşmanın, ideolojik pusula arızalarının yaşandığı bir dönemde Tohum romanının hâlâ yeni baskılar yapmasıdır. Yeni baskı “Yel kayadan ne götürür?” sözünü akla getiriyor.
Keyifle okuduğum kaliteli kitaplar olan İnce Memed, Yorgun Savaşçı, Bereketli Topraklar Üzerinde, Bir Gün Tek Başına, Memleketimden İnsan Manzaraları gibi sol eserleri devrimci sanat eserleri olarak görmüyorum. Kanımca Tohum, Dersim, Newroz, Mengene, Sıcak Bir Günün Şafağında, Soba Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz, Vatandaş Abuzer, Zeytun, Uçurtmayı Vurmasınlar gibi eserler devrimci eserlerdir.
Devrimci romantizm
Yazar, romantizm akımına romanın girişinde geçen bu cümle ile devrimci tanımlamasını ekler: “Demirdeki pası yeşerten güçlü bir devrimci romantizmdir.”
Söz konusu olan romantizm akımı, genel olarak akılcılığa (rasyonalizme) ve klasisizmin katı kurallarına bir tepki olarak doğmuş; duyguya, hayal gücüne, doğaya ve bireysel özgürlüğe vurgu yapmıştır.
Devrimci romantizm ise bu duygusal ve özgürlükçü ruhu, toplumsal değişime ve devrim idealine kanalize eder. Bu bağlamda, siyasi değişimi büyük bir tutku, özveri ve yüksek idealler ile ele alan sanatsal ve düşünsel yaklaşımları ifade eder.
Victor Hugo gibi yazarların Fransız İhtilali ve toplumsal adaletsizlikler üzerine yazdığı coşkulu eserler, kavramın ilk edebiyat örnekleri sayılabilir.
Oruçoğlu
Oruçoğlu, Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TKP/ML) adlı devrimci örgütün kurucularından ve önemli siyasi figürlerindendir. Uzun yıllar hapis yatmış ve daha sonra yurt dışına çıkmıştır.
Bu roman, yazarın kendi ifadesiyle “gerçek bir durumun öyküsünü” anlatmak ve “bilgi susuzluğuyla kavrulan, bilime ve itiraza âşık insanların, modern Don Kişotların, dünyayı değiştirme pratiğini” aktarmaktır.
Roman, güzel gelenekler bırakan, geleceğe atılım ateşi veren dönemleri romanlaştırmak ve gelecek kuşağın eğitimi açısından tarihi zenginleştirmek amacıyla kaleme alınmıştır.
Kitap, cesaretin ve özverinin tutuşturduğu bir zaman dilimini ele alır.
Eserin mayalanması cezaevinde olmuştur. Oruçoğlu olan biteni merak eden mahkumlara yaşadıklarını defalarca anlatırken Tohum romanı ortaya çıkmıştır.
Tohum, TKP/ML’nin Dersim dağlarında başlayan gerilla hareketini anlatan bir romandır. Hareketin ilk aylarını, amatör gerillaların dağda örgütlediği yeni yaşam biçimini, halkla ilişkilerini ve partinin askeri kanadının (TİKKO) kuruluş aşamalarını ilk ağızdan öğrenmek isteyenler için bulunmaz bir kaynaktır. Fonda canlı bir doğa vardır.
Yazarın tarzı
Romanın merkezinde, Türkiye’nin yakın tarihinde önemli bir yere sahip olan, 1968 kuşağı gençlerinin silahlı ve siyasi propaganda çabaları yer alır. Eser genelde 68 kuşağının ve halkın feda kültürünü, özelde ise bu kuşağın TKP/ML kanadının kuruluş aşamalarını ve Dersim’deki çalışmalarını anlatır.
Eser bir yönüyle biyografik-belgesel, diğer yönüyle politik anı-romandır. Romanda sanatsal üretimin bir gereği olarak, kabul edilebilir sınırlarda kurgu da vardır. Bu romanı diğer politik romanlardan ayıran en büyük özellik, partili sanatçı mantığı ile yazılmamasıdır. Buna rağmen sosyalist yeni dünya mesajını gayet berrak bir şekilde okuyucuya vermektedir.
Romanda en sert politik konular, devletin en sert işkenceleri edebi ve mizahi bir dilde işlenir. Yazarın yarattığı karakterler didaktik konuşmazlar, aksine hiperrealistlerdir. Oruçoğlu’nun karakterleri süpermen değildir. Onun karakterleri yalan söyler, geğirir, gaz çıkartır ve korkar.
Karakterlerin samimi ve komik diyaloglarının benzerlerini kahvehanelerde, sokaklarda, evlerde, yaşamın içinde sık sık duyabilirsiniz.
Tiplemeler
Azeroğlu, Muzaffer Oruçoğlu’nun kendisidir. “Modern çağın Don Kişot’larıydık.” ifadesi Azeroğlu ve yoldaşları için söylenmiştir.
Karakterlerden en karizmatik olanı İbrahim Kaypakkaya’dır. Kitapta onun azimli ve bilge liderliğindeki grubun mücadelesi önemli bir yer tutar.
Ali Haydar Yıldız, Süleyman Yeşil, Kirve Memo öne çıkan diğer önemli karakterlerdir.
Tür ve üslup
Roman, devrimci romantizmin güçlü bir örneğidir. Yazar, cesareti, fedakârlığı ve inancı yücelten destansı bir dil kullanır.
“Demirdeki pası yeşerten güçlü bir devrimci romantizmdir söz konusu olan.”
“Bir tanka ya da bir uçağa küçük bir bıçakla meydan okunabilir.” gibi ifadeler bu romantizmi gösterir.
Anlatım kimi zaman duygusal, yürek parçalayan, kimi zaman da esprilidir. Çocuk masumiyetini, direnmeyi, cesareti, inancı ve aşkı harmanlayarak anlatır.
Bu eseri yalnızca bir siyasi dönemin tarihi veya devrim hikayesi değil, aynı zamanda insan doğası, umut ve inanç üzerine felsefi bir metin olarak da değerlendirebiliriz.
Yazarımız, yakın tarihe damgasını vuran olayları roman tadında okuma imkânı sunarak, toplumsal mücadele ve insanlık hâli üzerine derin bir anlatı sunar.
Özetle, Tohum sadece bir edebi eser değil, aynı zamanda Türkiye’nin devrimci geçmişine dair samimi ve içeriden bir tanıklık sunan, kültürel ve siyasi açıdan çok önemli bir romandır.
