
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başından beri Ukrayna savaşında
Batı ile Rusya arasında “çekirge taktiği” güdüyor. Bir onun
kalesinde, bir bunun. Zıp zıp. Aşağı yukarı. İleri geri. Çelişkiler
ustası. İkili bir oyunla bir gün Rusya lideri Vladimir Putin’i, bir
gün Ukrayna lideri Volodimir Zelenski’yi görüyor. Bunu marifet
biliyor, “dengeli ve adil tutum” takınmakla övünüyor. Yaptığı ne
tutarlılık gerektiriyor ne de istikrar. Tayin edici bir güçlü
değil, o yüzden fırsatçı hamlelerle boşluklara akıyor!
Putin, Erdoğan’ın damardan NATO’cu olduğunun farkında. Batılı
müttefikler arasındaki çatlakları kullanarak ittifakın ayarını
bozmasından memnun ama günün sonunda Finlandiya’nın NATO üyeliğini
onayladığı gibi İsveç’in önünden de çekileceğini biliyor.
Erdoğan’la dostluğu güven ilişkisinden ileri gelmiyor. Karşılıklı
bağımlılıklar, iki ülkenin ters düştüğü konularda anlayış ve sabır
üretiyor.
Yine de akla zarar sıçramalar bitmiyor. Seçim sathi mailinde
Putin’in verdiği desteğe minnettardı; Vagner isyanı sırasında
Batılı dostlar çekirdek çıtlatma moduna girmişken Rus lider ile
Yevgeni Prigojin arasında arabuluculuk önererek dostluğunu
gösterdi. Her NATO zirvesi gelip çattığında ya da ABD başkanı ile
buluşma ihtimali belirdiğinde önce Rusya’ya saydırıyor. Sonra
telafi ediyor. NATO’nun yarın başlayacak Vilnius zirvesi öncesinde
de ezberi bozmadı. İki günlük zirve hem Türkiye ve Macaristan’ın
vetosuna takılmış İsveç’in üyelik çıkmazı hem de Ukrayna’ya
verilecek taahhütler açısından önemli.
Şimdiye kadar veto kartıyla müttefiklerden neler koparacağına bakan
Erdoğan’ın bugün İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve NATO Genel
Sekreteri Jens Stoltenberg’la üçlü görüşmesinden ne çıkacağı
merakla bekleniyor. Müttefikler Erdoğan’ın pragmatik kişiliğine bel
bağlıyor.
***
Erdoğan öncesinde Zelenski’yi İstanbul’da ağırladı. Herkes İsveç’e
geçit vermesini beklerken “Şüphesiz Ukrayna NATO’ya üyeliği hak
ediyor” diyerek Zelenski adına el yükseltti. Putin’in ne denli
sinir olduğunu ve nasıl bir karşılık vereceğini düşünüyor
olabilirsiniz. Fakat Erdoğan esasen bu hamleyle ABD Başkanı Joe
Biden’a gol atmış olabilir.
Malum Biden yönetimi Ukrayna’nın üyelik beklentisini ağırdan
alıyor. Beyaz Saray’dan gelen mesajlar net taahhütler içermiyor:
“Her türlü karar 31 müttefik ile aday ülke arasındadır…
Müttefiklerle Ukrayna’nın ittifaka entegrasyon hedefini
görüşüyoruz… Ukrayna’nın reformlar yapması gerekiyor.”
Biden da dün Avrupa temaslarının ilk ayağı Londra’ya uçarken
“Ukrayna’yı bir savaşın ortasında aileye katma konusunda oybirliği
olduğunu sanmıyorum” dedi. Gayet net.
Biden için Ukrayna, Rus gücünün öğütüldüğü bir değirmen.
Ukrayna’nın NATO’ya alınması, sorunu doğrudan ittifakın savaşına
dönüştürecektir. Doğu Avrupa kanadından gelen çağrılara rağmen bu
adımı atmayacaklar. Savaşın baş kışkırtıcısı İngiltere’nin tutumu
gidişatın barometresi; İngilizler de Ukrayna’nın hazır olmadığını
söylüyor.
NATO-Ukrayna Konseyi ile sesini alçaltması istenen Zelenski daha
önce “Savaş sürerken NATO üyesi olamayacağımızı anlıyoruz” diyerek
durumu kabullenmişti. Yine de hızlandırılmış üyelik için net
taahhütler ya da uygulanabilir garantiler (yani fiili üyelik)
istiyor. Bahar boyunca planlanan karşı taarruz sayesinde Rusya’yı
işgal ettiği topraklardan çıkarabileceklerini göstererek zirveye
daha fazlasını talep edecek bir pozisyonda gitmek istiyordu.
NATO’nun sağladığı Leopard tankları gibi muharebe unsurlarıyla
hedef tutmadı. Şimdi ‘hava gücü’ için lobi yapıyor. Biden 120
ülkede yasaklanmış misket bombalarına onay verse de ayağını frende
tutuyor. Bu konularda daha cüretkâr davranan İngiliz hükümetine de
ayar veriyor. İttifak içinde Ukrayna için uzlaşı yok. Ukrayna
krizinin derinleştirdiği göçmen politikası son olarak Hollanda’da
hükümeti devirdi. Avrupa’da ekonomik bozulma sürüyor. Fransa
alevler içinde. Diğer AB üyeleri benzer isyanlardan korkuyor.
Almanya gibi lokomotif ülkelerde aşırı sağ pupa yelken. Silah
baronları, onların siyasi papağanları ve Rusya’ya alerjik belli
partiler dışında kimse savaşın sınırları taşmasını istemiyor.
Yani ABD’nin tercihi geleceğe bırakılmış üyelik vaadiyle
Ukraynalıları Batılı silahlarla Rusya’ya karşı savaşabildikleri
kadar savaştırmak. Hal böyleyken Erdoğan’ın karşılıksız çek yazması
Kremlin’den çok Beyaz Saray’da kulakları tırmalamış olabilir.
***
Muhtemelen Erdoğan bu çıkışıyla Türkiye’yi NATO’da bir müttefik
gibi davranmamakla suçlayanları susturmaya çalışıyor. Fakat
Erdoğan’ın ikinci bir hamlesi var ki sözünü ettiği adil ve dengeli
tutumun altını oyar nitelikte. Erdoğan esir takası anlaşmasıyla
Türkiye’ye getirilmiş 5 Azov komutanını cepheye döneceklerini bile
bile Zelenski’ye teslim etti. Bu şekilde anlaşmayı çiğnedi. Kremlin
Sözcüsü Dmitri Peskov, “Hiç kimse bize bu konuda bilgi vermedi.
Anlaşmaların şartlarına göre bu elebaşlarının
ihtilafın sonuna kadar Türkiye’de kalmaları
gerekirdi” dedi. Halbuki Erdoğan tahıl mekanizmasında olduğu
gibi takas anlaşmasının da diplomatik semeresini yiyordu. Durduk
yerde güven ilişkisini bir kez daha sakatladı. Rus tarafındaki
algıyı Rusya’nın BM Daimî Temsilci Yardımcısı Dmitri Polyanski’nin
Twitter mesajı özetliyor: “Güvenilecek bir ülke daha azaldı.”
Erdoğan bunun bir karşılığının olmayacağından emin olmalı ki
Zelenski’yi kabulünden önce telefonda konuştuğu Putin’in ağustosta
Türkiye’ye geleceğini duyurdu. Kremlin sözcüsü “Temaslar mümkün.
Henüz kesin bir tarih yok” diyerek ziyaretin iptal edilip
edilmediği sorusunu akla getirdi. Bununla birlikte Peskov’un
Erdoğan’ın jestlerini yorumlama biçiminden “Not ettik ama çok
mesele yapmıyoruz” sonucu da çıkabilir. Sözcü, bu davranışları
Ankara’nın büyük baskı altında olduğu NATO zirvesine hazırlık
kapsamında gördüklerini belirterek “Türkiye bu şekilde ittifakla
dayanışmasını gösteriyor. Bunu çok iyi anlıyoruz” ifadelerini
kullandı.
Erdoğan, Vilnius dönüşü Putin’i hoşnut edecek çıkışlar da
yapabilir. Daha önce defalarca yaptı. Şaşırtmada çok mahir!
***
Acaba Erdoğan bu hamlelerle 17 Temmuz’da süresi dolacak olan tahıl
anlaşmasını uzatmaya yanaşmayan Putin’i sıkıştırmaya çalışıyor
olabilir mi? Mümkün. Fakat bir anlaşmayı temin için başka bir
anlaşmaya ihanet etmek hazmı zor bir ironi. Belli ki Erdoğan,
Putin’in bunu da sineye çekeceğini düşünüyor. Elbette Ukrayna
krizinin boyutları Türkiye ile iyi geçinmeyi vaaz ediyor. Yine de
neo-Nazi komutanlarını Ukrayna’ya teslim etmenin karşılığında
kimden neyin beklendiği sorusu askıda bekliyor.
Yoksa savaşı bitirmeye dönük başka bir pazarlık mı dönüyor?
Zelenski Twitter mesajında Erdoğan’la barış formülünü
konuştuklarını belirtti. Ama sıfır ayrıntıyla. Ukrayna mevcut durum
üzerinden barışa razı edilecekse Kremlin de jestleri dert
etmeyebilir. Ama bu konuda güvenilir hiçbir emare yok.
***
Bir de SİHA üretiminde ortaklığa yeni bir perçin atıldı. Mevcut
ortaklık şeması ortadayken Zelenski’nin ziyareti sırasında
imzalanan “Stratejik Endüstriler Alanında Mutabakat Zaptı” Türk-Rus
ilişkilerine ilave bir gerilim bindirmez. Bu konuda Türk-Rus
ilişkileri sırat köprüsünden bir kez geçti.
***
Erdoğan’ın Kırım’la ilgili sözleri de var. Biraz mutat. Yine de
Zelenski’de bile görülmeyen sertlikte kendini tekrarladı:
“Ukrayna’nın geleceğine güvenle bakmamızın en önemli sebeplerinden
biri Kırım Tatar Türklerinin ülkelerinin özgürlüğe kavuşması için
canla başla mücadele etmesidir. Soydaşlarımızın haklarının ve
hukuklarının garanti altına alınmasındaki ve özerklik statülerinin
tahkim edilmesindeki emeklerinden ötürü Sayın Zelenski’ye bir kez
daha teşekkür ediyorum.”
Kırım 2014’te referandumla Rusya’ya iltihak etti. Açıkçası
Ukrayna’nın kontrolündeyken Kırım’ın statüsü bir milim ileri
gitmedi. Herhangi bir Ukrayna lideri teşekkürü hak edecek bir
sicile sahip değil. Mesele statü ise ilhaktan sonra Rusya, Kırım’a
daha fazlasını verdi. Son Ukraynalıya kadar savaşı sürdürmekte
kararlı olan Batılı müttefikler de Kırım’ı “kayıp bölge” olarak
görüyor. Bu Zelenski için de geçerli. Kırım gitti. Erdoğan,
Zelenski’yle görüşürken Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Kırım Tatar
lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile bir
görüntü verdi. Kiev’e endeksli olup Tatarlara faydası tartışmalı
bir Kırım politikası bu minvalde gidiyor. Bunda şaşırtıcı bir taraf
yok. Ruslar da kanıksadı.
***
Erdoğan Vilnius’a vardığında Ukrayna için teşekkürleri yan cebine
koyup İsveç için baskıları göğüslemek durumunda kalacak. Ukrayna
sisiyle İsveç gündeminden kaçması zor. “U” dönüşü zaman meselesi;
bu zirveye yetişir mi yoksa biraz daha sarkar mı bugün yarın
göreceğiz.
Bu yazı ilk olarak Gazete Duvar‘da yayımlanmıştır.

