Connect with us

Emek

Kadın işçiler ve sendikalar: 8 Mart’a sokaklarda, alanlarda olacağız

Kadın işçiler ve sendikalar, emek sömürüsüne, kadın yoksulluğuna, iş cinayetlerine, kadın cinayetlerine, düşük ücretlere, baskı ve mobbinge karşı 8 Mart sokaklarda, 8 Mart alanlarında olacaklarını vurguladılar.

Yadigar Aygün / İstanbul

Kadınlar, bu yıl da daha iyi çalışma koşulları için, eşit işe eşit ücret için, ekonomik krize, kadın katliamlarına, emek sömürüsüne, güvencesiz çalıştırılmaya, iş cinayetlerine, iş yerlerinde uygulanan baskı ve mobbinge karşı 8 Mart’ta dünyada ve Türkiye’nin pek çok yerinde sokaklarda, 8 Mart alanlarında olacak. Kadın işçiler ve sendikalar ile kadınların iş yerlerinde ve evde yaşadığı sorunları konuştuk.

‘Cinsiyet ayrımına, cinsiyetçi küfürlere maruz kaldım’

Depo işçisi Melisa Yıldız, kadın işçilerin iş yerlerinde eşit işe ücret almadıklarını vurguladı. Kadın işçilerin iş yerlerinde cinsiyetçi küfür ve söylemlere maruz kaldığının altını çizen Yıldız, “26 yaşındayım. Daha önce çalıştığım yerlerde de cinsiyet ayrımına, cinsiyetçi küfürlere maruz kaldım. Erkeklerden daha az maaş ile çalıştırılmak istendim. Günde 12 saat çalışıp dinlenme hakkımızı bile bize çok görüyorlar. Molaya çıkmak, yemek yemek bizlere verilen bir nimetmiş olarak söyleniyor, buna karşı çıktığımızda da küfürlere, hakaretlere maruz kalıyoruz. Normalde cinsiyetçi tavırlar sergileyip kendini bizden üstün gören erkekler, iş konusuna gelince onlardan daha çok çalışmamızı ancak daha az maaş almamızı bekliyorlar. Kadının yeri burası değil evidir, buraya gelip çalışıyorsan o fırsatı sana veriyorsak sende herseyi kabul edeceksin gibi cümleler duyuyoruz” dedi.

‘Kiramızı iki kişi zar zor ödüyoruz’

Yıldız, tüm kadınları emek sömürüsüne karşı, düşük ücretlere karşı, kadın cinayetlerine karşı, baskı ve mobbige karşı 8 Mart’a çağırdı. Yıldız, “Aldığımız maaş ile ev kiramızı dahi iki kişi yaşayarak zor ödüyoruz ve bu parayı kazanmak için çeşitli mobbinglere maruz kalıyoruz. Her zaman ikinci sınıf olarak görülüyoruz. Daha az ücretle çalışmaya zorunlu bırakılıyor, regl günlerimizde çalıştırılıyor, patronlar tarafından sözlü tacize maruz kalıyoruz. 8 Mart bir kutlama değil, farkındalık günüdür. Kadınların sesinin daha çok çıktığı sokakta, evde, işte bizlerin var olduğunu ve asla sessiz kalmayacağımızı haykıracağımız bir gündür. 8 Mart’ta alanlarda var olduğumuzu ve uğradığımız mobbinglere karşı, kadın cinayetlerine karşı ses çıkarmalıyız” diye konuştu.

‘Birçok işe bölünmem gerekiyor’

Güzellik merkezi çalışanı Elif Akyıldız, kadınların hem işte hem de evde çalıştığına dikkati çekti. Akyıldız, “Bir kızım var 9 yaşında. Onun bebeklik sürecinde birçok konuda kendimi geliştirmekten geri kaldım. Çünkü onunla ilgilenmem gerekiyordu. Eşim çalışıyordu. Dolayısıyla hayatımı bir şekilde idame ettirebilmek için yeterli olanakları kazanamadım o dönem. O zamanımı çocukla ilgilenerek, onun bakımını üstlenerek, geçirdim ve eşimle ayrılık sürecine girdikten sonra da elimde hiçbir şeyi olmayan bir kadın olarak öyle bir başıma kaldım. Güzellik merkezinde çalışıyorum. Aynı zamanda birden fazla kişiye birden fazla işe bölünmem gerekiyor. Bir çok kadın bunu hissediyor. Anneyim, çocukla zaman geçirmem gerekiyor. Onun ruhsal, maddi, manevi, bütün ihtiyaçlarını karşılayabilir pozisyonda olmam gerekiyor. Aynı zamanda beden işçisi olarak çalışmam gerekiyor. Aynı zamanda ev işçisi olarak çalışmam gerekiyor. Hepsini bir şeye sıkıştırmak durumunda kalıyorum. Çocuğumdan ayrı kalmak zorunda kalıyorum. Çünkü ekonomik gelirim, yaşam standartlarım onun bakımını üstelenecek koşullarda değil. Onun bakımını geçtim, kendi bakımımı bile üstelenebileceğim durumda değilim. Kendim bile zor geçiniyorum. Bu yüzden mecburi olarak çocuğumdan ayrı kalıyorum, çünkü çalışmak zorundayım. Herhangi bir ücretsiz kreşe bırakamıyorum. Güvenilir ve düşük ücretli bir kreş yok” diye belirtti.

‘İrade koyabilmeyi asla kaybetmemek gerekiyor’

Ekonomik krizin giderek derinleştiğini belirten Akyıldız, yaşadığı geçim zorluğunu şu sözler ile anlattı; “İnsanca yaşam koşullarına sahip değiliz. Asgari düzeyde bile bir insanın yaşayabileceği koşullar değil. Herkes geçimini sağlamakta çok zorlanıyor. Biz kadınlar 2 kat daha fazla zorlanıyoruz. 10 saatin üzerinde çalışıyoruz. Aldığımız ücret sağlıklı beslenmeyi geçtim sağlıksız beslenmeye bile yetmiyor. Ücretlerimiz kiraya, faturaya bile yetmiyor. Çalıştığımız süre koşulları fazlaca ağır. Ve değişmesi gerekiyor ama değişmiyor. 8 Mart mücadelenin başladığı nokta. 8 Mart’ı bu yüzden önemli buluyorum. Biz kadınlar mücadele etmeye devam ediyoruz, edeceğiz de. İrade koyabilmeyi, varlık gösterebilme yetimizi asla bırakmamak gerekiyor.”

‘Kirayı ödesem vergi kalıyor, vergiyi ödesem Bağkur borcum kalıyor’

Tekstil üretimi yapan girişimci Gamze Altuner, kira ve vergilerin çok yüksek olduğunu belirtti. Kadınların daha fazla emek sömürüsüne maruz kaldığını söyleyen Altuner, “Kadın üretici olarak başta erkek zihniyetinin yaklaşımından muzdaribim ve bunun suçlusu yine bir erkek kafasıyla bizler oluyoruz. Hakkıyla emeğimi sunarken ödeme konusunda kadın olduğum için işverenler tarafından ciddiye alınmazken, bir erkek devreye girdiği zaman ödememi alabiliyorum. Yine bir erkeğin boyunduruğu altına girmiş oluyorum. Girişimci biri olarak kiralar, vergiler çok yüksek. Kirayı ödesem vergi kalıyor, vergiyi ödesem Bağkur borcum kalıyor. Küçücük 20 metre kare yerlere yüksek kiralar ve vergi borçlarımız oluyor. Devletin biz kadınlara, 29 yaş altına değil, küçük üretici, küçük esnafa da öncelik sunması gerekiyor. Bekar bir girişimci olarak Bağkur borcum birikmiş durumda. Çünkü kiram ve vergim çok yüksek. Emeğimizin sömürülmediği kendimizi korumak zorunda kalmadığımız, üretici kadınlara iyileştirilmiş yasaların çıkması temennisi ile Dünya Emekçi Kadınlar Günü’müzü kutluyorum. Bugünü bize armağan eden Clara Zetkin’i saygıyla anıyorum” dedi.

‘Mücadeleyi örgütlemeli ve yükseltmeliyiz’

TOMİS Genel Sekreteri Dilbent Türker, emek sömürüsüne, baskılara, iş yerlerindeki kötü çalışma koşullarına ve kadınların yaşadığı tüm sorunlara karşı mücadelenin örgütlenmesi gerektiğini vurguladı. Türker, “8 Mart’a giderken hem sınıfsal hem de cinsel sömürü politikaları devam ediyor. Düşük ücretler, çifte sömürü, mobbing, taciz, kadına yönelik fiziksel ve psikolojik şiddet, kadına yönelik cinayetler devam ediyor. Her ne kadar iktidar ve sermayenin gerici politikaları artsa da işçi-emekçi kadınlar da mücadele sahnesine çıkmaya devam ediyor. İşçi, emekçilere cesaret veriyor. İktidar baskı, şiddet ve sömürü politikalarını sürdürse de işçi-emekçi kadınlar grevlerde, direnişlerde en ön saftalar. Birçok iş yerinde direnişlere öncülük eden kadınlar görüyoruz. Kadınların kendini yaşamda var etmesinin en önemli adımı haksızlık ve eşitsizlik karşısında mücadeleye katılmasıdır. 2025 8 Mart’ına girerken elbette sorunların derinleştiğini görmekteyiz. Buna karşı daha fazla direnen, mücadele eden işçi-emekçi kadınları örnek almalı, sesini duyurmalı, mücadelesine omuz vermeliyiz. 8 Mart kadının toplumdaki konumunu hatırlatan, tarihi mirası ile işçi, emekçilere mücadele anlayışını ve kazanıma giden yol ve yöntemleri hatırlatan bir gün olmakla birlikte mücadele etme ve yumruğumuzu evde, sokakta, fabrikada sıkma günüdür. Evde, fabrikada, savaşta yaşanan, sömürü ve baskıya dur demenin yollarını tartışmak ve kazanmanın koşullarını yaratmak zorundayız. Nerede bir zorluk yaşıyorsak mücadeleyi örgütlemeli, işçi, emekçilere taban örgütlülüğünün önemini anlatmalıyız. Cinsel, ulusal, sınıfsal her türlü sömürü ve şiddetin karşısında durmak, sermayenin bizden çaldıklarını geri almak, hesabını sormak, eşit ve özgür bir dünyayı kurmanın biricik koşulu da budur” diye konuştu.



Mayıs 2025
PSÇPCCP
 1234
567891011
12131415161718
19202122232425
262728293031 

More in Emek