
Arzu Yıldız
Dersim Demokratik Halk Dayanışması(DDHD) Dersim Belediye Başkan adayı olan Fatih Mehmet Maçoğlu ile Ovacıktan bugüne uzanan sürece ilişkin sohbet gerçekleştirdik.
Salih amca: ‘Bu somut şartların, somut tahlilidir’
Otuz beş yıldır bir siyasetin içinde olduğunu ve düşlerinin karşılığının Ovacıkta anlam bulduğunu belirten Maçoğlu, “ Yaşım elinin üzerinde. Ovacığa ilk seçim çalışmaları için gittiğimde kadınlarla, gençlerle, yaşlılarla görüştüğümüzde onların bana anlattıkları tam da hayatın somut yanıydı. Belediyeyi aldığımız gün kimse yoktu. Bir masada oturuyordum. Siyah bir masa, siyah bir koltuk. Bayağı heybetliydi. Oturdum koltuğa, sonra altı ay boyunca emek verip belediyeyi aldık. ‘Ee’ ne yapacaksın işin ne olsun. Yav dedim belediye başkanı olduğumu hatırlatayım. Şube müdürlerine brifing vermelerini söyledim. Geldi bir sürü borç karşımıza çıktı. Bir ara böyle bir çıktım, ileriye kadar gittim. Bu borcu ödeyebilecek kapasitemin olmadığını düşündüm. En iyisi ben bırakayım. Bir korku içine girdim. Sonra yok, örgüt laf söyler bana ” diyerek gülümsüyor.
Ardından yine aynı sıcaklıkla gülümseyerek, “Gelinen aşama oradan başlayan bir serüven hayallerimiz okuduklarımız, yıllardır bu mücadelenin içerisinde büyük bedeller ödeyen insanların bize bıraktığı miras vardı. Zorluk çekmiş, birçok dostumuz, yoldaşımız, büyüklerimizin aslında ne ‘yapabiliriz’i orada denediğimizi söyleyebilirim. Bizim açımızdan öğretici bir süreçti. Çünkü çocuklar, kadınlar, yaşlılar öğretti bize. Mesela, başımdan öğle bir şey geçti ki Salih Son diye bir amca vardı. Ben seçim sürecini Ovacık’ın tahlilini, Ovacık halkıyla yapacağımız çalışmaları, programımızı anlattığımda yetmiş iki yaşındaki Salih amca bana şu cevabı verdi: “ Bu somut şartların, somut tahlilidir” dedi. O zaman anladım ki Marx, Lenin, Mao hepsi karşımda” ifadelerini kullandı.
‘Yaşadıklarımız coğrafyayı tanımamızı sağladı’
Ovacığın mücadelenin bir parçası olduğunu belirten Maçoğlu, “Yaşlılarımız, büyüklerimiz siyasi süreçlerin içerisinde yer almışlar. Bizse çok sonradan o sürecin içerisine dahil olmuşuz. Yetmiş iki yaşında bir amca sana tahlilden bahsediyor. Süreçten bahsediyor. Bu şu demektir. Bu Ovacık’ı iyi bilen demektir, bu ülkeyi iyi bilen demektir. Tam da bu noktada buralardan ders aldık. Aldığımız dersler yaşamı tahlil etmemizi, coğrafyayı tahlil etmemizi sağladı. Ovacık böyle bir yer. Mücadelenin parçası olmuş topraklar. Tüm bunlar bizim silkelenmemizi sağladı” dedi.
‘Bir yerden çıkarken toplumu duygulandırıyorsanız, duygularınız toplumla buluşmuş demektir’
“Son kertede oradan ayrılırken, oradaki belediyecilikten çıkıp, başka bir alanda görev verildiğinde duygulandım ama içim rahattı” diyen Maçoğlu, “Çünkü bir daha karşılarına gittiğimde, bir eve çalışmaya gittiğimde tepki olacak mı? Ovacık halkı bana tepki gösterecek mi, Toplum da bir kişi de olsa beni kirli olarak görecek miydi, sen böyle hata yaptın diyecekler miydi? Bundan korkmadım. Eksiklikleri söyleyebilirler, eksikliklerimiz oldu tabi. Gittiğimiz her yerde kadınlar Munzur baba yardımcın olsun’ dedi. Gittiğimiz her yerde niye bizi bırakıyorsun demeye başladılar. Bu süreç içerisinde Ovacıkta mutlak olarak halkın çıkarlarını sömürenleri, halkın yaşamını sömürülenleri gerilettik. Tabi ki onlara zarar verdik. Onların dışındakilerle yaşadığımız süreç benim açımdan ve bizim açımızdan olumluydu. Tabi ki biz bir kolektifiz. Bir siyasetiz. Siyaset devam ediyor orada. Benim açımdan yorucu ama çok güzeldi. Kendimi Ovacık’a vermiştim. Bu anlamıyla da ben Ovacık’tan buraya görevlendirilirken duygu yüklü oradan duygulandım. Bir yerden çıkarken toplumu duygulandırıyorsanız, duygularınız toplumla buluşmuş demektir. Eğer bir yerden ayrılmak, kaçmak istiyorsanız demek ki o duyguyu yakalayamamışsınızdır. Bu anlamda Ovacık da oturamayacağım, konuşamayacağım, tartışamayacağım, bir yemek yiyemeyeceğim, çay içemeyeceğim sayılı kişiler var” sözlerini kullandı.
‘Kültür; İnancı, dili, yaşam biçimini, üretim biçimini, çiroklarını, doğasını içinde barındırır’
Kültür ve inanç meselelerine dair nasıl bir yaklaşımda bulunduğunu ve Ovacık’ın bu açıdan nasıl bir özelliğe sahip olduğunu sorduğumuzda Maçoğlu tekrar gülümsüyor ve şunları dile getirmeye başlıyor: “Biraz geniş bakarsak kültür; İnancı, dili, yaşam biçimini, üretim biçimini, çiroklarını (masal), doğasını içinde barındırır. Ben Alevi, Kızılbaş kültürünü Ovacık’ın biraz daha kapalı çok açığa çıkmamış bir ilçesinde yaşadım. Duyguları kabarıktı ve inanç çok karşılıksızdı. Gerçekten de karşılıksız bir bağlanma söz konusuydu. Bu iyi niyetti, duyguların perçinleştiği, hakikaten kendisini hissettirdiği işte derler ya, ‘huzura çıktım’ işte tam olarak oydu. Böyle bir toplumda yaşadım. Bu benim için iyi bir şeydi. Çünkü kirletilmemiş. Yaşamın kendisi, yaşamın biçimi olarak görebileceğimiz bir gerçeklik. Ben de bunların içerisinde yaşamış sonra politikayla buluşmuş kişilerdenim. İnanç, kültür o kadar temiz duygularla bize verildi ki, kopamıyorsunuz. Ziyarete ya da başka inançsal bir yere gittiğimde ağlarım. Bana ‘Yav sen komünistsin’ filan diyorlar. Ben de şakayla ben inanan komünistim diyorum. Zaten biz inançların bu yönünü yok saymayız. Bizi çeken kültür, o duygu. Bunun yanında beni en çok etkileyen insanların kendi diliyle konuşmasıdır. Ana dilimizde Zazaca da ya da Kırmançki de nenem ben on üç, on dört yaşındayken beni severken güneşle seviyordu. Ayla seviyordu. Ana Fatma diyordu. Tica sodıre (gün ışığı) diyordu. Bunlar duygularda sempati ve o inanç ritüellerine özlemleri uyandıran bir yaşam biçimi olmaya başlıyor. Yani kültür sadece bilimsel, kitabi bir bilgi değildir. Yaşanan duygularını kabartan, ağlatan, güldüren hayatın en sempatik yanıdır. Ben bu anlamda, dil, kültür, inancı birlikte gören biriyim. Çünkü bizde bunlar iç içe geçmiş durumda”
‘Dersim sosyalistlerin kendisini var edebileceği bir şehir olacak’
Maçoğlu’na son olarak Dersim de yapılacak yerel seçimlere ilişkin söyleyebileceği bir şey var mı diye sorduğumuzda, “Biz bir kolektifiz, bir anlayışız. Bugün bana verilmiş bir görev, yarın başka bir yoldaşımı bu sürecin içerisinde olur. Biz sorumluluğumuzun bilinciyle hareket ediyoruz. Sosyalistler var olan kapitalist bir dünyanın karşıtı olan işi yapanlardır. Sömürenin karşısında sömürülen, ezenin karşısında ezilenin, emek ve sermayede emeğin yanında emeğin yanında durandır. Sermayeye karşı çıkandır. Kötüyle iyi de, iyiden yana durandır. Dünya da bu cendere içerisinde hala devrimciler, sosyalistler, aydınlar, yurtseverler var. Ovacık’tan sonra Dersimle beraber Nazimiye, Pülümür, Mazgirt, Akpazar, Hozat, Mut buralarda yaratılan o heyecanın tamamı gelip Dersim’de buluşacak gibi. Yani birlikte yöneteceğiz. Biz üzerimize düşen her sorumluluğu ileriye taşıyarak ve sorumlulukla hareket edeceğiz. Bunu başarabiliriz, başaracağız da. Dersim sosyalistlerin kendisini var edebileceği bir şehir olacak” diyerek sözlerini sonlandırıyor.

