
Adana’da Akdeniz KSD, ANADOLU DER, BGM, BMG, DAD, DERSİMLİLER DER, DÖB, DBP, EKMEK ve ONUR, ESP, HALKEVLERİ, HDP-HDP/AGM, İHD, KALDIRAÇ, MÜCADELE BİRLİĞİ, ÖĞRENCİ KOLEKTİFLERİ, SDG, SMF, SÖH, SYKP ve TİP “15-16 Haziran ruhuyla işimize, geleceğimize, haklarımıza sahip çıkıyoruz!” şiarıyla Adana İnönü parkında basın açıklaması gerçekleştirdi.
Eylemde basın açıklamasını okuyan TİP temsilcisi Gamze Aktaş, “15-16 Haziran günleri bizlere, işçilerin kaderini, kendileri adına söz söyleyenlere teslim etmediklerinde zaferi göreceklerini öğretmiştir” dedi.
Aktaş, “15-16 Haziran 1970’de ülkemizde sınıf hareketinin en önemli kavşaklarından birinde iki uzun gün yaşadık. Bu öyle iki gündü ki, burjuvazinin ağır toplarının yatları, uçaklarıyla, yanlarına alabildikleri değerli eşyalarıyla ülkeden kaçmaya başladıklarına şahit olduk. Bundan tam 51 yıl önce ülkemizde işçi sınıfımızın tarihine geçen 15/16 Haziran işçi ayaklanması gerçekleşti. 51 yıl önce Disk’in kapatılma kararına karşı yaklaşık 150 bine yakın işçi İstanbul sokaklarına çıktı. 16 Haziran günü Bursa, İzmir, Ankara ve Gebze’de işçiler ayaklanmaya geçtiler.15/16 Haziran ayaklanması dalga, dalga tüm ülkeye yayıldı. Devletin kolluk güçlerinin bütün engellemelerine rağmen barikatları aşarak köprülerin kaldırılmasına rağmen Haliç Boğazını yüzerek sınırdaşlarıyla dayanışmaya geçtiler. Devletin kolluk güçleri direnişe geçen işçilerin üzerlerine rast gele ateş ederek çok sayıda işçiyi yaralamış barikatı aşan 3 işçi açılan ateş sonucu hayatını kaybetmiştir” diye belirtti.
‘16 Haziran akşamı sıkıyönetim ilan ettiler’
Aktaş, “Sınıfın tarihinin ısrar, inat, karalılık ve uzun emeklerle yaratıldığını unutanlar için 15-16 Haziran bir anma günü olabilir. Oysa biliyoruz ki 15-16 Haziran durgun gökyüzünde çakan bir şimşek değildir. İşçiler, 60’lı yıllardan başlayarak irili ufaklı yüzlerce eylemle, grev, fabrika işgalleri, toprak işgalleri, sokak yürüyüşleri, sakal bırakma, saç kesme, servise binmeyerek fabrikalara topluca onlarca kilometre yürüyerek gitme gibi sayısız deneyim biriktirerek geldiler o büyük günlere. 12 Haziran 1970’de Disk’i fiilen kapatan kanun TBMM’de kabul edildi. 14 Haziran 1970’te DİSK’in Merter’deki binasında 800 civarında işyerinin sendika temsilcisi bir araya gelerek, “yarından başlayarak üretimi durduracağız” kararı aldılar. Taksim’de miting yapılma kararı da alınmıştı. İlk gün 140 bin işçi yürüyüşe geçti. Yürüyen işçilerden Mustafa Baylan, Mehmet Gıdak ve Yaşar Yıldırım barikatları aşarken polis kurşunlarıyla öldürüldü. Avrupa ve Asya kıtalarından bölüklerle yürüyüşe geçen iki işçi kolu bir araya gelmesin diye köprüler havaya kaldırıldı. Bu engelleme gibi her engelleme sınıfı daha fazla öfkelendirdi. İşçi sınıfının İstanbul’da, kavgamızın başkentinde yarattığı dalga, kent ayaklanmasından ülke geneline yayıldı. Sermaye sahiplerini saran panik her yerden hissediliyordu. AP, CHP, CGP yani sermaye partileri panik içinde TBMM’yi toplayıp “ihtilal provasını ezme, müesses devlet düzenini koruma” açıklamasıyla 16 Haziran akşamı sıkıyönetim ilan ettiler” dedi.
‘Mücadelemizden taviz vermeyeceğiz’
Aktaş konuşmanın devamında, “Türkler ve DİSK Yürütme Kurulu gece yarısı evlerinden toplandı, 80 fabrika temsilcisi sendikacı ve 422 işçi gözaltına alındı. Binlerce fabrikada öncü işçiler işten atıldılar. İşçi sınıfının iki yüz yıldır biriktirdiği enerjiyi ve aklı göremeyenler gözlerinin önünde olup bitenlere anlam veremez, ya o anı çok küçümser ya da gereğinden büyük görür. Bugün, 15-16 Haziran ayaklanmasının 51. yılındayız. DİSK’in varlığı için savaşan ve ölen işçi yoldaşlarımızın açtıkları yolda, sendikal bürokrasiye, onu yaratan sendikalar yasasına dayanan burjuva sendikacılığa karşı savaşmak da bizim boynumuzun borcudur. 70’lerde sınıf kardeşlerimizin yarattığı devrimci kopuş gibi bugün de yeterince birikim yarattık. Günümüzde irili ufaklı pek çok sendikanın içerisinde sözde sınıf ve kitle sendikacılığını savunan, tabanlarından kopuk, patronlara yakın, işçileri mücadelenin, örgütlenme ağlarının ve de en önemlisi karar mekanizmalarının dışına atmış gerici sendikacılık yerleşmiştir. İşçi sınıfının genç, dinamik ve mücadeleci unsurlarının çabalarıyla açığa çıkan yeni araçlarla, geniş işçi yığınlarına ulaşmak ve onları zincirlerinden kurtarmak için ısrarlı bir mücadele vermek zorundayız. Tarihimiz, 1960’lar, 70’ler, 89 bahar eylemliliklerinden bugüne kadar işçi sınıfının bilinç ve eylem olarak ileri mücadele biçimlerini açığa çıkarmıştır. 15-16 Haziran günleri bizlere, işçilerin kaderini, kendileri adına söz söyleyenlere teslim etmediklerinde zaferi göreceklerini öğretmiştir. Mücadelemizin asla taviz vermeyeceğimiz en temel hattı, mücadelenin merkezine işçilerin kendilerinin geçtiği, tartışma, karar alma ve hayata geçirme süreçlerinde kendi eserlerini yarattıkları bağımsız örgütlenmeleri, komite ve konseyleri yaratmalarını sağlamaktır” diye belirtti.
Aktaş, “Buradan bir kez daha haykırıyoruz; yolumuz 15-16 Haziran’ı yaratanların yoludur. Yolumuz işçi ve emekçilerin, ezilen yoksul halkların özgürlüğünün ve gerçekten kurtuluşunun yoludur” denilerek eylem sonlandırıldı.

