
İnsan Hakları Derneği (İHD) Dersim Şubesi “Hasta tutsaklara özgürlük” şiarıyla oturma eylemi ve basın açıklaması düzenledi. Sanat Sokağı’nda düzenlenen siyasi kurum ve sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı. Basın metnini İHD Dersim Şube Yöneticisi Hüseyin Yaşar Sezgin okudu.
İHD Dersim Şube Yöneticisi Hüseyin Yaşar Sezgin, cezaevlerindeki hak ihlallerinin her geçen gün daha da derinleştiğini ve tutsaklara yönelik ağırlaştırılmış infaz uygulamalarının yaşam hakkını tehdit ettiğini söyledi. Özellikle hasta tutsaklara yönelik uygulamaların açıkça yaşamı hedef alan bir duruma geldiğini vurgulayan Hüseyin Yaşar Sezgin, “İnsan Hakları Derneği Dersim Şubesi olarak gözlem heyetlerimiz, komisyonlarımız ve derneğimize yapılan başvurular sonucu elde ettiğimiz bilgiler, yaşanan ihlallerin sistematik boyuta ulaştığını açıkça göstermektedir. Sürgün sevkler, mahpusların en temel haklarına yönelik ihlallerden biridir. Yargılama süreci devam eden, hatta daha hakkında dava dahi açılmamış mahpuslar; ailelerinden ve sağlık hizmetlerine ulaşabilecekleri şehirlerden uzaklaştırılarak, yüzlerce kilometre ötedeki hapishanelere sürgün edilmektedir. Bu durum yalnızca mahpusları değil, ailelerini de doğrudan etkilemekte, ziyaret ve destek olanaklarını ortadan kaldırmaktadır” dedi.
Son dönemlerde yaygınlaşan bir başka uygulamanın ise henüz hüküm giymemiş tutsakların, “kuyu tipi hapishaneler” olarak bilinen S, Y ve Yüksek Güvenlikli hapishanelere sevk edilmesi olduğunu aktaran Sezgin, bu uygulamanın kurumlarda ağırlaştırılmış tecrit hem fiziksel hem de psikolojik açıdan açık bir işkence yöntemi haline geldiğini belirtti.
Tutsakların günün 23 saatini tek başına hücrelerde tutulduğunu, sosyal, kültürel ve fiziksel etkileşimleri sistematik olarak engellendiğini belirten Sezgin, gözlem ve başvurularla elde ettikleri hasta tutsakların sağlık ve yaşam haklarına dönük ihlalleri şu şekilde sıraladı: “Aşırı kalabalık koğuşlarda barınma, yetersiz ve sağlıksız beslenme; diyet ihtiyacının karşılanmaması, temiz ve sıcak suya, hijyen ürünlerine erişim yetersizliği, güneş ışığına ve açık havaya erişimin sınırlandırılması, koruyucu sağlık hizmetlerinin sağlanmaması, erken teşhis ve sağlık taramalarının yapılmaması, revire ve hastaneye sevklerde aylar süren gecikmeler, üçüncü basamak sağlık kurumlarına sevklerin yapılmaması, astım, kalp, tansiyon hastaları ve engelli mahpusların ring tipi dar araçlarla sevke zorlanması, kelepçeli muayene dayatması ve onur kırıcı arama uygulamaları, tedavi sırasında ayrımcı muamele, ilaçların verilmemesi ya da geciktirilmesi, mahpusun hastalığı hakkında bilgilendirilmemesi, kriz riski taşıyan ya da günlük ihtiyaçlarını karşılayamayan mahpusların yalnız hücrelerde tutulması, R Tipi hapishanelerde yeterli tedavi ve bakımın sağlanmaması, Ceza İnfaz Yasası’nın olanak tanıdığı halde ağır hasta, engelli ya da yaşlı mahpusların infaz erteleme taleplerinin reddedilmesi.”
Tüm bu uygulamaların, ulusal mevzuata ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu söyleyen Sezgin, “Devletin temel yükümlülüğü, mahpusların yaşam hakkını ve onurunu korumaktır. Ancak bugün hasta mahpuslar ağır ihmallerin ve bilinçli uygulamaların kurbanı haline getirilmiştir. Ağır hasta, yaşlı ve engelli mahpuslar derhal serbest bırakılmalıdır. Hapishane koşullarında tedavi edilemeyecek durumda olan hiçbir mahpus içeride tutulmamalıdır. Aksi halde bu durum yaşam hakkı ihlali anlamına gelir. Sürgün sevk uygulamaları derhal durdurulmalı; mahpusların ailelerine ve yargılandıkları şehirlerdeki kurumlara yakın hapishanelerde tutulmaları sağlanmalıdır. Sağlık hizmetine erişim koşulları evrensel insan hakları normlarına uygun hale getirilmelidir. Mahpuslar ayrımcılığa maruz kalmadan, insanca muamele görerek tedavi hakkına kavuşmalıdır. Tecrit uygulamaları ve ağırlaştırılmış izolasyon politikaları kaldırılmalıdır. Mahpusların sosyal yaşam hakları engellenmemeli; iletişim, spor, kültür ve insani etkileşim olanakları sağlanmalıdır. Kuyu tipi hapishaneler (S, Y, Yüksek Güvenlikli) kapatılmalıdır” dedi.
Açıklama yapılan oturma eylemi ile son buldu.

