
Devrimci emek sınıflarının güvenlik ve savunma politikasının oluşturulması gereken olağanüstü bir süreçten geçiyoruz. Dünyayı global düzeyde kavrayan bir politika ortaya koymadan, proletarya açısından başarılı bir güvenlik stratejisi ortaya çıkarmanın imkansızlığını hatırlatmak gerekiyor. Siyaset bilimi ve politik coğrafyadan haberi olmayan mahalli halk isyanlarının tarih boyunca yenilgiye uğramış olmasının sebebi buralardan ileri gelmektedir. Jeopolitikten yararlanmadan belirlenen stratejilerin yenilgiye uğraması nedeniyle henüz gelişmeye devam eden bu bilim alanı günümüz dünyasında gittikçe önem kazanmaktadır.
Türkiye’deki egemen güçlerin son günlerdeki kitle hareketlerini ezme faaliyetlerinin altında jeopolitikten faydalanarak oluşturulmuş olan faşist güvenlik doktrinleri yatmaktadır. Eğer bir burjuva güvenlik doktrini kendisini her türlü demokratik kıpırtıyı ezmek üzere tasarlamışsa, tarihin çelişki yasası gereği bunun karşısında ezilenlerin bir savunma stratejisiyle karşılaması kaçınılmaz olacaktır. Jeopolitik görüşe sahip olmayanın asker olarak kabul edilmediği bu çağda aynı durumu kitle önderliği konusun dada söylemek mümkündür. Yani bugün ve gelecekte kitle hareketlerine önderlik edecek olası devrimci karargâhların jeopolitik bilimini kavraması ve değişen jeostratejik güç dengelerinin parametrelerini iyi takip etmesi gerekiyor. Tarihte ilk proleter devrim deneyimi olan “Paris Komünü”nün ağır yenilgisinin en önemli nedenlerinden birisi de buydu. Dünyanın oldukça tehlikeli bir yere doğru sürüklendiği günümüzde halkın güvenlik ihtiyaçları, bütün hesaplarını halka düşmanlık üzerine yapan burjuvaziye terkedilemez. Bugün güneşin altında kıpırdayan toplumsal şeyler, uzak olmayan bir gelecekte sınıf çatışmalarının sertleşeceğini bildiriyor.
Son günlerde ortaya çıkan erken dönem kitle hareketlerinin yekpare olmalarını beklemek, ya da bizim sembol ve sloganlarımıza bezenmiş bilinçli bir topluluk olmalarını beklemek küçük burjuva bir sol hastalığıdır. Bu duruma, o kitle hareketine hangi sınıfların önderlik yapmaya çalıştığını sorun yapmayı da dahil etmek gerekiyor. Marksist bilgi kuramı ampirist bulgulardan yola çıkarak esas yönünü tayin edemez. Mesela kendiliğinden gelişen bir kitle hareketinin içindeki avare- çete kesimlerin varlığı ya da yer yer beliren karşı devrimci sloganlar, bizlere o kitle hareketinin gerçek doğasının bilgisini vermez. Bu anlamda ahlakçı ve tutucu dar yaklaşımlara girerek kitle hareketlerine burun kıvıran politikalardan uzak durmak gerekiyor. Ahlakçı ve mekanik siyaset, biz komünistleri kitlelerden koparan gerici bir handikaptır. Bir kitle hareketinin epistomolojisini anlamak için o kitle hareketine katılmak ve hatta onun deviniminin bir parçası haline gelmek gerekir. Kitleler ile aynı varoluş zeminini paylaşamayan hareketler zamanla gereksizler sınıfına doğru evrilebilirler. Kitle dinamiklerinin ve onun deviniminin doğal bir parçasına dönüşmeden yeni bir evreye ya da senteze varmak toplum bilimi açısından imkan dahilinde görünmüyor. Yani öncü olabilmenin pratik bilgisine ve olanaklılığına kavuşmak için o şeyin epistomolojisini çözmek gerekir. Bu ise pratikten öğrenerek bir üst seviyeye geçmekten başka bir şey değildir.
Siyasette mekanizm ve ahlakçılık aşılmadan, bir üst seviyeye geçiş sürecimiz gecikmeye devam edecek gibi görünüyor. Türkiye’de hükümet tarafından gerçekleştirilen siyasi darbenin tetiklediği kitle isyanlarının doğasını, mekanik bir siyaset anlayışı ile analiz etmemiz mümkün görünmüyor. Ahlakçı ve mekanik siyasetin, kitlelerin haklı talepleri ile birleşme siyasetini, burjuva muhalefetin kuyruğuna takılmak olarak algılayacağını tahmin edebiliriz. Sermaye güçlerinin yedeğine düşen sağ politikalardan uzak durmak bizler açısından bilimsel sosyalizmin ilkelerinden birisidir. Ama bizleri kitlelerin meşru taleplerinden koparan politikaların da sol sapma olduğunu görmemiz gerekir. Devrimini arayan güçler kabaran kitle hareketlerinin merkezinde olmak zorundadır. Karmaşık sınıf çatışmalarının bağrında boy göstermeyen ve ısınan bu dinamiklerle diyalektik bir bağ kuramayan devrimci hareketlerin toplumsal bir seçenek haline gelmesine tarih sınırlama koymuştur. Bu anlamda kitle kabarmalarına seyirci kalma tutumunu, kendi ideolojik bağımsızlığına güvenemeyen korkak politik yaklaşımlar olarak değerlendirmemiz mümkündür.
Her şeyden önce yaşanan süreçte, iki sermaye kesiminin çatışmasından daha fazla şeyler var. Kitleler, iktidardaki hakim sınıfların kendilerine dayattığı katlanması artık mümkün olmayan ekonomik ve siyasi baskılara karşı gelerek, esasta meşru temelde gelişen zorlayıcı bir sokak mücadelesi vermektedirler. Bu türden yığın hareketleri herhangi bir partinin propaganda yoluyla yaratabileceği bir durum değildir. Çünkü politik güç denkleminde hesapta olmayan en önemli bir faktör olarak halk hareketleri, ontolojik olarak kaynağını ekonomik ve sosyal çelişkilerden almaktadır. Bu toplumsal çelişkilerin yarattığı dalga, burjuva partileri arasında yaşanan rekabet kavgası dışında oluşan maddi bir gerçekliktir. Genelde bu türden gelişen toplumsal ortamlarda, muhalefette olan burjuva kanat iktidara gelebilmek için, bu dalgayı arkasına almaya çalışır. Bu aynı zamanda kendiliğinden patlayan halk hareketlerinin ontolojik kaynağını belirsizleştiren bir durumdur. Bu kesişme hali devrimcileri yanıltmamalıdır. Burjuva muhalefetin halkçı pragmatizmi ve iktidarın bazı faşist politikalarına maruz kalması durumu, kafaları iyice karıştıran başka bir nedendir.
Cumhuriyetin kurucu faşist paradigmalarının mirasçısı olan bir partinin, temsil ettiği sınıfların çıkarlarını korumak için kitlelerin ilerici özlemlerini arkasına almak istemesi konjonktürel olarak burjuva siyaseti açısından anlaşılır bir durumdur. Güçlü bir komünist partisi önderliğinde, sınıfsal güç dengelerini etkileyebilecek devrimci bir hareketin ortaya henüz çıkmadığı koşullarda, doğal olarak toplumun önemli bir devrimci potansiyeli burjuva muhalefetin bayrağı altında toplanmaya başlayacaktır. Kitlelerin ileri kesimlerinin ve sosyal/ekonomik değişim isteyen dar gelirli yığınların burjuva muhalefet partisini iktidarın kıskacından kurtarabilecek en olanaklı makine olarak görmelerinin bir nedeni de siyasal alternatifsizliktir. Mevcut baskıcı iktidardan kurtulma taleplerinin kapitalizme ve onun devlet biçimine henüz yeterince yönelmemiş olmasının bir nedeni de, CHP’nin burada servet sahipliği lehine oynadığı garantörlükten ileri gelmektedir. Tabii ki her ne kadar eşit gelir dağılımından bahsetse de, sınıfsal doğası gereği özel mülk rejimini hedef alan politikalardan uzak durmaktadır.
Sınıflar mücadelesi günümüzde çok karmaşık bir hal almıştır. Geçtiğimiz yüzyıldaki sınıf mücadelelerinin sahip olduğu siyasi teamüller, görüntüsel olarak yerini, küresel ölçekte postmodern çoklu gerçeklik karmaşasına terk etmiş gibi görünüyor. Biz bu durumu Avrupa’da yükselen faşist hareketlerin savaş karşıtı gibi görünmelerinden anlayabiliriz. Kuşkusuz bu toplumsal ortamın bir sebebi de, proleter hareketlerin günümüzde geri çekilmiş bir durumda olmasıdır. Bu nedenle sınıf mücadelelerinin politik dışsal özellikleri iç içe geçmiş gibi, ya da yan yana gelmiş görünebilirler. Ama ezen ve ezilen bağlamında sınıf mücadelelerinin asıl özünün anlaşmazlıklar ve çatışmalarla dolu olduğundan eminiz. Bu anlamda özel mülk rejimini restore etmek isteyen burjuva reformizmin uzlaşmacı eğilimlerini, modern tarih boyunca süren sınıf mücadelelerinin geleneksel bir parçası olduğunu görmek gerekiyor. Bütün bu tarihsel gerçekliğe rağmen bazen komünistler demokratik alanda dile getirdiği bazı düzen içi talepler nezdinde burjuva reformistler ile objektif olarak yan-yana düşebilirler. Ama bu durum burjuvazinin yedeğine düşmek anlamında yeterli bir kanıt değildir. Toplumsal hareketlerin dışında konumlanan bir komünist hareket düşünülemez. Siyasal sürecin sınıf karakterinin karmaşıklığı, bizleri toplumsal gelişmeler karşısında seyirci konumuna sürüklememelidir. Devrimci hareketlerin politikasızlığı burjuva reformizmini güçlendirmeye devam ediyor. Toplumsal hareketin kabaran bütün merkezlerinde politik praksis sergileyemeyen bir komünist hareketin toplumsal bir seçenek haline dönüşmesi bir peri masalından ibarettir…
Devam edecek…

