Connect with us

Söyleşi

‘LGBTİ+’lar medyada hakları olan özneler olarak temsil edilmek yerine “sorun” olarak yer alıyor’

Ana akım medyanın  LGBTİ+’lı  olmayı “hastalık, sapkınlık, suç, günah, anormallik” olarak görüp, LGBTİ+’lara yönelik  ötekileştirici, aşağılayıcı bir dil ile medyada yer verme politikalarını  gazetemize değerlediren KAOS-GL editörü Oğulcan Özgenç, “LGBTİ+lar açısından bakıldığında medya yansıyan nefret söylemi ve şiddet kampanyaları kamusal alana hakim olmuş durumda. LGBTİ+lara dair haberlerde hak temelli bakışı besimsemek gerekiyor” dedi.

Orhan Öztürker / İstanbul

Medya, LGBTİ+ haberlerini şiddet içeren 3. sayfa haberleriyle, cinsel içerikli, toplum ahlakına aykırı olarak vermekte, LGBTİ+’ları  ise “sapkın” veya “canavar” gibi gösteriyor. Ana akım medyanın LGBTİ+’ların  temsili ve onlara karşı tutumu, temel özgürlüklere yönelik nefret söylemi, ötekileştirme, hedef gösterme, etiketleme, hakaret gibi saldırıları içermektedir. LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılık medyanın en önemli sorunlarından biri olmakla birlikte LGBTİ+’lara saldırılarla birlikte paralel ilerlemektedir. Bu aslında genel anlamıyla tüm “öteki”ler için de geçerli bir durum olmaya başladı.

LGBTİ+’ların haklarını geliştirme mücadelesi kapsamında, hak odaklı habercilik ilkesini benimseyen ve haklara erişimi güçlendirecek bir yayın çizgisini savunan KAOS-GL.org editörü Oğulcan Özgenç ile ana akım medyada LGBTİ+’ların temsili ve nefret söylemleri üzerine bir söyleyişi gerçekleştirdik.

KAOS-GL editörü Oğulcan Özgenç

‘Yazılı basında LGBTİ+’lara yönelik nefret söyleminin oranı yüzde 64’

1.) Ana akım medyanın LGBTİ+ların temsili ve onlara karşı tutumu, temel özgürlüklere yönelik nefret söylemi ,ötekileştirme, hedef gösterme, etiketleme, hakaret gibi konularda temel fonksiyonları nelerdir sizce?

Bu soruyu “yandaş” ve “muhalif” medya ayrımı yaparak yanıtlayabiliriz. Türkiye’de kutuplaşmanın medyaya da ciddi bir biçimde yansıdığını akılda tutarak böyle bir ayrım üzerinden değerlendirme yapmak daha doğru olabilir. Çünkü bu ikilikte bir ana akımdan söz etmek pek de mümkün değil gibi. Bu bakımdan, LGBTİ+’lar açısından da iki kutuplu bir temsil söz konusu.

İktidara yakın medya, LGBTİ+’ları hedef alan küresel bir ajandayı takip ediyor. Bu ajanda, tüm dünyada yükselen LGBTİ+ karşıtı hareketlerin söylemlerinden oluşuyor. LGBTİ+’ları “küresel bir lobi”, “aileye ve değerlere karşı bir tehdit”, “ulusa yönelik bir tehlike”, “sapkın”, “suçlu”, “düşman” olarak sunmaya çalışan bu ajandanın parçası olan LGBTİ+ karşıtı söylemler, Türkiye’de de iktidara yakın medya aracılığıyla yeniden üretiliyor ve gündeme geliyor. Kaos GL’nin Nefrete Karşı El Ele başlıklı 2023 Medya İzleme Raporu da bu konuya dair geniş bir manzara sunuyor. Rapora göre; 2023 senesinde Türkiye’de yazılı basındaki haberlerin ve köşe yazılarının yüzde 69’unda LGBTİ+’lar “ahlaksız”, “suçlu”, “sapkın” ya da “düşman” olarak gösterildi. Yazılı basında LGBTİ+’lara yönelik nefret söyleminin oranı ise yüzde 64.

“Muhalif medya” açısından bakıldığında ise LGBTİ+ hakları yan bir konu olarak görülüyor. Öyle ki, raporun verileri de bunu destekliyor. 2023’te LGBTİ+’ları hedef alan haberlerin oranının ciddi artışına rağmen incelenen 4876 metnin sadece yüzde 31’inde LGBTİ+ hakları gözetildi.

Sonuç olarak; Türkiye’de LGBTİ+’lar açısından bakıldığında medya, nefret söylemlerini yeniden üreten, LGBTİ+’ları ötekileştiren ve hedef gösteren bir görünüme sahip. Bunu yapmayan medya organlarının sayısı ise bir elin parmağını geçmiyor.

‘Medya kuruluşlarının LGBTİ+ gazetecilerden beklediği şey “daha az görünmek”

2.) İnsanların cinsel yönelimleri göz önünde bulundurularak medya alanında iş bulamamakta ya da işten ilk uzaklaştırılanlar olmaktadır. Medyanın söylemi LGBTİ+’ları  hedef alan ve nefret içeren örneklerle dolu olmakla birlikte LGBTİ+’ların medyada varlıklarını ve  görünürlüklerini nasıl etkilemektedir?

Kaos GL’nin Özel Sektör Çalışanı LGBTİ+’ların Durumu 2023 başlıklı raporuna göre; araştırmaya katılanlardan sadece yüzde 4’ü medya alanında çalıştığını ifade ediyor. Bu oran medyada görünürlük açısından oldukça düşük.

Bununla beraber; LGBTİ+’lar açısından medya sektöründe var olmak sürekli kendini ispatlama performansına dönüşüyor. LGBTİ+ gazeteciler, donanımlı olduğunu ispat etmek için daha fazla çalışmak zorunda kalıyor. Meslekteki yeterlilikleri sorgulanıyor. Bu, kimsenin daha iyi gazeteci olması ile alakalı değil, görünürlükle alakalı bir mesele.

Ayrıca; cinsiyet kimliği ya da cinsel yönelim gibi unsurlar, medya sektöründe yer alan LGBTİ+’ların yapmak istediği işlere ket vuruyor.  Bir LGBTİ+ gazetecinin ekonomi ya da siyaset haberi yapması kimi zaman “olanaksız” görülüyor, LGBTİ+ gazeteciler hep daha “soft” konulara yönlendiriliyor.

Elbette bu noktada, siyaset ve medya ilişkisine de değinmek gerekiyor. Siyasetteki herhangi bir kırılma veya dalgalanma LGBTİ+ gazetecilerin iş hayatını da tehlikeye atıyor. LGBTİ+ karşıtlığının zirve yaptığı bu momentte, medya kuruluşlarının LGBTİ+ gazetecilerden beklediği şey “daha az görünmek” olabiliyor.

Bu sene İzmir Onur Haftası’nın teması “Yer var mı?” oldu. Bu yaratıcı temadan ilhamla sormuş olalım: “Medya sektöründe LGBTİ+’lara yer var mı?”

‘LGBTİ+’lar kendilerini hedef alan haberler karşısında yalnızlık, değer kaybı ve güvensizlik gibi birçok hisle mücadele etmeye devam ediyor’

3.) Medya, LGBTİ+ haberlerini şiddet içeren 3. sayfa haberleriyle, cinsel içerikli, toplum ahlakına aykırı olarak vermekte, LGBTİ+’ları ise “sapkın” veya “canavar” gibi sunmaktadır.Bu ötekileştirme pratiklerinin ana akım medyanın insan hakları ihlallerini arttırma ve şiddetin meşrulaştırma işlevleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

LGBTİ+’lar açısından bakıldığında medyaya yansıyan nefret söylemi ve şiddet kampanyaları, kamusal alana da hâkim olmuş durumda. LGBTİ+’ları hedef alan nefret söylemleri fiziksel şiddete dönüşebiliyor. Yani, medyaya yansıyan söz konusu haberler LGBTİ+’ların gündelik hayatında daha yakıcı bir biçimde deneyimleniyor. Hedef gösterme ve nefret kampanyaları çok hızlı bir şekilde yaygınlaşıyor. Bu durum, LGBTİ+’ların fiziksel güvenliğini tehdit edecek bir boyuta ulaşabiliyor. Bununla beraber; LGBTİ+’lar kendilerini hedef alan haberler karşısında yalnızlık, değer kaybı ve güvensizlik gibi birçok hisle mücadele etmeye devam ediyor. Kısacası, LGBTİ+ karşıtı nefret söylemleri dolaylı olarak hak ihlallerinin arttığı bir zemin yaratıyor.

Bu noktada geçtiğimiz sene Kaos GL’nin hazırladığı “Bir Anda: LGBTİ+’lara Dijital Şiddet Araştırması” başlıklı araştırmadan bir alıntıyı paylaşmanın iyi olacağını düşünüyorum. Bir gazetecinin örgütlediği nefret kampanyasına maruz kalan bir LGBTİ+ aktivisti şunları söylüyor:

“Bütün bu hedef gösterme ve şiddet sürecini başlatan gazeteci ve nefret diline davet ettiği kitle tarafından yoğun şekilde hakarete maruz kaldım. Sapık, sapkın, pedofil gibi hakaret içeren söylemlerin yanı sıra özelden gelen mesajlarda ya da daha önce paylaştığım postların altına yapılan yorumlarda şiddet tehdidi yoğunluktaydı. Bu mesajlar özellikle fiziksel şiddet ve cinsel şiddet tehdidi içeriyordu. Bunları görünce hesaplarımı korumaya aldım. Daha önce benzer deneyimler yaşamış hak savunucusu arkadaşlarımın tavsiyesiyle, sosyal medya görünürlüğümü bir süre azalttım. Hesaplarımı kapatmadan önce paylaştığım fotoğraflarımın ekran görüntüleri alınmıştı. Bunlar da dolaşıma sokuldu. Ardından tehdit telefonları aldım. O da süreci daha benim için daha yakıcı hale getirdi. Çok yakınımdalar gibi hissettim. Acaba evimde güvende miyim diye bile düşündüm”

‘LGBTİ+ haklarını gözeten haberlerin önemli bir kısmı ayrımcılık ve nefret söylemi gibi hak ihlallerinin haberleştirilmesinden ibaret’

4.)  LGBTİ+ ve medya ilişkisi bağlamında , medyanın ötekileştirici söylemleri eleştirel bir perspektiften yeteri kadar Radikal/alternatif medyada yer bulabiliyor mu? Veya radikal medyanın  LGBTİ+’ları görme biçimleri nasıl? 

Bahsettiğimiz gibi “alternatif” ya da “muhalif” medya söz konusu olduğunda geçtiğimiz sene yazılı basındaki haberlerin sadece yüzde 31’inde LGBTİ+ hakları gözetildi. Bu oran, LGBTİ+’ları hedef alan haberlerin oranı düşünüldüğünde oldukça az. Bununla beraber; LGBTİ+ haklarını gözeten haberlerin önemli bir kısmı ayrımcılık ve nefret söylemi gibi hak ihlallerinin haberleştirilmesinden ibaret. Bunlar dışarda bırakıldığında LGBTİ+’lar bir nefret saldırısı ya da ayrımcılığa maruz bırakıldığında gazete sayfalarında kendilerine yer bulabiliyor. Örneğin; tüm toplumu etkileyen derin yoksulluk, artan ekonomik kriz LGBTİ+’lar açısından gündem edilmiyor. LGBTİ+’ların yoksulluğu konuşulmuyor. Bunun gibi örnekleri uzatmak mümkün. Kısacası, LGBTİ+’lar medyada hakları olan özneler olarak temsil edilmek yerine üzerine konuşulan bir “sorun” olarak yer alıyor. Bu durum, alternatif medyanın da LGBTİ+’ları görme biçimine ilişkin genel bir manzara sunuyor.

Ayrıca; söyleşinin başından bu yana atıfta bulunduğumuz Kaos GL’nin 2023 Medya İzleme Raporu’na göre 2023 senesinde LGBTİ+ örgütleri, incelenen 4876 haberden sadece 56’sında haber kaynağı olarak yer aldı.

‘Medya, LGBTİ+’lar hakkındaki haberlerde kalıp yargıların dışına çıkmalı’

5.) Medya LGBTİ+lara yönelik haberlerde neden hak odaklı habercilik yapmalıdır? Medyanın dili nasıl olmalıdır?

Medya, “dördüncü kuvvet” olarak toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığı ve şiddeti yeniden üreten bir araç olmak yerine ayrımcı tutum ve davranışların yok edilmesi için bir mücadele alanı ve aracı olabilir. Tam da bu yüzden LGBTİ+’lara dair haberlerde hak temelli bir bakışı benimsemek gerekiyor.

Medya, LGBTİ+’lar hakkındaki haberlerde kalıp yargıların dışına çıkmalı. Hazırlanan haberlerde LGBTİ+’ların ve LGBTİ+ derneklerinin görüşlerine yer verilmeli. LGBTİ+’ların başarı hikayeleri doğru biçimde görünür kılınmalı. LGBTİ+’lara yönelik insan hakkı ihlallerine karşı mücadele yöntemlerinden bahsedilmeli. Dilin içindeki yerleşik, yanlı sözcük ve terimleri kullanmak yerine eşitlikçi bir söylem geliştirilmeli. Haberin içeriği ile ilgili olmayan bir şekilde kişilerin cinsiyet kimlikleri veya cinsel yönelimlerine yer verilmemeli. Tüm bunlarla beraber; LGBTİ+’lar sadece LGBTİ+ gündemine ilişkin haberlerin değil, ülke ve dünya gündemi ile ilgili başka konuların da muhatabı haline gelmeli.

Mücadele devam ediyor, edecek’

6.)  Sizlerin Onur Haftasına ilişkin bir çağrısı var mıdır? Son olarak eklemek istediğiniz şeyler var mıdır?

Eskişehir’deki Onur Yürüyüşü’nde LGBTİ+ aktivistleri polis işkencesi ile gözaltına alındı. Ankara’da LGBTİ+ aktivistleri şehrin çeşitli noktalarına dağıldı ve günün sonunda bir araya gelerek Onur Yürüyüşü’nü gerçekleştirdi. 10. İstanbul Trans Onur Yürüyüşü de geçtiğimiz hafta İstanbul’un çeşitli noktalarında trans bayrağı dalgalandırdı ve Boğaziçi Köprüsü’ne “Cesaretim Aklını Mı Zorladı? Suskun Değiliz, Sokaktayız” yazdı. Mücadele devam ediyor, edecek.

Son olarak geçen sene 154 gazetecinin Onur Ayı’nda imzaladığı bildiriden bir alıntıyla bitirmek isterim:

“Biz gazeteciler, her gün yeni bir polis şiddeti ve gözaltı haberi yazmak zorunda kalıyoruz. Oysaki, LGBTİ+’ların sesini, sözünü yazmak, çekmek, yayınlamak isteriz. LGBTİ+ Onur Yürüyüşleri’nde şiddeti değil, özgürlük mücadelesini kaydetmek isteriz.”



Mart 2025
PSÇPCCP
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930
31 

More in Söyleşi