
Gazete Patika/Dersim – Dersim Emek ve Demokrasi Platformu Yeraltı Çarşısı üstünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya HDP, EMEP, ESP, SMF ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri katıldı. Dersim Emek ve Demokrasi Platformu adına açıklamayı okuyan Ergin Tekin, “Dün sabaha yine operasyonlarla, gözaltılarla uyandık. Ülke olarak baskı rejiminin derinleştiği, hukuk ve demokrasinin tasfiye edildiği bir sürecin içinden geçiyoruz” dedi.
“Halkın İradesiyle Seçilmiş Meclis Üyeleri”
İstanbul’da CHP’li belediyelere yönelik gerçekleştirilen operasyonlara değinen Ergin Tekin, “Söz konusu operasyonlar halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkan yardımcıları ve meclis üyelerinin tutuklanmasıyla sonuçlanmıştır. Bu saldırılar, yalnızca bireylere yöneltilmiş hukuksuz bir cezalandırma değil, aynı zamanda yerel yönetimlerin yetkilerini kısıtlayarak etkisiz hale getirilmesini amaçlıyor. Halk iradesine darbedir.” dedi.
“Zeydan’a Verilen Hapis Cezası Bir Hukuk Skandalıdır”
Ergin Tekin açıklamasını şöyle sürdürdü; Van Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Abdullah Zeydan’a verilen hapis cezası, yalnızca bir hukuk skandalı değil, kayyum rejiminin süreklileştiğinin açık göstergesidir. Kayyum uygulaması, ülkede artık bir istisna olmaktan çıkmış, merkezi iktidarın yerel yönetimler üzerindeki vesayet mekanizmasının ana unsuru haline gelmiştir. Yapılanlar, yalnızca halk iradesinin gaspı değil, aynı zamanda halkın kaynaklarının merkezi iktidar çevresinde toplanması, yerelin ekonomik, kültürel ve sosyal dinamiklerinin çökertilmesi, kamu kaynaklarının tüketilmesi, belediyelerin borçlandırılması ve emek karşıtı politikaların devreye sokulmasıyla eş değerdir”
“Barışçıl Gösterilere Sert Müdahaleler”
“Atanan kayyumların ilk icraatları, işçileri topluca işten çıkarmak, kamusal hizmetleri ticarileştirmek ve halkın ortak değerlerini iktidar lehine dönüştürmek olmuştur. Van’da kayyum atamalarını protesto eden halka, milletvekillerine ve hatta çocuklara yönelik gözaltı ve şiddet, iktidarın demokratik tepkilere ne denli tahammülsüz olduğunu açıkça göstermektedir. Barışçıl gösterilere yönelik bu sert müdahaleler, yurttaşların en temel hak ve özgürlüklerini keyfi biçimde gasp etmekle kalmamakta; aynı zamanda mevcut hak ihlallerini derinleştirerek toplumun barış ve demokrasiye dair umutlarını da zedelemektedir. Oysa demokratik bir toplumun önemli güvencelerinden olan barışçıl protesto hakkının böylesine ciddi biçimde ihlal edilmesi, ülkenin sürüklendiği otoriterleşme sürecinin vahim boyutunu gözler önüne sermektedir.”
“Siyasal Baskılarla Emekçiler Susturulmak İstenmektedir”
“İktidarın otoriterleşme hamleleri yalnızca yerel yönetimlerle sınırlı değildir. Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’nde hakları için direnen tekstil işçileri, valilik eliyle yasaklarla susturulmaya çalışılmaktadır. Emek mücadelesinin kriminalize edilmesi, ülkede otoriter rejimin sermaye çıkarlarıyla ne denli iç içe geçtiğini göstermektedir. İşçilerin en temel haklarını kullanmalarına dahi tahammül edemeyen bu düzen, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasal baskılarla da emekçileri susturmaya çalışmaktadır.”
“İktidar Hakikatin Üzerini Örtmeye Çalışıyor”
“İstanbul’da sosyalist siyasetçilere, sanatçılara ve gazetecilere yönelik gerçekleştirilen, 52 kişinin gözaltına alınmasıyla başlayıp giderek büyüyen operasyonlar, iktidarın toplumsal muhalefeti bastırma stratejisinin bir parçasıdır. Saldırılar, yalnızca bireysel gözaltılarla sınırlı kalmamakta, aksine halkın kolektif hafızasını, kültürel direnişini ve örgütlü mücadele geleneğini hedef almaktadır. Sanatçılar, aydınlar ve gazeteciler, toplumsal gerçekleri görünür kıldıkları için susturulmak istenmekte, iktidar resmi ideolojisini dayatabilmek adına hakikatin üzerini zorla örtmeye çalışmaktadır.”
“İktidar Zayıflamakta ve Çaresizleşmekte”
“Bu gelişmeler, ülkenin yalnızca otoriterleştiğini değil, aynı zamanda bir hukuk devleti olmaktan tümüyle çıktığını göstermektedir. Hukukun üstünlüğü ilkesi yerini iktidar lehine işleyen bir keyfiyet rejimine bırakmış, yasalar yalnızca baskıyı meşrulaştırmanın araçları haline getirilmiştir. Ancak unutmamak gerekir ki, zorbalığın ve baskının artması, iktidarın güçlendiğini değil, aksine zayıfladığını ve çaresizleştiğini göstermektedir. Toplumun geniş kesimlerinin iradesini yok sayan, demokratik mekanizmaları felç eden, emek hareketlerini baskı altına alan ve muhalif tüm sesleri susturmaya çalışan bir iktidar, ancak kendi sonunu hızlandırmaktadır.”

