Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi’nde tutuklu bulunan devrimci tutsak Esra Soyaktaş ve Ergül Çiçekler’in kaleme aldığı “Turnalar” adlı kitabı çıktı. Zorlu hapishane koşullarında kaleme alınan bu eser, inancın, direnişin ve özgürlük özleminin satırlara dökülmüş hali olarak okurla buluşuyor.
“Sevmeden olmaz, inanmadan olmaz, öğrenmeden olmaz…” sözleriyle başlayan kitabın tanıtım metni, yalnızca kişisel bir içsel yolculuğu değil, aynı zamanda politik bir duruşu ve mücadeleyi de yansıtıyor. Soyaktaş, emeğin, cesaretin ve umudun önemini vurgularken, en zor koşullarda bile dövüşmeden yaşanamayacağını hatırlatıyor:
“Hele de emek vermeden, cesaret etmeden hatta iki elin darda, yüreğin kahırda, acıda ve boynun bir ilmeğin ucunda olsa bile dövüşmeden olmaz…”
Kitap, yalnızca bireysel direnci değil, aynı zamanda kolektif mücadeleyi ve özgürlük fikrini de merkezine alıyor. “Duvarları yıktığımızda geriye kalan özgürlüktür” ifadesiyle sonlanan metin, okura umudu ve mücadeleyi aynı anda taşıyan bir çağrı sunuyor.
Edebiyatla direniş
Hapishanede üretilen edebi eserler, Türkiye’de uzun süredir toplumsal ve politik hafızanın önemli bir parçası olmayı sürdürüyor. Esra Soyaktaş’ın “Turnalar”ı da bu geleneğe yeni bir katkı sunuyor. Sancı Yayınları’ndan çıkan “Turnalar”, politik tutsakların edebiyat yoluyla seslerini duyurmaya çalıştığı bu dönemde önemli bir yerde duruyor.
“Turnalar”, duvarların arkasından seslenen bir yazın eseri. Okuruna cesareti, inancı ve mücadeleyi hatırlatıyor. Edebiyatın yalnızca bir anlatı aracı değil, aynı zamanda bir direniş biçimi olduğunu kanıtlıyor.
