Connect with us

Kültür-Sanat

Devrim Kara yazdı | “Kaypakkaya Akıl ve Aksiyon Duygusu”- Muzaffer Oruçoğlu

Kitap 2021 yılında Belge Yayınları’ndan çıktı ve iki baskı yaptı. Çalışma “İbo’nun Pratik Yaşamı”, “İbo’nun Düşünsel Dünyası”, “İbo’ya Dair Söyleşiler” ve “Ek Yazılar” isimli dört bölümden oluşuyor sayfa sayısı 234.

Yazan: Yayıncı-Küratör Devrim Kara

Eserin birinci bölümü özelde 68 kuşağının Maoist kanadının, genelde 68 kuşağının başından geçen olayları anlatıyor. İlk bölüm 160 sayfadır ve kitabın neredeyse üçte ikisidir. İkinci bölüm yaklaşık kırk sayfadır ve Kaypakkaya ideolojisini özetler, kanımca eserin en önemli yazılarının olduğu bölüm de burasıdır. İkinci bölüm son derece zeki devrimci bir gencin bilincinin kısa bir zamanda hızla şekillenmesini, beslendiği kitapları son olarak ülkenin en köklü sorunları karşısındaki düşüncelerini konu alır. Bu  derlemede sadece anı anlatımları yoktur. Anı öyküler de vardır. Eser bu yönüyle kuru bir tarih anlatımından ibaret değildir. Muzo’nun kalemi ajitasyondan uzak durur.

Sosyal medyada İbo’yu anan çoktur ama onu okuyan, anlayan, düşüncelerini hayata geçirmek isteyen azdır. Bütün kitabı okumaya vakit bulamayan “çağın meşgul insanının” en azından kırk sayfalık 2. bölümü okumasını öneriyorum.

Kitabın Belge yayınları tarafından yayınlanması, Ragıp Zarakolu ağabeyin Muzo’nun gençlik ve zindan arkadaşı olması, kitaba şık bir önsöz yazması güzel olmuş. Bilindiği gibi İbo’nun kafası  tabureyle yarılınca yardıma ilk koşan insanlardan biri Ragıp Zarakolu’dur.

68 Kuşağını anlatan romanlar arasında en bilinen eser “Tohum” romanıdır. Bu eseri bir kenara koyarsak Oruçoğlu’nun İbo’yu birkaç öykü ve makale dışında pek anlatmadığını söyleyebiliriz. Ressam-yazar Muzo yüzlerce tablo çizmesine rağmen “Dağ mahallesi” eseri dışında İbo’yu resmetmemiştir. Derin acılar dilsizdir. Yazar en yakın yoldaşından hep “dahi seviyesinde edebiyat sever devrimci bir genç” diye bahseder.

Size eserdeki yazı ve öykülerin konularından kısaca bahsetmek istiyorum.

“Toplantı” başlıklı yazıda bahsi geçen toplantıya: Aziz Nesin ve Kemal Tahir’de katılıyor. Yazı sayesinde Kemal Tahir’in devlete karşı ayaklanmayı hoş karşılamadığını  “İnce Memed”romanına karşılık “Rahmet Yolları Kesti”  romanın yazdığını öğreniyoruz. “İbo” başlıklı yazı İbrahim’in bilinçlenme sürecini  üç kısma  ayırarak analiz ediyor. 1) 1965-1967 Reformist Dönem 2) 1968-1970 Parlementerist dönemden kopup devrimcileşme dönemi 3) 1970-1973 Devrimci dönem. Özellikle üçüncü dönem için söylenen şu söz önemlidir. “Bu dönemde İbo artık, devrimin Çin’de izlediği yolun Türkiye için de geçerli olduğunu savunmaktadır. Bu noktada, kendi somut şartlarının emrettiği bir devrim yolu konusunda yaratıcı bir çözümleme içine girmemiş, hazır, reçeteci, şabloncu bir tutumu benimsemiştir. İbo’nun bu dönemi en ateşli, en çalışkan olduğu ve kendi dışındaki tüm devrim teorisyenleriyle çatıştığı bir dönemdir.”

Yani yazar; zengin bir komünist mirasın yokluğundan, gençlikten, toyluğundan, güçlü işçi sınıfı hareketinin olmayışından doğan “hayranlık kültü” içinde subjektif ve doğmatik hatalara düşüldüğünü samimiyetle kabul ediyor. Diğer yandan İbo’nun ülkenin sosyo-ekonomik yapısını doğru kavradığını, ulusal sorunu, cumhuriyetin niteliğini, Mustafa Kemal’in reformlarını, yer yer  ileri yanlarını görmezden gelse de işin esasını doğru kavrayarak analiz ettiğini söylüyor. Bahsi geçen makalede İbo’nun liderlik psikozundan uzak olduğunu, kuantum fiziğine hayranlığını, ustalar konusunda ortodoks-marksist olmasına rağmen yaşamda tabu ve doğmalara yüz vermediğini öğreniyoruz.

“Anlaman şart değil duyumsamaya çalış” öyküsü usta müzisyen Kemal Dinç ve arkadaşları tarafından sesli öyküye çevrildi. Bende bu çalışmaya elimde Kemal Dinç’in ses kayıt cihazıyla İstanbul’un köylerinde dolaşıp fon sesleri toplayarak yardımcı olmaya çalıştım. Bu öykü İbrahim ve Muzaffer arasında geçen; politika,sanat yada aşk konulu sohbetleri işlemiş sıradan bir öykü değildir. Aynı zamanda enfes bir yerli şiir ve şair analizi metnidir.Bu öyküyü şiirseverlerin özellikle okumasını-dinlemesini öneriyorum.

“Umut” öyküsü 68 kuşağının saf ve duru devrimcilerinin duygu dünyasını, “Mecbursun” öyküsü ise öğrencilerin okuma aşkına engel olan ekonomik durumları işler. “Yer arayışı” öyküsü Muzo’nun okuldan atıldıktan sonra kalacak bir yer aramasını fondaki politik gelişmeler eşliğinde okuyucuya sunar. “68 Hayalimizin kartal çığlığı” 68 kuşağının ülke ve dünyadaki gelişimini sanatsal, felsefi, politik açıdan  özetleyip ilginç bilgiler veren belgesel tadında bir anı anlatımıdır.

“Değirmenköy toprak işgali” Silivri-Değirmenköy toprak eylemini anlatan bir anı-öyküdür. Bahsi geçen köye gittim. Siyah beyaz fotoğraflardaki halinden eser kalmamıştı. Köy meydanında İbo’nun kahvehane masasında konuşma yapıyorken tasvir edilmiş bir heykelini hayal ettim. Muzo bu olayı “Kaşıkçı köyüne yolculuk ” adıyla mizahi, politik, anı-öykü formatında da yazıp kitaba koymuştur. Hatta arkadaşım Olcay bu öyküyü seslendirdi.

“Sınırın ötesi” anı-öyküsü de bu konuyla alakalıdır. Eylemde gözaltına alınan gençleri anlatır. Öykü güzel ama ismini pek beğenmedim. Bence ismi “Hepimizin anası Krupskaya” olmalıymış. Ne demek istediğimi öyküyü okuyanlar anlayacaktır. “Sol yumruk” öyküsü  “Sınırın ötesi” anı-öyküsü gibi bir gözaltı öyküsüdür. İbo gözaltında joplanmasına rağmen sol  yumruğunu indirmemekte inat eder.

“Ablanı bana ver” yazısı devrimci gençlerin kaldığı cezaevinde, solcu kabadayı Dündar Kılıç’la Deniz Gezmiş dostluğundan, Deniz’in İbo’ya attığı  yumruktan, fokocu ve maoist gerilla mücadelesi tartışmasından, İbo’ların Sovyet Devrimi analizlerinden haberdar oluyoruz. “Tabure” başlıklı yazı İbo’nun kafasında parçalanan tabureden ve kendi içimizdeki demokrasi kültüründen bahseder. Bu kaba yaklaşım 7-8 sene sonra devletin de kışkırtmasıyla birbirine silah çeken devrimciler  yaratacaktır.

“İbo’nun eski tüfeklerle ilişkisi” yazısında “eski tüfek” tanımlamasının Garipçilerden Melih Cevdet Anday’a ait olduğunu öğreniriz. İbo’nun geçmişi kavrayarak aşan, devlerin omuzuna tırmandıktan sonra ufka bakan bir tarzı vardır. Bugün ne bu tarz hayattadır ne mevcut teoriyi güncelleme eğilimi. Belki de tüm alanlara hakim kısırlığın en büyük nedeni de budur. “Okuldan dağa” yazısı öğrencilerin devrimci mücadele yapmak için seçtikleri alanları anlatırken ulusal baskı ve toprak sorunundan da bahseder.

“Müfettiş”  yazısı Muzo’nun pek bilinmeyen bir macerasını anlatır. Muzo, o dönem Filistin’e eğitime gidenleri şalvarı ve kasketiyle sınırdan geçirmektedir. Hatta TİİKP, onu yirmiye yakın taraftarı teftiş etmesi için Lüblan’a yollar. Ceylanpınar, Kobani, Halep, Şam derken Muzo sonunda, Cengiz Çandar’la buluşur ve Beyrut’a geçer. Beyrut’da Kürt şair Cigerxwîn’u ziyaret ettikten sonra eğitim kamplarına geçerler. Muzo, hazır bu alana gelmişken bir ay kadar askeri eğitim alır. “Siverek” yazısı  Siverek’de yapılan çalışmalar hakkındadır. Gençler PKK’den on sene evvel milli baskıyı, aşiret ve ağalık sistemini, toprak sorununu fark etmiştir. “Cinli” Muzo ani bir baskında yakalanmamak için mezarlıkta yatan ölülerden birini çıkartıp, boş mezarı sığınak yapmayı bile planlar ama bu planını hayata geçiremez.

“Dersim ve biz”  yazısında içerisinde liseli Mehmet Uzun’un da olduğu kadroların Urfa’da yakalandığını öğreniriz. Muzo, İbrahim’in önerisiyle Dersim’e geçer. Bu yazı Dersim insanını, coğrafyasını, inanç iklimini, karakterini, sınıfsal konumunu anlatan kapsamlı bir yazıdır.

“Teksir makinası” öyküsünün son paragrafı şiir gibidir. Yazar kitaba, yiğitçe ölen yiğidin oğlu Ali Haydar Yıldız hakkında da bir yazı koymuştur. “İbo’nun öldürülmesine giden yolu döşeyen taşlar” yazısında faşist şef Altınbilek, yaralı İbo’yu Kutuderesi kahvehanesi önünden geçirirken durdurur. Köylülerden İbo’nun yüzüne tükürmesini ister, İbo’ya tek bir köylü bile tükürmez. “Bir demirdöküm işçisinin gözünden ibrahim” başlıklı öykü, İbo’nun öz yaşam öyküsünü hüzünlü bir dille anlatır. Bu öykü gözden kaçmış edebiyatı kuvvetli duygusal bir öyküdür. Öyküde akılda kalıcı, İbo’yu özetleyen güzel bir söz vardır.

“Herkes kendi derdinde, İbo herkesin derdinde”

Kitap: İbo’nun Kürt sorunu, Yahudi meselesi, Ermeni soykırımı, TKP analizleri yazıları ile devam ediyor. (Keşke THKO ve THKP-C analizleri de olsaydı) Gençlere özellikle “İbo’nun kitap dünyası” başlıklı yazıyı okumalarını öneriyorum. “68 ve 68’in kör yanları”  başlıklı yazı, eserdeki en kuvvetli yazılardan biri. Kitabın finalinde yazarın Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’la olan anılarına dair iki yazı konulması final adına çok hoş olmuş. Eser bu haliyle hem anı, hem teori, hemde  edebiyat eseridir. Kesinlikle döne döne okunmasında, irdelenmesinde, tartışılmasında fayda vardır.

Sosyal medyada sık sık Deniz, İbo, Mahir, Mahsun, Doktor Şivan fotoları paylaşan arkadaşların bu eseri edinip okumalarını rica ediyorum.

Not: 207. sayfada Kaypakkaya’nın soyadı hatalı yazılmış.



Mart 2025
PSÇPCCP
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930
31 

More in Kültür-Sanat