Connect with us

Makale

Egemenler Hukuku Gölgesinde İsrail-Filistin Savaşı ve Bazı Sonuçları

Dünya proletaryası ve emekçi halkları enternasyonalist dayanışma ile Gazze’deki katliama karşı sesini yükseltmeli, Filistin’in haklı mücadelesiyle dayanışmalıdır. Uluslararası komünist ve devrimci hareket dayanışma zemininde siyasi kampanyalarla somut pratik görevler yürütmelidir.

Dünya ve her parça coğrafyasında cereyan eden ekonomik-siyasi krizler, bu krizlerin yol açtığı çatışmalar ve yaşanan tüm çelişkiler, bu çelişkilerin yol açtığı siyasi sorunlar ve hemen tüm gelişmeler emperyalist dünya sistemi tarafından koşullanmakla birlikte, doğrudan ve dolaylı olarak bizzat onun ürünüdürler. Dünyasal nüfuza sahip olan hegemonik emperyal güçlerin arasında yaşanan çatışma, ekseriyetle bölgesel gericiliklere ya da yerel gerici iktidarlara ihale edilerek bunlar eliyle yürütülmekte ve fiilen bağımlı/yarı-bağımlı olan bu yerli güçler ya da devletler arasında gerçekleşmektedir.

Ulus ve ulus devletler arasında yapay çelişkiler üretmek ve stratejik planları ya da gerici çıkarları temelinde kışkırtılıp dinamitlenmek suretiyle, bizzat emperyalist haydutlar tarafından üretilmiş gerekçelerle yürürlüğe koyulmakta, ulus ve halklar acımasız savaşlarda birbirine kırdırılmaktadır. Emperyalist güçlerin arkasında bulunmadığı ulusal mücadele ve çatışmalar özellikle günümüzde neredeyse yoktur; devrimci sınıf savaşları ve işgal-ilhak edilmiş olarak bağımsızlıkları çiğnenmiş olan mazlum ulusların ulusal mücadeleler hariç, ulusal, etnik-dinsel çatışmaların hepsi emperyalist oyun ve stratejiler ya da çıkarlar temelinde gündeme gelip cereyan etmektedir. Ulusal bağımsızlık ya da kaderini tayin etme hakkı gasp edilerek elinden alınmış mazlum ulusların haklı mücadele zeminleri de çoğu kez bu emperyalist strateji ve çıkarlar doğrultusunda emperyalist haydutlar tarafından manivela edilerek kullanılmaktadır. Dolayısıyla, temelde haklı olan bu mücadeleler de özellikle günümüz dünyasında esasta emperyalist güçler tarafından manipüle edilerek kontrol ve denetime alınıp gerici çıkarlar temelinde kullanılmaktadır…

Ulusal hareketlerin sınıfsal dokusu ve ideolojik kırılganlıkları, günümüz şartlarında çok daha belirginleşip emperyalist güçlerle iş birliği ve ilişkilenmelere yatkın olup buna uygun siyasi pozisyon almalarına yol açmakta, esası gerici nitelikte biçimlenmektedir. Yani, bağımsız devletlerini kurma hakkı zorla elinden alınmış veya ulusal baskı, asimilasyon, inkâr ve katliamlara maruz kalmalarından ileri gelen haklılıklarına karşın, özünde burjuva olan ideolojik-siyasi çizgileri zeminde emperyalist güçlerle girdikleri ilişki ve bu ilişki zemininde oynadıkları rol ile gerici olarak biçimlenmektedirler.

Bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesinde haklı olan ezilen bağımlı ya da sömürge/yarı-sömürge durumundaki ulus ve/veya ulus devlet, bu gerçekliğine rağmen emperyalist güçlerin maşası haline gelebiliyor ya da muhtelif emperyalist gücün stratejik-taktik çıkarları temelinde bir başka ulus veya ulus devletle savaşa girebiliyor. Kısacası, çatışan ulus ve devletlerin genel olarak bağımlı oldukları emperyalist gücün çıkarları, stratejileri ve siyasetleri uğruna çatıştıkları esasta doğrudur. Kendi ulus çıkarlarını ve ulusal bağımsızlık haklarını vb. bağımlı oldukları emperyalist güce ve bunun çıkarlarına endeksli ele almakta, emperyalist güce güvenerek ona havale etmekte, bu nedenle de onun adına ve çıkarları uğruna savaşmaktan imtina etmemektedirler. Biri, ‘‘Rusya beni desteklerse haklarımı kazanabilir veya güvenceye alabilirim‘‘ derken, bir diğeri ise, ‘‘ABD veya AB yanımda olup beni desteklerse ben ulusal haklarımı kazanabilirim‘‘ vb. demekte; zımnen böyle davranıp buna göre hareket etmektedirler… Ya da Hamas sınıfsal ve ideolojik-siyasi dokusu gereği katıksız biçimde gerici bir hareket olmasına karşın, İsrail Siyonist devletinin Filistin üzerindeki işgal ve baskısına karşı mücadele etmesi haklı olmaktadır…

Özetlemeye çalıştığımız bu tablo, ulusal-milli nitelikte cereyan eden hareket ve çatışmaların hem haklılık ve hem de gerici yanlar barındırdığını göstermektedir. Bu anlamda, bir yanıyla desteklenebileceklerini, diğer yanıyla desteklenmeyeceklerini gösterir. Bir yanıyla haklı, meşru olup demokratik muhteva taşıdıkları, diğer yanıyla gerici savaş ve saldırganlıkların taşeronu-parçası olup gerici yanlar taşıdıklarını işaret eder. Bu girift tablo, ilgili savaş ve hareketlerin desteklenmesi ya da bunlar karşısında alınması gereken tavrı da karmaşık bir sorun haline getirmektedir. İsrail-Filistin çatışması da bu perspektiften bakılmaksızın anlaşılacak bir sorun değildir.

Soruna bu genel yaklaşımımız ışığında çıkarılması gereken bazı sonuçların özetini yaparsak:

Filistin ulusunun verdiği direniş tamamen haklıdır

1- Filistinli Arap ulusu, egemenlik hakkına kast ederek bu hakkı barbarca çiğneyen İsrail devletinin tahakkümüne karşı verdiği tarihsel direniş ve savaşında tamamen haklıdır. Filistin’in savaşı haklı/meşru bir savaş iken, İsrail devletinin savaşı haksız/gerici bir savaştır. Filistin, işgale, baskıya ve zulme maruz kalarak haksızlığa uğrayan taraf, İsrail Siyonist devleti ise işgalci, saldırgan ve zulmeden olarak haksız olan taraftır. Hegemonik pozisyonda olan ve ezen İsrail devleti, işgalci saldırganlık altında kölelik statüsü dayatılarak ezilen Filistin’dir.

İşgalci saldırganlık, ilhakçı barbarlık ve her türden ulusal baskıya karşı, bağımsızlık ve egemenlik hakkı gasp edilmiş olan ve ulusal hakları uğruna direniş veren her hareket, sınıf ve ideolojik-siyasi niteliğinden bağımsız olarak, işgal-ilhak ve gerici tahakküm saldırganlığına karşı verdiği meşru mücadele nedeniyle demokratik bir muhteva taşır. Anti-işgalci tutumu itibarıyla ve bu tutumu şahsında verdiği direniş ya da mücadelesi demokratik-ilerici yan taşır. Bu yanıyla ya da bu hareketi özgülünde olmak kaydıyla desteklenir. Sınıf dokusu ve ideolojik-siyasi karakteri tamamen gerici de olsa, işgale karşı çıkması meşru-haklı bir tavırdır, dolayısıyla desteklenir/desteklenmelidir. İsrail Siyonizm’ine karşı Filistinli gerici Hamas örgütünün işgal karşıtı hareketi, Hamas’ın niteliğinden bağımsız olarak desteklenir. Komünist ve devrimcilerin desteği Hamas’ın gerici çizgisine ve bu çizginin doğal sonuçlarından biri olan gerici eylemlerine değil, işgal karşıtı hareketinedir. Tıpkı İsrail Siyonist devletinin bu işgalci ve katliamcı durumuna karşı çıkarken İsrail işçi sınıfı ve halkını İsrail burjuvazisinin bu suçlarından sorumlu tutmadığımız gibi.

Bunun doğru anlaşılması gerekir. Dolayısıyla işgale karşı direnişin dışında Hamas konu edildiğinde, onda desteklenecek, ileri ve demokratik gösterilecek tek bir kırıntı bile yoktur. Bilakis, o da içerde, Filistin halkı üzerinde acımasız bir baskı uygulayan gerici, şeriatçı ve üstelik yönetici bir örgüttür. İdeolojik-siyasi ve sınıfsal karakterleri bağlamında, İsrail madalyonun bir yüzüyken, Hamas madalyonun ikinci yüzüdür. Kitle katliamları, sivil hedeflerin gözetilmemesi ya da askeri hedef haline getirilerek vurulmasının sorumluları olarak savaş suçları çerçevesinde ikisi eş değerdir. Siyasi sınıf gericiliği ve buna bağlı amaçları bağlamında nüansların dışında bir farklılık taşımamaktadırlar. Onları ayıran tek şey, mevcut pozisyonda birinin haklı, ötekinin haksız savaş yürütüyor olmasıdır. Birinin işgalci, diğerinin işgale karşı mücadele eden olmasıdır. Bizlerin desteklediği şey tam olarak budur; bu hareketi ya da tavrıdır…

Filistin’e ait Gazze yerleşimi, günlerdir kuralsızca sürdürülen vahşi bombardıman altındadır. Tüm savaş kurallarını çiğneyen Siyonist İsrail devleti acımasız bir kıyım gerçekleştirmekte, çocuk-yaşlı, asker-sivil ayrımı yapmadan masum insanları katletmektedir. İsrail devleti günlerdir Gazze’de tamamen kuralsız ve tamamen katliamcı yöntemler eşliğinde, kimyasal-biyolojik ve konvansiyonel silahlarla insan katletmektedir. Evet, ABD ve AB’li emperyalistlerin destek ve alkışları eşliğinde insan katletmektedir; çim biçmemekte, ağaç budamamakta, insan öldürmektedir! Siyonist İsrail devleti ve dinci faşist Netenyahu iktidarı uluslararası anlaşma ve savaş kurallarını ihlal ederek kıyım gerçekleştirip savaş ve insanlık suçu işlemektedir. İsrail devleti bu katliamlarını koşulsuz olarak durdurmalıdır. Bu yetmez; Siyonist İsrail hakim sınıfları en geniş ölçekte teşhir-tecrit edilerek yaptırımlara tabi tutulması, suçlarına uygun olarak cezalandırılması gerekmektedir. Daha da önemlisi dünya proletaryası ve halkları bu kıyımcı zulme sesini yükselterek Filistin‘le dayanışma pratiğine girmeli, Siyonist İsrail devletine karşı geniş protestolarla sert tepki göstermelidir. İsrail’in geri adım atması devrimci dünyanın sesini yükseltmesiyle mümkün olacaktır…

Sorun İsrail-Filistin sorunu olmaktan çıkarak emperyal güçlerin dahil olduğu bir sorun haline gelmiştir

2- Sorun ya da yaşanan süreç, İsrail-Filistin meselesinde kaynak bulsa da, meselenin çerçevesi artık İsrail-Filistin sorunu ya da çatışmasını aşmış, aşma dinamiği ve eğilimiyle daha büyük tehdit ve tehlikelerin kapısını aralamıştır… Zira, hiç bir sorun emperyalist haydutların hegemonik çıkarları dışında mütalaa edilemez, ondan bağımsız ele alınamaz, gelişemez. İşgal-ilhak ve ulusun egemenliği sorunu gibi bütün sorunlar emperyalist haydutların çıkarlarına endeksli biçimlenebilir, gelişebilir. Çünkü, dünyayı yöneten veya dünya hegemonyasını elinde tutarak paylaşan bu haydut güç ve bloklardır. Bu haydutların çıkarlarını, hegemonoik siyaset ve stratejilerini, plan ve zaptiyesini, daha açıkçası dünya halkları ve mazlum uluslarının boynuna geçirdikleri kanlı prangaları ifade eden emperyalist dünya gericiliği sistemini zaafa uğratacak ya da ona hizmet etmeyecek tek bir gelişmeye izin vermez, kontrolüne alarak çıkarları doğrultusunda yönetirler. Ve bu durum, onların her lokal veya evrensel, her milli ya da sınıfsal soruna doğrudan müdahil olup dizayn etmelerini gündeme getirir ki, işte burada bu barbarların hegemonik çıkarlar temelinde karşı karşıya gelmeleri ve bu sorunlarda taraf olmalarını takip eder.

Bu anlamda, sorunun artık İsrail-Filistin sorunu olmaktan çıkarak emperyal güçlerin dahil olduğu bir sorun haline gelmiştir. Çatışma veya savaşın dikkatten kaçırılmaması gereken en önemli yanlarından veya özelliklerinden biri işte budur. Budur çünkü, bu, mevcut savaşın kapsam ve niteliğini genişleterek daha büyük ölçekli bir savaşa dönüşmesinin zeminidir. Dolayısıyla İsrail-Filistin savaşında taraflardan birini destekleme ya da desteklememe tavrını, savaşın emperyalist müdahillerle birlikte alacağı nitelikle birlikte ele almayı ve bu aşamasını yeniden değerlendirerek tutum almayı gerektirir. Mesele, Filistin ulusu ile İsrail Siyonizm’i arasında cereyan etmekle sınırlı kalsaydı ya da bunlar arasında olduğu şartlarda, Filistin’in ya da Filistinli örgütlerin haklı savaşını desteklemek doğru ve yeterli olurdu. Ancak, emperyalist haydutların müdahil oldukları, bu nedenle de mevcut savaşın bir dünya savaşına dönüşme potansiyeli taşıması itibarıyla, bizlerin emperyalist savaş ve savaş kışkırtıcılıklarını teşhir ederek olası bir dünya savaşına karşı mücadeleyi örgütleme, bu anlamda anti-emperyalist mücadeleleri geliştirip haklı devrimci savaşları yükseltme iradesiyle, Filistinli, İsrailli ve tüm dünya halklarına egemen sınıflarına karşı birlikte mücadele etme çağrılarını öne çıkarmamızı gerektirmektedir. Nitekim, İsrailli komünistler (Komünist Parti) tarihsel bir tutum alarak bunun işaretini vermiştir…

İsrail Komünist Partisi’nin tavrı tarihi bir tutumdur

3- İsrailli Komünist Partisi’nin tavrı son derece değerli, tarihi bir tutumdur. Onları selamlamadan geçemeyeceğiz. İsrail Komünist Partisi, ora komünistlerinin kendi burjuvazisine dönük alması gereken komünist tavırdır. Onlar en ağır ve en riskli koşullarda komünist tavır almaktan sakınmadılar; gerçek komünistler olarak davrandılar. Siyonizm’in vahşi saldırganlığının karşısına dikilerek onu teşhir etmeleri ve Fillisinin haklı mücadelesinin yanında olduklarını belirterek, Filistin savaşının Siyonist kışkırtma ve işgalin tabii bir davranışı olduğunu değerlendirmeleri tarihsel önemdedir; sahiplenilerek geliştirilmesi gerekendir. Tam da burada, biz komünistlerin Filistinlilerin haklı mücadelesini ve haklılık taşıdığı yanıyla desteklemesinin ne kadar doğru olduğu da İsrail Komünist Partisinin tavrıyla desteklenip açığa çıkmıştır. Filistinlilerin haklı mücadelesini desteklerken, İsrailli sivil halka dönük saldırı ve katliamlarını da teşhir edip karşısında durmak da ihmal edilmemiştir. Komünist tavır ve bilimin evrenselliği bir kez daha ispatlanmıştır; İsrail’deki komünistlerle ülkemizdeki Komünistlerin sorun özgülünde aynı tavrı almaları bir rastlantı değil, bir sınıf tavrı ve tarihsel materyalist perspektif sorunudur…

İsrail Siyonizm’inin katliamları ve emperyalistlerin destekleri ‘‘çağdaş medeniyet” safsatasının gerçek yüzünü göstermiştir

4- İsrail Siyonizm’i barbar bir savaş başlatıp yürütmekle durmadı, ‘‘savaşta tüm kuralların ortadan kalktığı ve savaş mahkemelerinin olmadığı” açıklaması yaparak, sorunun sorunlu tarafının kim olduğunu açıkça ortaya koydu. Bu talimatın savaşta kimyasal silahlar dahil, kitlesel katliamlar için her yolun ve yöntemin mübah olduğunu açıkça ortaya koyan bir açıklamadır. bu kuralsızlık içinde kadın ve çocukların olduğu sivillerin acımasızca katledilmesine varan en vahşi yöntemlerin uygulanması çağrısı ve savaş ve insanlık suçlarının işlenmesinin ilanıdır. Siyonizm, bu talimatıyla askerlerine; ‘‘kadınlara tecavüz edin, çocukları katledin, sivil ayrımı yapmayın, yakın-yıkın-yok edin, hiç bir etik ve kural tanımayın, kimyasal ve biyolojik silahlar kullanın!” demiştir; ‘‘savaş mahkemesi yok, her türlü savaş suçu serbesttir‘‘ emri vermiştir… Canice kıyımlarına bir kılıf çekme gereği duymadan tüm dünyanın gözleri önünde yaptığı bu açıklama ile İsrail Siyonist devleti, alenen suç işleme hoyratlığında bulunan bir terör devleti olduğunu teyit etmiştir. Bu dehşet itiraf, Avrupa emperyalist burjuva devletlerinin Filistin aleyhine manidar ‘‘kayıtsızlıklarının” aksine Siyonist İsrail devletini desteklemeleriyle ‘‘çağdaş medeniyet” safsatasının gerçek yüzünü de açığa çıkarmış bulunmaktadır. İşte, hukukun egemenliği zırvasıyla yoksul dünya halklarına yutturulmak istenen şey, özünde egemenlerin hukuku olarak işleyen bu barbarlıktır…

Filistin’in gerçek kurtuluşu ve özgürlüğü Filistin’in devrimci sınıf ve halk güçleriyle verilecek devrimci savaşla mümkün olabilir

5- Filistinli Hamas liderleri, ‘‘İsrail Gazze de halkımıza karşı savaş suçu işliyor” diyerek kamuoyuna seslenmektedirler. İsrail’in savaş suçu işlediği, halka-sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdiği mücadeleyle karşılanıp lanetlenmesi gereken açık gerçektir. Ki bu gerçek, İsrailli Siyonist yetkililerin ilgili beyanlarıyla da kanıtlıdır. Bunda bir belirsizlik, bir ikircik ve ‘‘acaba” yoktur! Hamas’ın seslendiği kamuoyu zaten bu gerçeği çıplak gözle izleyip görmekte, bilmektedir. Hamas’ın beklentisi emperyalist güçlerden medet ise, onlar zaten İsrail Siyonizm’ini destekleyerek tavırlarını, iki yüzlülüklerini alenen ortaya koymuş durumdadırlar. Şayet Hamas yetkilileri bu çağrıyı dünya halkları ve kamuoyuna yapıyor ise, bu durumda, onların da iki yüzlü olduğunu hatırlatmak yerinde olacaktır. Zira, Hamas kendisi de sivillere dönük katliamlar gerçekleştirmiş ve öncelikle kendisi başta İsrail halkı olmak üzere, dünya halklarından özür dilemek ve izaha muhtaç pratikleri konusunda kamuoyunu bilgilendirmek durumundadırlar.

Hamas, haklı olarak suçladığı Siyonistler gibi kendisi de savaş suçu işlemiştir. Bu görmezden gelinemez. Dolayısıyla haklılık ve meşruiyetlerine kör eylem siyasal gericilikleriyle gölge düşürmüş, bu zaviyeden haklı davalarına desteği şartlı hale getirmiştir. Kuşkusuz ki, Hamasın sivil katliamları ve savaş suçu işlemesi, Siyonistlerin bu suçlarını haklamaz. Ama Hamas’ın iki yüzlülüğünü ve gerici niteliğiyle birlikte onun da savaş suçlusu olduğunu gözler önüne serer. Haklı dava gerici güçlerle temsil edilemez. Davanın haklılığı gericilerin suçlarını meşrulaştırmaya yetmez. Filistin’in haklı mücadelesi Hamas gibi dinci faşist gerici güçlere emanet edilemez, onlarla temsil edilemez. Filistin işçi sınıfı ve emekçi halkı, şimdi hemen olmasa da, Hamas kamburunu sırtından indirmeli, devrimci önderlik ve mücadelesini açığa çıkarmalıdır. Nasıl ki, İsrail Komünist Partisi İsrail Siyonizm’ine karşı tavır alarak Filistin halkının yanında olduğunu deklere etti, Filistinli devrimci hareketler ve Filistin halkı da kendi ulusunun gerici hareketi olan Hamas ve bilumum dinci gerici yapıları teşhir ederek onları tecrit etmelidir… Filistin’in gerçek kurtuluşu ve özgürlüğü Filistin’in devrimci sınıf ve halk güçleriyle verilecek devrimci savaşla mümkün olabilir. Gerici güç ve önderliklerin gideceği yer ve getireceği şey esaretin başka biçimidir…

Burjuvazinin derinleştirdiği çelişki, çatışma ve kaostan muaf kalmaları tasavvur edilemez

6- Dünya gücü de olsa, muntazam bir silah teknolojisi ve büyük askeri-siyasi üstünlüğe de sahip olsa, en hegemoniği de dahil, mevcut kaotik emperyalist-kapitalist dünya egemenlik biçimi hiç kimse ve hiç bir güç için güvenli bir yer değildir. Dünya sistemini elinde tutan burjuvazinin, barbarlık ve vahşi sömürüyle bizzat yaratıp büyüterek derinleştirdikleri çelişki, çatışma ve kaostan muaf kalmaları tasavvur edilemez. Ezilen ve katliamlardan geçirilenlerin kaybedeceği bir şey yok-kalmamıştır. Onlar için ateşten gömlek olan dünyayı-yaşamı, bunun sorumlusu olan emperyalist haydutlara ve onların yerel uzantılarına da ateş topuna çevirip ‘‘dikensiz gül bahçesinde” huzur içinde yaşamalarına rıza göstermeyecektir. En güçlü kaleleri bile, özgürlükten mahrum bırakılmış insanın yaratıcı yeteneğiyle yerle bir edilebilir, ediliyor da. Yoksul dünya ayağa kalkıyor, kalkacak; ‘‘Bize rahat yoksa, size de olmayacak” ‘‘biz güvende değilsek, siz de olmayacaksınız!” demektedir, daha fazla diyecektir. Yoksullar dünyası kıyımdan geçirilme pahasına ölmeye hazırdır! Siz gerici, faşist egemen sınıflar da ölüme hazır olun! Sadece mazlumların kanının döküldüğü bir dünya olmayacak, barbar ve zorbaların da kanı akacaktır!

Gerici sınıfların demokratik şartlar geliştirip çelişkileri köklü olarak çözmeleri beklenemez

7- Gerici sınıfların işgal karşıtlığıyla oynadığı rol demokratik muhtevası nedeniyle desteklenmeyi hak etse de gerici sınıfların gerçek manada demokratik şartlar geliştirip çelişkileri köklü olarak çözmeleri beklenemez. Bunların özgün şartlarda geliştirdikleri ve aslen burjuva imtiyazlarla sakat olan ama işgal karşıtlığı nedeniyle ve yalnızca bu kadarıyla taşıdıkları demokratik muhteva, özünde cılız, göreceli ve şartlarla sınırlıdır. Ne demokrasinin gelişmesi ne sınıf ve etnik çelişkilerin gerçek manada demokratik normlarda çözüme kavuşturulması ve ne de proletarya ve halklara özgürlükler getirmesi, özetle daha demokratik, adil, özgür ve yaşanabilir bir dünya kurması tasavvur edilemez. Onların mücadelesi, sınıf nitelikleri ve çıkarları temelinde burjuva bir döngüyü aşmaz…

Dolayısıyla komünist ve devrimcilerin gerici hareketlerden veya gerici sınıflardan ilerici roller bekleme gibi bir aymazlığı da; bu zemindekilerden herhangi birini stratejik olarak destekleme gibi bir sınıf dışı tutumu da olamaz. O halde, kaotik şartlar altında geleceği karartılan ve esaret altında tutularak acılara boğulan işçi sınıfı ve halk kitlelerinin dipten dışa vuran devrimci hareketlerini, sınıf devrimleri perspektifiyle gerçek mecrasına kanalize ederek proleter devrimlerle ileriye taşıma görevine daha sıkı sarılmak elzemdir. Devrimci durum ve şartları fundamentalist hareketlerin manivela etmesine, radikal siyasal dinci akımların kitleleri manipüle ederek yedeklemesine daha fazla rıza gösterilemez, tahammül de edilemez. Kendiliğinden patlak veren ve gelişen devrimci sınıf hareketinden sınıf devrimi adına yararlanmak mantığa uygun iken, gerici sınıfların bundan yararlanması mantığa terstir. Terstir fakat reel gerçektir. Umut olmak ve kitlelerin taleplerine yanıt vererek onlara güven vermek şarttır. Bunun biricik yolu devrimci savaşı-savaşları yükseltmektir.

Devrimci sınıf ve halk güçleri birleşmeden, ortak mücadeleler geliştirmeden siyasi güç olarak kitlelere güven vermesi ve onların taleplerini karşılaması beklenemez

8- Bu savaşın yükseltilmesi komünist ve devrimci partilerin ivedi görevi, tarihsel sorumluluğudur. Bu sorumluluğa uygun olarak devrimci sınıf cephesinin büyük ve birleşik örgütlenmelere adım atması zorunlu ilk adımdır. Devrimci sınıf ve halk güçleri birleşmeden, ortak mücadeleler geliştirmeden siyasi güç olarak kitlelere güven vermesi ve onların taleplerini karşılaması beklenemez. İvedi ve zorunlu birliklerden, yani Komünistlerin birliğinden başlayarak, en geniş devrimci birlikler ve devrimci cephelerin yaratılması elzemdir… Komünist ve devrimci partiler devrimci sınıf hareketini omuzlayarak önderlik yapmaktan uzak kaldıkça, bu boşluğun gerici sınıf türevleriyle doldurulması kaçınılmaz olacaktır. Hareket beklemez; yürüyenlerle ilerler, güven verenlerle birleşir, savaşanlarla birlikte savaşır…

Hamas’ı desteklemeyi tartışan değil, savaşan ve bizzat desteklenen taraf olmak durumundayız

9- Filistin gibi tarihsel devrimci dinamiğin bu damarını zayıflatarak radikal dinci siyasal akımların kalesine dönüşmesi bir tesadüf değildir. komünist ve devrimci hareketlerin sürek avlarıyla zayıf düşürülmesi gerçekliğinin kendi iç zaaflarıyla beslenmesi, çelişme sahalarının gerici güçler tarafından doldurulmasına olanak sağlamıştır. Emperyalist gericilik, kendilerinin neden olduğu çelişmelerin, onlar bu sistemleriyle var oldukları müddetçe çözülemeyeceğini bildikleri için, bu çelişmeleri siyasal gericiliklerle yönetecek pek çok müdahalelerde bulundular: İslam coğrafyasında olup bitenler bu müdahalelerin resminin netleşmesidir.

Bu nedenden dolayı da, bugün komünist ve devrimciler olarak, gerici sınıf güçlerinin işgal karşıtı hareketlerini destekleme-desteklememe tavrını tartışmakta, dışardan konuşur duruma gelmiş bulunmaktayız. Oysa, sınıf çelişkileri ve bu çelişkilerin ürünü olan diğer çelişkilerin ve bunlar zemininde yaşanan sorun ve çatışmaların kararlı öznesi ve gerçek sahibi Komünist ve devrimci sınıf güçleridir. Tarihsel sorumluluğumuz ve siyasi amaç ve görevlerimiz kapsamındaki sorun ve çatışkılarda adeta eli-kolu bağlı kalarak gerici sınıfların mücadelelerini destekleme-desteklememe değerlendirmeleriyle yetinen durumuna düşmek Komünist ve devrimciler açısından acı bir tablodur…

Hamas’ı desteklemeyi tartışan değil, savaşan ve bizzat desteklenen taraf olmak durumundayız. Bu bilinçle örgütlü sınıf mücadelesini geliştirerek tarihsel sorumluluklarımıza sahip çıkıp tarihin omuzlarımıza yıktığı görevi yerine getirmek için silkinip ayağa kalkmalıyız. Bugün bu çok daha çıplak biçimde ve ama acı biçimde gözlerimizin önüne serilmiştir…

Komünist ve devrimcilerin zayıflığı değiştirilemez bir yazgı değildir

10- Dünyayı değiştirme perspektifiyle yola koyulanlar bu durumu değiştirme yeteneği, birikimi ve dinamiğine sahiptir. Şayet bir tarih yazılacaksa, o komünistlerin önderliğinde proletarya ve halk kitlelerinin eyleminin eseri olacaktır; bu bir iddia değil, tarihsel bir yasadır.

Sonuç olarak;

Kimden ve ne adına yapılırsa yapılsın, savaş dışı sivil güçler ve masum insanlara dönük gerçekleştirilen katliam, şiddet, işkence ve baskının her türüne karşı kararlılıkla mücadele eder, bu katliamları şiddetle kınarız! Ne Siyonist saldırganlığın Filistinli sivillere dönük katliamlarını, ne de Hamas gericiliğinin İsrailli sivillere ve halka dönük katliamlarına sessiz kalmayız: Kınar ve bunlara karşı mücadele ederiz.

İsrail Siyonizm’i işgal ettiği topraklardan çıkmalı, gasp ettiği ulusal egemenlik hakkını koşulsuz şartsız olarak Filistin ulusuna geri vermeli, Filistin üzerindeki tüm baskılarına son vermeli, bilhassa sivil halk ve

Dünya proletaryası ve emekçi halkları enternasyonalist dayanışma ile Gazze’deki katliama karşı sesini yükseltmeli, Filistin’in haklı mücadelesiyle dayanışmalıdır. Uluslararası komünist ve devrimci hareket dayanışma zemininde siyasi kampanyalarla somut pratik görevler yürütmelidir. Siyonizm’in vahşi katliamlarına karşı mücadele edilirken; devrimci dünya halkları ve mazlum uluslar, tek-tek parçalarda biçimlenen gericiliklere ve gerici savaş ve saldırganlıklara karşı verdikleri mücadeleyi, emperyalizme veya emperyalist dünya gericiliğine karşı devrimci sınıf savaşlarıyla birleştirmeyi ihmal etmemelidir., bu acil bir görev haline gelmiştir. Zira son yüzyıllık tarihsel derslerden biliyoruz ki, dünya işçileri ve ezilen halkları proletarya enternasyonalizmi bayrağı altında birleşmeden emperyalist sistem alt edilemez, işgal-ilhakçı gerici savaşlar, katliam-kıyım saldırganlıkları ve bunların ürünü olan felaketler engellenemez.



Aralık 2025
PSÇPCCP
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
293031 

More in Makale