
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2017 yılında 133 bin 809 kadının, 2018 yılının ilk 7 ayında da 96 bin 417 kadının şiddete maruz kaldığını açıkladı. Soylu, şiddete maruz kalan kadınlardan 393’ünün hayatını kaybettiğini belirtti.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, kadına yönelik şiddetle ilgili İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Bakanlık, ilk kez bu konuda bir veri paylaşımı yaptı.
Gürer önergesinde, şu soruları yöneltti:
“* Polis kayıtlarına geçen, aile içi şiddete maruz kalan kadın sayısı kaçtır?
* Daha sonra bunların takibi yönünde bir çalışma yapılmış mıdır?
* Bu kapsamda tarafınıza ulaşan ve kayıt altına alınan kişi sayısı kaçtır?
* Bugüne kadar, (yıllar itibarıyla) aile içi şiddete uğrayan ve hayatını kaybeden kadın sayısı kaçtır? İllere göre dağımı nedir?”
Soylu, CHP Milletvekili Gürer’in önergesine verdiği yanıtta, 2017 yılında 133 bin 809 kadının şiddete maruz kaldığını açıkladı. Soylu, bu yılın ilk 7 ayında şiddete maruz kalan kadın sayısının ise 96 bin 417 olduğunu belirtti.
Soylu, 2017 yılı ve 2018 yılının ilk 7 ayında şiddete maruz kalan kadınlardan 393’ünün hayatını kaybettiğini ifade etti ve şöyle dedi:
“Şiddete maruz kalan kişiler, kadına karşı şiddetin önlenmesi amacı ile kurulan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM)’ne başvurabilmektedir. Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği kapsamında gerekli tedbirler alındı. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı doğrultusunda çalışmalar devam ediyor.”
Nar Kadın Dayanışması: Soylu’nun verdiği rakamların eksik olduğunu belirtmek isteriz
Soylu’nun yanıtına ilişkin BirGün’e konuşan Nar Kadın Dayanışması’ndan Ayşegül Uçar, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2017 verilerini hatırlatarak, “Soylu’nun verdiği rakamların eksik olduğunu belirtmek isteriz. Sadece 2017 yılında 409 kadın erkekler tarafından öldürüldü” dedi.
Uçar, şöyle devam etti:
“Soylu’nun verdiği sayıları doğru kabul ettiğimizde dahi çok ciddi bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu tablonun nedenini ise bizzat hükümetin politikalarında ve söylemlerinde aramak gerek. Kadını eve ve eşitsiz ve itaatkar bir konuma hapsedecek, haklarımızı, geleceğimizi yok edecek adımlarla hem toplum hem de yasalar yeniden dizayn ediliyor. Sonuçta kadın-erkek eşitliğini temelden reddeden din temelli bir toplumun inşası, erkek yargı kararları erkek şiddetini derinleştiriyor. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi bir devlet politikası olması gerektiği halde 6284 nolu kanun (Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair) dahi tartışmaya açılıyor. Tüm bunların karşısında kadınlar, dayanışmayı ve mücadeleyi de yükseltiyor.”

