Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde tutsak bulunan Bülent Yılmaz yaşadığı hukuksuzluğu mektupla anlattı. Hem tutuklanma hem de mahkeme sürecinde yaşadığı hukuksuzlukları aktaran Yılmaz’a, 31 Mayıs 2023 tarihinde Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve ayrıca 49 yıl hapis cezası verildi.
Bülent Yılmaz’ın gazetemiz aracılığıyla kamuoyuna paylaştığı ve yaşadıklarını anlattığı mektubu sizlerle paylaşıyoruz.
“Merhaba. Van’dan saygı ve selamlarımı gönderiyorum. Nasılsınız?
Nazım Hikmet’in yazmış olduğu “Memleketimden İnsan Manzaraları” kitabını okumuşsunuzdur. Destansı bir anlatımla memleketin insan manzaralarını tablosunu çiziyordu zihinlerimizde. Ben de dilimin döndüğünce sizlere memleketimden adaletsizlik manzaralarından yaşadığım adaletsizlikleri anlatacağım.
31 Mayıs 2023 tarihinde Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne tahliye olacağım umuduyla gittim. Bileklerimdeki kelepçenin bir daha takılmayacak üzere söküleceğini düşlerken 2021/187 Esas, 2023/98 Karar numaralı dosyada mahkeme ağırlaştırılmış müebbet ve 49 yıl hapis cezası verildiğini açıkladı. Evet yanlış duymadınız tahliye beklerken ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve 49 yıl hapis cezası aldım. Bu sadece benim gibi ilkokul mezunu bir insanın düşüncesi olsa hayal kurmuş deyip geçebilirsiniz. Avukatlarım dahil olmak üzere bu karar, dosyayı inceleyen herkesi şaşırttı.
Daha önce Dersim Baro Başkanlığı yapan bir isim ve diğer avukatlarım ve ailem bu kararın ardından yaşadığı şoku halen üstünden atamamışlardır. İlk şoku atlatınca kararın aslında 2011 yılında verildiğini ve engelli bir çocuğu istismardan kurtarmanın bedelini ödediğimi anladım.
2011 yılında esnaflık yaptığım Tunceli’nin Ovacık ilçesinin AKP ilçe başkanı Rıza Çolak, yoksul bir ailenin 12 yaşındaki engelli kız çocuğunu istismar ederken arkadaşımın ayağını arabasıyla ezerek çırılçıplak kaçtı ve Ovacık polis karakoluna sığındı.
Başta Ovacık ve Dersim halkı olmak üzere Türkiye’de buna dair açıklamalar yapıldı. Çocuk tecavüzcüsü Rıza Çolak tutuklandı. Rıza Çolak’ın kısa sürede tahliye edildiği, askeri operasyonlara katılmak için Ovacık ilçesine geldi, akşamları kendi evinde kaldığı herkes tarafından bilinmesine rağmen Ovacık emniyeti ve kolluk kuvvetleri hiçbir şey yapmadı. Çünkü Rıza Çolak sadece bir çocuk istismarcısı değil aynı zamanda AKP Ovacık İlçe Başkanı ve 90’lı yıllardan JİTEM diye tabir edilen kontra güçle çalıştığı bölgedeki JİTEM’in en önemli adımlarından biri.
Bu olaydan bir yıl sonra Ovacık savcısı Murat Uzun öldürüldü. Öldürülen savcı olayından bir yıl sonra gizli bir tanık çıkarıp senaristlere taş çıkaracak şekilde bir senaryo yazdılar hakkımda. Öyle deli saçması iftarlarla bir tek ABD Başkanı Kennedy’yi öldürdüğünü söylememiş muhtemelen yaşımın yetmeyeceğini tahmin ederek. O hakkımda yazılmış olan senaryonun iftiralarla dolu olduğu gerçeklikle hiçbir alakasının olmadığını gören Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma sonunda kovuşturmaya gerek dahi görmedi.
Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı ise 10 yıl sonra soruşturma açtı ve beraat ettim. Tüm bunlara rağmen belalar peşimi bırakmadı esnaflık yaptığım Ovacık’ta Kaçırıldım JİTEM tarafından. İnsan seslerini duydum engebeli bir arazide ellerimi gözlerim bağlı halde infaz edilmeye giderken camları tekmelemem üzerine camları kırık bağırmam üzere anadan doğma soyup işkence yaparak Mazgirt ilçesinin yakınlarından geçen Munzur Nehir’in yanına bırakıldım. Yaşadığım bu saldırı o günlerde yerel ve ulusal basında haber oldu. Beni kaçıran JİTEM elemanları bağırmamı duyan insanlardan ürkmeseydi şu an öldürülmüş olacaktım. İşkence yapıp tehditle küfürlerle bıraktılar.
Aldığım darbeler sonucunda oluşan lezyonlardan kaynaklı 2012 yılında Van 100. Yıl Üniversitesinde ameliyat edildim. 2015 yılında ise işlettiğim kafenin 100 metre ilerisinde pastanenin önünde oturmuş arkadaşlarımız sohbet ederken bu defa da özel hareket polislerinin saldırısına uğradım. Ağza almayacak küfürlerle yüzüme silah lazerleri tutarak ölümle tehdit edildim. 30-40 kişinin saldırısına uğradım. Bölgede yaşayan esnaf ve halkı tepki vermesinden kaynaklı bırakıldım ancak hastanelik olmuştum. Ovacık esnafı ve halkı büyük bir cesaretle beni kurtardılar diyorum çünkü savcılığa suç duyurusunda bulunurken bana arabama ve havaya sıkılan 200’den fazla boş mermi kovanını teslim ettik savcılığa.
O gece Ovacık Devlet Hastanesinden acil olarak ambulansla Tunceli Devlet Hastanesine sevk edildim. Saldıranları şikayet edince hem hakkımda adli soruşturma açıldı hem de olaydan 20 gün sonra olay günü ortalıkta olmayan trafik şube tarafından 10.000 liraya yakın trafik cezası kesildiğini öğrendim.
Hastanede darp raporu yok oldu soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı başka yere gönderildi. Ailem ve dostlarım artık hayatımın tehlikede olduğundan endişe duymaya başladılar. Kredi borçlarımı ödedikten sonra şehir dışına çıkmak zorunda kaldım. Ben aslında Arıcılar Birliği’ne kayıtlı arıcılık yapan biriyim.. Yazları Dersim’de kışları ise Adana, Mersin gibi şehirlerde geçirirdim. Bal üreticisi olduğum için Türkiye’nin farklı şehirlerinde bal sipariş edenler olurdu. 2017 yılında artık sadece canını kurtarmak için şehir şehir dolaşan biri değil, MKP örgütüne üye olmak ve propaganda yapmaktan da aranır durumdaydım.
2017 yılının Ekim ayında Elazığ’da tutuklandım. Dosyamdaki suçlamalarını tamamı Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım alanındaki beğeni ve paylaşımlarım. Can güvenliğim için şehir şehir dolaştığım dönemde dağdaki örgüt mensuplarının yanında olduğumu iddia eden tanıklar çıkardılar. Tanıklar ise dağda yakalanan örgüt mensupları ya da işledikleri suçlardan ceza indirimi alabilmek için pişmanlık yasasından yararlanan kişilerdi.
Pişmanlık yasasına göre ne kadar çok itiraf ve iftira o kadar çok ceza indirimiydi, istenilen bilgiler olmadı mı bu kişiler bölgede yaşayan halk üzerinde ifadeler vermeye zorlanıyordu. Bunlardan biri de Akın Odabaş adında bir itirafçıydı. Birkaç ağırlaştırılmış müebbet dosyasından yargılanırken bir anda itirafçılık yapmak geliyor aklına ya da dayatılıyor. Yıllarca örgütün silahlı kanadında yer alıp Dersim kısmında faaliyet yürütmüş yüzlerce kişinin üzerine ifade verilmesinin ödülü olarak tahliye ediliyor. Bu itiraflarına maruz kalanlardan biri de benim. Hatta dosyam Akın Odabaş’ın ifadeleri ile şekillendirildi. Ağırlaştırılmış müebbet verdikleri araç durdurma sigara alma eylemini de Akın Odabaş uydurmuştur.
Fakat Akın Odabaş’ın söylediklerinin tamamı noktasına virgülüne kadar yalan ve iftiralar olduğunu somut delilerle kanıtladım. Savcının görevi olanı ben yaptım. Yine de Akın Odabaşı için dedikleri duydukları gerekçe gösterilerek kırdılar kalemi mi. “Akın Odabaş diyor ki kış kampında B.Y. Şaroğlu firmasına ait aracından sigara aldıklarını duydum. Bu gerçek mi? Firmaya ait araçta o tarihte olay olmamış, Öz Cihan Gıda şirketinde ait araçtan sigara alınmış”. Başka firmanın olayını yıktılar üzerime. Bahse konu olan olay 30 Eylül 2016 yılında olmuştu. Bu ülkede esnaflık yapmak zor bir zanaat. Bahsedilen tarihlerde dükkanımı döndürmek için başta Ovacık Ziraat Bankası olmak üzere devlet bankalarından esnaf kredi alarak ayakta kalmaya çalışıyordum. Bazen bu kredilerin faizlerini ödeyebiliyordum sadece.
2013, 2014, 2015, 2016 yıllarında krediler kullandım. 2016 yılı Eylül ayında kredilerin faizini ana para ödemelerini yaptım ve 30 Eylül 2006 yılında resmi belgeler mevcuttur olayın olduğu tarihte. O tarihte Ovacık’ta Ziraat Bankası’nda olduğum belgelerle açıktır. Bahse konu edilen olayın ise Ovacık ilçesine kilometrelerce uzak bir noktada olmuş, gerek kolluk kuvvetleri tarafından gerekse de halk tarafından bilinmektedir.
Ayrıca 2016 Eylül ayında Tunceli Esnaf Sanatkarlara iş yeri kapama dilekçesi sunmuştum. Mağdurlara SEGBİS sistemi üzerinden yaptırılan ifade alımında ve teşhis etme sırasında ifade veren mağdurların olayı yapan kişilerin yüzlerinin bir kısmı kapalı olduğunu belirttiler. Teşhiste herhangi bir fiziki bir tanımlama yani kişinin ya da kişilerin boy fizik göz rengi saç rengi ve benzeri şeyler mahkeme heyeti tarafından sorulmadı. Bilgisayar ekranı üzerinden teşhis işlemi yapılmasının kanun ve yasalara aykırı olduğu itirazımız dikkate dahi alınmadı.
Oysa yasaların emrettiği gibi teşhis işlemi yapılsa belki fiziksel olarak farklılıklar tespit edilecek suçsuzluğum diğer somut belgelerde olduğu gibi yine kanıtlanacaktı. Dediğim gibi 2011 yılındaki Rıza Çolak meselesinde benimle ilgili karar verilmişti. Hem AKP İlçe Başkanı hem de kontra güç olan ve birçok insanın öldürülmesinde ismi geçen kontra güç JİTEM’in bölgedeki en önemli adımlardan birini, çocuk istismarcısını içeri attırmamın bedeliydi bu.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve 49 yıl hapis cezası verilmesine neden olan olayın olduğu gün resmi belgelerle o gün Türkiye’de hizmet veren Ziraat Bankası’nda olduğum resmi evraklarla yanı sıra kamera kayıtları ile hem kamera kayıtlarını talep etmeme rağmen hem de resmi evrakları istememe rağmen bu mahkeme heyeti tarafından reddedildi. Ailem ve avukatım Ziraat Bankası’ndan belge ve bilgileri talep etmesine rağmen alamadılar. Ziraat Bankası Ovacık İlçe Şubesinde görüntüleri ve kayıtları savcılık tarafından alın dedim, ancak savcılık izniyle kendilerine verilebileceğini ifade ederek talebimizi de geri çevirmiştir.
Cezaya konu olan ve Akın Odabaş’ın üzerine ifade verdiği araçta yapılan incelemelerde şahsıma ait herhangi bir iz herhangi bir vurgu bulunmadığı savcılık tutanaklarında da geçmektedir. Suçsuzluğumu kanıtlayacak tüm belgeleri tüm süreçleri savcılık makamına ve iddia makamına sunmama rağmen hiçbir talebim dikkate almadı.
2021 yılında Tunceli İl Jandarma tarafından düzenlenen bir tutanakta benimle ilgili parmak izinin olmadığına ilişkin tutanaklar vardır. 2019 yılı temmuz ayında Akın Odabaş SEGBİS sistemi ile mahkemeye katıldı. 1 yıl sonra tekrar 17.11.2020 yılında SEGBİS ile bağlandı. Ses ve görüntüsü değiştirilerek dinlendi. İki duruşmada farklı farklı iftiralarda bulundu. Daha sonra tekrar İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltına alındığında benimle ilgili beyanda bulunuyor. Ve mahkeme tekrar dinlemeye gerek yok diyor. Tutuklanıyor, tutuklandığını mahkeme hakimi tarafından öğrendim. Kısa bir süre sonra ise devletin tanık koruma programı çerçevesinde verdiği sözleri tutamadığı için hayatına son veriyor. JİTEM tarafından kullanılan bu kişi yüzlerce kişinin üzerine ifade verme ve iftira atmanın karşılığında sadece birkaç yıl serbest bırakılmış işleri bitince tutuklanıp hücrede yaşamına son vermiştir.
Bu coğrafyada daha önce yaşanan olayları düşündüğümde bu kişinin ölümü dahi şüphelidir. Biliyor musunuz beni suçladıkları olayın yaşadığı günlerde internette yaptığım paylaşımlardan kaynaklı örgüt propagandası yapmaktan hapse atıldım. Bu iddianın aslında büyük bir iftira olduğunun en somut delilidir. Çünkü bütün dünya biliyor ki dağda silahlı faaliyet yürüten örgüt mensupları bu tür cihazları kullanmazlar cezayı veren hukuk insanları da bu durumun olmadığını adları gibi biliyorlar. Rıza Çolak’ların çağında suçsuzluğumuzun kanıtları olan somut deliller devlete ait bankaların işlem dökümleri bile yetmiyor kendimizi aklamaya.
Adaletsizlik dağının zirvelerinde geçirdiğimiz şu günlerde adaletin bir gün herkese lazım olacağını anlatmak isterim. Üstüme oynanan ve yazılan bu senaryo bir tuzak ve komplodur. Yaşadıklarımın arkasında Rıza Çolak ve ekibi vardır. Yaşadığım bu hukuksuzluğu gazeteniz aracılığıyla kamuoyuna taşımak ve yaşadığım hukuksuzluğa karşı kamuoyunu dayanışmaya davet ediyorum. Göstermiş olduğunuz duyarlılıktan dolayı gazetenize teşekkürlerimi sunuyor çalışmanızda başarılar diliyorum.
Bülent Yılmaz
Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesi C/82”