
Türkiye-Kuzey Kürdistan hapishanelerinde tutsak bulunan Maoist Komünist Parti (MKP) kadın dava tutsakları 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle açıklama yaptı. Tüm kadınların 8 Mart’ını kutlayan tutsak kadınlar, açıklamada “İradesine, mücadelesine sahip çıkan, direnen ve 8 Mart’ı yaratan, yaşatan tüm kadınları çoşkuyla selamlıyoruz” dedi.
‘İtirazlar yükseldikçe gözaltılar, tutuklamalar hızla büyüyor ve kapsamı genişliyor’
Ekonomik-sosyo-kültürel ve politik çelişkilerin giderek büyüdüğü ve derinleştiği coğrafyamızda halkımızın açlık, yoksulluk ve ölüm ile karşı karşıya olduğu belirtilen açıklamada, “Emeklisinden, işçisine, öğrencisinden kadınlara kadar herkes sömürü ve baskı politikası ile kuşatılmış. Sömürüye, baskıya karşı direnen itiraz eden her kesim devletin/iktidarın üst yapı araçları ile sindirilmeye çalışılıyor. İtirazlar yükseldikçe gözaltılar, tutuklamalar hızla büyüyor ve kapsamı genişliyor. Hapishaneler politik itirazlarını dinlendiren insalar ile dolu” denildi.
‘“Kutsal aile”de kadınlar katlediliyor, çocuklar tecavüze maruz kalıyor, şiddet görüyor’
AKP iktidarının eğitimden sağlığa ve toplumsal-sosyal yapısına kadar çöken sistemini ayakta tutmak için 2025 yılını müjdelercesine “aile yılı” olarak ilan ettiğine dikkat çeken açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: “Devletin en küçük yapısı olan “kutsal aile”de kadınlar katlediliyor, düşünsel ve duygusal sakatlanmaya uğruyor. Çocuklar tecavüze maruz kalıyor, şiddet görüyor.
Aile odaklı politikalar üretmek ve bunu şiddete/ denetime ve propagandaya başvurarak yapmak coğrafyamızın iktidarına has bir durum değildir. Kapitalist sistemin güçlü dayanaklarından biri olan ataerkinin dünyada hegemonyasının tehdit altında olduğunu gören gerici iktidarların tümü bu hegemonyayı güçlendirmek için toplumsal cinsiyet alanında kazanılmış her hakkı törpülemeye, iptal etmeye dönük politikalara başvuruyor. Polonya, Macaristan, ABD gibi ülkelerde kadınların kürtaj hakkının gaspına karşı mücadelesi, İran-Afganistan, Rusya, İtalya gibi gerici iktidarların ve nihayetinde yaşadığımız coğrafyada AKP iktidarının aile odaklı politikaları kadın kazanımlarına, yaşamına ve iradesine dönük kuşatmaları aynı paralellikte ve anlayışla üretiliyor. Politikalarının hedefinde ataerkil hegemonyanın restorasyonu vardır. Ataerkil sistem krizinin sonucu olan bu restorasyon, kadınların toplumsal-siyasal ve ekonomik alanlarındaki kazanımlarını ortadan kaldırarak yapılmak isteniyor. Yeniden canlandırmaya çalıştıkları sistemi, gerici ideoloji ve ataerkil söylemlerle güçlendirme hedefleri; toplumda ve kadınların, LGBTİ+’ların yaşamında şiddete, sömürüye, ötekileştirmeye ve yaşam hakkının tehdit edilmesine dönüşüyor. Güçlü erkeklik, güçlü aile, güçlü devlet demekten aynı zamanda makbul kadının inşası ve itaati için atılan politik adımlara dönüşüyor. Kadının yaşamını “kutsal aile” argümanıyla düzenlemeyi ve kadının bedeni/ doğurganlığı üzerinden nüfusu kontrol altına almaya çalışmaktadır.
‘Kadınların, LGBTİ+’ların toplumsal cinsiyet eşitliği ve özgürlüğü fikrini 2025 yılını “aile yılı” ilan edenlere kabul ettireceğiz’
Faşist AKP iktidarı politikalarını, doktriner dinin ve ataerkil kodların ışığında oluşturur. Kadını kamusal alanın dışına çıkararak eve hapseden, aileyi ve doğurganlığı kutsallaştırılarak kadına yönelik her türlü şiddeti görünmez kılan, kadını güçlendirecek mekanizmaları ve kazanımlarını zayıflatan politikalarla LGBTİ+’ların yaşam tarzını ve kadına üç çocuk doğurmasını dikte eden, kürtaj ve doğum kontrollerine fiili engeller koyan bebeğin tüm bakım yükünü kadına yükleyen, kadını eve/ kocasına ter türlü bağımlılığını artıran ve toplumsal yaşamın dışına konumlandıran politikalarına kadınlar olarak tanık olduk. Aile odaklı politikalarıyla kadınları birey olarak görmeyen ve şiddet sarmalı içinde yaşamlarımızı kuşatan AKP’ye mücadelemizle her dönem cevabımızı verdik. Kadınların, LGBTİ+’ların toplumsal cinsiyet eşitliği ve özgürlüğü fikrini 2025 yılını “aile yılı” ilan edenlere kabul ettireceğiz!
‘Kadının yeri direniş alanlarıdır’
Tarih boyunca özgürlük ve eşitlik mücadelesi veren kadınlar, yüzyıllar içinde büyüttükleri kazanımlarına sıkıca sarılacaktır. 2025 yılı kadınlar için daha fazla direniş ve kazanım yılı olacaktır. Kadının yeri ne hapsedildiği evidir ne bağımlı hale getirildiği kocasının yanıdır ne de çürümüş, çözülmüş, çökmüş aile yapısıdır. Kadının yeri yaşam hakkını tehdit eden her türlü mekanizmaya ve gerici argümanına karşı iradesine sahip çıktığı direniş alanlarıdır.
8 Mart’ta dünyanın yarısı olan kadınlar, ataerkil hegemonyanın restorasyonunu devreye koyan tüm gerici iktidarlara karşı itirazını ve mücadelesini yükseltecek olan direniş alanlarında olacak. Yüreğimiz ve bilincimiz o kadınlarla olacak. İradesine, mücadelesine sahip çıkan, direnen ve 8 Mart’ı yaratan, yaşatan tüm kadınları çoşkuyla selamlıyoruz. Yaşasın 8 Mart!”

