Connect with us

Analiz

Burjuva Siyasal Zor, Emrindeki Katil Makinelerle Yenilmeye Mahkûmdur!

Günümüzde küçük burjuvazi bir yapay zekâ miti yaratarak, bunun arkasındaki oligarkları yüceltmektedir. Böylece teknolojinin insan toplumlarının çoğunluğu için eşitlikçi ve iyi bir yaşamın araçlarından biri olduğu fikrini her yere empoze etmektedir. İnsan zekasının yaratımının denetimine girmiş ve böylece dünyanın gerçeklerinden kopmuş bir küçük burjuva dünyasından bahsedile bilinir artık.

Teorik fiziğin ortaya çıkardığı birçok evren ve madde tasarımında diyalektik materyalizmin yasalarının olumlanması var. Milyarlarca ışık yılı uzaklıktan gelen bir ışık huzmesinin spektrumunda bile bunun izlerine rastlamak mümkün. Enerjinin bir yerden bir yere dalga boyu olarak taşınırken doğada yarattığı düzensizliğe bu yasalar neden oluyor. Işığın spektrumunun frekansıyla doğru orantılı, dalga boyu ile de ters orantılı olduğu gerçeği, her şeyin bağrına sirayet eden çelişki yasasının, enerjinin bir yerden bir yere taşınmasının asıl nedeni olduğunu bizlere gösteriyor.

Matematiksel hesaplarla varlığı ön görülen “Hawking Radyasyonu”, karadeliklerde bile çelişki yasası nedeniyle bir hareketin olduğunu bizlere bildiriyor. Doğanın ontolojisi kendisini var eden bağrındaki karşıtlıklarla evrendeki vakum alana bile sirayet ediyor ve böylece hayat boşluk tanımıyor. Her şey belirli maddi koşullarda çelişin olarak ortaya çıkıyor, gelişiyor ve kendisini yadsıyarak başka bir şeye dönüşüyorken de aynı çelişkinliğini koruyor.

Biz Marksistler açısından; maddenin sonsuzluğu demek, kurulu maddi düzenlerin sonsuzluğu anlamına gelmiyor. Yıldızlar, onların gezegen sistemleri ve galaksiler entropi yasası gereğince düzenden düzensizliğe doğru akıyor. Böylece yerlerini, deterministik ve olasılık yasalarıyla beliren yeni yıldızlara, onların olası gezegen sistemlerine ve nihayet yeni doğmakta olan galaksilere bırakıyorlar. Ve en son karadelikler bile gözlemlenmesi neredeyse mümkün olmayan “Hawking Işıması” nedeniyle trilyonlarca yılda değişime yazgılanıyorlar. Bütün gözle görünür ve hiçleşerek görünmez olmuş olan vakum uzay/zaman bölgeleri titreşiyor, hareket ediyor ve değişiyorken toplumsal alanda çalışan tarihsel Materyalizm de toplumun ontolojisini doğanın ontolojisinin bir dolayımı olarak görür. Diyalektik ve tarihsel materyalizmin bütünlüklü bir bilimsel anlama ve değiştirme yöntemi olması buralardan ileri geliyor. Bu anlamda “tarihin çelişki yasası gereği kapitalist toplum yerini komünist topluma terk edecektir” şeklindeki kuramsal bilginin ontolojik kaynağını doğadan aldığını söyleyebiliriz.

Toplumsal diyalektiğin akışını, üretim araçlarını ele geçirmeden insanları reformlarla fakirlikten kurtaracağını uman ve komprador tekelci devletin kamu malını halkın malı zanneden reformistler anlayamazlar. Çünkü burjuva sosyalistleri, nesnesi ters dönmüş alık bir tarih anlayışına sahiptirler. Platon’dan İbni Haldun’a ve oradan Hegel’e uzanan idealist devlet anlayışından ve onun siyaset felsefesinden kopamayan politik güçlerin ezilen sınıfları götürebileceği aydınlık bir yer yoktur. Burjuva reformistleri siyaset bilimine İbni Haldun’un “Asabiyet Teorisi’nde olduğu gibi bakıyorlar. Ona göre; bir sosyal grubu, belli tarihsel koşullarda dayanışmaya iten gerçek bir maddi toplumsal neden bulunmuyordu. Bir kabile dayanışmasını büyüyerek devlete dönüştüren nedenler, doğal ve biyolojik yasalar sayesinde gerçekleşiyordu. Günümüzde üretim araçlarını ele geçirmeden ve burjuva devlete dokunmadan alternatif toplum hayali kuran burjuva sosyalistleri, sanırız bu hedeflere varmak için kendilerini ekonomik ve siyasi egemenlik araçları dışındaki doğanın akışına bırakacaklar. İdeolojisiz ve iktidarsız bir siyaset anlayışının alternatif bir toplum ortaya çıkardığı tarih boyunca görülmüş bir şey değildir. Egemenlik hakkından vaz geçen ve kendisini toplumsal akışa bırakan bütün modellemeler, tekrar kapitalizm ile bütünleşmeye mahkumdur.

Tarihte Dühring, bu konuda yöntem itibariyle İbni Haldun’un daha gelişmiş modern bir versiyonu gibiydi. Siyasal zor icat edildikten sonra ekonomik egemenliğin ortaya çıktığını iddia ediyordu. Engels ortaya çıkıp onu tarihten silercesine mahkûm edinceye kadar parlayan yıldızının keyfini sürdü. Engels yoldaş, Profesör Dühring ile girdiği kuramsal tartışmada tarihte zorun rolünü açıklarken, ilkel köleci sistemi yumuşak barbarlık dönemi olarak görüp, bu zalimane sosyo ekonomik formasyona ahlaki bir öfke duymanın anlamsızlığından bahseder. Çünkü Engels doğayı ve insan toplumlarını tarihsel bir olgu olarak görmekteydi. Ona göre; ilkel komünlerin düzeni bozulup insanlar özel bir üreticiye dönüştükten sonra ortaya çıkan toplumsal eşitsizlikler nedeniyle çıkar çatışmaları yaşanır. Siyasal zorun ortaya çıkmasını, ekonomik yaşamdaki eşitsizlikler, bu eşitsizliklerin getirdiği zıt kutuplu çıkarların çatışması ve nihayet bu birbiriyle çatışan çıkarların zorunlu olarak yol açtığı gruplaşma ve örgütlenmeler belirliyor. Bu ise aynı zamanda; ekonomik iş bölümünün gelişmesiyle doğru orantılı gelişen bir toplumsal farklılaşma biçimi ve nihayet tarihsel zorun makinesi olan devleti ortaya çıkaran koşulların tarifidir birazda.

Başlangıçta savaş esirlerini kızartma yapan yamyamlık, zamanla yerini, toplumsal olarak işe yararlı olmadığı için onların öldürülmesine bırakır. Üretim araçlarının nispeten geliştiği bir tarihsel kesitte savaş esirlerinin bir köle üretici olarak kullanılması fikri doğar ve bu yaygınlaşarak temel bir sosyo ekonomik formasyona evrilir. Engels’e göre bu, tarihsel ilerlemenin zorunlu bir uğrak yeriydi. Bu ilerlemeye tarihsel zor sebep oldu.  Eski Yunan’ın ve Roma’nın doğuşu ve ayrıca bunun üzerinden yükselen Avrupa uygarlığı, ekonomik, bilimsel ve sanatsal gelişimini ilkel köleciliğin yol açtığı maddi birikime borçluydu. Engels’e göre sadece burjuvazi değil, bilimsel sosyalizmde varlığını ilkel kölelere borçluydu. Hayvansı bir barbarlıktan yumuşak bir barbarlığa geçiş ifadesini tarihin evrimsel gelişimi açısından okumak gerekiyor.

Tarihte ekonomik öncülleri ortaya çıkmayan bir siyasetten bahsedilemez. Bu anlamda burada, Dühring’in tezinin aksine, siyasi zoru ortaya çıkaran esas gelişmenin ekonomik alanda yaşandığı anlaşılıyor. Yani tarihte siyaset ortaya çıktıktan sonra diktatörlük biçimleri yaşanmadı. Tam tersine ekonomik ayrıcalık ve üstünlükler, insan yaşamını devam ettirebilmenin üstünde servet biriktirecek kadar büyümeye başlayınca, bunu güvenceye alan bir siyaset ve zor biçimi ortaya çıkmaya başladı. Çünkü artı-ürün ortaya çıkaracak kadar bir iş aletinin ortaya çıkmadığı tarihsel koşullarda ne bir köle ortaya çıkar ne de bir esiri köleleştirecek siyasi zor ortaya çıkar. Aynı şekilde burjuvazinin ilk ortaya çıktığı koşullara da böyle bir tarihsel bakış açısıyla yaklaşıyoruz. Hatta burada başlangıçta devrimci bir rolden bahsetmek mümkündür. Burjuvazi daha 1848 devrimler sürecinde proletaryanın bağımsız devrimci bir sınıf olarak kendisinin tarihsel mezar kazıcısı olduğunu fark etti ve gericileşmeye başladı.

Burjuva sosyalistlerinin anlayamadığı konu şudur; günümüzde sınıflı toplum tarihine, evrimsel gelişimci bir bakış açısıyla bakmanın tarihsel koşulları artık ortadan kalkmıştır. Sınıflı toplum tarihinin gelişimi esas olarak kendisini tamamlamış ve siyasi zor ile ömrünü uzatmaya çalışmaktadır. Burjuvazi artık toplumsal gelişmenin önünde bir engel olduğu için kendi üretim ilişkilerinin yarattığı çelişkilerden doğan bağımsız devrimci sınıf tarafından varlığı tarihsel anlamda potansiyel bir tehdit altındadır. Bu anlamda eğer doğru bir tarih açısıyla bakarsak; günümüzde burjuvazinin şiddet tekelini elinde bulundurmasına rağmen önlenemeyecek olan bir ontolojik tehdit yaşadığını belirtebiliriz. Bombalar, afetler ve hastalıklar bir kavmi ya da sosyal sınıfı tamamen ortadan kaldıramayabilir. Ama varlığının tarihsel koşulları ortadan kalkmaya başlamış ya da çelişki yasasının sonucu olarak sönümlenmeye yazgılanmış bir sınıfı ayakta tutacak bir yasa bulunmuyor. Böyle bir tarihsel an yaklaştığında, burjuvaziyi elinde tuttuğu siyasal zor bu sondan kurtaramayacaktır…

İşte reformistler tam da bu noktada devreye girerler. Onlara göre kuantum fiziğinin teknolojiye uygulanmaya başlamasıyla burjuvazi ürkütücü otonom silahlarıyla ebedi hükümdarlığını ilan etmiştir. Siyasal egemenlik ve zor unsurları, gelişen üretim teknolojilerinin askeri doktrinlere yansımasıyla, manuel işleyen makinelerin denetiminden kurtularak tanrısal bir yenilmezlik kazanmıştır. GPS, yüz tarama ve tanıma cihazları, Mobese kameraları, dijital takip sistemleri ve Biyometrik veri bankalarının bilgi ekonomisiyle geliştiği bu koşullarda, sokağın, yaşamın, evin içinin ve hatta beynin bile denetlendiğini savunan reformistler, emekçilere yasalara saygılı bir siyasi mücadeleyi tasviye etmektedirler. Bu kesimlere göre; teknolojik üstünlüğe sahip olan sömürücü azınlık, ortak çıkarlarını korumak isteyen ezilen çoğunluğun devrimi artık ebediyen engellemiştir.

Biz bu durumu, bu yılgınlar nezdinde tarihe takoz koymak anlamında da yorumlayabiliriz. Evet tarihte burjuvazinin feodalizme karşı gerçekleşen devriminde bir teknolojik silah gelişiminden bahsetmek mümkündür. Feodal derebeylerin taş şatoları ve askerlerinin zırhları, dönemin top ve tüfekleri karşısında etkisiz kalıyordu. Burjuvazi önceden mahalli alanlarda kuluçkaya yatarak ticaret yoluyla palazlanmıştı. Ama bu devrimin asıl nedeni; teknik olanaklılık değil, bilakis bu teknik imkanları da iş bölümüyle ortaya çıkaran üretim ilişkilerindeki gelişmelerdi. Örneğin Fransız devriminin başladığı gün halkın çoğu hala Paris sokaklarında silah arıyordu. Avcı dükkanları yağmalanana, yeteri kadar barut ve top bulununcaya kadar, halkın çoğu kadın ve çocuklar eşliğinde evlerin pencerelerinden askerlere, kaynar su, taş ve odun atmak için hazırlık yapıyordu. Buradaki devrimi harekete geçiren yasalar; eski üretim ilişkilerinin, gelişen üretici güçlerinin önünde engel olmasından kaynaklanan çelişkiden salımlanıyordu.

Her siyasal güç tarihin bir evresinde, çoğunluğun ortak çıkarlarıyla, onlara ters düşen azınlığın çıkarlarının çatıştığı bir toplumsal ortamda ortaya çıkan yeni güç dengelerine boyun eğmek zorundadır. Bu nedenle zamanı dolmuş bir üretim ilişkisini yaşatacak bir siyasal sistem yoktur. Burjuvazi toplumsal gelişmeyi hızlandırdığı sürece yaşadı ve şimdi bunun önünde engel haline geldiği için yok olmak zorundadır. Bütün insanlık tarihi, üretimdeki yeni gelişme ile mevcut siyasal güç arasındaki çatışmada, siyasal gücün bütün zor aygıtlarıyla yenilmesiyle günümüze kadar ulaştı. Şimdi insanlık tarihinde son bir “Kızıl Savaş” kapıya dayanmıştır. Malı olduğu sömürücü sınıfın çıkarları uğruna, tarihsel gelişimin yasalarına meydan okuyan bir ölümcül silahın varlığı olanaklı değildir. Çünkü gerici siyasal zorun emrinde bulunan katil robotlar, sadece belirli bir tarihsel süreç için başarılı olmak zorundadırlar. Proletaryanın ilk askeri dâhisi olan Engels yoldaş boşuna; burjuva militarizmin kendi iç diyalektik ilişkisinin yol açtığı çelişkiler yüzünden devrim karşısında parçalanacağını belirtmemişti.

Dönemin savaş gemisinin güvertesini koruyan zırhın gelişimiyle top silahının gelişimi arasındaki diyalektik karşıtlık ilişkisini çözümlemesi, proletaryanın bu dâhisini, donanma savaşları düzleminde evrensel işleyen bir senteze ulaştırıyordu. Aynı diyalektik yasalar günümüzdeki katil makineler içinde geçerlidir. Nasıl ki çakmaklı ilk İngiliz tüfeği Amerikan kolonilerinde ortaya çıkan üretim ilişkilerinden salımlanan siyasal gelişimi durduramadıysa, aynı şekilde yapay zekâ yazılımlı katil robotlarda proletaryanın komünizme doğru yürüyüşünü durduramayacaktır.

Günümüzde küçük burjuvazi bir yapay zekâ miti yaratarak, bunun arkasındaki oligarkları yüceltmektedir. Böylece teknolojinin insan toplumlarının çoğunluğu için eşitlikçi ve iyi bir yaşamın araçlarından biri olduğu fikrini her yere empoze etmektedir. İnsan zekasının yaratımının denetimine girmiş ve böylece dünyanın gerçeklerinden kopmuş bir küçük burjuva dünyasından bahsedile bilinir artık. Yapay zekanın gelişim teknolojisini elinde tutan bu şirketler, dijital devrimin olanaklarıyla dönüşen sermayelerin toplandığı birer beyaz ekonomik üslere dönüşmüştür. Buralar aynı zamanda emperyalizmin savaş doktrinlerini belirleyen teknolojilerin üretildiği beyaz askeri üslerdir. Yani “Tesla” ve “Speca X” gibi tekellerin sahibi olan Elon Musk gibi soytarıların manipülatif teknoloji propagandaları karşısında mest olup kendisinden geçen bir küçük burjuva solculuğundan bahsetmek mümkündür.

Milyar dolarlarına yeni milyarlar katan bir oligarkın figüranına dönüşmek, zaten toplumun bazı ara katman kesimlerine nasip olabilirdi. Kapitalizm kendi diyalektik iç işleyişinin sonucu olarak, yine kendi eliyle kendisinin sonunu hazırlayan çelişkilere yol açıyor. Verinin metalaştırılması yoluyla hem insan toplumlarının zaten yeterince yaralanmış öz benliğine son bir darbeyi vuruyor ve hem de üretken olmayan manipülatif bir yöntemle sermaye birikimine girerek hızla çürüyor. Anıların, düşüncelerin, arzuların ve mahremin dolaşım değeri kazandırılarak metalaştırıldığı bu evreyi, çırpınan bir kapitalizmin son yaşam belirtileri olarak görmek gerekiyor…



Mayıs 2025
PSÇPCCP
 1234
567891011
12131415161718
19202122232425
262728293031 

More in Analiz