
Bundan tam 53 yıl önce Malatya’nın Kürecik dağlarında Türkiye-Kuzey Kürdistan devriminin ideolojik-siyasi-örgütsel anlamda dönüm noktası olan Proletarya Partisinin kuruluşu ilan edilmiştir. Coğrafyamızda hüküm süren sağcı-tasfiyeci, ideolojik olarak revizyonizme batmış TKP, TİP, TİİKP çizgisine karşı 68 kuşağı baş kaldırırken devrimci rotasını da belli etmiştir. İbrahim Kaypakkaya yoldaş önderliğinde bir avuç kadroyla kurulan MKP önceli TKP(ML) de devrim rotasının kızıl mevziisi olarak yarım asrı aşan bir mücadele tarihine sahiptir.
Coğrafyamızda ilk devrimci hareketin kurucusu olan Paramazlar, Beyazıt Meydanı’nda yirmi dar ağacıyla simgeleşerek Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryasına devrimci bir miras bırakmıştır. Sonrası dönemde ise Osmanlı imparatorluğu en ufak devrimci uyanışa karşı barbarca saldırarak halklarımızı kanla bastırmıştır. Daha sonra devrimin kızıl bayrağı Mustafa Suphi, Maria Suphi ve yoldaşları tarafından göndere çekilerek dalgalandırılmıştır. 1920’de kurulan Mustafa Suphi TKP’si coğrafyamız proleter hareketi ve geleneğimizin sahiplendiği ve mirasçısı olduğu önemli bir mevzi olmuştur. Ancak Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı faşist Kemalist iktidar tarafından Karadeniz sularında bir komployla acımasızca boğularak katledilmişlerdir. Ve sonrası Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci hareketi açısından büyük bir boşluk olagelmiştir. Mustafa Suphilerden sonra TİİKP, TKP vb. parti ve örgütler, bırakalım Komünist ideolojiyi benimsemeyi tam aksine Kemalizmle, parlamentarizmle, sosyal şovenizmle barışık, onun koruyucusu olarak kendi varlığını sürdürmüştür. TKP’nin Kemalizm sevdası ve sosyal-şoven çizgisi, TİP ve TİİKP’in sağ-tasfiyeci, şoven çizgisi bugünde varlığını sürdürse de 68 kuşağı ve 71 devrimci kopuşuyla büyük bir darbe yiyerek teşhir olmuştur.
Devrimci gençlik çizgisi şekilleniyor
Coğrafyamız devrimci geleneğinde devrim tarihi anlatılırken 1968 yılı neredeyse bir dönemin miladı olarak anılmıştır. Dünyada ve coğrafyamızda devrimci gençlik hareketinin sokakları doldurduğu, faşizme karşı cepheden savaş açtığı bir yıl olmuştur. Fransa’da 1968 yılı Mayıs-Haziran’ı arasında örgütlü bir eyleme geçen öğrenciler dünyada yankı uyandırmıştır. Coğrafyamızda da anti-emperyalist savaş ve anti-faşist mücadele de 68 yılında iç içe geçerek devrimci mücadelenin gelişmesini sağlamıştır. Dünya da birçok ülkede devrimci mücadeleler büyürken Küba’dan, Vietnam’dan, Filistin’den, Kamboçya’dan emperyalizme ve Siyonizm’e karşı mücadelenin ruhu ve Çin’deki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin etkileri coğrafyamız gençliğini de sarmaktaydı. 6. Filo eylemleriyle “bağımsızlık ve demokrasi” talepleri gençleri sokaklara dökerken bedel ödemekten çekinmeden polislerle çatışmak göze alınıyordu. Nitekim Vedat Demircioğulları, Harun Karadenizler, Taylan Özgürler, Hüseyin İnanlar, Yusuf Aslanlar, Denizler, Mahirler ve Kaypakkayalar, 68 kuşağının yetiştirdiği ve ölümsüzler kervanına uğurladığı önemli gençlik liderleri olarak bugünde anılmaktadır. FKF’den Dev-Genç’e kadar birçok aşamadan geçerek bilinçlerini ve pratiklerini geliştiren devrimci gençlik liderleri 1971 devrimci kopuşunun da örgütsel ve ideolojik zeminini oluşturuyordu. İşçi sınıfı ve halkın emek mücadelesini, anti-emperyalist direnişini legalizme sıkıştıran, parlamenter ahmaklıkla sarhoş olmuş revizyonist çizginin sonu da 68 kuşağı önderleri tarafından belirlenmiştir. İdeolojik ve pratik olarak parlamentarist sağ çizgiye karşı kopuş yaşayarak halklarımıza yeni bir mücadele yolunu göstermişlerdir. Aybar-Aren oportonizmine, TİİKP revizyonizmine, TKP sosyal şovenizmine bir neşter vurarak ideolojik, örgütsek, askeri yapılanmaya gidişte Mahir, İbrahim ve Deniz ayrı yollardan gitse de bugün mücadeleci devrimci örgütlere bıraktıkları mirasla bizlere ışık tutmaktadırlar.
Kaypakkaya’nın kızıl güzergahı
İbrahim Kaypakkaya yoldaş 68 hareketi ve 71 devrimci kopuşunda her zaman farklı bir yerde olmuştur. Olayları ve olguları tahlil ederken diğer devrimci gençlik önderlerinden daha objektif ve bilimsel davranarak komünist çizgiyi temsil etmiştir. Doğu Perinçek ve şürekâsının hainliklerine, revizyonizmine karşı derin bir kavrayış ve büyük bir cüretle karşı çıkmıştır. Coğrafyamızda, sınıfların tahlili, Kemalizm üzerine tezleri, Halk Savaşının uygulanışı, ezilen uluslar noktasında ki kavrayışıyla komünist kavrayışını ortaya koymuştur. Devrimin üç stratejik silahı olan parti-ordu-cephe örgütlenmesine ilişkin müthiş bir kavrayış göstermiştir. Devrimi ve devrimciliği kitleler içinde uygulayıp öğrenmeyi tercih ederek gazete bürolarından, sempozyumlardan çıkarak tıpkı Deniz ve Mahir gibi kitlelerin içine girmiş, çelişkilerin en yoğunlaştığı alanların, yoksul kitlelerin, kırlık alanların, dağların yolunu tutmuştur. Özellikle Kuzey Kürdistan coğrafyasındaki çelişkileri iyi okuyarak burayı merkeze almıştır. Uzun süren faaliyetlerin sonucunda TİİKP içerisinde ki ideolojik mücadelesini tamamlayarak hazırladığı program taslağıyla TKP(ML) TİKKO ve TMLGB’nin kuruluşuna giderek ardılları olan biz gençliğe bu onurlu mirası bırakmıştır.
Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin ürünü olarak ilan ettiği ve Maoizmle donanan proletarya partisi yarım asrı aşkın süredir mücadelesini sürdürmektedir. Bu uzun mücadele yılları boyunca 6 genel sekreteri ve yüzlerce yoldaşını ölümsüzler kervanına uğurlayarak sınıf mücadelesini kararlılıkla yürütmüş ve yürütmeye devam etmektedir.
Bugün 24 Nisan, bu şanlı günün kutlandığı, mücadele azminin yükseltildiği tarihi günlerden birisidir. İçinden geçmekte olduğumuz bu günlerde ideolojik ve örgütsel alanda burjuvazi devrimci güçleri tasfiye etme çabalarını alabildiğine güçlendirmiş bulunmaktadır. Biz gençlere düşen görev önder Kaypakkaya’nın bıraktığı kızıl bayrağı daha yükseklerde dalgalandırmak, kitlelerle bütünleşmek, devrimi zafere taşımaktır. Onun yoldaşları olarak bugün sokağa çıkan gençliğin yanında ve önünde olmalıyız, direngen işçi sınıfımızı proletarya partisiyle buluşturarak ve birleştirerek devrimin güçlerini ve öncüsünü saflarda birleştirmeliyiz. Özgürlüğü için sokakları dolduran kadınlar ve LGBTİ+’lar, okulda, sokakta fabrikada hakkını arayan direnişçi gençler, kahraman işçi sınıfı bugün bu kirli ve ceberut düzenden bir çıkış yolu aramaktadır. Mücadelenin öncü partiyle zafere taşınacağı, kurtuluşun sosyalizmle gerçekleşeceği hakikatini kitlelere anlatmak ve kitleleri örgütlemek tek çıkış yoludur, bıkmadan-usanmadan bu çıkış yolunu kitlelere anlatmak ve ulaştırmak görevdir. Yarım asırdır mücadele yürüten geleneğimizin ve devrimci hareketin bu konuda büyük deneyimleri vardır, önemli tecrübeler kazanmış ve bu mücadelede büyük bedeller ödemiştir.
Bugün de kitleler sokakları doldurmakta, sisteme ve devlete karşı büyük bir cesaretle seslerini yükselterek barikatları yıkmakta, sokakları mesken eylemektedir. 24 Nisan vesilesiyle kitlelerin gücüne güvenelim, öncüye ve ölümsüzlere olan bağlılığı hatırlayalım.
Parti ve devrim bilinci, proletaryanın savaşını yükseltmek, kitlelerle bütünleşmek, gençliğin çağlayan öfkesini örgütlü bir güç haline getirmek demektir. Bedel ödemekten çekinmeden, bir adım öne çıkarak, kararlı durarak mücadelenin bulunduğu her alanı İbrahim’in görüşleri ve silüetleriyle, onun partisinin stratejik yönelimiyle donatalım. Bu görev en başta İbo’nun ardılları biz gençliğin sorumluluğundadır. Proletarya partisi genç bir Komünist Önder tarafından kuruldu ve mücadeleci devrimci gençliğin dinamizmiyle coğrafyamızda bugünlere uzanan kalıcı bir gelenek ve mücadeleci bir kültürün mirasını yarattı. Bu mirası zenginleştirerek ve büyüterek daha ileriye taşıyalım.
Son söz olarak, 24 Nisan güneşi doğdu, bizlere yüklediği sorumlulukları bilincimizde tazeleyelim. O ki 90 gün celladının yüzüne tükürerek düşmanın kalelerinde devrimci iradeyi temsil etti, bizlerde O’nun ardılları olarak bu mirasa sahip çıkıp ve onun bayrağını her alanda dalgalandıralım. Ölümsüzleşenlerin izinde, İbrahim’in yolunda bu sarsılmaz iradeye sahip çıkalım.
1915 Ermeni soykırımında katledilen Ermenileri de bir kez daha saygıyla analım ve tarihi unutturmaya çalışanlara inat faşizme karşı olan öfkemizle ezilen ulus ve inançların mücadelesini mücadelemiz olarak sahiplenelim.

