
Ocak ayından bu yana tutsak edilen devrimci sosyalistler ilk kez hakim karşısına çıktı. Kuyu tipi hapishanelere karşı süresiz açlık grevi direnişinde olan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) MYK üyesi Adnan Özcan, Ahmet Bilal Bay, Mazlum Ortaç ile Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Sultangazi İlçe Eşbaşkanı Erol Tunç, Bahadır Eren Çağırgan, Bekir Efe Cesur, Berkan Balcı, Emrah Topaloğlu’nun ilk duruşması İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor.
Özcan, Bay, Tunç, Çağırgan, Balcı, Topaloğlu, Oruç duruşma salonunda hazır edilirken Cesur SEGBİS ile duruşmaya katıldı.
Duruşmayı ESP Eş Genel Başkanı Murat Çepni, Suruç Aileleri İnisiyatifi, SMF, gençlik örgütleri ve çok sayıda kişi izledi.
Özcan: SDGF’nin tüm faaliyetleri yasaldır
Duruşmada ilk sözü süresiz açlık grevi direnişinde olan SGDF MYK
üyesi Adnan Özcan, iddianameyi göstererek “Suçlamaları
reddediyoruz, bizim yasadışı bir örgütle bağımız yoktur” dedi.
İddianameyi dört ana başlıkta değerlendiren Özcan, birincisi eylem
ve etniklik vb. ikincisi SDGF’nin 11. Genel Kurulu ve Suruç
oturumları, üçüncüsünün ESP’nin 4. Olağan Kongresi, dördüncüsünün
ise Atılım gazetesinin 30. yıl etkinlikleri kapsamında
katıldığı piknik ve konser olduğunu aktardı. SGDF’nin yasadışı
olduğunun iddia edildiğini söyleyen Özcan, “Bu somut zemini olmayan
bir iddia. Öznel bir yargıya dayanıyor” vurgusu yaptı. SGDF’nin ve
ESP’nin yasal olarak kongre yapmak zorunda olduğunun altını çizen
Özcan, “SGDF, 2004 yılında kurulan bir federasyondur. İçişleri
Bakanlığı’na bağlı Dernekler Masasına kayıtlıdır. 21 yıldır
faaliyet halinde, bu zamana kadar 11 genel kurul yaptık, tüzük
gereği iki yılda bir yapılır, üyeleri fikirlerini belirtir ve bu
kamuoyuna açık gerçekleşir. Gençleri sosyalist bir çizgide
mücadeleyle buluşturmak gereğince de aleni şekilde katmaya
çalışırız etkinliklere. Üniversitelerde öğrencilerin sorunlarını
dile getirir, emekçi mahallelerde gençler uyuşturucuya bulaşmasın
diye mücadele eder, erkek egemen sistemde cins özgürlükçü toplum
yaratmaya çalışır. Aklınıza gelecek birçok konuda siyaset yapar;
basın toplantısı, yürüyüş yapar, panel,sempozyum, söyleşiler, imza
günü düzenler, imza toplar. Bu faaliyetlerin hepsi SGDF’nin yasalar
gereğince, suç sayılacak örgütle herhangi bir etkinliği yoktur”
dedi.
‘SGDF’li olduğumuzu gizlemedik ki’
SGDF’nin tek bir etkinliğinin iddianameye konmadığını, sayısız etkinlik yaptığını söyleyen Özcan, “Bu dernek gerçekten iddia edildiği gibi yasadışıysa bu kadar eylem ve etkinlik neden konmuyor iddianameye? Üniversitedeki yemekhane zammı protestosunun, uyuşturucuya karşı mücadelesinin dosyaya konulmaması SGDF’nin yasadışı olduğu iddiasının altını boşaltıyor. Nitekim SGDF yasadışıysa devlet kurumları birbiriyle içli dışlı. İçişleri Bakanlığı’na bağlı Dernekler Masasına bağlı derneğimiz, aynı zamanda bizi gözaltına alan polisler de bu bakanlığa bağlı. Yasal olduğumuz bilinirken böyle bir tutumla karşılaşıyoruz. Bu da yetmiyorsa, şunu söyleyebiliriz. AYM’nin SGDF’nin herhangi bir yasadışı örgütle alakası olmadığına dair kararı var. Bu karar ortadayken, iddianamenin SGDF’nin yasadışı olduğu iddiası üzerine başlaması gerçek değil. SGDF’ye üye olup olmadığımız gizli değil, e-devletten bakabilirsiniz” ifadelerini kullandı.
‘Madem genel kurul yasadışı polisler niye
engellememiş’
SGDF’nin yapısı hakkında bilgi veren Özcan, yönetimin genel kurulda
seçildiğinde iddia edildiği gibi “tepeden bir atama” olmadığını
vurguladı. Genel kurullarda gençliğin sorunlarına çözüm üretmek
üzere tartışmalar yürütüldüğünü söyleyen Özcan, “Genel kurulun
olduğu gün önceki dönem başkanımız emniyet tarafından arandı,
‘kapının önündeyiz, güvenlik sorunu olursa müdahale edeceğiz’ diye
belirtti. ‘Kapalı toplantı’ deniyor, aylarca çalışma yürüttük,
sosyal medyadan çağırdık, afiş çalışması yaptık. Madem yasadışı
neden bu çalışmalar engellenmedi, neden polis o gün arayıp
‘güvenliğinizi sağladık’ dedi, niye durdurmadı kongreyi. Emniyetten
bölgede çalışan polislerin sicil numarası istenip bakılabilir,
güvenlik önlemi almaya mı gelmiş bizi mi gözetlemişler. Madem
yasadışı bir şey varsa, niye müdahale etmediler? 7 ay boyunca
hiç mi anlaşılmadı. Neyi beklediler. Bizce, başkaca burada bulunan
iddiaların da dahil edileceği süreç beklenerek, birkaç başlıkta
dosyaya koymak istediler. Asliye mahkemesine götürelim o bilmez
SGDF, ESP nedir? ‘Örgüt üyeliği dosyasıyla gelmiş, savcı bırakmaz’
diyerek üç ay tutsak ettiler bizi. Bir derneğin yasal genel
kurulunu mahkemenin karşısına yasadışı örgüt toplantısı olarak
çıkardılar” dedi.
‘Tarihi eğip bükemezsiniz’
Kongrede devrim şehitlerinin yer aldığı sinevizyonun suç olarak
lanse edildiğini belirten Özcan, şöyle açıkladı: “Bir sinevizyon
var ‘çeşitli sol örgütlerden kişilerin olduğu ve buradan çıkan
sonucunda MLKP propagandası ve çeşitli sloganlar atıldığı’ söylemi
var. Çeşitli sol örgütler varsa, bu örgütler yasadışıysa, burada
MLKP tercihi neye göre? Bir sürü örgütten neye göre MLKP
düşünülüyor? Bu kadar örgüt varsa biz hangi örgütte üyeyiz. Türkiye
topraklarında, 1920’de Mustafa Suphilerin kurduğu TKP var örneğin
sinevizyonda. ’68 gençlik eylemlerini bilirsiniz Deniz Gezmiş,
İbrahim Kaypakkaya, Mahir Çayan’ın olduğu eylemler; 15-16 Haziran
İşçi Direnişi, Gazi katliamı gibi, bizim doğrudan hedef
alındığımız Suruç katliamı gibi, Ankara katliamı gibi tarih
anlatımı var. Çok geniş anlatım içinde de tek tek o anlarda
simgeleşen, belki pratik yapılanlara katılmıyor olabiliriz ama bu
insanlar vardır, tarihin parçasıdır hepsi. Tarih eğilip bükülecek
bir şey değildir. İnsani bir yerden düşünmenizi istiyorum; yaşamını
yitirdikten sonra defin hakkı olur, anma yapılması hakkı olur.
Kişinin yaptığı fiil kendisinin yaşamını yitirmesiyle ortadan
kalkmıştır. Ölü biri yargılanabilir mi? Mücadele biçimine katılmasa
da benzer fikire katılan insanların anılması nasıl suç olur?”
‘Suruç oturumları adalet sağlanana kadar her ay
yapılacak’
SGDF’nin hedef alındığı ve 33 düş yolcusunun katledildiği 20 Temmuz
2015 tarihinde DAİŞ tarafından gerçekleştirilen Suruç katliamına
işaret eden Özcan, Suruç şehitleri için yürüttükleri adalet
mücadelesinin ve her ay katıldıkları Suruç oturumlarının suç
sayılmasına tepki gösterdi. 10 yıldır Suruç şehitleri için sayısız
eylem ve etkinlik düzenlediklerini anımsatan Özcan, katledilenlerin
ailelerinin ve yaralıların oluşturduğu Suruç Aileleri
İnisiyatifiyle birlikte mücadele yürüttüklerini söyedi. Özcan,
“Dosyada birçok firari sanık var. Dönemin başbakanı ‘devlet
kurumları sorumludur’ dediği halde, hiçbir devlet görevlisi
yargılanmadı. Biz bu insanları andığımız, adalet istediğimiz için,
Suruç oturumlarına katıldığımız için örgüt üyeliğiyle suçlanıyoruz.
Suruç oturumları adalet sağlanana kadar her ay yapılacak. Bu
etkinlik neredeyse 10 senedir her ay yapılıyor ama biz birkaç ay
oturumundan yargılanıyoruz. Bir kitle katliamının hesabını sonmak,
adalet istemek, aileleler ve yaralılarla oturum yapmak nasıl suç
oluyor? Bunu kabul etmiyoruz. Bu devlette cumhurbaşkanlığı
sistemine geçilene kadar en önemli kişi başbaşkandı, o dönem
başbakan hastane hastane yaralıları ziyaret etti. 33 yoldaşımızın
cenazesine binlerce insan katıldı, onlarca kentte anmalar oluyor.
Kimisi onlar için şiir yazıyor, kimisi çocuğuna isim veriyor. Bu
insanlar yaşadılar ve canice katledildiler. Suruç şehitleri için
adalet aramak gerçekten nasıl suç olduğunu anlamakta zorluk
çekiyoruz” dedi.
‘Arkadaşımız beyan vermeye zorlandı’
Bir kişinin hakkında genel kurulda “şehid namırın” sloganı
attırdığını söylediği sorulan Özcan, “Öncelikle bu arkadaş benim
gibi genel kurula katıldı. Ancak biz bu şekilde baskın bir şekilde
alınıp, tehdit edildiğimiz için bu arkadaş da benzer bir biçimde
böyle bir beyan vermezse tutuklanacağına dair polisler tarafından
pek çok kez tehdit edildi. Ardından arkadaşımız böyle bir beyan
verdi. İki yönü var. Birincisi ortada suç olduğu söylenerek genel
kurula katılmaktan yargılanıyorum ama genel kurula katılmış biri
bunun bir suç olduğunu düşünüp beyan veriyorsa, bir suçsa bir
suçlunun beyanı üzerinden kendini kurtardığını görüyoruz. Bu mesele
şunla alakalı, tutuklanmamak için bu beyanı vermek zorunda kaldı.
Nitekim öyle oldu, o bu beyanla tutuklanmadı ama biz 3 aydır önce
Silivri’ye ardından Sincan’a sürüldük. Ağırlaştırılmış müebbetlere
uygun bir hapishanede tutukluyum. Günlük 3 saat havalandırma hakkım
var, 1 buçuk saat kullanabiliyorum. Üstelik bunu protesto ettiğim
için spor hakkım engellendi. Sevk istedim, Adalet Bakanlığı’na
dilekçe yazdım ret cevabı aldım. Elimde başka hiçbir şey yok açlık
grevine başladım” ifadelerini kullandı.
‘Bir tane sosyalizm var, onlar da sosyalist biz
de’
“Şehid namırın” sloganının Kürtçe olduğunu, Türkçesinin “Şehitler
ölmez” olduğunu, etimolojik olarak da Arapça bir sözcük oludğunu
aktaran Özcan, “Kime şehit deyip demediğimizi nereden biliyorsunuz.
Suruç şehitlerini anlattım, belki onlar için attırdım. Ya da
demokratik mücadele yapmamış olabilirler, belli bir noktadan sonra
yasadışı yapmış olabilirler bu bizi bağlamaz. Bu kişilere şehit
demek de sorun değil. Bir tane sosyalizm var, onlar da sosyalist
biz de. Biz demokratik mücadele yürütüyoruz onlar başka bir yol
tercih etmiş. Bizim onlara şehit dememiz suç değildir” ifadelerini
kullandı. Özcan, ESP’nin de SGDF gibi yasal olduğunu,
kongresinin çalışmalarını aylarca yürüttüğünü, çok sayıda siyasi
parti ve demokratik kitle örgütünü davet ettiğini belirten Özcan,
“Bir siyasi partinin genel kuruluna katılmak suç değildir”
dedi.
‘Atılım sosyalist bir basındır ve etkinliklerine
katıldım’
Sosyalist basın Atılım gazetesinin etkinliklerine katılması da suç
sayılan Özcan, şunları söyledi: “Atılım da bir gazete, yasadışı
değildir. Bir etkinlik piknik, yediğimiz poğaçadan mı örgüt üyesi
olduğumuz anlaşıldı bilmiyorum ama. Eyüp Sultan’dan yaptık diye mi
onu da bilmiyorum, MLKP açısından önemli bir yer mi burası MLKP
üyesi olduğumuza karar vermişler. Konser var katıldık. Ben
Atılım okuyorum, isterseniz siz de okuyabilirsiniz. Atılım’a
yasadışı denmiş ama istendiği zaman bulunabilecek 30 yıllık yayın
yapan bir gazete. Benim ömrüm kadar yayın yapmış. Konser etkinliği
var, canlı yayında yayınlanmış. Kapıda polis var, müdahale olmamış.
Ama örgütsel hareketler yapılmış. Bence ilginç. Sizce değil mi? Ya
polis neyin örgüt üyeliği, propagandası olduğunu bilmiyor aylar
sonra farkına varıyor. Ya da biz toplumsal muhalefetin dinamiği
olduğumuz için baskı görüyoruz.”
Bay: Sosyalist olduğum için yargılanıyorum
Özcan’ın ardından SGDF’li Ahmet Bilal Bay söz aldı. Sosyalist
olduğunu ve bu fikirler doğrultusunda mücadele yürüttüğünü dile
getiren Bay, “Burada sosyalist olduğum için yasadışı bir örgütle
ilişkilendiriliyorum. Üniversite öğrencisiyim, gerek kendim gerekse
de diğer arkadaşlarım için mücadele ediyorum. SGDF’nin çağrısını
gördüm ve katıldım. Genel kurulda gençliğin sorunlarına dikkat
çekildi, gençlerin neler yapıp neleri yapamadığından bahsedildi.
Yeni yönetim için bir seçim yapıldı. Yasadışı herhangi bir etkinlik
olmadı” dedi.
‘Atılım’ı takip ediyorum’
Suruç oturumlarının suç sayılmasına tepki gösteren Bay, Suruç
oturumlarına katılmayı sürdüreceğini söyledi. Kayyum darbesine
karşı düzenlenen eylemlere katıldığını, çünkü kayyumun halkın
iradesinin gasbı olduğunun altını çizen Bay, “Halkın gerçek
sorunlarını sosyalist basın dile getiriyor, birçok sosyalist basını
takip ediyorum. Atılım da bunlardan biri. Sosyalist basın, emekçi
halkın desteğiyle yaşamını sürdürüyor. Ben de takip ediyorum,
etkinliklerine katılıyorum” ifadelerini kullandı.
‘Kuyu tipi hapishaneye sürüldük’
Silivri Hapishanesinden kuyu tipi hapishaneye sürgün sevk
edildiğini aktaran Bay, “Bu kurum ağırlaştırılmış müebbetleri
çin hazırlanmış. Ben hem tutukluyum, hem örgüt üyeliğiyle
yargılanıyorum. Kaldığım koşullar ağırlaştırılmış müebbet
hükümlülerine göre. Havalandırmaya çıkamıyoruz, pencerede üç kat
tel var. Hücre cezası alıyoruz mesela, aynı yerde tutuluyoruz hücre
cezasına göre tasarlanmış. Tutuklanma süreci cezaya dönmüş durumda.
Bu nedenle de açlık grevindeyim. Kanunsuzluğu protesto ettiğim için
suçlandım” ifadelerini kullandı.
Çağırgan: Soruşturma SGDF’li olmamla
alakalı
Bahadır Eren Çağırgan’da iddianame diye eline bir belge
tutuşturulduğunu, kuyu tipi hapishanesine sürgün edildiğini ve
bununla birlikte avukat görüş hakkının kısıtlandığını, duruşmaya
sadece bir iddianame üzerinden hazırlanabildiğini belirtti. “Esasen
tüm soruşturma benim sosyalist kimliğimle, SGDF’li oluşumla
alakalı” diyen Çağırgan, sosyalist bir üniversite öğrencisi
olduğunu, siyaset bilimi okuduğunu ve politik biri olduğunu
kaydetti. Çağırgan, “Gençliğin çeşitli sorunlarını, özlem ve
talepleri doğrultusunda demokratik mücadele kapsamında örgütlenme
özgürlüğü de kapsamında bir dernekte SGDF’de siyasi çalışma
yürütüyorum. SGDF’li olarak genel kuruluna da katıldım. Yasadışı
örgütü öven bir şey olmadı” dedi.
‘Patronu olmayan gazetenin etkinliğine katılmaktan geri
durmam’
Sosyalist bir genç olarak Atılım okuduğunu söyleyen Çağırgan,
“Sosyalist genç olarak kendimi buralardan besliyorum, sosyalist
yazın okuyorum, romanları da haberleri de buralardan tercih ederim.
İnandıklarım doğrultusunda gerçekleri buralar yazıyor. Atılım’ın
etkinlikleri sosyal medyada yaygın yapıldı, onlarca kentte yüzden
fazla etkinlik yapıldı. İstanbul’daki iki etkinliğe de katıldım.
Asgari düzeyde yoksul ve sosyalist bir üniversite öğrencisi olarak
sadece bir sosyal faaliyet olarak bile değerlendirilebilecekken,
sosyalist bir genç olarak bu tarz etkinliklerden geri durmam.
Sosyalist bir gazetenin kısıtlı imkanlara, arkasında patron olmayan
30. yılına gelen gazetenin böyle bir etkinliğine katılmaktan geri
durmam” ifadelerini kullandı.
‘Suruç’ta kaybettiğim arkadaşlarımı anmaya devam
edeceğim’
Suruç anmalarına katıldığı için savunma yapmak zorunda olduğunu
tarifleyecek bir kelime bulamadığını dile getiren Çağırgan, “İnsan
olarak karşıımza çıkmamalı. Ben SGDF’liyim IŞID tarafından 33 kişi
Suruç’ta katledildi. Politik olarak çok özel bir dönemdi, bunun da
politik mahiyeti olduğunu biliyoruz. Dönemin siyasileri arayıp özür
diledi, ‘devlet zafiyeti var’ dedi, hepsi yoldaşlarımız için
açıklama yaptı. Ama aynı siyasiler, “bombalar patladıkça oylarımız
da arttı” dediler. Bunun politik yanı var. 10. yılına giren bir
dosya, Suruç’taki canlı bombanın kardeşi Ankara’da katliam
gerçekleştiriyor. Biz yoldaşlarımızı anarız, mahkemeler gideriz,
eylem yaparız, sokaklarda ajitasyon yaparız. Bizim arkadaşlarımız
katledildi. Adalet mücadelesinin en uğrak noktası Halitağa’dır. Üç
anma cımbızlanarak karşımıza çıkıyor, diğer anmaları da
ekleyebilirsiniz. Bundan da sonra da katılacağım. Kaybettiğim
arkadaşlarım için anma yapacağım” dedi.
‘Sultangazi’deyim diye mezar anmasında olduğum
varsayılmış’
Çağırgan, şöyle devam etti: “Gazi mahallesindeki mezar anması
meselesi de var. Yas tutma, anma hakkına dair şunları
söyleyeceğim birçok kültürde bu vardır. İnsanlar farklı tören
düzenler, kimi yakar, kimi denize atar, Biz de de kefenlenir,
yıkanır, mezar taşı dikilir ve çeşitli zamanda anılır. Kimi dua
okur, kimi saygı duruşunda bulunur. Sosyalist bir genç olarak ölen
sosyalistlerin mezarına giderim. Ama asıl mesele bu Sultangazi’de
katıldığım söylenen anmaya katılmadım. O gün Sultangazi’deydim,
mezarlık çevresinde de bulundum ama anma esnasında orada değildim.
Sultangazi’de olduğum için anmaya katıldığım var sayılmış.”
‘Neden sürüldüm’
Sürüldüğü kuyu tipi hapishane koşullarına ilişkin de şunları
söyledi Çağırgan: “Sincan’a sürüldüm, iki aydır tek tutuluyorum.
Hiçbir hakkımı kullanamıyorum, yargı bölgeme geçmek istedim.
Karşılık alamadım. Silivri 2 Nolu L Tipinden geliyorum. Tutuklu
yargılanacaksam oraya gideceğim söylendi. Ben niye sürgün edildim o
zaman.”
Balcı: Bizim üzerimizden sopa gösterilmek isteniyor
SGDF’li Berkan Balcı da “Sosyalist bir insanım, uzun zamandır Esenyurt’ta yaşıyorum. Şahsımız üzerinden ESP’nin demokratik faaliyetlerinin kriminalize edilmek istenmektedir. Bizim üzerimizden sopa gösterilmek isteniyor çünkü demokrasiden, özgürlükten rahatsız olanlar var. Söz konusu basın açıklamasına katıldım kayyum darbesine karşı” dedi. Atılım gazetesinin etkinliklerine katıldığını, özgür basın geleneğinin kriminalize edilmek istendiğini söyleyen Balcı, “Evimden Atılım gazetesi çıktı, takip ettiğim sosyalist basından biri. Sosyalistim, sosyalistlerin dünya görüşünü merak ediyorum bu yüzden takip ediyorum” dedi.
Cesur: Yüz yüze savunma hakkım engellendi
SEGBİS’le mahkemeye katıldığını, duruşma salonunda olmak ve yüz yüze savunma yapma hakkının gasp edildiğini söyleyen SGDF’li Bekir Efe Cesur da şunları söyledi: “Gruplaştırdım suçlamaları. Organizasyonlar, SGDF Genel Kurulu. Ben SGDF’liyim e-devletten de görebilirsiniz ki saklamıyoruz. Yasal bir derneğiz, yeni yönetimi seçmek için katıldım. ESP’ye üye değilim ama gönül verdiğim bir parti. Yasal bir parti ve kongresine katıldım. Atılım’ın 30. yıl etkinliklerine katıldım. Piknikte çuval yarışı yaptık, voleybol oynadık, ip çekme yarışı yaptık. Sosyalist olmasaydık suç olmayacaktı.
‘Alevi katliamına karşı çıktık diye
suçlanıyoruz’
“İddianamede üç eylem var, 2’si Suriye’deki katliamlarla ilgili.
Ben katıldım, Suriye’de bir Alevi katliamı var. Vicdanlı bir insan
olarak iki eyleme de katıldım, Alevi katliamını protesto ettik.
Esenyurt’taki kayyum eylemine katıldım. Katılmak isterdim ama
hastaydım o gün. Mezar anmalarına katılmam suç olarak görülmüş, yas
hakkımı kullandım. Yaşamını yitiren insanları mezar başında anmak
için izin almam kimseden. Ben bu insanların akrabalarını tanıyorum.
Suruç anmalarının iddianamede olması açıkça beni çok öfkelendirdi.
Çünkü IŞİD tarafından şehit edilen Suruç şehitlerini anmak suç
değil, onları anmak benim için onurdur. Suruç anmalarına katıldım
ve katılmaya devam edeceğim. Özgür Namoğlu’yla ilgili bir yazıyı
okuduğumda örgüt üyesi oluyorsam, ben IŞİD’le ilgili de okuma
yaptım, Taliban’la ilgili de onlara mı üyeyim. Namoğlu’yla ilgili
okuma yaptım MLKP’ye üye olmuşum, okumak nasıl bizi üye yapıyor
anlamış değilim. SGDF toplantı notları suç sayılmış, nerede çalışma
yürüteceğimize dair planlama yapmışız. Dernekler toplantı
yapar.
‘Uyuşturucuya karşı çıkmanın nesi yasak’
“Atılım gazetesi ‘ele geçirildi’ denmiş. Bir gazete nasıl yasaklı
olabilir? Cezaevindeki insanların üretimi olan Özgür Tutsakların
Sesi’ni okumuşum, zaten bu insanlar tecritte yazdıklarını da mı
tecrite alıyorlar. Birçoğunu da tanıyorum o yüzden de okurum. SGDF
bildirisi de “yasaklı yayın” olarak geçmiş. Kadın cinayetleri,
çocuk işçilik, üniversite gençlerinin yoksulluğu, uyuşturucuya
karşı olunduğuna dair bir bildiri, gelin buluşalım demişiz. Bu
bildinin nesi yasak?
‘Tecrit koşullarında tutuluyoruz’
“Sincan’a sürgüne ilişkin, tüm sevdiklerim ailem İstanbul’da
gelemediler. Zaten Silivri’ye gelmek zorken Ankara’ya nasıl
gelsinler. Üç kişilik hücrede tek tutulduk. bize şart sundular,
tehdit ettiler. Tehditlere boyun eğmedik o yüzden yan yana
koymadılar. Saçımın uzun olmasıyla ilgili hakarete uğradım. 1 buçuk
aydır kimseyle sohbet edemedim. Duvarlarla konuşmaya başlayacağım
yakında. Burada bile konuşmakla zorluk çekiyorum. Ciddi bir
tecrittir, spor sohbet hakkım yok.”
Topaloğlu: Suruç için taleplerimiz kabul edilene dek
oturumlar sürecek
Ardından Emrah Topaloğlu, “Suruç anmalarından başlayacağım. Suruç
katliamına ilişkin arkadaşlarım anlattı. 2018 yılından bu yana bu
anmaları düzenleyen, çağrısını yapan, basın metnini yazan kişiyim.
10 yıldır bu anmalar yapılıyor her ayın 20’sinde. Suruç’ta ölen
yoldaşlarımız için anma yapıyoruz. Bu anmalar sonsuza kadar gidecek
anmalar değil. Mahkeme sürecinde bazı taleplerimiz var, orada bir
adalet mücadelesi veriyoruz. Nedir Bunlar, IŞİD gibi bir örgütün
yaptığın katliamdan dolayı bir kişi ceza aldı. Ancak dosya
kapsamından biliyoruz ki azmettiricileri var Deniz Büyükçelebi var.
Suriye’de hakimiyetinde olan kamplarda kaldığını dosya kapsamından
biliyoruz. Türikye’ye getirilmelerini ve yargılanmalarını
istiyoruz. Katliamda sorumluluğu bulunan devlet görevlilerinin
yargılanmasını istiyoruz. İki kişi yargılandı, ceza aldı görevi
kötüye kullanmaktan. Kapsamı budur, her ay anma yapmaya devam
edeceğiz taleplerimiz kabul edilene kadar” dedi.
‘Tutsaklara para yatırmak suç olamaz’
“Teröre finans” iddiasıyla suçlandığını, görüşçüsü olduğu Hatice
Duman ve Mert Unay’a para yatırmadın iddianamaye konduğunu söyleyen
Topal, “Zaman zaman aileleriyle görüşüyorum, aileleri bana para
gönderdiğinde onlara yatırdım. Bana vermesinin sebebi şu, Marmara 9
Nolu Kapalı Cezaevi değişti, L tipine gitti 1 Noluya gitti Mert
birkaç ay parasız kaldı elden yatırmak daha sağlıklı olduğu için
bana verdi. Hatice Duman’ın ağabeyi vefat etti, cenazeye katılması
için para gerekiyordu, ‘banka yoluyla gelirse elimize ulaşmaz’ dedi
hapishane. Pazar günü olmasına rağmen gittim elden yatırdım. Bunlar
suç olamaz. Aileler bana gönderdi ben de onlara yatırdım”
ifadelerini kullandı.
Tunç: Bir sosyalistin siyasi hayatını engellemek amaçlı
operasyon
ESP Sultangazi İlçe Eşbaşkanı Erol Tunç da siyasi hayatından
bahsederek savunmaya başladı. DEM Parti milletvekili ve eşbaşkan
adayı olduğunu söyleyen Tunç, “Bir sosyalistin siyaset yapma
hakkını elinden almak için yapılan bir tutuklamadır bu. Yaptığım
hiçbir eylemde, etkinlikte en ufak yasadışı bir şey olmadığı halde,
yasadışı örgüt üyesi olmakla suçluyor ve iddiada bulunuyorsunuz”
dedi.
‘ESP teröristse, devlet görevini yapmıyor’
ESP’nin 4. Olağan Kongresine katılmasının suç gösterilmesini
“komik” olarak nitelendiren Tunç, ESP üyesi birinin partisinin
kongresine katılmasının suç olamayacağını vurguladı. Seçim kurulu
üyelerinin olduğu kongrede ESP Sultangazi İlçe Eşbaşkanı
seçildiğini, aynı şekilde seçim kurulu üyelerinin olduğu ESP’nin
genel kurulunda da delege olarak seçildiğini aktaran Tunç, “Bu
kongrede canlı yayında yayınlandı. Nasıl yaşadışı ilan
edilebiliyor. Amaçlanan ESP’nin kriminalize edilmektir” ifadelerini
kullandı. ESP’de örgütlenme çağrısı yapan Tunç, “Sosyalist
olduğumuz için yargılamak amacıyla yapılan bir siyasi operasyondur
bu. ESP’ye ‘terörist’ deniyor. O zaman devlet suç işliyor, yapması
gereken görevlerini yapmıyor” dedi.
Tunç savunma yapmadı, ESP’i anlattı
Suçlamalara yanıt vermeyeceğini, üyesi olduğu ESP’yi anlatacağını
aktaran Tunç, “ESP bu coğrafyada işçinin, ezilenlerin, kadınların
partisi. Bir avuç kan emiciye karşı emeğin, alın terinin partisi.
Maden işçilerinden tekstil işçisine inşaatlardan tersanelere,
üreten biziz yöneten de biz olacağız diyen işçilerin, emekçilerin
partisi. İkizdere’den Akbelen’e Kazdağları’ndan İliç’e
emperyalist düzene karşı, ölümleri dayatanlara karşı yaşamı,
ekolojik dünyayı savunan bir partidir. ESP, bu ülkede her gün
kadınların öldürüldüğü erkek egemen sömürü düzenine karşı kadın
katliamlarını durduralım, erkek egemen düzene karşı cins eşitliğini
savunan, öldüren, katleden erkek egemen düzen yargılansın diyen
kadın cinayetlerine karşı iyi hal indirimi yapılmasın diyen
kadınların partisidir. Bugün bu ülkede çocuk işçiliğinin önünü
açan, işçilerin ölümüne sebep olan, çocuk emeğinin sömürülmesinin
önünü açan MESEM’lere karşı çıkan, eğitim kurumlarında zorunlu din
dersleri kaldırılsın diyen, manevi danışmanlık adı altında
bilimsellikten uzaklaştıran ÇEDES’lere karşı, antidemokratik
uygulamalara karış yüzünü sosyalizme dönen gençlerin partisidir
ESP. Buna rağmen bu parti yasadışı gösterilmek isteniyor”
dedi.
Van, Hakkari, Halfeti, Dersim, Esenyurt’ta halkın hakkının gasp edilmesine karşı, kayyumlara karşı çıktıklarını, bunun için protestolara katıldıklarını hatırlatan Tunç, “Bir suç unsuru olması kadar abesle iştigal bir durum yok” dedi.
‘İyi ki Alevi katliamlarına karşı eylem
yaptık’
Suriye’deki Alevi katliamına işaret eden Tunç, Esenyurt’taki eylemi
yaptıklarından pişman olmadıklarını söyledi. “Hatay’da Samandağ’da
ülkenin her yerinde insanlar yürüdü, artık katilam haberleri
almıyoruz” diyen Tunç, yıllardır siyonist İsrail karşısında
Filistin halkının her gün katledilmesine karşı nasıl mücadele
ettilerse bugün de Alevi katliamı yapan HTŞ’nin, IŞİD’in ÖSO’nun
gerçek yüzünü ortaya çıkarmanın sosyalistlerin görevi olduğunu
vurguladı. Tunç, “Aslında vicdanı olan herkesin dünyanın neresinde
katliam varsa karşı çıkması lazım. Biz sosyalistler olarak
karşısında durmaya devam edeceğiz” diye vurguladı.
Suruç için adalet sağlanana kadar oturumlara
katılacağım’
Suruç katliamının ardından yürütülen adalet mücadelesine
katıldığını, Suruç oturumlarında yer aldığının altını çizen Tunç,
“Buradan tüm adalet savunucularına sesleniyorum, Suruç için adalet
herkes için adalet demeyi sürdürmeliyiz. 1 Kasım 2015’te vekil
adayıydım, Ankara gar katliamında barbar IŞİD’in canlı bombası
benim olduğum kortejde patladı. Ben o vahşeti canlı
yaşayanlardanım. Ankara için gözümün önünde paramparça olmuş
insanların adalet arayışını ben sürdürmeyeceğim de kim sürdürecek?
Bu mahkeme salonları Suruç’a Ankara’ya adalet verdi de biz mi
görmedik. Adalet sağlanana kadar her türlü anmaya katılacağım”
dedi.
‘Atılım’ı okumaya, dağıtmaya devam
edeceğim’
Atılım gazetesinin 30. yıl etkinliklerine de katıldığını söyleyen
Tunç, Atılım’ı okuduğu gibi dağıtımını da gerçekleştirdiğini,
sonuna kadar da sahipleneceğinin altını çizdi. Tunç, “Bir sosyalist
olarak her zamanda her yerde halkların demokratik eylemlerine
katılır, bildirilerini dağıtır, afişlerini yaparım. Yapmaya da
devam edeceğim. Sosyalist basınlardan biri olan Atılım’ın 30. yıl
piknik etkinliği var. 10. yıl, 20. yıl, 25. yıl etkinliklerine de
katıldım. 30. yıla da katıldım. Ama ilk kez yargılanıyorum.
Özellikle belirtmek istiyorum” dedi. Kuyu tipi hapishanesinde
tecrit işkencesine dikkat çeken Tunç, tüm hukuksuzlukların derhal
sonlanmasını istedi.
Ortaç: yoksulluk içinde büyüdüm, sosyalizme
inandım
Son olarak SGDF’li Mazlum Ortaç savunma yaptı. Ortaç, “Yoksulluk
içinde büyüdüm. Sokaklarda selpak sattım, su sattım. Yoksulluk
içinde büyürken sosyalizme inandım. Sosyalist olmamın nedeni
üniversite öğrencisiyim, çalışan biriyim. Üniversitelerde
öğrenciler geleceksizlik ve yoksulluk yüzünden intihar etmesin.
İstanbul’un emekçi mahallelerinde gençler uyuşturucuya özendiriyor,
çeteciliğe özendiriliyor. İnşaatlarda, fabrikalarda, staj
sömürülerinde çocuk işçiler katlediliyor. Ben bunlar için mücadele
ettim, bunun için sosyalist oldum. SGDF’li oldum” dedi.
‘Atılım gazetesi ezilenlere hitap eder’
Atılım gazetesinin sosyalist bir gazete olduğunu, işçilere,
gençlere, kadınlara, ezilenlere hitap ettiğinin altını çizen Ortaç,
Atılım gazetesinin bir okuruyum. Atılım’ın etkinliğine
katıldım. Bu etkinliklerin hepsine polislerin önünden geçiyoruz.
Çekiyorlar fotoğrafımızı bekletiyorlar, neymiş yasadışı örgüte
üyeymişiz” dedi.
‘Sosyalistler toplumsal adalet mücadelesine sessiz
kalmaz’
Ortaç, beyanlarına şöyle devam etti: “Suruç ve Ankara katliamı
anmaları var iddianamede. Sosyalist insanım, bir sürü toplumsal
adalet mücadelesi var. 90’larda Sivas için süren adalet mücadelesi
var. Bu coğrafyada katliam yaşandı, sosyalistler ses çıkarır.
Toplumsal adalet mücadelesine sessiz kalamaz. Ben Suruç’a
katıldığım için davalarım var beraat ettim. Ama her ayın 20’sinde
oradayız, polislerin gözü önünde anma yapıyoruz.”
‘Gençlerin sorununu dert edinirim’
“Sosyalist bir gencim, eylemlere katılırım, gençlerin sorunlarını
dert edinirim. Tüm eylemlere demokratik haklarımı kullanarak kendi
irademle katıldım. Aklı selim bir insanım, bilerek isteyerek
katıldım. Üniversite öğrencisiyim, iki senedir mezun olamıyorum.
Bir dersim kaldı, dersin sınavına katılmamı üniversite reddetti.
Tahliye edilmezsem eğitim hayatım etkilenecek.”
Devrimci sosyalistlerin savunmalarının ardından avukatların beyanına geçildi.
Avukat beyanlarının ardından savcılık ESP’li ve SGDF’li tutsakların, “kaçma şüphesiyle” tutuklarının devamını istedi. Mahkeme ise aranın ardından ESP’lirin ve SGDF’lilerin tutukluluklarının devamıyla, duruşmayı 12 Mayıs’a erteledi.
KAYNAK: Etkin Haber Ajansı(ETHA)

