
İşçi ve emekçiler bir kez daha yoksulluğa ve sefalete mahkûm edildi. Açlık sınırının 30 bin lirayı, yoksulluk sınırının ise 90 bin lirayı aştığı koşullarda 2026 yılında geçerli olacak asgari ücret 28 bin 75 TL olarak açıklandı. Böylece milyonlarca emekçi, en temel yaşam giderlerini dahi karşılamaktan uzak bir ücretle yaşamaya zorlandı.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun üçüncü toplantısı 18.00’de başladı. Yaklaşık yarım saat süren toplantının ardından yeni asgari ücret kamuoyuna duyuruldu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, 1 Ocak 2026’dan itibaren geçerli olmak üzere net asgari ücretin 28 bin 75 TL, brüt asgari ücretin ise 33 bin 30 TL olarak belirlendiğini açıkladı.
Belirlenen ücretle birlikte asgari ücrete yüzde 27 oranında zam yapılmış oldu. Ancak bu artış, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı resmi enflasyon oranının dahi altında kaldı. Böylece asgari ücret, daha yılın başından itibaren erimeye mahkûm edildi.
Komisyon, ilk toplantısını 12 Aralık’ta, ikinci toplantısını ise 18 Aralık’ta gerçekleştirmişti. Görüşmeler boyunca işçi kesiminin talepleri yine dikkate alınmazken, kararın sermaye çevrelerinin “maliyet” hassasiyetleri gözetilerek alındığı bir kez daha ortaya çıktı.
Toplantı sonrası konuşan Bakan Vedat Işıkhan, açıklanan zammı “asgari ücrette çalışanların hakkını enflasyona ezdirmeyecek, işverenleri mağdur etmeyecek en makul ortak nokta” sözleriyle savundu.
Işıkhan, bu yaklaşımın “toplumsal barış ve dayanışma” açısından hayati önemde olduğunu ileri sürdü.
Ancak açıklanan rakamlar, iktidarın “toplumsal barış” söyleminin gerçekte sermayeyi koruma politikalarının üzerini örtmekten ibaret olduğunu gösterdi.
Açlık sınırının altında kalan asgari ücret, milyonlarca işçi için yoksulluğun kalıcılaştırıldığını, emeğin ise sistematik biçimde değersizleştirildiğini bir kez daha gözler önüne serdi.






