Yadigar Aygün/ İstanbul
AKP-MHP iktidarının hazırladığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunulması beklenen 11. Yargı Paketi taslağı, LGBTİ+’ları ve kadınları doğrudan hedef alan ayrımcı, cinsiyetçi düzenlemeler içeriyor. Taslak hayata geçerse, LGBTİ+’lar “hayasızca hareketler” kapsamında özendirme veya teşvik suçları bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılabilecek. Taslağın mevcut haliyle Meclis’e sunulması halinde LGBTİ+’lara hapis cezası verilmesinin önü açılacak. Düzenleme LGBTİ+’ların ilişkilerini konu alan dizi veya filmleri yayınlayan dijital platformları da etkileyecek.

Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) İstanbul Sözcüsü Leyla Can 11. Yargı Paketi’ni değerlendirdi.
11. Yargı Paketi kadınları nasıl etkileyecek? Bu paketin çıkarılmasındaki amaç nedir?
Leyla Can: 11. Yargı Paketi, kadınlar açısından bir “yargı reformu” değil, kadınların bedeni, yaşamı ve kazanılmış hakları üzerinde yeni bir baskı aracı. Kadınların yaşam hakkı daha fazla tehdit altına giriyor, çünkü “ahlak” ve “aile değerleri” adı altında kadınların kamusal alandaki varlığı hedefe konuyor. “Hayasızca hareketler” gibi muğlak ifadelerle kadınların ve LGBTİ+’ların kamusal görünürlüğü ve bedensel hakları kriminalize ediliyor. Kadınların şiddete karşı hukuki güvenceleri zayıflatılırken, erkek şiddetini meşrulaştıran bir “aile bütünlüğü” söylemi güçlendiriliyor. Bu paketin çıkarılma amacı, kapitalist-İslamcı restorasyonun bir parçası olarak, kadınların bağımsız ve özgür yaşam taleplerini bastırmak, onları yeniden “aileye” ve “itaate” mahkûm etmek. Yani amaç, kadın özgürlük mücadelesini kriminalize etmek ve “aileyi koruma” bahanesiyle erkek egemen düzeni güçlendirmek.
Bu paket LGBTİ+’ları nasıl etkileyecek?
Leyla Can: Bu paket doğrudan LGBTİ+’ların varoluşunu hedef alıyor. “Hayasızca hareketler” başlığı altında LGBTİ+’ların kamusal görünürlüğü, yürüyüşleri, eylemleri “ahlaka aykırı” sayılabilecek. Cinsiyet uyum sürecinde olan trans bireyler, tıbbi operasyonlar veya hormon tedavileri nedeniyle hapis cezası veya para cezası riskiyle karşı karşıya kalabilecek. Trans bireylerin cinsiyet kimliği sebebiyle “suç unsuru” gibi görülmesi, nefret iklimini daha da besleyecek. Kısacası bu yasa geçerse, LGBTİ+’ların varlığı kriminalize edilecek, kimlikleri “ahlaka aykırı” olarak damgalanacak ve devlet eliyle sistematik bir ayrımcılık meşrulaştırılacak.
Sürekli yargı paketleri çıkarılıyor ama kadınlar katlediliyor. Kadınları korumak yerine düşmanca politikalar hayata geçiriliyor. AKP-MHP iktidarının kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Leyla Can: AKP-MHP iktidarının politikaları kadın düşmanı ve heteroseksist bir karaktere sahip. Her “yargı paketi” veya “reform” adı altında, aslında kadınların eşitlik ve özgürlük taleplerine saldırı düzenleniyor. “Aile yılı”, “milli değerler”, “ahlak” gibi söylemlerle kadınların kamusal alanda görünürlüğü bastırılıyor; kadınlar ev, aile, çocuk bakımına indirgeniyor. LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemi devlet eliyle besleniyor; varoluşları “tehdit” olarak sunuluyor. Bu politikalar, kadınların öldürülmesini engellemek bir yana, kadın katillerini, erkek şiddetini ve cezasızlığı koruyan bir düzen yaratıyor. Yani bu iktidar, kadınların ve LGBTİ+’ların özgür, eşit ve bağımsız yaşamını “aile”, “din” ve “ahlak” kılıfı altında düşmanlaştırıyor.
Bu pakete karşı kadınlar neler yapmalıdır? Birlikte örgütlü mücadele etmek neden önemlidir?
Leyla Can: Kadınlar ve LGBTİ+’lar için bu tür yasal saldırılara karşı örgütlü, kolektif bir direniş zorunludur. Kadınlar bireysel olarak değil, feminist ve sosyalist örgütlenmeler içinde birlikte hareket ederek bu saldırılara yanıt verebilir. Sokakta, iş yerlerinde, üniversitelerde eşitlik, yaşam hakkı, bedensel özgürlük taleplerini yükseltmek gerekir. Birlikte mücadele, yalnızlaştırma ve korkutma politikalarını boşa çıkarır; kadınların sesini bastırmaya çalışan iktidara karşı dayanışmanın gücünü büyütür.
