Connect with us

Kadın

Kadınların Şafağı: Çin Devrimi- 3

Çin Devrimi bugüne kadar birçok yönüyle tartışılıp, konuşulduğu halde kadın mücadelesi boyutuyla neredeyse hiç konuşulmamış, tartışılmamıştır. Görünmez bir tarihin parçası olmak ya da tarihte hiç konuşulmamak kadınların verdiği mücadelenin sadece bir boyutudur. Tarihi bugünlere getirebilmek ve unutulan kuytuluklardan çıkartılabilmek için yine kadınların çabalarına ihtiyaç olacaktır. Bu nedenle kadın mücadelesinin tarihini anlamak, deneyimleri görmek, pratiklerini konuşmak ve onlardan faydalanmak için de bu birikimin gün yüzüne çıkartılması önemlidir. Bu yazı dizisi, birazda bu zayıflığın kendi bulunduğumuz yerden aşılmasına yönelik çabanın ve sorumluluğun bir sonucudur.

Yeni Çin’de Kadın

Çin Halk Cumhuriyeti’nin ilk yürürlüğe koyduğu yasalardan biri 1 Mayıs 1950’de çıkartılan Evlilik Yasası oldu, bu yasayla eski evlilik sistemi lağvedildiği gibi eşlerin ev ve ailedeki eşitliği güvenceye alındı. Taraflar için boşanma hakkı, eşit mülkiyet hakkı ve çocuk bakımının eşit olarak paylaşılması hedeflendi. Yeni evlilik ilişkilerine, tarafların özgür iradesine dayanan yeni aileye dikkat çekildi, eşleri özgürce seçebilme hakkı tanındı. Çok eşlilik, cariyelik, çocuk yaşta evlilikler, başlık parası, kadına yönelik şiddet yasaklandı. Boşanmaların kolaylaştırılması ve kadına tanınan haklar sonucu devrimin ilk yıllarında boşanma oranları çok yükseldi, boşanma durumlarında kadın ve çocukların menfaatleri esas alındı.

1950 yılında çıkartılan Tarım Reformu kanunuyla birlikte kadınlar erkeklerle aynı mülkiyet haklarına sahip oldu.

Tüm Çin Demokratik Kadın Federasyonu, içinde Hristiyan Kadın Derneği’nin de olduğu bir çatı örgütlenmesi olarak oluşturuldu. Federasyon birleşik kadın örgütlerinin de yansıması olarak tam bir taban örgütü durumuna geldi. Kadın Federasyonu, devrimle beraber kadınların evlerden çıkıp üretime katılması için yoğun ve zor bir görev yürüttü. Kadınları yasal hakları konusunda bilgilendirdi ve yasal haklarını kullanmaları noktasında kadınları teşvik etti. Yeni yasaların kadınlar tarafından tartışılmasını sağlamak için kadın grupları örgütledi. Yasanın içeriğinin tüm toplum tarafından da kavranılması ve toplumun yasa hakkında eğitilmeleri için tiyatro oyunları organize edildi. Basın bu konuda aktif kullanılarak kitlesel hareket başlatıldı. 1953’te Evlilik Yasasının tüm Çin’de uygulanmasını garanti altına almak ve kadınlar lehine işlemesini sağlamak için özel bir komite kurulmuş, Medeni Kanun’un her bir yerde uygulanması amacıyla kitlesel kampanyalar örgütlenmişti. Kitleler ve Parti kadroları en ücra köylere giderek kampanya çalışmalarını yürütmüşlerdir.

Kadın Federasyonunun yürüttüğü birçok başarılı çalışmaya rağmen asırlardır süren toplumsal ilişkilerin bir anda ters yüz edilmesini beklemek hayal olurdu. Kadın Federasyonu üyesi kadınlar faaliyetlerinde birçok zorlukla karşılaşmış, yeni yasaları uygulatmak için bazı yerlerde şiddete maruz kalmış veya katledilmişlerdi.

Yine yeni elde ettikleri hakları kullanmak için ailelerine karşı koyan birçok genç kadın da aileleri tarafından şiddete uğramış ve öldürülmüşlerdi. Yaşanan bu ve daha çok sorun nedeniyle Kadın Federasyonu bazı yerlerde yürüttüğü çalışmaları 1953 yılına kadar yavaşlatmak durumunda kalmıştı.

Aralık 1949 -Tüm Asya Kadınlar Kongresine katılan 3 yönetici kadın. Soldan sağa-Cai Chang, Deng Yingchao ve Song Qingling

Federasyon 1953 ve 1957’de kongrelerini gerçekleştirdi ve 1957’deki kongresinde adını Ulusal Kadın Federasyonu olarak değiştirdi.

10 Aralık 1949’da Çinli Komünist kadınlar öncülüğünde Pekin’de 23 ülkenin temsilcilerinin katıldığı, Tüm Asya Kadınlar Kongresi toplandı. Kadınların Uluslararası Demokratik Federasyonu tarafından düzenlenen kongrede üyeler; enternasyonal kadın mücadelesinin gelişimi, anti-emperyalist tavrın kadınlar cephesinden aktif biçimde sahiplenilmesi ve anti-faşist mücadelenin yükseltilmesine dair bir dizi başlık ele aldılar.

Çinli Komünist kadınların öncülük ettiği bu organizasyon, enternasyonal alandaki kadın dayanışmasını güçlendirdi ve henüz çok yeni olan sosyalist devletin tanınırlığının artmasında ve meşruluğunun kabulünde yardımcı bir rol oynadı.

Kadınların Uluslararası Demokratik Federasyonun (WIND) aldığı kararlar daha sonra, Kore savaşı başta olmak üzere enternasyonal dayanışmanın kadınlar cephesinden aktif eylemine ve emperyalizm karşıtı mücadelenin dünya çapında güçlenmesine vesile oldu. Enternasyonal alandan kadın hareketini bir araya getiren bu kongre, her ne kadar unutulmaya yüz tutmuş olsa da emperyalist ülkelerde bulunan kadınlar ile sömürge ülkelerde mücadele eden kadınların ortak eylem platformuna dönüştü. Bu nedenle enternasyonal kadın mücadelesinin önemli bir mevziisi haline gelmişti.

ÇKP’nin kuruluşunun ilk yıllarından itibaren eylemlerle karşıladığı 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 1949’dan itibaren resmî tatil olarak kabul edilmiş ve bu resmiyet simgesel olarak Port Arthur’dan Darien’e tamamen kadınlar tarafından işletilen bir trenle duyurulmuştu.

İdeolojik alanda da kadınlar mücadele etmeyi sürdürdü; kadınları eve ve aileye hapseden toplumdaki hâkim anlayışa karşı ciddi bir mücadele verildi. Bu konuda 1950’de çıkartılan evlilik yasasının 9. maddesi önemli bir avantaj sağlıyordu. Çünkü madde “Hem erkek hem kadın meslek seçimi özgürlüğü ve iş veya sosyal aktivitelere katılım da özgür seçim hakkına sahiptir” diyordu.

Başka bir araçta gazete ve dergilerdi, bu yayınlarda kadınların eşitliği ile ilgili çalışmalara yer veriliyordu. Yine duvar gazeteleri, posterler eski geleneklerle mücadele amacıyla aktif olarak kullanılmaktaydı. Feodal- ataerkil ideoloji ve anlayışlar nerede ortaya çıkıyorsa orada mücadele de var oluyordu.

Kadınlar birçok alanda üretim faaliyetlerine katılıyordu. Hemen hemen her fabrika ve komünde kadın işçiler bulunuyor, tarımsal üretimde tam zamanlı çalışıyorlardı. Tüm devlete ve kolektife ait fabrikalarda kreşler mevcuttu, hatta bazı fabrikaların ana okulları dahi vardı.

Fakat bazı çalışma alanlarını kadın işi olarak gören cinsiyetçi yaklaşım tam anlamıyla aşılmamıştı. Örneğin, kreşlerde çalışanların neredeyse hepsi ve ilkokul öğretmenlerinin büyük bir kısmı kadınlardan oluşuyordu.

Çocuklar annenin soy ismini de alabiliyorlardı ve aileler bu duruma kendileri karar veriyordu. Ayrıca kadınların erkeğin soyadını taşıma zorunluluğu yoktu, kendi soyadlarını da evlendikten sonra kullanabiliyorlardı.

Çinli kadınlar devrimle birlikte ilk defa kendi bedenleri ve doğurganlıkları üzerinde kontrol hakkına sahip olmuşlardı. Çocuk sahibi olup- olmamaya, kaç çocuk doğuracaklarına artık kendi iradeleriyle karar veriyorlardı, kürtaja ulaşımları konusunda bir kısıtlama yoktu, doğum kontrol yöntemleri ücretsiz olarak sağlanmış ve bunlara erişim oldukça kolaylaşmıştı. Kadınlar kürtaj yaptıklarında ücretli izinden faydalanıyordu. Doğum kontrol yöntemleri sadece kadınların görevi sayılmıyor, aksine erkekler de bu konuda teşvik ediliyordu.

Devrim kürtajı ve doğum kontrol yöntemlerini kadınlara bir hak olarak tanırken, buna dair sağlıklı ve hijyenik tıbbi kaynaklardan yararlanmayı da öncelik haline getirdi. Gezici sağlık ekipleri oluşturarak, kadın ve erkekleri doğum kontrol yöntemlerine dair bilgilendirdi. Ekipler aracılığı ile en ücra köyde kalmış kadın bile doğum kontrolüne erişim sağlayabiliyordu. Aynı ekipler gittikleri yerlerde kitleye propaganda yapıyor, toplantılar gerçekleştiriyorlardı. Toplantıların çoğu kişisel deneyimlerin aktarıldığı ve insanların bu zeminde iknaya çekildiği toplantılardı.

Yanı sıra kadın ve çocukları kapsayan, sağlık alanına dairde kapsamlı çalışmalar yapıldı. Ve bu çalışmalar devlet tarafından özel olarak desteklendi. Örneğin, 1952 yılına kadar 744 adet kadın ve çocuk sağlık merkezi ve 156 çocuk hastanesi açılmıştı. Kadın Federasyonu ve kooperatifler ise kendi sağlık ocaklarını kurmuşlardı.

Eski Çin’de evin en ağır ve tekrar eden işleri kadınların tüm zamanlarını alırdı, kadınların bu ağır iş yükünden kurtulması için birçok alanda kolektif çalışmalar örgütlenmişti. Fabrikaların günde üç öğün yemek çıkartan yemekhaneleri ve kantinleri vardı, bu yemekler kaliteli ve ucuza sağlanıyordu. Şehirlerdeki lokantalar, şehir emekçileri için çoğaltılmış ve ucuzlaştırılmıştı.

Kırsal bölgelerde ise kantinler, komünler oluştuktan sonra kuruluyordu. Ancak kantinler ve ortak mutfaklar buralarda maddi nedenlerden kaynaklı başlarda çok pratikleştirilememişti. Çünkü kolektif ekonomiyi zorlayan bir etkiye sahip olmuş ve bazı bölgelerde kapatılmıştı. Ekonomik zorlukların üstesinden gelindikten sonra tekrar açılmaları planlamalar arasında yer alıyordu. Bunun yanı sıra evde yemek yapma sürecinin bazı bölgelerde kolektif bir şekilde işletilmesi için çalışmalar da yürütülüyordu.

Toprak reformu sırasında kadın dernekleri köylü kadınları içerisinde bulundukları koşullara karşı mücadele etmeye yönlendiriyor, sorunları etrafında örgütlüyordu. Köylü kadınlar ilk defa toprak sahibi oluyor, evin sınırlarından çıkıp toplumsal üretime katılıyorlardı.

Kırsal bölgelerde okulların açılması sonucu kadınların okuma yazma oranı hızla artıyor, eski fikirlere karşı mücadele yükseliyordu. Kadınlar Federasyonun öncülerinden olan Wang Meihua ile yapılan bir röportajda: Neden okur yazarlıkla başladınız sorusuna karşılık “O zamanlar, aileler sadece okumayı öğreneceklerse bir kadının evden çıkmasına izin verirdi. Kadınlar okuma yazma derslerine katılarak dış dünyayla daha fazla temas kurduklarında, düşünceleri yavaş yavaş daha özgürleşti” şeklinde ifade eder.

Kadınlar için 1952- 1958 yılları arasında yürütülen okuma yazma kampanyası ile 16 milyon kadın okuma yazma öğrenmişti.

Yeni Çin’in Kadınları ve Bilinç Yükseltme Toplantıları

Birinci Ulusal Çin Kadınları Kongresi’nin kararıyla Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan hemen önce ÇKP üyesi kadınlar “Yeni Çin’in Kadınları” adlı dergiyi yayın hayatıyla buluşturdu. Amaçlarının; “yeni Çin’de kadınların kurtuluşunu elde etme yolunu doğru ve kapsamlı bir şekilde anlamalarına yardımcı olmaya” odaklanmak olduğunu söylediler ve kadınların sosyalist inşaya aktif katılımı talebinde bulundular.

İçeriğinde devrim esnasında kadınların karşılaştığı sorunlara özel olarak yer veriliyordu. Sorunların çoğu kadınların yolladıkları mektuplardan (her ay yaklaşık 8.000 mektup) oluşuyordu. Özel sorun olarak görülen şeyler, dergi aracılığı ile tüm topluma açık tartışılıyordu. Komünist partideki erkek egemenliği de sık sık tartışılan konular arasındaydı. Yanı sıra kadın kahramanların biyografileri, cins mücadelesine dair makaleler de vardı.

Dergiye öncülük yapan kadrolar dergiye yönelik kadınlardan gelen eleştirel mektupları topluyor, toplantılarında gündemleştirerek eksikliklerin giderilmesi için çalışmalar başlatıyordu. Örneğin, gelen eleştiriler arasında derginin kentsel çalışmalara ağırlık verdiği, dolayısıyla da kırsal çalışmaları ötelediği eleştirisinin yanında; Kuzeybatı bölgesinde yaşayan etnik azınlıkların sorunlarının dergide yer bulmadığına dair eleştirilerde söz konusuydu. Bu eleştiriler noktasında sorumluluk beyanında bulunan dergi üyeleri, sorunların çözümü için bakanlıklar ile iletişime geçiyor ve Bakanlıklara mevcut sorunların giderilmesine yardımcı olmaları talebinde bulunuyorlardı. Derginin en temel vizyonu kadınlardan gelen eleştirileri almak, bunları toplantılarda gündemleştirmek ve çözümü için ÇHC’nin ilgili tüm birimleriyle iletişime geçerek sorunları yerinde çözmekti. Çin’de tabandan gelen eleştiriler politik yaşamı büyük oranda besleyen bir araçtı ve Yeni Çin’in Kadınları Dergisi yayın hayatına devam ettiği süre boyunca tabandan gelen kadın eleştirileri ile beslenerek gelişti.

Wang Zheng bunu Çin’in Kadınları yazısında şöyle ifade eder:

“Derginin yaygınlığını artırmak için editörler ayrıca “üç birlik” örgütlemeye koyuldular. İlki muhabirler birliğiydi. Yeni Çin Kadınları, yerel muhabir ağlarını kırsal ilçe kültür merkezlerinde çalışan kadın ve erkekleri de kapsayacak şekilde genişletti. Ağustos 1950’ye gelindiğinde ülke çapında 1.300’den fazla muhabir vardı. Tabandan gelen raporların kalitesini yükseltmek için dergi periyodik eğitim atölyeleri düzenledi. İkincisi okuyucular birliğiydi. Yerel Kadın Federasyonlarının yardımıyla editörler, her sayının yayınlanmasından sonra okuyucuların geri bildirimlerini duymak için kentsel ve kırsal alanlardaki okuyucu gruplarıyla düzenli olarak toplantılar düzenledi. Üçüncüsü profesyonel yazarlar ve sanatçılar birliğiydi. Dergi, çekiciliğini artırmak için düzenli olarak ünlü profesyonel yazarlardan ve sanatçılardan edebi ve sanatsal eserler istedi; örneğin karikatürler, 1955’te hatalı fikirleri ve uygulamaları eleştirmek için hoş bir araç olarak ortaya çıktı.”

Böylece 1949’da 10.000 çıkan dergi 1960’a gelindiğinde bir milyon basıma ulaşmış ve ulusal bir kadın dergisine dönüşmüştü.

Kadın Federasyonuna bağlı olan dergi, aynı zamanda kendine ait özgün bir bütçeye sahipti. Kuruluş aşamasında Partiden doğrudan mali olarak destek alsa da 1953 yılında çalışmalar oturduktan sonra dergi kendi kendine yeten bir bütçeye sahip olabilmişti. Dergi çalışanları kadınlara göre özgün bir mali bütçe, dergi çalışmalarında belli bir esneklikte yaratıyor ve ihtiyaç ekseninde çalışmaları hızlandırabiliyordu.

1960’lı yıllarda Amerikalı feminist hareketlere ilham kaynağı olan bilinç yükseltme grupları da ilk olarak Çinli kadınlardan esinlenerek oluşturuldu.

Çin’in küçük bir köyü olan Long Bow (Zhang Zhuang) köyünde yaşayan kadınlar, yaşadıkları çelişkileri ve feodal kültürde karşılaştıkları zulmü konuşmak için, sadece kadınlardan oluşan “Speak Pains to Recall Pains” grupları kurmuştu. “Acıları Hatırlamak İçin Acılardan Bahset” anlamına gelen bu gruplar, Çin’de kadın merkezli cephenin gelişimine büyük katkılar sundu.

Toplumsal yaşamda devrime rağmen hala ötelenen Çinli kadınların, ÇKP’nin güçlendirici etkileri sonucu inisiyatif anlamında kat ettikleri yol da buna vesile olmuştu. Yaşadıkları sorunlar karşısında basma kalıp mücadele yöntemlerine baş vurmak yerine, çözüm ve çözüm gücü odaklı politik refleksleri cins mücadelesini ileriye taşıyordu.

Bilinç yükseltme grupları da esasta bu yaklaşımın bir sonucu olarak ortaya çıktı. Çinli kadınların politik mücadele aracı haline getirdiği bu örgütlenme, deneyim aktarımları ile tüm mücadele alanlarına yayıldı. Yaş, etnik azınlık, sınıf fark etmeksizin tüm kadınlar, bu kolektif alanda erkek egemen feodal kültüre karşı mücadeleye giriştiler. Bu toplantılar sonucunda kadınlar, yaşadıkları sorunların kendilerine has olmadığını deneyimliyor; aynı şikâyet ve problemlerin başka kadınların da temel gündemleri arasında olduğunu kavrıyorlardı.

Bu konudaki motivasyon noktaları Mao’nun Bayan Zhao’ya atfen yazdığı makalelerde önemle vurguladığı; “toplumda sıradan görülen her olayın tartışmaya değer olduğu, bunlardan her birinin politik nedenlerinin bulunduğuna” dair fikriyattı. Çinli kadınlar bu düşünce ekseninde hareket ederek kurdukları özgün gruplarda hem ev içinde yaşadıkları sorunları tartışıyor, hem de erkek egemen feodal kültürün baskısına karşı direnme yolları arıyordu.

Kadınlar özellikle erkek egemen feodal kültürün normal bir hak olarak erkeğe tanıdığı hane içi şiddet sorununu ilk olarak bu toplantılar aracılığı ifade etti ve buna karşı çıkmanın pratik parametrelerini oluşturmaya çalıştılar. Özel olanın politik olduğuna dair cesaretlendirici eğilim bu özgün kadın grupları sayesinde giderek güç kazandı.

Gruplara taşınan sorunlar, sadece bir deneyim aktarımı olarak kalmıyor, grup üyesi kadınlar tarafından ortak karar ile yaptırıma da tabi tutuluyordu. Örneğin, eşine şiddet uygulayan erkekler grup üyeleri tarafından uyarıldıkları halde tavırlarını değiştirmemekte ısrar ederlerse halka teşhir ediliyorlardı. Uyarılmasına ve teşhir edilmesine rağmen hala daha eşine kötü davranışlarda bulunuyorsa, kadınlar tarafından dövülüyorlardı. Kimisi ise tavrını değiştirene ve ikna olana kadar kadınlar tarafından tutuklanıyordu.

Bilinç yükseltme grupları; Çin devriminin genel içeriğine ve amaçlarına uygun olarak sorunların yerinde çözülmesine odaklanıyor, çözüm iradesini ve gücünü; sorunun parçası olan bölüklerin kolektif biçimde örgütlenmesinde buluyordu.

Bu gruplarda tartışılan tüm konular kadınların yaşadıkları deneyimleri açığa çıkarıyor, onları kendi sorunlarının çözüm gücü olarak işaretliyor ve geri olan fikirlere yönelik bilinç yükseltme olanağı sağlıyordu. Daha sonra tüm deneyimler, kolektif bilinç ile yoğrularak başka alanlardaki kadın bölükleri ile paylaşılıyordu.

Fabrikalarda ve işyerlerinde kadın işçilerden oluşan özgün gruplar vardı ve bu grupların temel amacı kadınların işyerinde karşılaştıkları sorunlara çözüm oluşturabilmekti. Bu sorunların ana ekseni esasta erkek işçilerin erkek egemen kültürel şekillenişten kopamayışları ve kadın işçileri eşitleri olarak kabul etmede yaşadıkları açmazlardı. Buna karşı kadın işçi grupları, erkek işçilere yönelik ikna toplantıları düzenliyordu. Erkek egemen kültürün tesiri altındaki erkek işçilerin eşitlikçi bir yaklaşım sahibi olmaları için bu özel örgütlenmelerin son derece önemli etkisi olmuştur.

Sendikalarda da benzer sorunlardan kaynaklı Kadın Komisyonları oluşturulmuştu. Sendikalardaki Kadın Komisyonları, kadınların işyerlerinde yaşadıkları problemlere odaklanırken, aynı zamanda işçi kadınların ev içinde yaşadıkları sorunları da gündemleştiriyordu.

Devrim sırasında köylerde ve mahallelerde kurulan Halk Komünleri de esas olarak kadınların çalışma ve emek süreçlerini dikkate alarak oluşturuluyordu. Kadınların iş yükünü hafifletmek, ev emeğinin kamusal bir sorun olduğuna dikkat çekmek için her komün, gücü oranında ortak mutfaklar, çocuk kreşleri, çamaşırhaneler ve terzihaneler kurarak ev işinin kamusal alana açılmasını sağlıyorlardı. Öyle ki kadınlar bizzat kendi olanaklarını seferber ederek işe girişiyorlardı.

Mahallerde ortak kreşler açmak için gönüllüler buluyor, ortak mutfakları kendi evlerinden tedarik ettikleri araç gereçlerle kurmaya çalışıyorlardı. Çin devrimi esnasındaki seferberlik ilkesi özellikle Çinli kadınlar arasında oldukça ileriye taşınmıştı. Sorunlar hızlıca çözüme kavuşturuluyordu. Kadınlar, kendi öz denetimlerini devrimin çıkarlarına uygun olarak harekete geçiriyor ve bunun öncülüğünü özellikle üstleniyorlardı. Kadınların yaratıcı gücü cüretkardı ve sorunlarla baş etme eğilimi yeni Çin’de kadınların temel meselesi haline gelmişti.

Sheila Rowbotham, Kadınlar Direniş ve Devrim kitabında şöyle der:

“… Ellilerin sonunda kadınların hayat tarzı, ilkin kırsalda sonra da kentlerde üretime ve komünlerin geliştirilmesine katılmalarını sağlama çabalarıyla birlikte tamamen değişti. Baskı sonucunda yeni ortaklaşa yaşam biçimleri gelişti. Bunlar, çoğunlukla küçük ölçekliydi ve derme çatmaydı. Yaklaşık on iki aile ocağından, bir grup ev kadını bir araya gelip neler yapabileceklerini araştırdılar. Partinin yerel mahalle komitesinin başkanı, neden bir mahalle üretim ekibi oluşturmadıklarını sordu. Bu basitçe, birbirlerinin evinde, büyük mağazalar için kumaş ayakkabı tabanları ve kâğıt torbalar yapmaya başlamaları demekti. İşler çoğaldıkça, çocuklara bakmak ve yemek pişirmek sorun oldu: Ev kadınlarından biri, “Keşke fabrikalardaki gibi bir yemekhanemiz ve çocuk yuvamız olsa!” dedi. Başka bir kadın bu fikirden yola çıkarak, “Neden bunları kendimiz kurmuyoruz?” dedi ve daha sözünü bitiremeden öbür kadınlar ona katılmaya başladı. Biri mutfak bıçağı, başkaları tencereler, tavalar ve çeşitli aletler getirdi. İyi yemek pişirdiği bilinen bir kadın, mutfak işini üstlenmeye gönüllü oldu ve bir başkası, kreşin sorumluluğunu alacağını söyledi. Bütün bunlar çok faydalıydı; ortaklaşa görülen hizmetler, en büyüklerinden en basitlerine geniş bir çeşitlilik gösteriyordu. Bu hizmetler kimi zaman yeni binalarda karşılanırken, kimi zaman, adına da uygun biçimde, eskiden toprak tanrısının tapınağı olan yer, bir yemekhaneye dönüştürülüyor…”

Çin devrimi, Sovyet devriminden farklı olarak ev işlerinin kamusal alanlara taşınmasını yeterli görmemiş, evdeki ortaklaşmanın önemi üzerinde de durmaya çalışmıştır. Simone De Beauvoir “Ben Bir Feministim” adlı kitabında bu konuya dikkat çeker ve 1955’ te yaptığı Çin ziyareti sırasında karşılaştığı makul pratiklerden birini örnekler:

“…Burada çoluk çocuk herkes belli günlerde toplanıp ev işini genel bir faaliyet halinde halleder; bu aynı zamanda eğlenceli de olabilir. Çamaşır mı yıkanacak, temizlik mi yapılacak her neyse toplanıp yaparlar. Kendi içinde alçaltıcı iş yoktur. Tüm işler eşit önemdedir. Alçaltıcı olan çalışma koşullarıdır. Pencere silmekte kötü olan ne? Daktilo yazmak kadar faydalı. Alçaltıcı olan pencerelerin silinme koşullarıdır…”

Bu paragraf Çin devrimi sonrası ev içi emeğin dönüştürülmesine dair çabanın bir bölümünü oluşturuyor olsa da sınırlı düzeyde kalmış bir organizasyondur. Ev işlerinin kolektifleştirilmesi kadınların ev işleri ile olan ilişkilerinin zayıflatılmasını ve toplumsal dağılımının adaletli biçimde gerçekleştirilmesini önceler. Ev dışında örgütlenen yapılar -ortak mutfak, kreş, terzihane vb. gibi- sorunun çözümüne ilişkin sınırlılıklar barındırır. Böyle yapılar ücret karşılığı da olsa genelde kadınların çalıştığı alanlar olmaktan kurtulamamıştır, cinsiyetçi iş bölümü söz konusudur. Dolayısıyla da ev işlerinin ortak yapılması kolektif alanlara ek olarak önemli bir adımdır…

Yönetici Pozisyonlarında Kadınların Durumu

Önemli birçok gelişmeye rağmen siyasal cephede daha katledilmesi gereken çok yol vardı. Kadınlar yöneticilik kademelerinde henüz yeterli bir şekilde temsil edilemiyorlardı. Örneğin, çalışanlarının yüzde 67’sini kadınların oluşturduğu bir fabrikanın on kişilik parti komitesinin yalnızca bir üyesi kadındı. Fakat bu durumla mücadele ve özel çabalar da söz konusuydu.

Kadınların yöneticilikteki pozisyonu her yerde örnekteki gibi değildi. 1954 yılında Milli Halk Kongresi’nin 1.226 delegesinin 147’si kadındı, Adalet Bakanı Guomindang’ın işkence hanelerinde kalan Çe Liang adında bir kadındı. Milli Halk Kongresinin Başkan Yardımcılığı’nda yine bir kadın bulunuyordu. Kadınlar belediye meclislerinde yüzde 13, bölge meclislerinde yüzde 16’lık bir temsil oluşturuyorlardı. 380 kadın Mahkeme Başkanlığında ya da Başkan Yardımcılığında bulunmuştu. Çin Bilimler Akademisinde 1961’de bilim emekçilerinin beşte biri kadınlardan oluşuyordu, onur ödülü alan 34 bilginin dördü kadındı.

Kırsal bölgelerde kadınların kolektif üretime katılması, toplum içerisindeki durumlarını da etkilemiş, dolayısıyla da siyasal yaşamlarında önemli değişimler gerçekleşmişti. 1957’de kooperatiflerin yüzde 70- 80’ninde kadınlar başkan ve başkan yardımcısı sıfatıyla yer alıyordu. Yapılan toplantılarda artık her kadın görüşlerini rahatlıkla ifade edebiliyor ve önemli kararların alınmasına katılabiliyorlardı. Bu bölgelerde kadınların yönetimdeki pozisyonlarında önemli gelişmeler yaşansa da erkeğin katılımına oranlandığında daha sınırlı bir durum söz konusuydu.

Bir diğer olumsuzluk olarak değerlendirilebilecek mesele ise kadınların genellikle daha az ücret ödenen işlerde çalışıyor olmalarıydı. Özellikle çalışma puanlarının parça başına göre belirlendiği yerlerde kadınlar erkeklerden daha az kazanmışlardı. Kadınlar çoğu zamanda erkeklerle aynı çalışma puanını kazanmak için daha fazla çalışmak zorunda kalmışlardır. Tarımda da en yüksek ücretler erkeklerin çoğunlukta olduğu iş alanlarında mevcuttu. Eşit işe eşit ücret ilkesi daha çok kamu sektöründe uygulanabiliyordu.

Büyük İleri Atılım ve Demir Kızlar

1958’deki Büyük İleri Atılım sırasında da milyonlarca kadın üretime çekilmiş, çocukları olan kadınların çalışabilmesi için kreşler açılmıştı. Kadınlar çalışma yaşamına katıldıkça çalışma ekiplerinde yönetim kademelerine gelmişler; yine komünist partiye katılan kadın sayısında da hızlı bir artış yaşanmıştı.

Büyük İleri Atılım sürecinde hedeflenen ilkelere uygun olarak kadınlar da üretimde yerini aldı. Tarımsal ve endüstriyel üretimin güçlendirilmesi ÇHC’nin ayakta kalabilmesi için zorunluydu. Esasında Büyük İleri Atılım ekonomik anlamda toplumsal bir seferberlikti. Fakat Çin’deki teknolojik yetersizlik, üretimin emek yoğun olarak gelişmesini zorunlu kılıyordu. Dolayısıyla da işlerin birçoğu kol gücü istediğinden ağır işlerdi. Zorluklarına rağmen bu süreçte temel politikalarından birini de kadınların üretim süreçlerine katılması, erkek işleri denilen alanlarda yer alması ve bu iş alanlarında becerilerinin artırılması oluşturuyordu.

İleri Atılım’da kararlaştırılan hedefler kamusal alandaki kadın işi- erkek işi ayrımını ortadan kaldırırken, kadınların geleneksel cinsiyetçi işlere başkaldırısı -en azından kamusal alandaki- onlara toplum içinde “Demir Kızlar” denmesine neden oldu.

Demir Kızlar, Büyük İleri Atılımın emek yoğun seferberliği içinde fabrikalardan kırsaldaki çalışmalara kadar tüm alanlarda yerini almıştı. 1963 yılında Dazhai’de yaşanan sel felaketi nedeniyle büyük tarımsal kayıplar yaşanmıştı ve bölgede bulanan genç kadınlar tarımsal kayıpları değerlendirip, eski haline getirilmesi için ilk defa “Demir Kız Tugayı” adıyla üretim ekibi oluşturup, hasarın önüne geçmeye çalıştılar.

Dazhai’deki Demir Kız Tugayı Çin’de yeni tipte örgütlenen, uzmanlaşmış kadınlardan oluşan birçok tugay ve grubun kurulmasına ön ayak oldu. Kadınlardan oluşan tugaylar, sadece üretim eksenli çalışmıyor, kaldıkları köylerde ve kasabalarda propaganda çalışmaları yapıyor, Maoist ideolojiyi kitlelere taşıyorlardı.

Tugaylar aracılığı ile kadınlar erkek işi olarak tanımlanan işlerde çalışarak – traktör sürücüsü, tornacılar, pilotlar, elektrik ustaları, balıkçılık gibi- yüksek bir özgüven elde etmiş ve cinsiyetçi iş bölümüne meydan okumuştu. Ve bu işler toplumda kadınlara karşı saygıyı arttırmıştı.

Kadınların kamusal alandaki geleneksel iş bölümüne karşı mücadelesi, kimi çevreler tarafından kadınların erkekleştirildiği iddiası ile karşı karşıya kaldı. Buna rağmen devrim Demir Kızlar’dan oluşan emek seferberliği ile erkeklerin emek alanındaki hiyerarşisine güçlü bir darbe indirdi ve Çin’de büyük oranda geleneksel iş bölümünü dağıttı.

Mao’nun devrim sürecinde önerdiği ortak kantinler önerisi Büyük İleri Atılım sürecinde dikkate değer biçimde yaygınlaştı. Fakat kadınların çift mesaisini bir nebzede olsa azaltan ortak mutfaklar, kadınları ev işinden tam olarak kurtaramıyordu. Kadınlar eve gittiklerinde cinsiyetçi iş bölümü sürüyordu. Ortak mutfaklar İleri Atılım sırasında kentlerde başarılı olarak uygulansa da kırsal alanlarda istenilen düzeye ulaşamamıştır.

Devrimin ilk onuncu yılına gelindiğinde kadınlar birçok kazanım ve hak elde etmişti. Fakat hala kadınların ve sosyalist sistemin aile içerisinde ve toplumda ataerkil ilişkilerin aşılması noktasında mücadele etmesi gereken çok şey vardı. Ekonomik eşitsizlik giderilememiş, kadınların yönetimdeki temsil oranı yeterli düzeye kavuşturulamamıştı. Özellikle kırsalda geleneksel aile varlığını pek çok yönden sürdürüyor, ev işleri hala kadınların görevi sayılıyordu. Hem toplumsal üretimde hem de ev işlerinde çalışan, çocuk bakan kadınlar doğaldır ki siyasal yaşama zaman ayıramıyor, yönetici pozisyonlardaki temsilleri düşük kalıyordu.

Kızıl Çin’de Kadınlar Göğün Yarısı kitabı yazarlarının Sino-Macar Dostluk Komünü kadrolarından Zhou Min-fu ile yaptıkları görüşmede Zhou Min-fu “kadınların sorunlarını üç yolla- üç cephede- çözmeye çalıştıklarını” belirtip, şöyle devam ediyordu:

“Birincisi ideolojik cephe. Kadınlar ve tabi erkeklere de eğitim verdik. Kadının üretimde olmaması gerektiğini ifade eden eski düşünceye karşı savaştık, biz feodal düşünceye karşı kavga verdik.

“İkinci cephe somut problemleri çözmekti. Örneğin, kadınların yüz yüze kaldığı ev işinin pratik sorunlarını çözmeye çalıştık.

“Üçüncü olarak, kadınların liderlikte rol aldıklarından emin olmaya çalıştık. Yönetici yapılarda kadınların bulunduğundan emin olduk. Bu öyle önemliydi ki bu sayede kadınlara saygı duyulmalı, kadınlar lider olarak görülmeliydi. Bu durum eşit bir duruşu artırırdı. Ayrıca kadınlar bu kademelerde olmalılardı çünkü onlar kadınların problemlerini biz erkeklerin anladığından daha iyi biliyordu.”

Eski Çin’de kadın kavramını karşılamak için “nüren” tanımlaması kullanılıyordu. Bu kavram hem kadınların erkeklere karşıtlığını ifade ediyor hem de kadınların cinsel çekiciliğine atıfta bulunuyordu. Çin kadınının cinsellik ile ilişkilendirilmesi Çin’deki sömürgeci hareketin özel bir yönlendirmesiydi.

Her ne kadar 1920’den itibaren parti gündeminde tartışılmaya başlansa da “Fünü” tanımlaması tam olarak devrimden hemen sonra Mao tarafından kullanıma sokuldu. Bu yeniden tanımlama ihtiyacı eski toplumun kadına dayattığı rolleri reddetmek ve kadının mücadelenin doğrudan öznesi ve potansiyel devrimcisi olduğunu anlatmaktan ileri geliyordu. Ve Çin’de “Fünü” ezilen emekçi kadınları tanımlayan bir kavram olarak kadınların politik mücadelelerinin gündemlerinden biri haline geldi. Ezilen emekçi yığınca Çinli kadın göğün yarısı olma gerçeği ile cins mücadelesini kuvvetlendiren her politikaya omuz veriyor; kendilerini akrabalık, feodalite ve cinsellik üzerinden kuran tüm anlatım ve pratiklere karşı cephe alıyordu.

Yeni Çin eskinin tüm kalıntılarını silmekte ısrarcıydı. “Fünü’’ ise yeni kadının yaratımının sadece başlangıcı olarak görüldü. Bu değişim sadece dilsel bir olay değildi. Kadınların sosyalist toplumun üyeleri olarak politik bilincinin kuvvetlenmesinin de parçasıydı.

Bu dönemde yine kadın mücadelesi açısından önemli bir başlık haline gelen, kadın ve kutsal annelik miti özellikle ÇKP’li kadın komünistler tarafından sıkça tartışılan konuların başında geldi. Kadınları eve ve çocuk bakımına hapseden anlayışlara karşı mücadele etmenin temel bir sorumluluk olduğunu savunan birçok komünist kadın, dönemin kadın dergilerinde ardı ardına makaleler yayınladılar ve Çinli kadınları bu geleneksel anlayışa karşı durmaya çağırdılar.

1950 sonrası Sovyetler’de hızla gelişmeye başlayan ve devlet tarafından adeta teşvik edilen “annelik” olgusu Çinli kadınların da gündemindeydi. Nedeni ne olursa olsun anneliğe özendirici, hatta ödüllendirici politikaların kadınları geleneksel rollere mahkûm edeceğini, annelik olgusunun kadınları politik yaşamdan koparacağını ifade ettiler.

Çin’li Komünist Kadınlar bu sorunu sadece kendi ülkelerinde değil, 1963’te yapılan “Moskova Dünya Kadınları Kongresi” raporu aracılığıyla enternasyonal alandaki kadın çalışmalarına taşıdılar. ÇKP üyesi Yang Yunyu, kadınların rolünü annelikle sınırlamayı kongre vesilesiyle eleştirdi ve kadınların kurtuluşunun önündeki en büyük engellerden biri olduğunu söyledi.

Devrimin en belirgin olaylarının başında kültür-sanat cephesindeki gelişimler de vardı. Yapılan film ve tiyatrolar özellikle kadın mücadelesine dair toplumda geniş yankı uyandıran konuları ele alıyordu. Sanat aracılığıyla devrimci kadın özneler devrimin inşa sürecinin baş kahramanları olarak resmediliyor, eski kültür alanındaki hâkim yargı kırılarak kadınların devrimci mücadeledeki payları ön plana çıkarılıyordu. Sanata dair cins eşitlikçi bu yaklaşım, devrim ile kadın arasındaki bağın anlaşılmasını sağlıyor ve görsel bir hafıza yaratılarak kadınların görünmeyen emeğini görünür kılıyordu.

Sanat cephesindeki kadın mücadelesi odaklı bu yönelim, Çin toplumunun tümünde etkisini gösteriyordu. Kadınlar sanat aracılığıyla alınıp satılan bir meta olmadıkları, geleneksel ahlaka ve ataerkil yapıya karşı mücadele eden aktif özneler olduklarının bilincine varıyorlardı.

Devrim ile ilişkilerini ataerkil baskıya, geleneksel ahlakçılığa ve feodal değer yargılarına karşı baş kaldırmanın bir aracı olarak görüyorlardı. Çin toplumunda bir kadının “hayır” diyebilmesinin, ataerkil düzende kadınların konumunu ne denli güçlendirdiğinin ayırdındaydılar.

Simone De Beauvoir The Long March kitabında Operadaki bir sahnede, genç kadın kahraman, istemediği halde onu kucaklayan imparatordan kurtulmaya çalışınca, eseri birlikte izlediği bir kadın Simon de Beauvoir’ a şu yorumu yapmıştı: “İşte Çinli kadınlar bu yüzden devrim istedi, böyle şeylere hayır deme hakkına sahip olmak için.”

Yararlanılan Kaynaklar

  • Sheila Rowbotham, Kadınlar, Direniş ve Devrim
  • Anja Meulenbelt, Feminizm ve Sosyalizm
  • Simone De Beauvoir, The Long March,
  • Simone De Beauvoir- Ben Bir Feministim
  • Devrimci Araştırmalar Grubu(ABD), Çin Kültür Devrimi
  • Gender Dynamics, Feminist Activism and Socail Transformation in China, Xin Huang
  • E.Croll, Feminism and Socialism in China
  • Janet Goldwasser- Stuart Dowty, Kzıl Çinde Kadınlar Göğün Yarısı
  • M.Antonietta Macciocchi, Çin Deyince
  • Mao Zedung, Seçme Eserler
  • Edgar Snow, Çin Üzerinde Kızıl Yıldız
  • Han Suyın, Sabah Tufanı
  • Wang Zheng, Creating a Socialist Feminis Cultural Front: Women of China
  • Gao- Dongping Han- Hao Qi, Sosyalist Çini Hatırlamak
  • Wang Zheng… Womens Studies Research in Contemporary China
  • Yang Chih—Hua, “Days I Cant Fırget” Women in China
  • Lin Chun, The Transformation of Chinese Socialims



Mayıs 2025
PSÇPCCP
 1234
567891011
12131415161718
19202122232425
262728293031 

More in Kadın