Sanırız 22 yıllık iktidarı boyunca AKP’yi sarsan en önemli eylem Haziran Ayaklanması’ydı. Çok konuşuldu ve yazıldı, yinelemeyeceğiz ama özetleyecek olursak, Haziran Ayaklanması siyasal iktidar seçeneği yaratamayan bir ayaklanmaydı. Yine, Haziran kentli sınıfların isyanıydı.
Kürt Özgürlük Hareketi, Haziran’ı geç anladı, hatta ilk sıralarda Haziran içerisindeki ulusalcı dinamikler nedeniyle ayaklanmayla arasına mesafe koydu. Neyse ki eylemler ulusalcılığın ideolojik-politik sınırlarını aşan bir toplumsal forma kavuştu ve Kürt Hareketi eylemlere bir kenarından dahil oldu.
Seçim sonrasında yaptığımız değerlendirmede ifade etmiştik.(1) Haziran Cumhuriyetçi Türkler ile Kürt dinamiğini, eylemci bir çizgide, ilk kez bir araya getirdi. Polis şiddetine karşı, BDP bayraklı bir eylemci ile ay yıldızlı bayraklı diğer eylemcinin el ele direndiği fotoğraf, eylemlere katılan herkesin hafızasındadır. İslamcı faşist iktidar açısından Haziran’ı tehlikeli yapan en önemli başlıklardan biri de bu fotoğraf karesinin siyasal anlamıydı.
Bu fotoğraf karesinden sonra Cumhuriyetçi Türkler ile Kürt dinamiğini kesiştiren, planlı olmayan, “kendiliğinden” eylemler oldu, bu ilişki dolaylı yollarla devam etti. Bazı Cumhuriyetçi Türkler, Demirtaş Cumhurbaşkanı adayı olduğunda Demirtaş’a oy verdi, daha sonra yine bazıları HDP barajı geçsin diye oy verdi. Kürt dinamiği ise örgütlü bir güç olarak, hem İstanbul seçimlerinde hem de son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP adaylarını destekledi.
Lenin “yığınların eylemi, her zaman parlamenter eylemden daha etkilidir.”(2) diyor. Hakikaten bir önem sıralaması yapacak olursak, Haziran’ın o tarihi fotoğrafı bütün kesişim noktalarının en kıymetlisidir. Otokratik bir iktidara karşı eylem birliği ile alanlarda bir araya gelmek, özellikle Cumhuriyetçi Türklerde ciddi bir bilinç sıçramasına neden olmuştur, ki yarının olası bir ayaklanma sürecinde daha olgun ve bilinçli bir dayanışma yaşanacaktır.
***
Tabi burada, her iki dinamiğe de işçi sınıfının devrimci siyasetinin müdahale etmesi oldukça belirleyicidir. Çünkü her iki dinamik de hem sınıfsal hem de ideolojik dayanakları gereği düzenle uzlaşma zeminine hapsolabilir. Özellikle devletin eski resmi ideolojisinin etkisi altında kalan, geleneksel şoven refleksleri olan Cumhuriyetçi Türkler bu meselede daha da kaygan bir zeminde bulunuyor. Hem işçilerin ve yoksul kitlelerin seferber edilmesinde hem de Kürt meselesinde ulusal eşitliğin savunulmasında; gelişmesi muhtemel toplumsal harekete sosyalistlerin müdahale etmesi tayin edici olacaktır.
İleride daha detaylı konuşmak üzere, bu meseleye şimdilik bir virgül koyalım.
Şimdi gelelim günün meselesine…
***
Kemalist fikirleriyle bildiğimiz gazeteci Merdan Yanardağ tutuklandı. Yanardağ, TV’de katıldığı bir programda Abdullah Öcalan’ın tecritte olduğunu ve bu tecridin ise tamamen hukuksuz olduğunu belirtti.
Ortada tek bir olay var ama bu olayın iki temel yönü var. İki soru ile karşı karşıyayız: Birincisi, Yanardağ’ı Kemalist kodlarına rağmen Kürt dinamiği ile dolaylı dayanışmaya yönelten nedir? İkincisi, Yanardağ neden tutuklandı?
Biz bu soruları tek bir yanıtla açıklamayı tercih edeceğiz. Çünkü bu iki soru birbirini bütünlüyor.
Hiç uzatmayalım, bu tutuklama İslamcı faşist rejimin Cumhuriyetçi Türklere salladığı devlet sopasıdır. Devlet, “Bırakın Kürtlerle bir araya gelmeyi; size, Kürtlere karşı tarafsız kalma şansı bile tanımıyorum. Ya bizimlesiniz ya düşmansınız” diyor.
Seçimler bitti. İslamcı faşist rejim her türlü baskı mekanizmasını işleterek, Kürt düşmanlığı üzerine kurduğu seçimi “aldı”. İslamcı faşist rejime karşı direnen kitlelerin parlamenter umutları da ortadan kalktı. Toplumun yarısı hâli hazırda İslamcı faşist rejime teslim olmamakta direniyor. Bu olguların doğal sonucu olarak, bundan sonraki süreç, toplumun direnen kesimlerinin parlamenter olmayan yollara sapma gizilgücünü de bağrında taşıyor. Yani, yarın Cumhuriyetçi Türklerle Kürt dinamiğinin birlikte ve daha ilişik bir şekilde faşizme karşı dövüşme olanağını ortaya çıkarıyor. Merdan Yanardağ’a tecrit tepkisini koyduran da Merdan Yanardağ’ın tutuklanmasına neden olan da bu hakikattir.
Bu hakikati de en iyi AKP görüyor, biliyor.
***
Amerikan doları 30 liraya doğru uçuşa geçerken, MİT de Suriye’de operasyon yapıyor. Devletin Kürt düşmanlığı ile faşist karakteri birlikte koyulaşıyor. İslamcı faşist rejim AKP’ye teslim olmayan Cumhuriyetçi Türk’e “Kürde yanaşırsan yanarsın” diyor.
Aslında AKP “ya teslim ol ya da savaş” diyerek, kitlelere açık bir “meydan savaşı” daveti de göndermiş oldu.
(1) Sahnenin dışındakiler: Sosyalistler ve Kürt Dinamiği https://gazetepatika20.com/kerem-yildirim-yazdi-sahnenin-disindakiler-sosyalistler-ve-kurt-dinamigi-136764.html
(2) ‘Sol’ Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı, Lenin.