Connect with us

Makale

Anton Ekmekçi Yazdı: Sosyalist Demokratik Güçlerin Yapısal Sorunları Üzerine Notlar- 2

Bizler mülk dünyasının ilişkilerinden tetiklenen sapma davranış ve sözlerin devrimci kolektif yapıda hiçbir zaman ortaya çıkmayacağını iddia etmedik, etmiyoruz. Bunu savunmak eşyanın tabiatına aykırı olacaktır ama asıl anlatmak istediğimiz; bu türden yapısal sapmaların formasyonel bileşenin çoğunluğu tarafından kanıksanması ve bunların giderek ilkelerini yitirerek sızıntı bir kültürün tarihsel figüranlarına dönüşebilme rizikosuna işaret etmek istiyoruz.

İnsanları makine şeklinde algılayan mekanik örgütlerin çağını geride bıraktığımız zamanlardayız. Mekanistik paradigmalar tarafından koşullanan örgütsel formasyonlarda insan potansiyeli bir tarihi özne olmaktan çok, doğrusal etki, güç, düzen ve fabrikasyonel devamlılık gibi unsurlarla ele alınıp yorumlanmaktadır. Halbuki bu bakış açısı günümüzde doğayı ve ürünü olduğu insanı tanımlama biçimlerinden en verimsizidir.

Sorun çözmek için bireysel gelişim olanakları ve özgür iradi kullanım yerine örgütsel tüzüklerin hükmüne aşırı bağımlılık, hak/hukuk ve yükümlülüğün fonksiyonel işleyen bir sorumluluk ve yetki ilişkileri içerisinde değerlendirilmesi ve kolektif içindeki ideolojik mücadelede söz kullanım hakkının politik değerini belirleyen etmenin güç ilişkileri olduğu yönündeki benzeri büküm alanları, mekanik örgütsel sistemlerin tipik fonksiyonel özelliklerinin başında gelmektedir. Oysa kendi kendisini yönetme becerisi gösteren yarı otonom örgütsel örüntülerin sorun çözme yeteneğinin evrimleştiği gözlemlenmektedir. Özerk ama biçimsel olmayan yapıların pratiğin karmaşık sorunlarının karşısında yaratıcı bir bakış açısına sahip olması kaçınılmaz gibi görünüyor. Güce sahip olan birkaç kişinin diğerleri üzerinde hakimiyet oluşturduğu otokratik formasyonların toplumsal kalabalıklar tarafından kabul görmesi beklenmemelidir. Bilgiye ulaşmanın ışık hızında gerçekleştiği günümüz dünyasında, bu hıza uygun değişimi görme ve “değişimin” değiştirilmesi çözümünü üretmekten bezgin herhangi bir örgütsel yapıda, zamanın kodlarıyla hayatı algılan bir genci tutabilmenin zorlaştığını tarif etmeye çalışıyoruz.

Siyasi gücü elinde tutan yönetsel erkin, kenar ağlardaki otonom yapılarla ve çevresiyle beraber olmak üzere tabandaki halk meclisleriyle dengeli bir yetki paylaşımı yapması gerekir. Bu durum devrimci işin verimi, insan gelişimi ve kolektif birliğin formasyonel geleceğinin güvenliği için gereklidir. Yapısal dönüşüm ve gelişim süreçlerinde düşünceyi özgür ifade etmeyi engelleyen koşulların ortadan kaldırılması oldukça önemlidir.

Ayrıyeten sağlıklı bir iletişim imkanı, enformasyon ve bilgi akışı ve karar verme mekanizmasının kolektif içinde dengeli dağıldığı bir sistemin gerekliliğinden bahsediyoruz. Bir bireyin kendi varoluşunu gerçekleştiremediği ve fikriyat özgürlüğünü güvende hissetmediği bir kolektivizm içinde mutlu olması mümkün değildir. Karşılıklı ilişkiler bağlamında saygının bir değer olmadığı ortamdan başarı öyküsünün yeşermesi mümkün görünmemektedir. Aynı ihtisas alanındaki devrimci bireylerin birbirlerini rakip olarak gördüğü, sorunların çözümünün zorlaştığı, hayvanlık özgeçmişimizden kalan ilkel güdülerin kontrol edilemediği ve Post-truht bireysel saldırıların bir alışkanlık biçimine geldiği bir ortamdan sosyalist demokrasinin verimli bir formasyonel bileşiminin ortaya çıkması beklenmemelidir.

Bizler mülk dünyasının ilişkilerinden tetiklenen sapma davranış ve sözlerin devrimci kolektif yapıda hiçbir zaman ortaya çıkmayacağını iddia etmedik, etmiyoruz. Bunu savunmak eşyanın tabiatına aykırı olacaktır ama asıl anlatmak istediğimiz; bu türden yapısal sapmaların formasyonel bileşenin çoğunluğu tarafından kanıksanması ve bunların giderek ilkelerini yitirerek sızıntı bir kültürün tarihsel figüranlarına dönüşebilme rizikosuna işaret etmek istiyoruz. Üretim faktörleri arasına girmeye başlayan bilgiye göre kendilerini konumlandırmayan yapılanmaların zamanın gerisine düşerek gereksizleşeceği bir dönemin tarifini yaparcasına akıyor zaman. Hayatı üreten oldukları halde hayatın dışına itilmiş gibi bir yaşama mahkum edilen milyarlarca emekçinin geleceğine ön çekmeye gönüllü olmuş sınıf öznelerin, süreklilik içinde kalıcılığını dalga gelişimiyle güvenli hale getirmelerinin güveni; doğru bilgilere ulaşmak, bu bilgileri işleyerek yeniden üretmekte saklıdır. Şunu da unutmamak gerekir ki, ekonomik ve teknolojik gelişmelerin küresel bir eğilim göstermesi, hızlı dolaşımı ve bilginin bir üretim ürünü olması gibi sebeplerle her tür bilgi deyine hızlı bir şekilde eskimektedir. Bu hızlı değişime ayak uydurabilmek için işçi sınıfının mücadele örgütlerinin bünyesinde profesyonel işleyen uzman birimlere ihtiyaç vardır. Oldukça istikrarsız ve geleceği öngörülemeyen bir dünyada doğru bilginin üretim, kullanım ve yönetimini kendi teorik, örgütsel ve praksis formasyonuna işleyen politik hareketlerin insan çoğunluklarını peşinden sürükleyebilme imkanları vardır.

Evet biz insanlar işlerimizi yaparken duygularımızı da kullanırız ve antropolojik süreçlerde gelişen bu duygularımızı yaptığımız işlerimizin içine de karıştırırız ama bir tutam işlenmiş yeni bilginin yokluğunda duygularımızın bizleri götürebileceği aydınlık bir yol yoktur. Değişimin belirgin bir şekilde hızlandığı politik aktiviteye, söz konusu olan toplumsal çevrede politik işlemin verimli olması için öğrenmenin bir örgütsel öğrenme muhtevasına bürünmüş olması gerekir. Bir örgütün varlığını kişilerin varlığına ihtiyaç duymadan sürdürebilmesi için böyle bir öğrenme modelini hayata geçirmesi gereklidir. Yöneticilerden bağımsız hareket edemeyen kurumların günümüz kaotik süreçlerine ayak uyduramadıkları anlaşılıyor. Bu konuda bir formasyonel duyarlılık ve esnekliğe ihtiyaç vardır. Ayrıyeten, ulus-devlet ağırlıklı mekanik sanayi toplumu sonrası küresel ekonomik ilişkileri sağlayan dijital teknoloji, dünyanın bütün uçlarındaki her renkten insanları birbirlerine bağlamaktadır. Doğal olarak ekonomik ilişkilerin iletişim ve dolaşım alanı olan elektronik ağlar, aynı zamanda insan ilişkilerinin ve toplumsal gelişmelerin etkileşim alanı da olmaktadır. Bu anlamda yeni ekonomik pazar ilişkilerinin toplumsal tüketim ağlarını, işçi sınıfının mücadele gereçlerinden birine çevirebilmenin olanaklılığını gözetmeyen bir öğrenme modeli yetersiz kalacaktır kuşkusuz.

Örgütsel varlıkların başarısını belirleyen etkenlerin başında teknolojik olanaklar değil bilakis zihinsel imkanların geldiğini belirtmek isteriz. Mesela yeni yöntemlerle problem çözmeyi öğrenmek ve benzersiz deneyimler yaratmak yeni teknolojilerin kullanılmasından daha önemlidir. Buradan yüksek bir sesle ifade etmek isteriz ki değişim demek yeni teknolojiler kullanmak demek değildir. Toplumda hayatın yaşam kalım ilişkileri içinde organize olmuş, onaylanmış ve yerleşmiş kurallar bütünüyle çatışmayan bir devrimci kurumsal modelleme, kullandığı yeni teknolojik imkanlar nedeniyle yenilikçi sayılamaz. Bunların aksini iddia eden görüşler eğer apolitiklikten kaynaklanmıyorsa onları küçük burjuva sağcı görmekten çekinmeyeceğiz. Yenilikçiliği kurumsallaşma stratejisinin vaz geçilmez bir parçası yapamayan yöneticiler başarısızlığa mahkûmdurlar. Eğer davranış, değer ve normların üretiminde ortaklaşma eğilimi gelişmiyorsa, verimli bir öğrenme modeli eşliğinde değişimin sağlanamadığı anlamına gelir. Bu anlamda kolektif değer ve normların bilgi kaynaklarına dönüştürülemediği bir örgütsel formasyonda devrimci değişimden bahsedilemez



Mart 2025
PSÇPCCP
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930
31 

More in Makale