Connect with us

Ekoloji

Zeynep Hayır yazdı | Doğanın Sessiz Çığlığı: Kapitalizmin Küllerinde Yitip Giden Gelecek

Ve şimdi yeniden doğayla konuşmanın, yeniden uyum kurmanın zamanıdır. Küllerden filizlenen umut gibi, yaşamı, adaleti ve eşitliği birlikte yeşertmek zorundayız. Yaşamı koru, doĝayla barış; gelecek bizim ellerimizde.

“Ağaçlar, toprağın gökyüzüne yazdığı şiirlerdir.” (Halil Cibran)

İnsan doğayla birlikte yaşamı örgütlemeyi öğrendi. Toprağı ekip biçmeyi öğrenerek, medeniyetler kurdu, uygarlıklar inşa etti. Su kenarlarında, ormanların kıyısında doğanın ritmini takdir ederek yaşadı. Ayın döngüsüyle, yağmurun şarkısıyla, ormanla, kuşla, nehirle uyum içinde. Doğa onun öğretmeni ve yol arkadaşıydı. Bu denge bozulmadan insan ve doğa birbirini büyüttü. Tarım gelişti, köyler kuruldu, toprağa saygı temel oldu. Ama bu uyum sanayi devrimiyle kırıldı.

“Doğanın tahribatı işçi sınıfının sömürülmesiyle el ele gider” (Karl Marx)

Demir ve buharın gücüyle kentler hızla büyüdü, ormanlar betonla yer değiştirdi. Kar hırsı doğaya hakim oldu, emek sömürüsü büyüdü. Kapitalizmin doğaya ve insana sınırsız sömürü anlayışı bir sistem olarak küresel çapta derin yıkımlara neden oldu.

Bugün Paris İklim Anlaşması’nın ardına gizlenen bu sistem, dün Marshall yardımlarıyla Anadolu’nun ağaçlarını, tohumlarını, geleneksel tarımını şehrin karına uygun şekilde dönüştürmeye başlamıştı. 1948 sonrasında Amerika Birleşik Devletleri’nin Marshall yardımlarıyla birlikte yönlendirdiği tarım ve ağaçlandırma politikaları, zeytin, meşe, kestane, çınar gibi yerli ve dayanıklı türlerin yerine hızlı büyüyen ve kolay çıra tutan kızılçamların dikilmesini teşvik etti. Bu sadece orman yapısını değiştirmekle kalmadı, aynı zamanda ekolojik dengeyi de bozan uzun vadeli bir yıkımın önünü açtı.

Bugün Türkiye’de gündemde olan zeytinlik yasası doğanın kutsal bağlarını koparıyor. Binlerce yıllık zeytin ağaçları sanayinin ve rantın kurbanı oluyor. Termik santraller, maden projeleri, her yeni yol, doğaya açılan bir yara haline geliyor. Yangınların çıkması için önlem alınmaması, sistemin zaafı, siyasi tercihler, yetersiz teknik donanım, geç müdahaleler ve muhaliflerin, köylüler ve doğa aktivistlerinin uyarılarının duymazdan gelinmesi sonucu olarak doğayı koruma bilinci geri planda kaldı.

Ve sonuç, yanan ormanlar, kaybolan ekosistemler, göç eden canlılar ve insanlar. Yangınlar sadece doğanın değil, sistemin de alev ,alev yandığı yerlerdir. Gökyüzüne yükselen dumanın ardında gizlenen yetersizlikler, ihmal edilmiş uyarılar da gösterir ki kapitalist çıkarların bu yangınlarda gölgesi vardır.

Son yıllarda dünya ormanları alevler içinde yanıyor. 2023 ve 2024 yıllarında küresel olarak dört milyon kilometrekareden fazla orman yok oldu. Bu, Almanya, Fransa ve İtalya’nın toplamından daha büyük bir alan. Amazon’da, Afrika’da, Sibirya’da yangınlar tarihin en büyük seviyesine ulaştı.

Türkiye’de ise 2024 yılında üç bin sekiz yüzden fazla yangın çıktı, yirmi yedi bin hektardan fazla orman alanı yok oldu. 2025 yılının başında İzmir yangınları on binlerce insanın yaşamını etkiledi. Bu yıkım sadece ağaçları değil, köyleri, kadınları, çocukları, işçileri ve geleceğimizi vuruyor.

Paris İklim Anlaşması kapitalizmin büyük bir maskesidir. Küresel kapitalistler bu anlaşmayla doğa ve ekosistemler için hiçbir zaman gerçekçi ve adil çözümler üretme niyetinde olmadı. Sadece çıkarlarını koruyan düzenin bu alanda da devam etmesi için süreci kendi lehlerine düzenlediler. Bu anlaşmaya imza atan birçok Avrupa ülkesi kendi sınırlarında yeşil enerji altyapısını oluştururken, yoksul ve sömürülen ülkelerde doğaya zarar veren kurumsal faaliyetlerini sürdürdüler. Onlar için her zaman doğa ve halkların ihtiyacı ikinci planda kaldı.

Ama doğa unutmaz. Vicdani sorumluluk, sessiz kalmamak; vicdani sorumluluk doğa ile uyumu yeniden kurmak ve adil, eşitlikçi bir dünyayı savunmak gerektirir. Biliyoruz ki doğa bizsiz yaşayabilir, ama biz onsuz var olamayız.

“Doğa asla bize karşı işlemez, biz ona karşı işlediğimizde cezayı kendi ellerimizle yazarız” (Baruch Spinoza)

Ve şimdi yeniden doğayla konuşmanın, yeniden uyum kurmanın zamanıdır. Küllerden filizlenen umut gibi, yaşamı, adaleti ve eşitliği birlikte yeşertmek zorundayız. Yaşamı koru, doĝayla barış; gelecek bizim ellerimizde.



Kasım 2025
P S Ç P C C P
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930

More in Ekoloji