Connect with us

Makale

Bilmenin Yerini Postmodern Görmenin Aldığı Bir Çağda Engels’i Anlamak…

Post Marksizm sadece düşüncenin doğasını değil, o eylemin de doğasını değiştirerek yolundan saptırır. Böylece bütüncül bilimsel anlama yönteminin yerine çarpıtılmış tekil bilimsel bulguyu koymakla kalmaz, aynı zamanda ontolojik olarak proletaryanın karşıtı olan hedeflere doğru yönelen devrimci eylemin yerine tekil anlamda kategorize olmuş sosyal bir hareketi de koyar.

Devrimci hareketlerde Marksizm’i sonlandırma düşünceleri tarihsel gerileme dönemlerinde ortaya çıkmaktadır. Bu aynı zamanda siyasetin şapkadan tavşan çıkarırcasına çeşitli hokus pokuslarla devrede olduğu bir dönemdir. Birçok çeşitli burjuva karakterli devrimci, ulusal ve sınıfsal hareketlerin devrimci içeriğinin zamanla boşalarak burjuva devlet düzeninin bir parçası haline gelmesi süreci ilk olarak “Marksizmin tarihsel miladını doldurmuş olduğu” iddiasıyla başlamaktadır. Bilimsel sosyalizmin boşaltılan özünün yeri ekoloji, kadın, hümanizm, hayvan ve barış içinde bir arada yaşama gibi burjuva paradigmalardan beslenen çeşitli kategoriler yerleştirilerek yeniden kullanıma sunulmaktadır. İdeolojik ve siyasi gericilik insan düşüncesinin doğanın ve toplumun maddi gerçekliğinden kopmasıyla güç kazanıyor. Kapitalist toplum tarihi boyunca insan bilincinin ve düşüncesinin toplu kırılmaya uğradığı dönemler olmuştur. Bu dönemler genelde devrimci işçi hareketlerinin yenilgi sonrası dönemlerine tekabül etmektedir. Son olarak içinde yaşadığımız gericilik dönemi ise modern sınıf mücadeleleri tarihinde ortaya çıkan en karmaşık ve özgün durumdur.

Postmodernizmin insanı, doğaya ve maddi olana yönünü çeviren bir bilinçten mahrum bıraktığı bir çağda devrimci siyaset ve pratiğin kendisi de yapısal söküme uğrayarak özünden uzaklaşmaya devam etmektedir. Toplum ve doğa bilimlerinden uzaklaşmayı yücelten siyasetlerin etki alanına giren ezilen yığınlar hızla eşleşmektedirler. Biz bütün yenilgi süreçlerinin proletarya için yeni bir formda zaferin mayalandığı yıllar olduğunu biliyoruz. İçinde bulunduğumuz son yenilgi koşulları postmodernizmin anlaşılması zor olan etkileri yüzünden oldukça uzamış olsa da, en sonunda bu perdenin kapanacağına olan inancımız tamdır. Diyalektik ve tarihsel materyalizm doğaya ve topluma zorla uydurulmaya çalışılmış bir elbise gibi değildir. Onun doğanın ve toplumun yasalarının hareketinden damıtılmış yadsınamayan bir bilimsel yöntem olduğu gerçekliği tarih boyunca yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir.

19. yüzyılda burjuva aydınlanmacılığın getirdiği olguculuk ve gerekircilik ile ideolojik savaş veren Marksizmin günümüzde olgucu ve gerekirci ilan edilmesi tamamen postmodern tarz yapay gerçeklik üretiminden ileri gelmektedir. Toplumsal değişimlerin tarihsel niteliğini görmezlikten gelen ve olgulara bin bir surat geçiren son modern sapma anlayışlar, enternasyonal proletaryanın günümüzde geri çekildiği koşullardan gücünü almaktadırlar. Şimdilerde bilimsel gelişmelerin Marksizm’i ve dolayısıyla bilimsel komünizm öğretisini artık tarihin tozlu raflarına kaldırdığı düşüncesi küçük burjuva çevrelerde oldukça kanıksanmışa benziyor. Halbuki Marks ve Engels’in yaşadığı dönem mekanik doğa anlayışı nedeniyle çağdaş fiziğin kriz yaşadığı bir dönemdi.

Bugünkü bilimin ilk öncülleri ve paradigmal değişimleri ortaya çıkmaya başlamak için doğum sancıları çekiyordu ama bilim dünyasının bu konuda hiç umudu yoktu. Termodinamiğin temel yasalarını anlama çabaları Profesör Boltzman ve Max Plank’ı Newton mekanizminin artık bir işe yaramadığı parçacık ya da kuant alana kadar getirmişti. Dönemin bilim dünyası ilksel kaba fabrika mekanizminin sınırlarını henüz aşamadığı için dönemin yeni bilimsel öncüllerini kuşkuyla karşılıyordu. Bilimin son sınırlarına gelindiği düşüncesi akademik dünyada kabul görmeye devam ediyordu. Engels, yeni doğmakta olan modern bilimin ilk işaretlerini çok başarılı bir şekilde analiz etti. Bununla da kalmayarak günümüze ışık tutan bu geçiş dönemi bulgularını diyalektik materyalizmin yöntemsel olarak geliştirilmesinin bir harcına dönüştürdü. Tabii bu durum çağdaş fiziğin doğumunun önündeki engellerin düşünce düzeyinde kaldırılmasına neden oldu. Engels, bu doğum sancılarına düşünceyi mekanizmin etkilerinden kurtarmak için önce felsefi alanda müdahale etmiştir. Engels sayesinde Newtonyen düşünce çağdaş fiziğin sorunlarının çözümünde ayak bağı olmaktan çıkmıştır.

Termodinamik de gözle görülmeyen parçacıkların hareketine dayalı kinetik kuram varlığını, belirtileri ilk olarak Engels özgülünde devrimci felsefede çıkan öncüllerine borçludur. Engels bu durumu daha sonraları 1883’lerde; “Modern doğa bilimi, hareketin yok olmazlık ilkesini felsefeden devralmak zorundaydı, bu ilke olmaksızın daha fazla yaşayamazdı.” şeklinde açıklamıştır. Bizim buradan çıkaracağımız sonuç; post Marksizmin iddialarının aksine Engels’in sonraki yüzyılda bilim tarafından gereksizleştirilmediği gerçekliğidir. Aksine o günümüzde bir tanrıya tapar gibi yücelttikleri çağdaş bilimin ilk felsefi öncülü olmaya devam etmektedir.

Engels döneminde çağdaş fizik, dalga ve parçacık denkleminde dalga kuramını bir türlü aşamıyordu. Yapılan deneylerde Newton denkleminin kullanılması nedeniyle gözle görünmeyen maddesel alandaki gerçekliğe dalga kuramının hâkim olduğu zannediliyordu. Bu sorun Engels’in “Optik” ve “Termodinamik” alandaki düşünce analiziyle giderildi. Günümüzdeki küçük burjuva bilim meraklıları Heisenberg ve Niels Bohr’un çağdaş fizikteki idealist yorumlarına kendilerini çok kaptırmış oldukları için Engels’i bilim dışı ilan etmektedirler. Bir maddenin hareketinin bir halden diğer hale geçişinin daha çok bir sıçrama ile gerçekleştiğini ve bu sıçramanın kesin ve döngüsüz olduğunu tarihsel büyük metinlerinde bildiren proleter bir filozofun günümüzdeki bilimsel gelişmelerle olumsuzlandığını iddia etmek organize bir cahillik faaliyeti değilse bile planlı bir sınıfsal amaç taşıdığı açıktır.

Marksist olmamakla birlikte objektif olarak bilim yönteminde materyalist davranan Albert Einstein ışık ve elektrik gibi olguların üstesinden gelmek için mekaniğin fizik biliminden çıkarılması gerektiğini savunmuştur. Engels yoldaş bu öneriden elli yıl önce ışık, elektrik ve manyetizma gibi alanlarda bilimsel düşünce deneyleri yapıyor ve mekanik görüşün maddedeki değişimi anlama ve yönetmedeki yetersizliği karşısına diyalektik materyalizmi koyuyordu. Engels düşünce tarihinin yolunu değiştiren bu mücadeleyi dönemin sadece toplumundan değil, aynı zamanda bilim çevrelerinden aforoz edilmeyi göze alarak yaptı. Dönemin kapitalist modernizminin ve burjuva aydınlanmacılığının temeli olan mekanik dünya görüşü esas olarak Marks ve Engels sayesinde aşıldı. Hal böyle olunca postmodernizmin, Marksizmin bilimsel ilkelerine yönelik günümüzde dile getirdiği iddialar birer algı operasyonundan öteye gitmemektedir.

Bu arada Marksizm, mutlak uzay ve zaman kavramına kesin ifadelerle karşı çıktığı için günümüzdeki çağdaş bilime uygulana bilinir olmayı sürdürmektedir. Özel görelilik kuramı içerisinde hareket eden Marksist bilim yönteminin modern psikoloji, evrimsel biyoloji ve parçacık fiziği gibi birçok zeminde hareket etmesinin önünde ilkesel bir engel yoktur. Bilimsel düşünce tarihinde hareketin yok olmazlığını savunarak fizikteki “Eylemsizlik İlkesi”ni kovan Engels’in diyalektik yönteminin iflas ettiği yönündeki postmodern iddialar birer yalandan ibarettir. Eğer bugün “Genel Rölativite Teorisi” sayesinde evrenin tamamını sistemleştirerek genel özellikleriyle anlayabiliyorsak, bunu mekanizmin birinci ilkesi olan “Eylemsizlik İlkesi”nin bilimden defedilmesine borçluyuz. Bu gelişme matematik sistemini özgürleştirerek prangalarından kurtarmıştır. Oysa post Marksizm zamanın ruhuna uygun olarak bireyi keyfi bakış açılarıyla baş başa bırakmaktadır. Bu durum modern bireyi doğadaki olayların akışına müdahale eden tanrısal bir varlık durumuna çıkarmıştır. Nesne ve olayların zaman ve mekan içindeki karşılıklı bağıntısını belirleyen genel kuralları reddeden post Marksizmin, Engels’in devrimci düşüncelerine karşı nihai bir zafer kazanması mümkün değildir.

Toplumda olup bitenle doğada olup biten arasında bir bağ kurarak kuramsal bir düşünce sistematiği geliştirilemeyeceğini savunan ve böylece tümel olana sırtını dönen politik yapıların savrulduğunu hatırlatmak gerekiyor. Bir devrimci hareketin düşünce sistematiğinin yapısallık, evrensellik ve tümellik gibi nitelikleriyle oynamak kapitalizmi yeniden üretilmesine fırsat vermek anlamına geliyor. Çünkü bu durum siyasette devrimci bir özneyi burjuva devlete yamamanın biricik olanaklı yöntemidir. Marksizm’i dönemsel bir ideoloji ya da öğreti olarak gören küçük burjuva karakterli hareketlerin dönemin esen ana akımlarına karşı direnmeleri beklenmemelidir. Maddeye, nesnelliğe ve evrensel olana sırtını dönen onlarca devrimci hareketin tasfiyeye uğradığı bir çağda bulunuyoruz. Bütün bunlardan öğrenmek ve yolumuza devam etmek zorundayız. Devrimci felsefenin kumandasında olmayan mutlak bilimin yüceltilmesi bizlere bir şey kazandırmayacaktır. Tarihsel anın getirdiği konjektürel durumlar biz komünistler açısından stratejinin taktiğe feda edildiği dönemler değildir. Döneme bütün ağırlığıyla çökmüş olan yenilgi sonrası epistomolojisine karşı ideolojik ve pratik olarak direnmek gerekiyor.

Bilimsel bilginin doğrulanabilir bir bilgi olması için o bilginin gerçekte bir nesnesinin olması gerekir. Bunu anlamanın en geçerli ve etkili yolu devrimci pratiktir kuşkusuz. Post Marksizm sadece düşüncenin doğasını değil, o eylemin de doğasını değiştirerek yolundan saptırır. Böylece bütüncül bilimsel anlama yönteminin yerine çarpıtılmış tekil bilimsel bulguyu koymakla kalmaz, aynı zamanda ontolojik olarak proletaryanın karşıtı olan hedeflere doğru yönelen devrimci eylemin yerine tekil anlamda kategorize olmuş sosyal bir hareketi de koyar. Bu çeşitli sosyal kategorilere bürünmüş hareketlerin hedefi bulanıktır ve parçalarının bütün ile olan ilişkisi kopuktur. Ve her şeyden önemlisi devrimci doğası dönüştürülen siyaset çok geçmeden idealist bir dünya yaratmakta gecikmez. Bu süreçte insanın antik çağdan beri depreşen gerçeği aramaya dair ihtiyacı iki yüzlü burjuva kardeşlik, vicdan ve hümanizmi ile doldurulmaya çalışılır. Son dönemlerde domino etkisi yapan ideolojik ve örgütsel büyük tasfiye süreçleri genelde bu şekilde gerçekleşmektedir…



Mart 2025
PSÇPCCP
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930
31 

More in Makale