Connect with us

Röportaj

‘Özgürlükten yana duyarlı tüm kesimlerin gazetecilere sahip çıkması gerekir’

Gazetecilere yönelik artan saldırıların, basın emekçilerinin yeterince örgütlü olamaması ve basın örgütlerinin etkisizliğiyle derinleştiğine dikkat çeken ETHA editörü Nadiye Gürbüz, “Ne kadar örgütsüz olursak, o kadar bu saldırıların muhatabı oluruz” dedi.

Yadigar Aygün/ İstanbul

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Deniz Aktaş ile ETHA muhabiri Ebru Yiğit, Mert Unay ve Nurcan Güllübudak’ın yargılandığı davada karar açıklandı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada mahkeme heyeti, Aktaş ve Yiğit’e 17 yıl 1 ay, Unay’a 20 yıl 6 ay, Güllübudak’a ise 14 yıl 7 ay hapis cezası verdi. Aktaş, Yiğit ve Unay hakkında hükmen tutuklama kararı verildi. Güllübudak’ın cezası için hükmün açıklanması geri bırakıldı. Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörü Nadiye Gürbüz ile ETHA muhabiri Ebru Yiğit’e verilen cezayı, gazetecilere yönelik haksız tutuklama ve baskılara karşı neler yapılası gerektiğini konuştuk.

ESP Eş Genel Başkanı Deniz Aktaş ile ETHA muhabiri Ebru Yiğit, Mert Unay ve Nurcan Güllübudak’ın yargılandığı davada karar açıklandı. Muhabiriniz 17 yıl 1 ay hapis cezası aldı. Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz? İktidar ve yargı bir gazeteciye neden bu kadar ceza vermek istedi?

Nadiye Gürbüz: Bugüne kadar çok sayıda gazeteci yaptıkları haberler gerekçe gösterilerek gözaltına alındı, tutuklandı. Bazı dönemlerde de gazeteciler komplolarla hedef gösterildi, tutuklandı. ESP Eş Genel Başkanı Deniz Aktaş, Mert Unay ve ajansımız muhabiri Ebru Yiğit hakkında verilen ağır ceza ve tutuklama kararı da bu komplo kararlarından biri. Kısaca şunu hatırlatmak isterim. 2022 yılında misafir olarak kaldıkları ev basıldı. Baskının ardından polis “eylem hazırlığı”nda olduklarını iddia eden bir haber servis etti. Evde bomba ve silah bulunduğu iddia edildi. Fakat evde bulunduğu iddia edilen bomba TSK envanterine kayıtlıydı. Yani TSK envanterinden çıkarılıp polis marifetiyle eve yerleştirilmişti. Bu komplonun ardından tutuklandılar ve 9 aylık tutsaklığın ardından serbest bırakıldılar. Fakat pek çok dava dosyasında olduğu gibi bu dosyada da gerçeklerin açığa çıkması için avukatların gündemleştirdiği tüm talepler reddedildi. Ve 3 yılın ardından ağır cezalar verildi.

Türkiye’de gazetecilere yönelik baskı giderek artıyor. Gazeteciler, bu baskılara karşı nasıl örgütlenmelidir? Neler yapmalıdır?

Nadiye Gürbüz: Türkiye ve baskıcı rejimlerin olduğu tüm coğrafyalarda gazeteciler büyük bir tehdit altında. Eğer kadınlar katlediliyor ve siz gazeteci olarak bunları yazıyorsanız, erkek egemen sistemin hedefi olursunuz. Daha birkaç gün önce Rojin Kabaiş’in katledilmesine ilişkin yaptığı haber nedeniyle gazeteci arkadaşımız Öznur Değer hakkında soruşturma başlatıldı. Eğer siz işçilerin, patronların gerekli önlemleri almadığı, sömürüyü derinleştirdikleri için katledildiğini yazıyorsanız hedefsiniz. Eğer siz bu ülkede LGBTİ+’lara nefret örgütleniyor diye yazarsanız hedefsiniz. Bunu Kürt halkının, Alevilerin özgürlük, demokrasi talepleri, gençliğin ve ezilen tüm kesimlerin talepleri için söyleyebiliriz. Yani özcesi gazeteciler, bu sistemin baskı, şiddet, sömürü politikalarına karşı ezilen, sömürülenlerin sesi olduğu hedef oluyorlar. 90’lı yıllarda bunu sokak ortasında infazlarla, işkencede katlederek gerçekleştiriyorlardı. Bugün gözaltı, tutuklamalarla yapıyorlar.

Yiğit’in bir an önce serbest bırakılması için basın meslek örgütleri, gazeteciler, sosyalistler, devrimciler ve kamuoyu neler yapmalıdır? Yiğit’in haksız yere tutuklanasına karşı basın meslek örgütlerine, gazetecilere, sosyalistlere, devrimcilere ve kamuoyuna bir çağrınız var mı?

Nadiye Gürbüz: Gazetecilere saldırıların kapsamının bu kadar genişlemesinin nedeni hem kendi iç örgütlülüğümüzün zayıf olması, hem de gazeteci örgütlerinin istenilen düzeyde sosyalist, devrimci, özgür basın emekçilerine sahip çıkmamasıdır. Çok sayıda yasal düzenleme yapılıyor. Fakat biz bunlara karşı yan yana gelip sesimizi istediğimiz düzeyde çıkaramıyoruz. Aynı şey her birimizin farklı zamanlarda yaşadığı gözaltı ve tutuklamalar için de geçerli. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, bugün gazetecilere yönelen saldırılar karşısında görmemeyi, duymamayı, bilmemeyi tercih ediyor. Gazeteci sendikaları ise hem güçlerinin yetersizliği, hem de bakış açılarındaki sorunlar nedeniyle bu tür saldırılara karşı yeterince tepki ortaya koyamıyor. Yaptığımız haberlerde öne çıkardığı bir fikir vardır çoğunlukla. İşçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, Kürtler bu tür saldırıların ancak örgütlülükle bertaraf edilebileceğini söyler. Biz de aynısını yapmalıyız. Ne kadar örgütsüz olursak, o kadar bu saldırıların muhatabı oluruz. Sendikalar bu örgütlülüğün bir biçimidir, ama bana kalırsa yeterli değildir. Çeşitli dönemlerde platformlar kurabiliriz. Ve gelişen saldırılara yanıt olmaya çalışabiliriz.

Ebru’nun dışında halihazırda tutsak edilen çok sayıda gazeteci arkadaşımız var. Hem Ebru, hem de diğer gazeteci arkadaşlarımızın serbest bırakılması için bir çalışma başlatılabilir. Bugünkü örgütlülük düzeyimizden bakarak bunu bir kampanya olarak öneremiyorum, ancak davalarının takibi, davaları öncesinde yapılacak çeşitli eylem ve açıklamalar önemli olacaktır diye düşünüyorum. Bir de bu saldırılara karşı mücadelenin muhatabı sadece gazeteciler değil. Basın sendikaları ve bu alanda örgütlü çeşitli örgütlerin yanı sıra, devrimcilerin, sosyalistlerin ve demokrasiden, özgürlükten yana duyarlı tüm kesimlerin gazetecilere sahip çıkması gerekir.



Kasım 2025
P S Ç P C C P
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930

More in Röportaj