Connect with us

Makale

Dünden Bugüne, Bugünden Yarına

Toplumun en ciddi yaşam ve ihtiyaç alanları olan sağlık ve eğitim alanlarının nasıl önemsenmediği bugün bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Yani yoksul emekçi halkların sağlığıyla, eğitimiyle, kültürüyle kısacası en doğal hakları olan yaşam haklarıyla nasıl ötelendikleri bariz bir şekilde anlaşılmış oldu. Bunu dünya halklarından gizleyemezler artık.

İnsan, insanlaşmaya başladığı günden bu yana, insanlık adına pek çok badireler atlatıp, pek çok toplumsal devinimler yaşayarak geldi bugüne. Bilmem kaç yüz bin yıllık bu tarihi yolculuk, daha güzel günler için yolculuğuna devam ediyor. Yine pek çok badireler atlatarak, yine pek çok devinimler yaşayarak. Özgürlükten, köleliğe; kölelikten, köylülüğe; köylülükten, işçiliğe ve yeniden işçilikten modern özgürlüğe dönüşün uzun yürüyüşüdür bu yürüyüş. Binlerce, on binlerce mağlubiyetlerin, zaferlerin yaşandığı ve yaşanacak olan bu tarih, sınıflar mücadelesi tarihidir. Yani ezenle, ezilenlerin kanlı mücadele tarihi.

Bundan iki yüz yıl kadar önce tüm toplumsal süreci bilimsel bir süzgeçten geçiren Marx, Engels ve devamcıları Lenin, Stalin, Mao Özellikle de Lenin’in emperyalizm tahlili, sanki o günden, bugünü yaşıyorlarmış gibi bütün olabilecekleri gözler önüne seriyorlardı. Özetle şunu ifade ediyorlardı. Emperyalizm öyle bir aşamaya gelecek ki, sermaye alabildiğine yoğunlaşacak, ulusal tekellerin yerini uluslararası tekeller alacak, büyükler küçükleri yuttukça tekel sayıları daralacak, dayanılmaz kar hırsı sonucunda aşırı üretim yolu tutulacak, ancak aşırı derecede üretilenler için pazar bulmakta zorlanılacak, lüks ve aşırı tüketim teşvikleri bile bu daralmayı engelleyemeyecek. Bütün bu ve benzeri gelişmeler emperyalizmin çöküşünü beraberinde getirecek. Bugün tam da bu noktadayız. Tam da bu noktada neler oluyor, dünya halkları olarak neler yapmalıyız sorularıyla karşı karşıyayız.

Kapitalist- emperyalist sistem 2008‘den bu yana kendi yapısal krizlerinin en derinini ve kendisi açısından en çaresizini yaşıyor. Neo-Liberal sistemin çöktüğünü, bunun yerine yeni arayışlar içinde olduklarını kendileri de itiraf eder duruma geldiler. Bu “yeni” yapılanmanın bütün ağır yükünü dünya halklarının sırtına yüklemeye çalışacakları tartışma götürmez bir gerçek. Bunu, dünya halklarının yaşam hakkına yöneltilen koronavirüsün yarattığı toplu katliamlarla bizatihi emekçiler olarak yaşayarak görüyoruz. Bir yandan katliam bütün şiddetiyle devam ederken, öte yandan işsizlik, açlık, yoksulluk daha bugünden emekçilerin kapılarını çalmaya başladı. Korku ve panik ortamı yaratarak, insanları evlerine hapsettikleri bu süreçte, durumdan yararlanıp süreci kendileri için fırsata çevirme çabaları insanların gözünün içine sokula sokula yapılmaktadır. Toplumun en ciddi yaşam ve ihtiyaç alanları olan sağlık ve eğitim alanlarının nasıl önemsenmediği bugün bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Yani yoksul emekçi halkların sağlığıyla, eğitimiyle, kültürüyle kısacası en doğal hakları olan yaşam haklarıyla nasıl ötelendikleri bariz bir şekilde anlaşılmış oldu. Bunu dünya halklarından gizleyemezler artık.

Bütün canlıların ortak yaşam alanı olan dünyamızı yaşanmaz hale soktuklarını, dünyanın ekolojik dengesini bozduklarını da gizleyemezler. Gözlerini kar hırsı bürüyen bir avuç tekelci sermaye babalarının bu canavarca hırsları karşısında milyarlarca emekçiye, dünya halklarına insanlık adına büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Biz olmasak, onlar bir hiçtir. Öyle ise dünyayı yaşanır hale sokmak, yaşanılabilir yeni bir dünya yaratmak bizlerin elindedir. Öyle ise;

Gasp edilen emeğimiz eşit bir şekilde dünya halklarının ihtiyaçlarına göre pay edilse ne açlık ne yoksulluk kalır. Ne savaşlar ne düşmanlıklar olur. Ne sağlık sorunumuz ne eğitim derdimiz olur. Ne doğaya kıyılır ne ekolojik denge bozulur. Bu bir ütopya değildir. Emeğimiz gasp edilerek, bir avuç sermayedarın kasalarına kilitlenen katrilyonlarca para halkların ihtiyaçlarına göre harcansa, herkes hakkettiği emeğinin karşılığını alabilse bunun bir ütopya olmadığı, dünyanın gerçekten insanlık için yaşanılabilir cennet bir gezegen olduğu anlaşılacaktır. Öyle ise tek çare, örgütlenerek emeğimize el koyanları, biz emekçileri birbirimize düşman edenleri başımızdan def edip, kendi iktidarımızı kurup kardeşçe, barış içinde yaşanası bir dünya yaratmalıyız. Bu mümkün. Dünden bugüne insanlık tarihi hep böyle ilerledi, bundan sonrada tarihin tekerleği böyle dönecektir.



Mart 2025
PSÇPCCP
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930
31 

More in Makale