Connect with us

Makale

Devrimci Harekette Politik Tıkanıklık Sorunu Üzerine

Özcesi, politik tıkanma sorunun da bakılması gereken veya bu sorunun kaynağındaki gerçek sebepler, pratik çalışma ve eylem iradesinden ve bu iradeyi zayıflatan devrimci kırılma zemininden başkası değildir. Sosyalizmin geçici yenilgisiyle ortaya çıkan konjonktürel koşulların negatif etkisi, iç ve dış sorunların yarattığı özel şartlar, açık faşizm ve bunun devrimin tabanında yarattığı negatif etkileri, örgütsel, siyasi güç potansiyelinin yetersizliği vb. vs. hepsi birer faktördür ve reddedilemez negatif etmenlerdir.

Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyası, Osmanlı döneminden devralınan ve günümüze uzanarak devam eden ve edecek olan sınıflar mücadelesine yataklık yapan verimli bir coğrafyadır. Ermeni sosyalisti Paramaz ve yoldaşlarından Mustafa Suphi ve yoldaşlarına, Mahir, Deniz ve İbo’dan yoldaşlarına kadar devrim tarihinin taşlarını döşeyerek gelen devrimci hareket serüveniyle birlikte, onlarca meşru Kürt ulusal isyanından Mahsum ve Mazlum’larla bugünkü modern ulusal özgürlük hareketi aşamasına ulaşmış olan mücadeleler pratiği bu verimli beşikte büyümüştür. Paramaz’ların idam sehpalarına eğilmeden çıkışları, Suphi’lerin Karadenizi kızıllaştırmaları, Mahir’lerin Kızıldere Direnişi, Deniz’lerin darağacı haykırışı, Kaypakkaya’nın Vartinik’te başlayıp Amed işkencehanelerinde yükselen kızıl direniş yürüyüşü, Mazlum’ların Amed zindanlarında bedenlerini ateşe vererek teslimiyete bent olan haykırışları, bu toprakların tarihsel mücadele tohumları olarak ekilmiş, büyümüştür.

Komünist ve devrimci hareketin silahlı savaş pratiği içinde ağır bedellerle anlamlandırdığı büyük mücadele tarihi, keskin sınıf çelişkileri zemininde cereyan eden çetin savaşımda örgütsel yenilgiler ve devrimci kazanımlarla içiçe geçen engin deneyimler birikimine oturmaktadır. Derin uzlaşmaz çelişkilerin ürünü olan toplumsal çalkantılara ev sahipliği yapan bu coğrafya, işçi sınıfı ve halk kitlelerinin kendiliğinden gelme devrimci hareketine, aynı zamanda ulusal-demokratik hareketin savaşla beslediği mücadelesine oturmaktadır. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, 1 Mayıs 77 katliamı, Tariş Direnişi, işçi grevleri, köylü isyan hareketleri, toprak işgalleri, 12 Eylül, 1 Mayıs Mahallesi direnişi, Maraş, Çorum, Sivas katliamları, Gazi Direnişi ve katliamı, Gezi Ayaklanması ve katliamı, Van Gürpınar 33 kurşun, Roboski, Sur, Cizre, Varto katliamları gibi onlarca ulusal, mezhepsel ve sınıfsal mücadele tanıklıkları bu devrimci belleğin içerdiği anlamlı tarihlerin sadece bir kısmdır. Ulusal ve sınıfsal kurtuluş mücadelesinin on binlerce ölümsüz neferi kanlarıyla suladıkları bu topraklarda devrimin filizlerini büyütmekte, büyütmeye devam etmektedir.

Yarı-sömürge/bağımlı komprador tekelci kapitalist yapıya sahip Türkiye-Kuzey Kürdistan, emperyalist dünya gericiliğinin bir parçası, emperyalist zincirin zayıf halkası durumundadır. ‘‘TC‘‘ devleti ciddi bir askeri örgütlülüğe dayalı militarist faşist bir devlettir. Devlet karakterinde olduğu gibi, yönetim biçimine de sürekli faşizm biçim vermektedir. Faşizmin temel kaynağı emperyalizme bağımlılık ve bağımlı sınıf iktidarının bağımlı ekonomi gerçeğidir. Çok ulus ve azınlığı barındıran Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyasında egemen ulus Türk ulusudur. Devlet egemen ulus şovenist tezine uygun ulus devlet örgütlenmesi olarak Türk ulusu hakim sınıflarının devletidir. Devlete sahip olan hakim sınıflar, birden fazla emperyalist devlete bağımlılık temelinde birden fazla komprador tekelci burjuva klik şeklinde biçimlenmekte/örgütlenmektedir. Tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan şeklindeki tekçi paradigmaya dayanan ırkçı-faşist Türk hakim sınıfları devlet iktidarına, emperyalist tekelci sermaye güçlerinin yerel memuru durumundaki Türk-İslam sentezinden feyz alan siyasal dinci Sunni-Selefist mezhep egemendir. Diğer ulus ve azınlıklar gibi ezilen inanç kesimleri de imha-inkar politikaları altında büyük bir milli ve mezhebi baskı, asimilasyon ve kıyıma tabi tutularak ilhak-işgal ve ezilen bağımlı statüler durumundadırlar.  

Komprador tekelci burjuva Türk hakim sınıflarının gerici erkek egemen siyasi sistem niteliğinin yanı sıra, tekçi, ırkçı faşist devlet ve iktidar örgütlenmesinin ürünü olarak ‘‘TC‘‘ devleti, devrimci sınıf mücadelesinin sürekliliğine meydan okuduğu kadar, sınıf mücadelelerinin yedeği ve bileşeni olan ulusal kurtuluş mücadelesi, kadın mücadelesi, doğa mücadelesi gibi farklı kategorilerde yoğun mücadele biçimlerine tanık olmaktadır. Keskin mücadelelerle örülen zengin mücadele yelpazesi, zengin politik mozaiği de koşullamaktadır. Ekonomik zemindeki emek-sermaye çelişkisinin siyasi zemindeki ifadesi olan proleter-burjuva sınıf çelişkisi ekseninde siyasi iktidar mücadelesi toplumsal mücadelenin ana yörüngesini tayin ederken, bu çelişkiden beslenen her bir çelişki kendine has özgün mücadele biçimine yol açmakta, yoğun mücadeleler arenasıyla toplumda zengin politik hareket dinamizmini beslemektedir.

Dünya devrimler tarihinin tecrübeleri ve işçi sınıfı mücadelesinin evrensel teori, pratiğinin dersleri ile bir eylem kılavuzu olan MLM biliminin evrensel ışığı da coğrafyamızdaki siyasi mücadele ve politik hareketlerin gelişiminde büyük bir hazine değerinde tayin edici ideolojik ve siyasi güç olarak rol oynamaktadır.

Gerek evrensel olgu ve koşullar gerekse de özel/somut şart ve olgular, sınıf çelişkilerinden mustarip olan coğrafyamızda proleter devrimci mücadele ve politik hareketlerin boy verip gelişmesine elverişli zemin sunmaktadır. Ancak, dünya devrimler tarihi pratiğinin de gösterdiği gibi, ana rotasını yitirmese de, sınıflar mücadelesi düz bir çizgi izlemez, iniş-çıkışlar gösterir. Yenilgiler alıp geri çekilen devrim dalgaları ve zaferler kazanıp ilerleyen kitlelerin devrimci pratiği, istisnasız olarak tüm devrim süreçlerinin kaçınılmaz gelişim eğilimi-çizgisi olmuştur. Ne var ki bu, eli kolu bağlı durarak hazır şartları beklemeyi gerektirmez. Değiştirilmesi gereken şartlar genellikle zorluklar barındırır; kolaylık mücadelenin tabiatında yoktur. Dolayısıyla ikinci bir spesifik de, devrim veya devrimci süreçlerde siyasi öznelerin tarihsel roller oynadığı gerçeğidir. Ki bu, doğrudan bilinçli devrimci rol veya şartları devrimci tarzda değiştirme görevi üstlenen önderlik rolünün vücut bulmasıdır.

Proleter devrimciliğin yaratıcı bilinçli çabayla şartları değiştirme iradesi, bunun için devrimci eylemi, bu eyleme bilimsel kılavuzluğu ve kuşkusuz ki, bütün bunları nesnel koşullardan bağımsız ele almaması, siyasi öznenin varlık sebebi ve ortaya koyacağı tarihsel roldür. Söz-eylem birliğinde nüfuz bulan bu tarihsel mücadele pratiği, şartları değiştirmenin sağlam silahı, tutarlı siyasi gelişmenin zorunlu koşulu, politik mücadelenin sıçrama tahtasıdır. Fedakârlık ve özveri, devrim uğruna ağır bedeller göğüslemenin bir biçimi ve zorunluluktan ziyade gönüllü davranışıdır ki, sert mücadelelerin ağır şartlarını göğüsleyerek pozitif yönde değiştirmek ancak fedakar mücadelelerle mümkün olur.

Politik zenginliğine ve nesnel şartların elverişliliğine karşın, coğrafyamız devrimci hareketinde uzun bir gerileme, zayıflama ve tutukluluk sürecinin yaşandığı, reel gerçek olarak kabul gören ortak bir tespit ya da genel durumdur. Siyasi irade, bilimsel teori ve devrimin teori-pratiğiyle ilgili ısrarda (örgütsel pratik zayıf da olsa), yani ideolojik, teorik, siyasi zemindeki genel devrimci çizgide esasta bir sorun olmamakla birlikte, politik açıdan bir tıkanmadan bahsetmek tamamen isabet olur. İstisnasız olarak bütün politik aktör ve siyasi hareketlerin üzerine kafa yorarak mütalaa ettikleri bu geçici gerçeği tersyüz etmek için etkili bir çözüm siyaseti üretemedikleri söylenebilir. Aynı siyasi damarın devrimci mücadelenin geliştirilmesi çabasıyla, yetersiz de olsa çeşitli eylem pratiklerinde irade gösterdiği ve kararlı bir devrimci duruş sergilediği de söylenebilir. Can bedelleri başta olmak üzere, diğer bedeller pahasına gösterilen devrimci ısrar ve mücadele pratiği yok sayılamaz. Buna karşın, devrimci hareket genel örgütlenme ve siyasi mücadele alanlarında ciddi bir gelişme kaydedememekte, bilakis zayıflık veya görece bir tıkanıklık hüküm sürmektedir.

Diyalektik ve tarihsel materyalizm felsefesi bize yol gösterir, olay ve olguları açıklamamıza, sorunları gidermemize, çözümler uygulamamıza yardımcı olur

Bu özet durum, devrim ve sınıflar mücadelesinin rafa kaldırılmadığı ya da tatil ve terk edilmediğini, bilakis kararlı bir devrimci damarın ve duruşun varlığını alenen gösterirken, aynı aleniyette bir politik tıkanma durumunu tarif etmektedir. Bilinçli devrimci hareket öyle ya da böyle devrim iddiasını koruyarak buna uygun mücadeleyi öngörmekte, gücü oranında çaba göstererek mücadele yürütmekte ve nesnel koşullar bu çabanın sonuç vermesine uygun olmasına rağmen, devrimci hareket örgütsel-siyasi güç ve mücadele pratiği bakımından gelişip serpilmemektedir. Gerileme eğilimini daha fazla derinleştirmese de stabil olarak durumunu sürdürmektedir. Yukarıda özetlediğimiz bu durum, yaşanan politik tıkanma gerçeğinin altında başka problemlerin olduğuna işaret etmektedir.

Genel mücadele sorunlarına dönük olduğu kadar, politik tıkanma gerçeğine dönük de, militan devrimci mücadele çizgisinde daha fazla eylemsel pratiğin sergilenmesi, daha fazla fedakar mücadelelere girilmesi ve daha keskin devrimciliğin geliştirilmesi reddedilemez gereksinimdir. Bunları yadsımamak kaydıyla, politik tıkanıklığın altında yatan diğer sebeplere eğilip kafa yormak şarttır.

Bu sebeplerle mücadelede, tılsımlı bir değnek ya da her kapıyı açan bir anahtarın olmadığı öncelikle kavranmak durumundadır. Tek reçeteyle tüm hastalıkları veya hastaları tedavi etmek mümkün değildir. Özellikle sosyal meseleler çok daha karmaşıktır ki, mekanik metotlar burada çok daha geçersizdir. Her süreç bir gelişim, birikim, oluşum seyri izler. ‘‘Irmaktaki bir karış buz bir günlük soğuğun işi değildir ‘‘, olamaz. Her sürecin tersine dönmesi ya da bir karış buzun çözülmesi de bugünden yarına hemen olacak bir iş değildir. Diyalektik ve tarihsel materyalizm felsefesi bize yol gösterir, olay ve olguları açıklamamıza, sorunları gidermemize, çözümler uygulamamıza yardımcı olur. Devrimci teori, pratiğe dayalı mücadele, ancak bu felsefe zemininde veya bu diyalektik felsefeye uygunluk şartıyla gerçek değiştirme gücü ve rolünü sergiler. Bilinçsizce sürülüp ekilmiş ve toprağındaki verimi zehirli ilaçlarla öldürülmüş tarla mutlaka nadasa bırakılmaya ya da toprağının gübrelenerek işlemlerden geçirilmesine ihtiyaç duyar.

Neo iberal stratejilerin ideolojik saldırıları ve burjuva iktidarların koyu faşizm saldırılarıyla kapsamlı ideolojik, siyasi, askeri kuşatma altına alınan ve üzerinde yeşerdiği toprağın koyu faşist baskılara paralel uygulanan ideolojik-kültürel manipülasyon ve tasfiyeci saldırılar altında yoğun deformasyona tabi tutulması, sosyalist kampın geçici yenilgisiyle zaten motivasyon yitimine giren gerek dünya ve gerekse de coğrafyamız komünist ve devrimci hareketini sınırlayan faktörler olarak tesir gösterdi. Ne söylersek söyleyelim, bu moral çöküntüsü henüz silinip aşılmış değildir. Dahası emperyalist gericilik ve bütün gerici burjuvazi elde ettiği bu moral üstünlüğü ve sosyalist kutbun tasfiyesiyle elde ettiği dünyasal hükümranlık gücüyle ve elbette ideolojik, kültürel yeni stratejik saldırılarla devrimci ve komünist hareketin gelişimini engelleyen etkili askeri güçle sınıf mücadelesi hareketinin önüne ciddi sorunlar dikmiştir. Bu durum, emperyalist sistemin yapısal krizleriyle yüz yüze kalmasıyla birlikte ve keskinleşerek derinleşen sınıf çelişkileri zemininde devrimci sınıf hareketi lehine gelişmeleri gündeme getirmekte, halk hareketlerine yol açıp devrimci yükselişlere uygun koşullar sunmaya evirilmiş durumdadır. Ancak, genel durum bu çerçeveden görülüp açıklanmaz ise, yaşanan tıkanmalar da gerçek nedenleriyle izah edilemez. Elbette, bütün mesele bu total durumdan ibaret değildir.

Somut mücadele siyasetinde, yaşama yansıyarak önem kazanan çelişkiler zemininde toplumsal kitlelerle birleşen, onların yaşamına dokunan, doğrudan onların problemlerini konu alan taktik ya da stratejik siyasetlerin geliştirilip pratikleştirilememesi de, politik tıkanmanın bir başka nedenidir. Yukarıda belirttiğimiz gibi, politik tıkanıklığın belirleyici temel kaynağı, militan devrimci mücadele pratiğinin güçlü olarak sergilenememesi olarak ele alınabilir. Fakat, politik mücadele zemininde, güncel çelişki ve sorunlarla örtüşmeyen, dolayısıyla toplumsal kitlelerle ve hatta kendiliğinden gelme devrimci hareketle buluşamayan politika ya da siyasetler gerçeğinin, ilgili tıkanıklıkta doğrudan rol oynadığı inkâr edilemez. Kitlelerle buluşamayan, onların çelişki ve sorunlarını siyaset ve pratiğinde yakalayıp yansıtmayan bir hareketin her türlü sorunla yüz yüze geleceği aşikardır.

Öte taraftan kendisini örgütlemede ciddi yetersizlikler gösteren, örgütlü mücadelede zayıf kalan, örgütsel pratik bakımından varlık, yokluk arası gelip giden bir hareket realitesi politik tıkanmayı resmettiği gibi, bundan mustarip olması da rastlantı değildir. Somut örgütsel görev ve kazanarak güven vermeye dönük pratik çalışmalar yürütmeyen ve çalışmada efor göstermeden değişimler ve gelişmeler bekleyen objektif kendileğindenci tarz elbette ki politik tıkanmadan muaf kalamaz. Dünya ve çevresindeki gelişmelere, değişen şartlara ve göze batan gerçeklere kayıtsız kalan, dar ufkunun sığlığıyla sorunlara bakıp kendisine methiyeler dizmekle meşgul olan, devrimin ihtiyaç ve taleplerine değil, dar gurup çıkarlarına kulak veren, birlik yerine ayrılığı örgütleyen, devrimci güçlerle yarışma hastalığından kurtulmayan, ideolojik mücadeleyi siyasi mücadele zemininde ele alan ve nihayetinde kendisiyle kavgalı ve kendisine yabancılaşan bir tarz, düşmana karşı mücadelede varlık gösteremez, devrimci gelişme adına ileriye doğru tek adım atamaz.

Burjuvazinin geliştirdiği siyaset ve stratejilere, devrim cephesinden karşı taktikler ve stratejiler geliştirilemez ise, burjuvazinin kitleleri manipüle eden siyasetleri deşifre edilip boşa çıkaran politikalar geliştirilmez ise, burjuvazinin siyasal teşhiri kitleler içinde geniş biçimde yürütülemez ise, kitlelerin içinde örgütlenip burjuvaziye alternatif nüfuz oluşturulamaz ise, politik tıkanma eşiği aşılamaz. Statükocu dogmatik anlayışlar ve siyaset biçimi terk edilmeden bir arpa boyu yol alınamaz. Ne yazık ki, devrimci hareket bu yetersizlik ve hastalıklardan esasta kurtulmuş değildir ki, yaşanan birçok sorunun temelinde, politik gerilikten beslenen siyasetsizlik ve devrimci mücadele görevlerine dönük sergilenen pratiksizlik yatmaktadır.

İlerlemenin ve gelişip güçlenmenin alt yapısı yaratılıp sağlanmadan kalıcı başarıların elde edilip korunması mümkün olamaz

Halbuki, arka planında toplumsal kurtuluş uğruna kahramanlıklar yatan büyük bir siyasi mücadele geleneğinden beslenen devrimci hareketten besleniyoruz. Son derece zengin mücadele deneyimi ve birikimleri üzerine oturmaktayız. Büyük bir mücadele tarihi arkamızda var. Yaratılmış değerler ve ödenmiş ağır bedellerin gücüne dayanmaktayız. Politik zenginlik, teorik-siyasi kapasite ve tecrübe birikimi önemli avantajlar olarak mevcuttur. Sınıf çelişkileri keskin ve yoğun olmakla birlikte, düzen ve iktidar karşıtı toplumsal dinamikler devasa bir potansiyel olarak devrime olanaklı bir deniz durumundadır. Burjuva klikler arası dalaş keskindir, burjuva cephe çatlaklar içindedir. Ekonomik siyasi krizler girdabı devrime elverişli şartları ihtiva etmektedir, devrimci durumun nesnel şartları uygundur.  Tıkanmalar için değil ama gelişmeler için yeteri kadar sebebimiz var. Mesele, devrimin sübjektif güçlerini geliştirmektir. Sorun ve tıkanıklıkları aşmanın anahtarı budur.

Basitten karmaşığa ilerleme ve küçükten büyüğe doğru gelişme yolunu izlemek tek doğru diyalektik yöntem, bilimsel tutumdur. Derhal olmasa da, son tahlilde geliştirecek ve ilerletecek olan tek gerçekçi yol budur. Sansasyonel gelişmeler, anlık parlama ve patlamalar, fırsatlar vb devrimin göz ardı etmeden yararlanacağı unsurlardır. Fakat ilerlemenin ve gelişip güçlenmenin alt yapısı yaratılıp sağlanmadan ve dinamikleri sağlamlaştırılıp zemini hasıl edilmeden kalıcı başarıların elde edilip korunması mümkün olamaz. Gelişmek için gelişmenin koşullarını yaratma, ilerlemek için ilerlemenin şartlarını yaratma, değiştirmek için değişimin dinamiklerini yaratma, büyümek için örgütlenme ve mücadele pratiğini büyütmenin çabasını somutlamak, her sorun olmasa da temel sorunlarımızın çözüm yoludur.

Olanakların el verdiği ölçüde ve olanakları zorlayarak geliştirme kaydıyla, çalışıp başarmadan, ter döküp üretmeden, yaratmadan, emek verip büyütmeden ve bütün bunları bilimsel siyaset güdümünde yapmadan hiç bir başarıdan söz edilemez. Yeni nüanslar gösteren toplumsal çelişki, sorun ve duyarlılıklar dikkate alınmadan, somut pratik siyaset bu zemin üzerinde biçimlendirilmeden, gelişen ve değişen somut durum bilimsel bakış açısıyla analiz edilip isabetli araç ve yöntemler devreye sokmadan ve elbette ki, dogmatik sübjektivizmin hazır reçeteci, ezberci, kalıpçı anlayışın kollarından kurtulmadan devrimci siyaset ve mücadeledeki sorunlar aşılamaz.

Legal mücadele ve yasalcılık eleştirileriyle demokratik mücadele ve politik siyaset zemin küçümsenip yadsınarak mücadele kapsamı karşılanamaz, devrimci siyaset geliştirilemez. Tersinden demokratik mücadele, araç ve biçimlerini esas eksen edinen ve reformlar uğruna mücadeleyi amaçlaştıran sağ tasfiyeci eğilimle de devrimci siyaset yürütülemez. Devrimci ilke ve amaçlara uygun en zengin mücadele araç ve biçimleri devreye sokulmadan etkin bir siyaset yapılamaz. İdeolojik, teorik, siyasi yetkinlik ilerletilmeden ilerleme sağlanamaz. Militan devrimci tarz ve dürüst devrimci kişilik geliştirilmeden, devrim bilincindeki deformasyon, feda ruhu ve devrime bağlılık zemininde tahkim edilip tasfiyeci eğilim tersyüz edilmeden politik patinajdan çıkılamaz.

Devrimci birlikler söylemden çıkarılıp somut adımlara dönüştürülerek örgütsel ve siyasi güç tesis edilmeden, en önemlisi de kitleleri örgütleyip onlarla birleşme doğrultusunda somut adımlar atılmadan gerçek başarı ve kalıcı ilerlemeler sağlanamaz. Politik tıkanıklığı açıp devrimci gelişmeyi dinamizme etmek bunları asgari düzeyde de olsa gerçekleştirmekle mümkünüdür. Aksi durumda, devrim ve mücadele adına söylenenler ‘‘ipe un sermekten ‘‘ ileri geçmez. Her şey ama her şey, bilinçli emek ve sıkı çalışmanın eseridir. İlerleme ile gerileme arasındaki çelişkinin çözümü, son tahlilde çalışma tarafından pratikte karara bağlanır. Bilginin gelişimi de aynı pratik içinde mümkün olur ki, gerçek çalışmalar ileri taşıyan zorunlu eylemlerdir. MLM bilimi pratiğin, pratik eylemin kılavuzudur. Mücadele ve ilerleme gerçektir, devrim de öyle.

Özcesi, politik tıkanma sorunun da bakılması gereken veya bu sorunun kaynağındaki gerçek sebepler, pratik çalışma ve eylem iradesinden ve bu iradeyi zayıflatan devrimci kırılma zemininden başkası değildir. Sosyalizmin geçici yenilgisiyle ortaya çıkan konjonktürel koşulların negatif etkisi, iç ve dış sorunların yarattığı özel şartlar, açık faşizm ve bunun devrimin tabanında yarattığı negatif etkileri, örgütsel, siyasi güç potansiyelinin yetersizliği vb. vs. hepsi birer faktördür ve reddedilemez negatif etmenlerdir. Fakat, bütün bu faktörlerin son tahlilde birleştiği ve/veya yol açtığı sonuç, pratiksel eylemsizlik ve bilinçli devrimci çalışma pratiğinin sonbahar yaprakları gibi kurumaya yüz tutup hazanlaşması gerçeğidir. Devrimin teorisinde, ilke ve amaçlarında, devrimin hedeflenmesi ve zorunlu bir gereksinim olmasında, devrimin neden ve gerekçelerinde, devrimin örgütlenmesi ve geliştirilmesinde nesnel bir engel ve bir sorun olmadığına göre, o halde sorun, bir dizi nedenin yanı sıra, son tahlilde yürütülmesi gereken devrimci çalışmanın yürütülmüyor olmasında yatar. Ağustos böceği ile karıncanın hikayesi, çalışan ile çalışmayan arasında, yani çalışmak ile çalışmamak arasında geçen gerçeğe uygun bir hikayedir ki, politik alanda yaşanan sorunu açıklayıcı öğretmendir.



Mart 2025
PSÇPCCP
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930
31 

More in Makale