Connect with us

Makale

Seçimler Siyaseti Bizlerle Onlar Arasındaki Kalın Duvarı Yıkmamalı Bilakis Örmelidir

Devrimcilerin seçimler vesilesiyle halklarımızın karşısına burjuva kliklerden birini tercih etme tavrıyla çıkması, devrimcilere kaybettiren, kaybettirecek siyasettir. Gerici egemen burjuvazinin halklarımıza doğru ve gerçeklere uygun olarak tanıtılması devrimci siyasetin ilke sorunudur.

Geçici olduğu şüphe götürmez olan reel durum şudur; komünistler-sosyalistler veya devrimciler toplumsal kitlelerde gerekli olan karşılığı henüz bulmuş değildir. Bundaki tuhaflık ise, komünist-sosyalist ve devrimcilerin en geniş toplumsal kitlelerin çıkar ve menfaatlerini, ekonomik refah ve demokratik haklarını, en geniş ve gerçek özgürlüklerini, yani gerçek bir demokrasiyi ve onun daha ilerisinde daha eşitlikçi, daha bağımsız ve daha özgür bir toplumsal sistemi; sömürüsüz, sınıfsız, sınırsız kardeşçe bir dünyayı tasavvur etmelerine ve bunun için mücadele etmelerine rağmen toplumsal kitlelerde karşılık bulmamasıdır.

Bu durum mantık açısından izaha muhtaç olsa da sebepsiz değildir. Değildir çünkü, komünistler-sosyalistler ve devrimciler kendilerini toplumsal kitleleri iyi ve etkili olarak anlatamamaktadır. Bunun da ötesinde, egemen sınıflar devlete sahip olup bu örgütlenme sayesinde elde ettikleri büyük olanakları kullanarak, komünist-sosyalist ve devrimcileri kitlelere yıkıcı, bölücü marjinal gruplar ve hatta terörist olarak göstermektedirler. Bu, mutlak ve birebir bütün toplumsal kitlelerin görüşü-bakışı olmasa da küçümsenemeyecek düzeyde geniş-geri toplumsal kitleleri etkileyen geçici bir realitedir. Oysa, gerçek vahşi ve caniler, soyguncu ve talancılar, baskıcı diktatörler, halk düşmanı olanlar bizzat bu gerici sınıflardır.

Burada yerine getirilmesi gereken görev şudur; gerici hâkim sınıfların yalana dayalı mesnetsiz iftira, manipülasyon ve demagojik propagandasını boşa çıkaracak devrimci bir ajitasyon-propaganda çalışmasıyla ve bunun eylemiyle geniş halk kitlelerini bilinçlendirmek, onlara gerçek düşmanlarını ve gerçek teröristleri yeterince anlatmaktır. Kısacası onların bilinçlerini bizzat yaşadıklarından yola çıkarak büyük doğrular ve gerçekler temelinde uyarmalı; örneğin halk kitlelerini devrimci ve komünistlerden uzak tutmak amacıyla devletin işlettiği kara propaganda çarkında söyledikleri gibi devrimcilerin ve komünistlerin ne zaman ve nerede etnik veya inançsal ya da kültürel veya cinsiyet kimliklerinden ötürü halka dönük bir saldırı, linç, katliam gerçekleştirdikleri, baskı uyguladıkları vb. vs. geniş toplumsal kitlelere sorulmalı; düşünmeye, sorgulamaya ve gerçekleri görmeye teşvik edilmelidirler.

Mesela, üniversite gençlerini ne zaman kurşunlayıp bombaladıkları ve katlettikleri; hangi aydını, akademisyeni, araştırmacıyı, gazeteciyi kurşunlayarak veya bombalayarak katlettikleri; İpekçiyi, Mumcuyu, Tütengil’i, Üçok’u Hrant’ı, Elçi’yi, Anter’i ve diğerlerini kimlerin katlettiği sorulmalıdır. Sur’da, Cezire’de, Varto’da yaşlı, çocuk demeden insanları kimlerin katlettiği, 33’leri, Roboski’yi kimin yarattığı ve yaşattığı sorulmalıdır. Mesela, Dersim Katliamını ve diğerlerini kimlerin gerçekleştirdiği sorulmalıdır. Mesela, Maraş Katliamını kimlerin gerçekleştirdiği sorulmalıdır. Malatya ve Konya katliamlarını kimlerin gerçekleştirdiği sorulmalıdır. Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi Katliamını kimin gerçekleştirdiği sorulmalıdır. 77 1 Mayıs Katliamını kimin gerçekleştirdiği, Gazi Katliamını kimin gerçekleştirdiği; İsmail’i, Ethem’i Berkin’i kimin katlettiği sorulmalıdır. Gezi direnişinde yapılan katliamı, Sivas Madımak Oteli Katliamını kimin gerçekleştirdiği sorulmalıdır. Ermeni soykırımını kimlerin gerçekleştirdiği sorulmalıdır. Diyarbakır, Metris, Mamak işkencelerini kimler yaptı sorulmalıdır. Eskişehir tabutluğu katliamını kimler yaptı sorulmalıdır. Kayıpları, faili “meçhulleri”, asit kuyuları, domuz bağı katliamlarını kimlerin gerçekleştirdiği sorulmalıdır. Parti binalarını kimler basıp katliam gerçekleştirdi? Kimler gazete binalarını bombaladı? Kimler “kurşun atan da kurşun yiyen de kahramandır” dedi? Kimler, “Susurluk Kazası” olarak sunulan iç hesaplaşmada ortaya çıktı; burada ortaya çıkan mafya-siyaset-emniyet üçlüsü kimlerin gerçeği ve resmiydi? Sorulmalıdır. Sınır ötesi saldırı ve işgalci saldırganlıklarda gerçekleştirilen katliamları kimlerin gerçekleştirdiği sorulmalıdır. Daha uzatılabilecek vahşi işkence, baskı, zulüm, suikast, cinayet ve katliamların hangisini komünist-sosyalist ve devrimciler gerçekleştirdi; bu sorulmalıdır. Kimin terörist, kimin işkenceci, kimin vahşi, barbar ve katliamcı olduğu sorulmalıdır; yanıtlanmalıdır.

Yukarıda bir kısmını anımsattığımız cinayet, katliam ve vahşi saldırıların tek adresi ve tek sorumlusu faşist iktidarlar, çeteleri ve katliam mangalarıdır. Bunların hiçbirinde komünist ve devrimcilerin izi, adı ve sorumluluğu yoktur, olamaz da. Buna karşı, komünist ve devrimcilerin ‘‘terörist”, karıştırıcı, katliamcı, cani vb. olarak topluma tanıtılması ve toplumda belli bir karşılık bulması büyük bir haksızlık, yanılsama ve komünist-devrimciler yapılmış en büyük saldırıdır. Evet komünist ve devrimcilerin hataları vardır ama bu hatalar hiçbir zaman halka dönük katliam yapma, gazeteci-aydın-yazara suikast gerçekleştirme, canice cinayetler işleme niteliğinde değildir, olmamıştır, olmaz da. Ne yazık ki, halkın evlatları ve savaşçıları halka kötü tanıtılmaktadır ve bunu boşa çıkarmak komünist ve devrimcilerin karşı karşıya olduğu önemli bir görevdir.

Suikastların, caniliklerin sorumlusu gerici iktidarlar, suç çeteleri ve katliam mangalarıdır

Devlet ve iktidarın, faşist çetelerinin, suç cani eylemleri ortada olduğu gibi, komünist ve devrimcilerin devrimci eylemleri de ortadadır. Bu eylemler, kimlerin terörist, kimlerin vahşi ve cani, kimlerin halktan yana ve kimlerin halkın düşmanı olduğunu alenen göstermektedir. Gerçekleştirilen işkence, kayıp, faili “meçhul” kıyımlar ve kitlesel katliamlarla ortadadır. Komünist ve devrimcilerin karalanması beyhudedir. Bütün katliamların, cinayet ve suikastların ve caniliklerin sorumlusu gerici iktidarlar, suç çeteleri, katliam mangalarıdır.

JİTEM, ÖZELHARP ve Kontrgerilla dairesi, MİT ve Siyasi Şubeleri, korucuları, son versiyon SAADAT’ları, Osmanlı Ocakları, faşist mafya çeteleri ve bütün açık-gizli kirli örgütlenmeleri devlet ve siyasi iktidarlarının yasadışı suç örgütlenmeleri olarak en karanlık eylemlere, katliamlara, cinayet ve caniliklere imza atan, OHAL’li OHAL’siz tüm süreçleriyle bu devletin gerçek yüzünü ifade ederler…

Halka, işçi-emekçilere, kadınlara, ezilen ulus ve inançlara, ezilen kimlik ve kültürlere yönelik işlenen ırkçı-faşist katliam ve cinayetlerden bir tekinde komünist ve devrimcilerin imzası yoktur. Ama, istisnasız olarak hepsinde, devletin ve “yasadışı” ya da yasal suç örgütlenmeleri ve suç güruhlarının imzası vardır. Bu gerçek tablo ortada dururken, komünist ve devrimcilerin “terörist” ve cani odaklar olarak sunulması nafiledir. Halklarımız er ya da geç bu gerçekleri görecektir!…

Devrimciler iki burjuva klik arasında seçimle halk karşısına çıkamaz

Şimdi, seçimler vesilesiyle bu katliamcı sicil sahipleri bir kez daha halka adres ve çare olarak sunulmaktadır. Bu, feodalin kanına, devrimcinin onuruna, proletaryanın adaletine dokunur, dokunuyor! Halk düşmanları komünist ve devrimciler tarafından halka pazarlanamaz. Çaresizlik ve aciz devrimcilere göre değildir. Geri bırakılmış, manipüle edilerek yanılsamaya itilmiş geniş toplumsal-halk kitleleri çaresizlik içinde bir burjuva kliğin peşine takılma yanılgısına düşebilir; celladını bilmeyebilir, tanımakta geç kalabilir. Nasıl ki, bunca katliama rağmen gerçek düşmanını tanımakta yetersiz kalıyor ve nasıl ki egemen sınıfların manipülasyonuyla komünist ve devrimcilere güven duymakta zorlanıyor ise, öyle de seçimlerde komprador tekelci kliklerden birinin yedeğine düşebilir. Ve çaresiz kaldığı, alternatif bulamadığı için adeta zorunlu olarak burjuva klikleri tercih etme durumunda kalıyor. Evet, geri bırakılmış, manipüle edilerek yanıltılmış geniş toplumsal kitleler bu hataya düşebilir. Bu onlara fazla görülmez, bir kabahat olarak atfedilmez. Ama sınıf bilinçli devrimci halk güçleri bu lükse sahip değildir. Onların hatası kitlelerinki gibi masum görülemez. Komünist ve devrimcilerin görevi, devrimci gerçekleri halka açıklamak ve onları bu gerçekler temelinde bilinçlendirerek örgütlemek, devrime seferber etmektir; burjuva kliklere yönlendirme değil…

Seçimler vesilesiyle halklarımızın bilinci karartılmakta, iradesi yönetilerek komprador tekelci kliklerin iktidar dalaşına hasredilmekte ve komprador tekelci faşist düzene yedeklenmesi hedeflenmektedir. Halklarımızın bu yanılgıyla burjuvaziye yedeklenmesi “bu iktidar gitsinle” gerekçelendiriliyor ama hangi iktidar gelsin sorusuna yanıt verilmiyor! “Bu iktidar gitsinle” yetinip hangi iktidarın geleceği meselesiyle ilgilenmeyen bir siyaset sınıflar üstü siyaset tarzıdır; proleter sınıf siyaseti değil, post modern ve sivil toplumcu siyaset düzlemindedir. Ne adına olursa olsun, bu iktidar sonrası gelecek iktidar sorununa kayıtsız kalınamaz. Bir faşist iktidardan kurtarıp öteki faşist iktidara havale eden siyaset devrimci olamaz…

Devrimcilerin seçimler vesilesiyle halklarımızın karşısına burjuva kliklerden birini tercih etme tavrıyla çıkması, devrimcilere kaybettiren, kaybettirecek siyasettir. Gerici egemen burjuvazinin halklarımıza doğru ve gerçeklere uygun olarak tanıtılması devrimci siyasetin ilke sorunudur. Zaten burjuva stratejilerin ideolojik-kültürel bombardımanı altında olan ve bilinçleri karartılarak yanıltılan halk kitleleri, bir kez da devrimcilerin seçimlerde izleyeceği hatalı siyasetle desteklenip pekiştirilemez. Her türden egemen burjuvazinin siyasi teşhirini yapmak, halklarımızı devrimci sınıf zemininde örgütleyerek birleştirmeyi amaç edinen devrimci siyasetin başlıca görevi ve temelidir. Bundan sapmak kırılmadır…



Mart 2025
PSÇPCCP
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930
31 

More in Makale