Connect with us

Analiz

Zeynep Hayır yazdı | Alevi Direnişinin Kökleri ve Pir Sultan’ın Gölgesinde Günümüzün İronisi

Sanatın toplumsal değerlere sahip olması, insanlığın gelişimine katkı sunması ve emeğin özgürleşmesini desteklemesi gerekirken, Bingöl başından beri AKP yanlısı ve sistem yanlısı bir çizgi izlemiş, bu nedenle sanat ve muhalif çevrelerden ciddi tepkiler almıştır. Yapılan ziyaret bu tutumun derinleştiğinin görülmesi açısından dikkat çekicidir. Yavuz Bingöl’ün hareketi Aleviler üzerinde uygulanan yeni asimilasyon politikası olan “Alevi açılımı”na hizmet ettiği açıkça görülmektedir.

Yazar / Zeynep Hayır

13. yüzyıldan bu yana Anadolu topraklarında Aleviler, hangi iktidar gelirse gelsin sürekli baskı yasak ve dışlanma ile karşı karşıya kalmışlardır. Anadolu Selçuklu Devleti döneminden itibaren merkezi otoriteler Alevi topluluklarını itaat etmeyen ve tehlikeli ilan ederek baskı politikalarını uygulamış bu topluluklar zaman zaman ayaklanmalarla cevap vermiştir.

Osmanlı döneminde ise bu tekçi mantık kurumsallaşmış Sünni, Hanefi mezhep devletin resmi ideolojisi haline getirilmiştir. Aleviler hem inançsal hem de siyasal gerekçelerle damgalanmış, sürülmüş, idam edilmiş ve köyleri yakılmıştır. Bu süreçte halkın adalet arayışı ve eşitlik talebi çeşitli isyanlarda Babailerden, Celali hareketlerine kadar sürekli olarak kendini göstermiştir.

Bu direnişin en güçlü simgelerinden biri Pir Sultan Abdal’dır. 16. yüzyılda Sivas’ta yaşamış olan Pir Sultan yalnızca halkın ozanı değil aynı zamanda Osmanlı’nın zulmüne karşı direnen bir önderdir. O’nun karşısında Hızır Paşa, Osmanlı’nın Sivas Beylerbeyi olarak devletin yerel zulmünü temsil eder. Pir Sultan’ın Hızır Paşa’ya söylediği deyiş tarihsel hafızamızda direnişin simgesi olarak kalmıştır:

“Hızır Paşa bizi berdar etmeden

Açılın kapılar Şah’a gidelim

Siyaset günleri gelip yetmeden

Açılın kapılar Şah’a gidelim”

Bu deyiş yalnızca bireysel bir hesaplaşmayı değil devlet ile halk arasındaki süreklilik gösteren çelişkiyi ve direniş ruhunu simgeler.

Cumhuriyet döneminde devam eden baskı: Şeyh Said isyanı ve Dersim katliamı

Pir Sultan ve Hızır Paşa’dan yüzyıllar sonra Alevi halkı Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren de benzer baskılarla karşılaşmıştır. Şeyh Said İsyanı (1925) Kürt aşiretlerinin desteklediği hilafet yanlısı bir ayaklanma olarak bastırılmıştır. Cumhuriyet’in merkezi otoritesi, isyanı, din ve siyaseti karıştıran tehlike olarak görmüş, sıkıyönetim ve İstiklal Mahkemeleri devreye sokulmuş, Şeyh Said idam edilmiş ve dergahlar kapatılmıştır. Bu süreç yalnızca bireyleri cezalandırmakla kalmamış, Alevi kültürü üzerinde de ciddi baskı yaratmıştır.

1937‑38 Dersim Katliamı / Tertele ise bu baskının en uç örneğidir. Dersim’deki Alevi halkı merkezi iktidara boyun eğmeyen bir topluluk olarak görülmüş, Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun çıkarılmış askeri operasyonlar, bombardıman, sürgünler ve kurşuna dizme gibi yöntemlerle büyük bir katliam uygulanmıştır. Resmi kaynaklara göre yaklaşık 13 bin 160 kişi katledilmiş 11 bin 818 kişi sürgüne gönderilmiş yerel ve gayri resmî kaynaklarda bu rakam çok daha yüksek olarak belirtilmiştir. Katliam yalnızca fiziksel yok etme değil, kültürel kırılma ve toplulukların parçalanması anlamına gelmiştir.

1970’lerden bugüne: Çorum, Maraş, Sivas ve MHP’nin rolü

Cumhuriyet’in erken yıllarından itibaren Aleviler farklı biçimlerde hedef alınırken, 1970’ler ve 1980’ler boyunca Çorum, Maraş ve Sivas katliamları aynı devlet aklının yerel tezahürleri olmuştur. Bu katliamlarda MHP ve ülkücü milisler ideolojik olarak devletin baskıcı çizgisini sahada uygulamış, Alevileri, solcuları ve emekçileri hedef almışlardır. Yüzyıllar boyunca süren tekçi, baskıcı, mantık modern biçimde bu şiddetle devam etmiştir.

Günümüzde sembolün ironisi: Yavuz Bingöl ve MHP ziyareti

Pir Sultan’ın türküsü bugün de söylenmektedir. Ancak Yavuz Bingöl’ün Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ziyaret ederek, Pir Sultan türküsünü söylemesi tarihsel bağlamda ironi yaratmaktadır.

Sanatın toplumsal değerlere sahip olması, insanlığın gelişimine katkı sunması ve emeğin özgürleşmesini desteklemesi gerekirken, Bingöl başından beri AKP yanlısı ve sistem yanlısı bir çizgi izlemiş, bu nedenle sanat ve muhalif çevrelerden ciddi tepkiler almıştır. Yapılan ziyaret bu tutumun derinleştiğinin görülmesi açısından dikkat çekicidir. Yavuz Bingöl’ün bu tutumu Aleviler üzerinde uygulanan yeni asimilasyon politikası olan “Alevi açılımı”na hizmet ettiği açıkça görülmektedir.

Bahçeli’nin temsil ettiği siyasi gelenek 1970’lerden bugüne Alevilere, emekçilere ve muhaliflere karşı devletin baskıcı ideolojisinin taşınması anlamına gelmektedir. Pir Sultan’ın sesi burada, saraylarda yankılanıyor gibi görünse de aslında halkın direnişinin ve adalet talebinin sesi olarak varlığını sürdürmektedir. Bugün Pir Sultan’ın türküsü söyleniyorsa o halkın direnişinin ve adalet talebinin sesi olarak varlığını sürdürmektedir.

Tarih gösteriyor ki Aleviler, hangi iktidar gelirse gelsin, baskı ve yok etme girişimlerine rağmen direniş hattını sürdürmüş, kültürünü ve sesini yaşatmıştır. Pir Sultan’dan Dersim’e Çorum’dan Maraş’a uzanan bu hat, bir halk mirasıdır ve devletin Alevilere yönelik yeni asimilasyon politikası olan “Alevi açılımı”na rağmen, Aleviler tarih boyunca sürdürdükleri direniş ve kültürel varlıklarını korumaya devam etmektedir.



Kasım 2025
P S Ç P C C P
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930

More in Analiz